𝘴𝘶𝘮𝘮𝘦𝘳𝘵𝘪𝘮𝘦.

311 47 57
                                    

*ara bölümdür.*

Gitmeden önce sertçe öp beni,
Yaz üzüntüsü.
Sadece şunu bilmeni istedim;
Bebeğim sen en iyisisin.
//Lana Del Rey- Summertime Sadness.

Samuel gelmeden önce burada varolan tüm anılarımın ona tabi olduğunu, Piero aklıma geldiği ilk an kokusunu anımsamamla burnumun sızlayacağını düşünmüştüm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Samuel gelmeden önce burada varolan tüm anılarımın ona tabi olduğunu, Piero aklıma geldiği ilk an kokusunu anımsamamla burnumun sızlayacağını düşünmüştüm. Şimdi karşı evin bahçesine yürürken, gökyüzü mor renginden maviye doğru meylediyor ve içimde yükselen melodi birazdan göreceğim bir çift maviyi hatırlayarak kalbime süzülüyordu. Olgun bir kadın olmaya attığım ilk adımlardı bunlar belkide.

"Üşümeden önce acele etmelisin." Jake'in kapıya yasladığı uzun bedeni karanlık nedeniyle bir silüet gibi gözüküyordu ancak sesi ağaçların çıkardığı hışırtıları delip geçebilmişti. "Gökyüzünü evin içinden izlemek daha iyi bir fikir gibi."

Utançla gülümsedim, üzerimde duran örgü hırkaya biraz fazla sarıldım, "Erken gelmeyi alışkanlık haline getirdiğim için bir süre bahçede oyalanıyorum." diye açıkladım kendimi. Ayaklarım çoktan akordiyon bahçe kapısının pervazlarına dayanmıştı. Salon geçen gecenin aksine aydınlıktı, bir süre gözlerim Samuel'in burada olup olmadığını kontrol etmek amacıyla gezindiysede, Jake hemen arkamdan gelerek durumu açıklamaya koyuldu.

"Şehirden arkadaşlarıyla buluşmaya gideceğini söyledi, sanırım bugün biraz geç gelecek." Yanında öylece duran ellerini sokuşturdu kumaş pantolonunun cebine. Kaslı bedenini saran gömleği birazdan gökyüzüne hakim olacak gece kadar karanlık bir siyaha, kemik gözlüklerinin arkasındaki mavileri ise yine hırçın dalgalara benziyordu. Onu süzmemin sersemliğiyle, "Ne yapmak istersin?" diye sordu.

Fırtına gibi gelip geçen hislerime soruyorsan eğer, tam olarak şu an sana uzanıp yanaklarına dokunmak, onları gerektiğinde sivri bir ok, gerektiğinde pamuktan bir yatağa dönüşen ellerimin arasına almak ve saatlerce öpmek istiyorum. Ama senin istediğin bu değil, biliyorum Jake. Hala benden, seni günaha davet eden kadından ölesiye korkuyorsun çünkü bedeninin yaşlandığını kabullenmesende ruhun bu evrende yaşayan en yaşlılarından biri.
Pek üstünkörü bir aldatmaca oldu bu, değil mi?

"Aslında aklımda bir şey yok, siz isterseniz kitap okuyun, ben de sizi dinleyeyim." sonunda dışımdan verebilecek bir cevap bulduğumda, Jake bundan memnun olmuşçasına gülümsedi ilk önce. Ardından iki parmağıyla gözlüğünü yukarı iterek bir süre burun kemerini ovalayıp muhtemelen bana ne okuyabileceğini düşündü.

Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından çalışma masasının bulunduğu kütüphaneye ilerledi, parmak uçlarında kalkmaya gerek dahi duymadan ellerini kitapların üzerinde boylu boyunca sürükledi ve sonunda birini havaya kalkan toz bulutuna aldırmadan çıkardı. Ben ise hemen arkasında, o işini özenle yaparken sırtının nasıl bir yay misali gerildiğini keyifle izliyordum.

Konuşmaya başlamadan boğazımda duran yumruyu gidermek için yutkundum, "Sana bir şey sormak istiyorum."

"Tabii, sorabilirsin Flavia." kitabı açtı, sanırım hangi sayfada kaldığına bakıyordu ancak o kadar güzeldi ki, hemen yanımda alev alev yanmaya devam eden parmaklarımı keskin çene hatlarına kuvvetle çekiyordu. "Bir sorun yok, değil mi?"

Yanaklarımın birazdan kızaracağını bilerek bakışlarımı çıplak ayaklarıma çevirdim, "Bugün Samuel'e söylediklerimin seni rahatsız ettiğini düşündüm çünkü," parmaklarımı birbirine kenetledim. "Rahatsız olmuş gibi duruyordun." Kendi bilinmeyen iç dünyamda anlaşılmamaya alışmıştım, insanlar sürekli yaptığım şeyleri sorgular ve yirmi beş yaşında neden böyle umursamaz davrandığımı sıkça sorarlardı ancak onların aksine, Jake beni anlasın istiyordum.

