32

1.9K 206 99
                                    

Draco elindeki kitabın son sayfasını da çevirip kapattı. Kafasını nemli toparağa yaslayıp derin bir nefes verirken bu kitabın hiçbir şeyi iyiye götürmediğini düşündü.

Savaşın nasıl şansla kazanıldığını anlatıyordu, Sağ Kalan Çocuğun bile son anda öğrendiği gerçekleri ve kimsenin öğrenemediği, kaybedilen insanlarla birlikte yok olanları anlatıyordu.

Hortkulukları ancak öğrendiğine inanamıyordu, son hortkuluğun Harry Potter olduğuna, bunu Karanlık Lord'un bile bilmediğine inanamıyordu.

"Ah..." Ters dönerek gözlerini yağmur yağdırmaya hazır bulutlara çevirdi. Annesi neden bu kitabı vermişti? Draco diğer abartı ve aptal kitapları okuyup hiçbir şey anlamamayı yeğlerdi.

Şimdi önceden anlayamadığı çok fazla şeyi anlıyordu ve bu onu çıldırtıyordu.

Doğrularak Gardenya çiçeklerine baktı, bir tanesi neredeyse kurumuştu. Diğerleri de kurumadan onları alıp büyüyle dondurmak istedi. Her zaman aklında olan bir şeydi, canlı bitkilerden yaşayan bir albüm yapmak için önündeki engel artık neydi?

Belki de engeli çoğu zaman kendisiydi.

Yavaşça yerden kalkarken çiçeklere son kez baktı, muhtemelen birdahaki gelişinde hepsi solmuş olacaktı. Peki neden onları şimdi alıp saklayamıyordu?

Neden yemek yemeyerek kendine eziyet ediyorsa, neden yıldızları görünce gülümsemesini tutuyorsa aynı sebepten yapamıyordu.

Draco'nun savaş boyunca öğrendiği en önemli şey buydu. Her şeyin keskin sınırları ve belirli sebepleri yoktu. Bazen bu belirsizlik ve buğu kendisini çıldırtsa da.

Evine döndüğünde bir baykuşun odasında beklediğini faek etti. Şaşkınlıkla duraksadı, kimdi, neden Draco'ya mektup gönderiyordu? Yoksa Bakanlık'tan mıydı? Draco'nun içini bir korku kapladı, anıları çaldığını öğrenmiş olabilirler miydi?

Eline dolu yemliği alıp pencerenin kenarına koydu, baykuş oraya uzandığında ayağına bağlı kağıdı aldı.

Bakanlıktan değildi, aslında dehşete kapılmayıp mantıklı düşünebilseydi bunu baykuştan da anlayabilirdi.

Bu Pansy'nin baykuşuydu.

Yatağına çöktü. Her şeyden sonra neden yazıyordu?

Draco,

Özür dilerim, seni merak etmeyi engelleyemiyorum. Seni yalnız bıraktığım için özür dilerim. Bir daha sana yazmayacağımı söylediğim zamanın üzerinden yıllar geçti sanki, yalvarırım beni affet. Ben olsam beni affetmezdim ama sen ben değilsin, Draco. İyi ki değilsin.

Lütfen benimle buluş. Bana bir cevap yazman için baykuşum bekleyecek.

Pansy'n.

Gözlerini baykuşa çevirdi, ne kadar güzel bir hayvandı. O da Pansy'den nefret ediyor muydu?

Gerçi Draco ondan nefret edemezdi.

Pansy ve Draco savaş başlamadan bir yıl önce sevgili olmayı denemişlerdi. Arkadaşlarını mahvetmek istemese de, Draco ondan feci derecede hoşlanmıştı.

Bir cumartesi gecesi Kaymakbirası'nı fazla kaçırdıklarında, onu öylesine bir anda öpmüştü. Blaise gülerek tezahürat yapmıştı, Greg ve Vincent içince çoğunlukla sızarlardı, Theo bu ilk kendisinin aklına gelmediği için söylenmişti.

Sevgili olmaya karar vermeleri böyle başlamıştı. Her şey mahvolana kadar iyi sayılırlardı.

Babasının hatası Draco'nun omuzlarına bindiğinde, Dumbledore'u öldürmek zorundaydı. Bunu Karanlık Lord bile yapamamıştı. Draco da yapamayacaktı, zaten yapamasın diye verilmiş bir görevdi.

Başarısız olmak için, öldürülmek için.

Pansy korkmuştu, sorun değildi, Draco da korkuyordu. Ama Pansy'nin kendisini terk edeceğini hiç düşünmemişti. Arkadaşlarıyla birlikte kendisiyle görüşmeme kararı almışlardı. Hiçbirinde Ölüm Yiyen dövmesi yoktu, hepsi aynı tarafta olsa da, hiçbirininki resmi değildi.

Kaybetseler de suçlu değillerdi. Draco hariç, o her zaman suçluydu.

Draco o anı kafasından atamıyordu, Potter yüzünden yaralanışının biraz sonrasıydı. Zaten bu tetiklemişti, o zamana kadar diğerleri olanların gerçekliğinin farkında değil gibilerdi.

Draco ölümden döndüğünde hepsi korkmuştu, Draco'yu yüzüstü bırakacak kadar.

O zaman Pansy'nin kendisine yazdığı mektubu hatırlıyordu.

Draco, yaşamayı seçtiğimiz için bizi suçlamamalısın. Sen ölüm saçıyorsun.
Üzgünüm, seni terk etmeyi asla istemiyorduk, istemiyordum. Ama bunun için bizi suçlayacağını tek bir an bile düşünmedim.
Lütfen cevap yazma, lütfen bizden uzak dur. Lütfen kendinle birlikte bizi de öldürme.

Belki de doğruydu. Draco, onları ölümden kaçtıkları için nasıl suçlayabilirdi?

Ama Draco kimsenin beklemediği şekilde başarılı olsa da, savaş bitse de asla yazmamışlardı. Belki Draco'nun Azkaban'a gitmesini beklemişlerdi. Haksız değillerdi, Draco da beklemişti.

Ta ki Harry Potter beklenmedik bir şekilde kendi davalarına tanık olarak katılıp her şeyi değiştirene dek.

Yine, bir şekilde ortaya çıkıp kahrolası dengeyi şaşırtana dek.

Elindeki mektubu yere fırlattı, gözlerini pencere kenarına çervirdi, baykuş hala bekliyordu. Derin bir nefes verirken yüzünü sıvazladı, günlece beklemeye devam edebilirdi, Draco'nun verecek bir cevabı yoktu.

Artık onlardan birinin yüzüne bakıp kendisini terk ettikleri an hariç başka hiçbir şey düşünemezdi.

-

Bu ficde asiri radikal kararlar alip duruyorum,, ana hikaye ayni kalsa da cogu seyi surekli son anda degistiriyorum iyi ki kimse backgroundu bilmiyo

Ama cikan sonuc allah affetsin ama feci hosuma kaciyo

VE SIZI YERIM
Aniden sevgim geldi kb💅💅

Hate The Way / ❝Drarry❞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin