𝘮𝘺 𝘯𝘦𝘹𝘵 𝘥𝘰𝘰𝘳 𝘯𝘦𝘪𝘨𝘩𝘣𝘰𝘳 𝘪𝘯 𝘪𝘵𝘢𝘭𝘺.

1.1K 87 45
                                    


Esintideki tüy,
Nehirdeki dalga,
O; denize vuran güneş ışığı
O; hafif yaz yağmuru,
Ağaçların arasından yavaşça düşen.
//Passenger- And I Love Her

"Flavia Ellery biraz daha güzel kalçalarını oradan kaldıramayacak olursa, sene sonu konserlerine gitmeyi unutmak zorunda kalacak

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.


"Flavia Ellery biraz daha güzel kalçalarını oradan kaldıramayacak olursa, sene sonu konserlerine gitmeyi unutmak zorunda kalacak. Bunu benim için kendisine iletebilir misin Francesco?" diye bir kere daha büyük evin içinde sesinin yankılanmasını sağladı Matt.

Evimizin küçük bahçesi güneş ışıklarını henüz karşılıyordu, kavruklaşmasını istediğim beyaz tenim havuz betonunun üzerinde, sağ bacağım ise ılıklaşan suyun içindeydi ve günlerdir planlanan İtalya tatilinin son gün koşturmasına şahitlik ediyordum. Gözlüklerimi indirip, akordiyon kapıya yaslanmış Francesco'a baktım. "Gerçekten gelmek zorunda mıyım?"

Francesco üzerinde duran mavi keten gömleği düzeltmeden önce sıcak bir gülümseme armağan etti, "Yirmi beş yaşına bastın, Flavia. Bir yerlere gitmek için seni zorlayamayız ama Antonella teyzenin seni görmesinin üzerinden neredeyse on yıl geçti, bu hayata gözlerini yummadan önce eminim ki bu güzel," başımda çöktüğünü fark ettim an gözlerimi açtım ancak Francesco'nun büyük elleri çoktan yüzümü buldu. "Suratı görmek için sabırsızlanıyordur."

"Antonella teyzenin beni hatırlamadığına eminim, muhtemelen şu an isminin neden bir peynir markasına benzediğini sorguluyordur." Ve gözlüklerimi yeniden taktım.

Francesco ile Mattia beni evlat edindikleri zaman yirmi altı yaşında olduklarını söylemişlerdi, ben ise daha on yaşındaydım ve iki adamın o yaşlarda çocuk yetirtişme konusunda ne kadar beceriksiz olduklarını bizzat deneyimlemiştim. Böyle zamanlarda ise beni Antonella teyzenin İtalya'da olan yazlık evine götürürlerdi. Ufak bahçesinin ortasında durmaksızın koşturur, bahçedeki havuzda yüzmekten arta kalan zamanlarda ise italyanca derslerine katılırdım. Her şey o zamanlarda da berbattı ancak daha gerçekçiydi.

Francesco, şezlongun üzerinden aldığı havluyu her zaman attığı 'cilt kanseri' nutuklarından birini atarak üzerime örttü. "Gelmek istemiyorsan bir bahane üretebilirim fakat neredeyse tüm yazımızı oradaki evi onarmakla geçireceğiz, Flavia. Ayrıca Mattia istersen iki arkadaşını daha yanımıza alabileceğimizi söyledi."

Sözleri üzerine heyecanla doğruldum, "Yani Theo ile Lilou benimle gelebilir mi?" ve heyecanlı gözlerim merdivenlerden ikişer ikişer inen Matt'i buldu. Suratındaki ifade gece geç saatlerde eve girmek için tırmandığım camdan düştüğüm zamankiyle aynıydı.

"İkna konusunda sana güvenmemeliydim," dedi ilk önce kocasına. Ardından öfke saçan bakışlarını yeniden bana çevirdi. "O Theo hala seninle flörtleşmiyor, değil mi?"

Üzerimde duran kırmızı bikini üstünü çekiştirip, göz temasını aza indirgemek adına gözlüklerimi taktım ve kendimi havuzun içine bıraktım. "Yirmi beş yaşındayım, Matt. Muhtemelen Theo ile evlenmem gerekirdi ama-"

"Evlenmek mi?!" Anında ağdalı italyan aksanı devreye girmişti. Bu demek oluyordu ki; Theo o tatile gelmese bile onların gazabından kurtulamayacaktı. "Kalk, valizini hazırla ve arkadaşlarına haber ver Flavia Ellery. Daha fazla geç kalmak istemiyorum."

O topuklarının üzerine basa basa yürüyerek gözden kaybolduğunda, Francesco bir şeyler söylemek için çoktan hazırdı. Az önce üzerime örttüğü havluyu yerden aldı, yeniden bana doğru uzattı ve kurulanmam için bir süre bekledi. "Sen onun söylediklerine aldırma, Flav. Senin hala on bir yaşında savunmasız bir kız çocuğu olduğunu düşünüyor."

"Ah, buna eminim Franco." Havluyu etrafımda birkaç tur döndürdüm ve bir kısmını büküp içe kıvırdım. "Tatilden döndükten hemen sonra ayrı eve çıkma konusunu yeniden açacağım."

