𝘳𝘦𝘥 𝘥𝘳𝘦𝘴𝘴.

309 47 56
                                    


Bu gece kırmızı elbisemi giydim;
Karanlıkta solgun ay ışığı altında dans ettim.
Saçlarımı gerçek bir güzellik kraliçesi tarzında topladım.
Yüksek topuklu ayakkabıları çıkardım, canlı hissediyorum.
//Lana Del Rey- Summertime Saddness.

Jake Gyllenhaal

"Ne düşündüğünü merak ediyorum, Jake." dedi Avena, ince zarif parmaklarını meşe rengindeki masanın üzerinde sürükleyerek benim parmaklarıma geçirmişti. "O kıza nasıl baktığını gördüm fakat düşüncelerinden böyle susarak ve kabullenmeyerek kaçamazsın." Ona yıllar önce evlenme teklifi etmemin sebebini şimdilerde kavrayabiliyordum; Zekiydi, benim hırçın dalgalarımı dindirmeyi başarıyordu.

Flavia'nın durgun bakışları aklıma gelince, önümde duran biradan daha uzun bir yudumu kuruyan boğazıma gönderdim. "Açıkcası ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum," ağrımaya başlayan başımı ellerimin arasına aldım. "Onu kıracağım diye ödüm kopuyor, her gün Piero'yu terk etmek için planlar kuruyorum ama,"

Avena önümde duran birayı geriye çekerek bana uzandı ve aynı benim yaptığım gibi başımı ellerinin arasına aldı. "Senin bile isteye birini kıramayacağını ikimizde biliyoruz. Eğer düşündüğün aranızdaki 'on yaş' ise, bu aşılamayacak bir sorun değil, Jake. Sadece onun seni sürüklemesi izin ver çünkü yaşadığın şeylerden sonra," eski anıları anımsayınca bir süre duraksama gereği duydu. "Böyle bir şeye ihtiyacın var."

☽   ☼ ☼ ☼  ☾

"Yani sanata olan ilginin babaların yüzünden olduğunu mu söylüyorsun?" Avena, bu evin her köşesini ezbere bildiğini göstermek istercesine, eliyle koymuş gibi bulduğu kırmızı kupaya kahveyi doldurdu. "Aslında ben de kızıma sürekli bir şeyler okuması konusunda baskı uyguluyorum fakat senden duyduğum sözlerden sonra, daha dikkatli olacağım."

Gözlerim, duyduğum şey üzerine hızla açıldı ve üzerine oturduğum tabureden kayıyormuş gibi hissetim. "Sizin çocuğunuz mu var?" kelimeler hızla dökülüverdi dudaklarımdan.

Fakat onlar bu söylediklerimi ciddiye almamış, birbirlerine bakarak kahkahalar atmaya başlamışlardı. Hatta o kadar fazla gülüyorlardı ki, Jake'in sandalyenin üzerinde duran bedeni sallanmaya dahi başlamıştı. Ne vardı bu kadar komik olan?

"Hayır," diye söze başladı Jake, kahkahası hala boğazından çıkmaya can atarken. "Avena evli ve dünya tatlısı bir kızı var." Sözü biter bitmez ise koluna yasladığı başını bana çevirip, imalı bakışlarını çekingen gözlerime gönderdi.

Hiçbir şey söylemek istemiyordum. Az önce Avena'ın koltuğun üzerine bıraktığı Jake'e ait olan ceketi üşüdüğümü söyleyerek omuzlarıma almıştım ve arada bir yana eğilerek kokusunu içime çekiyordum. Piero artık serindi. Çocuklar bahçeye başka insanları davet etmişlerdi, muhtemelen bu partinin sabaha dek devam edeceği anlamına geliyordu ancak ben uygun bir an bulursam, onlara katılmadan hemen önce bana sakince bakan adamın koynunda kestirecektim.

"Flavia aramıza katılmayı düşünmüyor musun?" Theo'nun kapı arasından uzattığı başını gördüm. Kıvırcıkları iyice birbirine karışmış, içtiği şeyler nedeniyle gözleri tek çizgi halini almıştı. Benim Jake ile yakın oturduğumu görünce sırıttı. "Birkaç eski arkadaşın gelmiş ve seni görmek istiyorlarmış, en azından gelip bir selam ver."

Gözlerim hemen masada benimle beraber oturan Avena ile Jake'i buldu. Sarı dalgalı saçları olan kadın çoktan eline kahvesini almış ve bahçeye çıkmak için hazır hale gelmişti. Jake'de kolunda duran başını kaldırıp bu iki kadına bahçeye kadar eşlik etmesi gerektiğini bilerek ayaklandı. Bir süre sadece yavaş adımlarla arkamdan eşlik etti, kalabalığı gördüğünde ise duraksayıp geriye çekildi ve Avena'nın korkuluklara yasladığı bedeninin yanında durdu.

Birkaç adım ötede yakılan ateşin başında Samuel, Theo, Lilou ve küçükken buraya geldiğimde edindiğim diğer arkadaşlarım duruyordu. Carlo beni görünce şaşkınlıktan açılan gözleriyle kalabalıktan ayrıldı. "Flavia Elery Amante!" diye bağırdı çimenlerin ortasında ve ne ara bu denli kaslandığını anlamadığım kollarını sonuna dek açtı.