Elinde tuttuğu kitabı aniden kapattı, çalışma masasındaki ışık yine toz bulutuyla bezendi. "Seni kardeşimden kıskanıp kıskanmadığımı soruyor olmalısın." Gözleri çoktan yaşlı bir ruhun hissiz mavilerine bürünmüştü. Gözlüğünü yukarı itti, kitabı masanın üzerine adeta fırlatırcasına bıraktı ve yavaş adımlarla yanıma ilerledi. "İlk önce bana bakmanı istiyorum, Flavia. Düşüncelerin için utanmamalısın." Narin parmaklarından biriyle çenemi yavaşça kaldırdı yukarı, şimdi gözlerimiz birbirine kenetliydi. "Ve hayır, yıllar önce kendime verdiğim bir söz nedeniyle kıskanmak düşüncesini zihnime yaklaştırmıyorum bile. Çünkü eğer bunu düşünürsem," Kısılan gözlerimde onu anladığıma dair bir şeyler aradı. "Senin her gün bastığın çimenleri, her gece yanında yatan Theo'yu, çillerini okşayan güneşi ve devamında sana temas edebilecek her şeyi kıskanırım."

Çenemi yavaşça parmaklarından kurtarıp, elinin bir süre öylece durmasını izledim. "Üzgünüm, Bay Gyllenhaal, söylemek istediğim kesinlikle bu değildi. Yani ben," Dudağımdaki tebessümle ne kadar utandığımı anlayacağını bilerek ona baktım. "Sizin yanınızda olmak bana iyi hissettiriyor ve bu hissi kaybetmek istemiyorum." Aslında aşkı arayan genç bir bedenin, ruhuyla bir türlü anlaşamadığı için kurduğu cümlelerdi bunlar fakat aradığım aşkı bulsam dahi Jake'ten hiçbir şekilde karşılık alamayacağımı biliyordum.

"Koltuğa uzan," dedi sakince, sesi fazlasıyla boğuk çıkmaya başlamıştı.

Dediğini yaparak küçük adımlarla bej rengindeki koltuğa ilerledim, arkamdan geldiğini bilerek yavaşça uzandım ve eteğimi yukarı çekerek onun bacaklarımın arasına yatmasına izin verdim. Şimdi kafası kasıklarımda, bedeniyse araladığım bacaklarımın arasındaydı ve siyah gömleğin sardığı kollarını sağ bacağımda kavuşturmuştu.  Buraya gelmeden önce içimde büyüyen melodilerin gittikçe kısık hale geldiğini, yerini ise bahçede duymaya alışık olduğum yaprak hışırtılarına bıraktığını hissettim. Sanki o an, gece tam olarak içimdeydi ve ben bir anne misali onu kollarımda tutuyordum.

Jake ürkmemi sağlayacak bir öpücüğü soğuk tenime bıraktı, "Eğer aramızdaki bu şeyi sonlandırmak istersen bana açıkça söyle, Flavia." dedi ve aslında sözleriyle tezatlaştığını belli edercesine bacağıma daha sıkı sarıldı. "Yeni heyecanlar aradığını biliyorum ama ben buna dayanamayabilirim."

"Yeni heyecanlar aramıyorum, Bay Gyllenhaal." Parmaklarımı, bacaklarımın arasında duran dünyanın en can alıcı varlığının saçlarının içine geçirdim özenle. "Sizinle vakit geçirmek, sizi tanımak ve buradan mutlu ayrılmak istiyorum." Rüzgar, yasak bir aşk gibi sızdı cümlelerime, kafasını kasıklarıma daha sıkı bastırıp gözlerimi yumdum. "Evet sizi istiyorum ama bunun ne şekilde olduğunun hiçbir önemi yok."

Ve kasıklarıma bir öpücük, öyle hissediyorum ki bu gece tatlı yaz rüzgarlarına şimşekler çakacağız. "Durmam gerektiği yerde beni uyarman konusunda ısrarcıyım." dedi Jake Gyllenhaal.

Elbette durmasını söylemeyecektim çünkü bu yaz tüm varlığım onun olsun istiyordum.

Tam birbirimize karışacak kıvama ulaştığımız an, ön kapının ardından Samuel'in sarhoş sesine eşlik eden tiz ses duyuldu ve Jake'in hızla bacaklarımdan kalkmasına sebep oldu. Gözlüklerini bir kenara koyarak sıkıca ellerimi kavrayıp bedenimi hala açık duran arka bahçe kapısına kadar sürükledi ve,

Ve dudaklarıma sertçe bir öpücüğü armağan etti.

Beni çenemden kavrayarak,

dudaklarıma cennetten çalacağımız elmayı sundu.

"Yarın gece sizin bahçedeki partiye katılacağım, o zamana dek bununla idare et, Flavia."

𝚖𝚢 𝚗𝚎𝚡𝚝 𝚍𝚘𝚘𝚛 𝚗𝚎𝚒𝚐𝚑𝚋𝚘𝚛 𝚒𝚗 𝚒𝚝𝚊𝚕𝚢.|| 𝙜𝙮𝙡𝙡𝙚𝙣𝙝𝙖𝙖𝙡 Where stories live. Discover now