Francesco arkamdan gelerek adımlarımı takip etti. "Unutturma da, sen olmadan bu huysuz adamla kaç dakika yaşayacağım hakkında bahse girelim."

Ve ikimizde kahkahalar eşliğinde odalarımıza çekildik.

☽ ☼ ☼ ☼ ☾

Mattia dikiz aynasından, Theo ile aramıza koyduğu çantanın durup durmadığını son kez kontrol etti ve gaza basmadan önce cam ile çanta arasında sıkışan çocuğun suratına güldü. "Sen orada rahatsın, değil mi Theo?" Sesi alayla bezeliydi.

Theo birkaç kere çırpındıysada kurtulamamıştı yüklerden. "Teşekkür ederim, Matt, anca bu kadar misafirperver olabilirdin."

Hiçbir şey söyleme taraftarı değildim çünkü küçüklüğümün geçtiği, yetimhanenin aksine özgürlüğü kanımın son damlasına kadar hissettiğim o yere dönüyorduk ve içimdeki his tarifsizdi. Yıllardır görmediğim huzura kavuşacaktım sanki, ruhumda hasret bedenimde heyecan, uzun geçen kışın ardından kendini toparlayan deniz dalgalarının taşıdığı koku, aslında bildiğim ama on yıldır görmediğim o bilindik upuzun ağaçlarla süslü yol.

"Ne düşünüyorsun?" Lilou, başını başımın üzerine yaslarken sordu. Az önce camı aralamıştı ve saçlarımız havada uçuşarak birbirine karışıyordu.

Görmeyeceğini bildiğim halde omuz silktim. "Ne düşündüğümü bilmiyorum, Lili. İçimde garip bir his var."

Lilou tam cevap vermek için hazırlanıyorduki, Francesco kafasını arkaya çevirdi ve gözlüklerinin altından kocaman gülümsedi. "Belki orada yakışıklı birkaç italyan bulursunuz." dediğinde, tepkisini ölçebilmek adına birkaç saniyeliğine Matt'e bakmıştı fakat eve yaklaştığımız için gerginleşen adam bu konuyu gözardı etmek ister gibiydi.

"Herkes indiğimizde Antonella teyzeye sarılsın, tamam mı?" Geçtiğimiz taşlık yola uygun olmayan arabamız sağa sola şiddetle yalpalandı ve Theo ile aramızda duran çantanın kucağıma düşmesine sebep oldu. "Bu aralar sevgiye ihtiyacı var."

İşte şimdi, eski yazlık evi tüm görkemiyle karşımızda duruyordu. Bu görkemli evi süsleyen kolonların yanında ağaçlar dahi bir toplu iğne topuzu kadar ufak görünüyorlardı. Çevresinde yetişen birçok bitkinin aksine ilgimi her zaman, ikinci kata kadar tırmanan ve sonunda balkon demirleriyle kucaklaşan sarmaşıklar çekerdi, küçükken gizlice oradan tırmanacak kadar hafiftim.

"Sei finalmente arrivato!" Antonella teyzenin çitlerin arkasındaki cılız bedeni görüldü, giydiği iskarpinler taşlı yolu adeta döver adım ilerlerken kucağını açtı ve sarı puanlı elbisemi elleri arasına doldurdu. "Seni çok özledim, mia fıglia." Sesi yaşlılıktan mı yoksa özlemden mi olduğunu bilmediğim bir şekilde titremişti. Kafasını omzuma gömerken, çocukluğumun geçtiği yerin havasını içimize çekebilmek adına ikimizde gözlerimizi sıkı sıkı yumduk ve kollarımızı yeniden birleştirdik. Dışarıdan nasıl gözüktüğünü bilmiyordum, acaba fazla mı soğuktum? Yoksa ilk aşkı tattığım bu yere yıllar sonra gelmenin kırık heyecanını belli edebiliyor muydum?

Gözlerim hatırladığım şeylerin anısıyla, hemen yazlık evinin yanındaki komşu evi taradı. Orada bir yerlerde, Samuel Gyllenhaal'ı görmeyi beklediğimi biliyordum fakat ardına kadar açık camların hiçbirinden ne onun alışık olduğum yarı çıplak bedenini, ne de ona dair bir şeyleri görebilmiştim. Antonella teyze anlamış gibi kulağıma sokuldu, "Büyük kardeşi Jake burada, Samuel yakında gelecek."

Ve bahçeyi saran beyaz çitlerin arasından güneş ışıklarını kucaklayan o beden göründü. Güneşin yaydığı sıcaklıktan azami derece faydalanabilmek adına çenesini gökyüzüne doğru kaldırmış, kahverengi saçlarını ise rüzgarın ellerine bırakmıştı ve anılarımın hiçbirinde kesinlikle yer almıyordu.

𝚖𝚢 𝚗𝚎𝚡𝚝 𝚍𝚘𝚘𝚛 𝚗𝚎𝚒𝚐𝚑𝚋𝚘𝚛 𝚒𝚗 𝚒𝚝𝚊𝚕𝚢.|| 𝙜𝙮𝙡𝙡𝙚𝙣𝙝𝙖𝙖𝙡 Onde histórias criam vida. Descubra agora