Otuz iki diş gülerek ayakkabılarımı çıkardım, aynı onun yaptığı gibi kollarımı açtım ve çimenlerin üzerinde çıplak ayaklarla bedenine doğru koştum. Şimdi onun kuvvetli kolları arasında, havada birkaç tur atarak dönüyordum. Hatta bir sarılma için uzun olduğunu düşündüğüm süre sonunda dahi Carlo beni kollarından indirmemişti ve Samuel'in açtığı müzik eşliğinde bu sefer ayaklarım çimenlere basar bir vaziyette çevirmeye başlamıştı. Sarı kıvırcıkları kavruk teninin üstünde dansa çıktı, bacağını onunla dans ettiğimi anlamam adına bacaklarımın arasına geçirip sağ elini belime attı ve yumduğu gözleriyle şarkıya eşlik etti.

☽   ☼ ☼ ☼  ☾
Jake Gyllenhaal

Yumruğumu sıktığımı fark ettim. Göğsüm öylesine inip kalkıyordu ki, birazdan üzerime giydiğim gömleğin düğmeleri patlayacak ve az önce Flavia'nın ayaklarının geçtiği çimenlere dağılacaktı. "Onu dövmemem için bir sebep söyle," dedim, eliyle Flavia'nın bedeninde keşfe çıkan Carlo'a bakıyordum.

Avena ne olduğunu anladığı an sıktığım yumruklarımdan birini ellerinin arasına aldı. "Sakin olmalısın Jake, bunları konuştuğumuzu ve anlaştığımızı hatırlıyorum." Kızarmaya başlayan kulaklarıma üfledi devam etmeden önce. "O sen gibi değil, bunu kabul et."

Avena'ın kulağıma süzülen sözcükleri arasında Flavia bize doğru kaçamak bir bakış yolladı ve Carlo onu kendine döndürmeden hemen önce sıcak gülümsemesini armağan etmekten kaçınmadı. Nefesim çoktan boğazıma çivi olmaya başlamıştı.

"O bir kuş kadar özgür," diye devam etti en kadim dostum. "Eğer onu yanında istiyorsan, ördüğün duvarlara onun konabileceği penceler açmalısın."

Ve Flavia'nın canlı kahkahası, birçok kasvete tanıklık eden bahçemin ortasında yankılandı.

☽   ☼ ☼ ☼  ☾

Parti sonlanmış gibi gözüküyordu, Theo yorgunluktan bitap düşen bedenini hemen yanındaki armut koltuğa oturmuş Samuel'in bedeninin üzerine bırakmıştı. Lilou ise atamadığı heyecanıyla Carlo'a bir şeyler anlatıyor ve çocuğun hayran dolu bakışları eşliğinde kızaran yanaklarını gizlemeye çalışıyordu. Sanırım, diye düşündüm çabucak, birkaç saat önce planladığım şeyi yapmak için doğru zaman. O yüzden onlara tuvalete gideceğimi söyleyerek koşar adım büyük evin içerisine girdim, ayaklarım soğuk zeminle buluşur buluşmaz yukarı çıkan merdivenlere yöneldim ve ikişer ikişer çıktım. Avena'ın kızıyla konuştuğuna dair bir şeyler duyduğumda rahat bir nefes verip, koridorun diğer ucunda bulunan ve Jake'e ait olduğunu düşündüğüm odaya eteklerim havalanıyorken koştum.

Haklıydım. Jake ben kapıyı açar açmaz bedenini bıraktığı yataktan ayaklandı, etajerin üzerine koyduğu gözlüklerini aldı ve şaşkın bakışlarıyla, "Sen burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Fakat seğiren dudakları aslında buraya geldiğim için heyecanlandığını ele veriyordu.

Kapıyı sessizce arkamdan kapattım, "Gitmeden önce sizi görmek istedim." diye cevapladım kısaca. Kırmızı elbisemi ellerimin arasında topladım, onun geriye çekilmesini beklemeden siyah çarşafların üzerine uzandım ve kafamı göğsüne yasladım. "Aman tanrım, sizi korkuttum mu? Kalbiniz nasıl atıyor böyle!" bir kıkırdama dudaklarımdan kaçtı sessiz ve karanlık odanın içine.

"Flavia, gitsen iyi olacak," dediysede kolunu elbisemin sardığı belime sarmıştı bile. "Biri gelecek olursa-"

Bu anı mahvetmesine izin vermemek adına sözünü böldüm, "Kimse gelmeyecek merak etmeyin, herkes dağılmış durumda." Ne kadar güzel kokuyordu. Burnum beyaz tişörtüne temas ettikçe hem kokusunu alıyor hem de vücudundan yayılan o sıcaklığı hissedebiliyordum. Bacağımı sardım bacağına, kendimi biraz daha ileri çektim ve aramızda bulunan mesafeyi kapattım.

Jake ise hiç beklemediğim bir hareket yaparak eliyle sıkıca tuttuğu çenemi kaldırıp, dudaklarıma sert bir öpücüğü armağan etti. Ardından hiç beklemeden bacaklarımızı ayırdı ve üstüme çıktı. Nefes nefeseydi. Bir an, mavilerini görmediğim için şükür ettim.

"Belki bu gece değil ama," kollarını başımın yanına yasladı ve kasıklarını kasıklarıma dayadı. Sıcak nefesi anında tenime nüfus etti. "Seni bir gün bu yatakta sabaha kadar misafir edeceğim, Flavia Elery."

𝚖𝚢 𝚗𝚎𝚡𝚝 𝚍𝚘𝚘𝚛 𝚗𝚎𝚒𝚐𝚑𝚋𝚘𝚛 𝚒𝚗 𝚒𝚝𝚊𝚕𝚢.|| 𝙜𝙮𝙡𝙡𝙚𝙣𝙝𝙖𝙖𝙡 Where stories live. Discover now