46

1.6K 198 57
                                    

Draco'nun dolu gözlerinin önüne çiçeklerle ilgili kitapları asla Hogwarts'a götüremediği birkaç anı geldi. Tam da Potter'ın, Draco'nun onun hiç umrunda olmadığını düşündüğü şeyleri anlatmayı bitirdiği anda.

Ne büyük bir yanılgıydı. Belki de çocuğun gerçekten umrunda değildi, yapmak istediği tek şey Draco'nun birkaç çiçeğe işkence çektirmemesini sağlamak olmalıydı.

Potter elindeki çiçek buketini kendisine uzattı, Draco aralık dudaklarını kapatma gücü bulamadan öylece onlara bakakaldı.

Belki amacı sadece buydu ama yaptığı bu kadarla sınırlı değildi. Şimdi tuttuğu çiçekleri Draco'ya uzatmış haldeyken, sanki Draco'nun yıllarca Hogwarts'a götürmek istediği ama cesaret edemediği bütün çiçekleri de beraberinde uzatıyordu.

Draco dolu gözlerini çiçeklerden alıp tekrardan onun yüzüne çevirdi. Uzun zaman sonra, sonunda, Potter'ın yüzüne bakıp o ana dek gördüklerinden farklı bir şeyler gördü.

Uzun zaman sonra, sonunda, ruhunun sıkıştığı kapan kendisini rahat bıraktı. İlk kez nefes alıyormuş gibi nefes aldı, ilk kez bakıyormuş gibi baktı, kalbi ilk kez attı. İlk kez böylesine anlaşıldığını hissetti.

İhtiyacı olan şey bu muydu? Bunca zamandır anlaşılma arzusunda mı yanıyordu? Kalbi yeniden atmak için birinin Draco'ya çiçek vermesini mi bekliyordu?

Elini uzatıp alabilmesi biraz sürdü. "B...bunları-"

"Evet, şey, onlar senin olsun. Zaten bahçede yetiştiriyoruz. Yani, Molly ve Ginny yetiştiriyor daha çok." Potter tek omzunu havaya kaldırdı. "Ama bununla uğraşırken eğlenceli olduğunu fark ettim, belki de benim de bahçeye girme vakti gelmiştir."

Draco o sözünü kesmemiş gibi elindeki çiçeklere bakarak tekrar "Bunları..." dedi. Sonra cümlesine devam edemeyeceğini anladı. Bir anlığına gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. "İnanamıyorum..."

"Çok tuhaf olduysa kusura bakma... Aslında... Yani, bunu yapmaktan çok da emin değildim. Çiçekleri iyileştirmekten değil, sana vermekten..." Draco hala dolu olan gözlerini ona çevirdi. Çocuk rahatsızca bir elini ensesine atıp kaşıdı. "Sonra sonunda çiçekleri iyileştirebildiğimde... Çok heyecanlandım."

Potter kendiyle dalga geçer gibi güldü. Draco aralık dudaklarını ancak kapatabildi.

"Ve kendimi burada buldum. Yani, aslında onları almak zorunda değilsin... İstersen al."

Draco onun bir cevap beklediğini fark edebildiğinde uzun bir sessizlik olmuştu bile. "H...hayır, şey, ben..."

Birkaç kelimeyi bile bir araya getiremediğinde yutkundu. Kendine gelmeye çalışıp boğazını hafifçe temizledi. "Ben... Teşekkür ederim," Elindeki Frezyalara bir bakış attı. "Çiçekler için... Ve... Bununla böyle uğraştığın için de."

Potter gülüp "Pekala, aslında önemli değil," dedi. "Kendi isteğimle yaptım. Sadece biraz delirdim çünkü ciddi anlamda bozması imkansız bir büyü."

Draco ne olduğunu anlayamadan güldü. Gözlerindeki yaşların sarsıntıyla aktığını hissettiğinde hızlıca sildi. Yine de Potter hemen karşısındaydı ve görmüştü.

Draco'nun en fazla bu kadar umrumda olmayabilirdi.

"Daha önce kimse bozmak için uğraşmaya gerek duymadığından..." dedi. "Kimse çözüm üretmemiş. Aslında ben biraz-" Sözünü yarıda kesip söylediklerini tarttı. Bir an fazla konuştuğunu hissetti.

Potter kaşlarını kaldırıp "Evet?" dediğinde cesaretlenip devam etti.

"Ben biraz uğraşmıştım. Boş zamanlarımda. Bazı çiçekleri... donduruyorum, onları kullanarak büyüyü çözmeye çalıştım ama hiç başaramadım."

Hate The Way / ❝Drarry❞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin