7

2.8K 271 63
                                    

Draco asasına bakarken Potter'ın odanın kapısına adımladığını duyduğunda hızla gözlerini ona çevirdi. Kendisine asasıyla kavuşmak için biraz daha zaman vermemesine sinirlendi.

Onun gibi adımlayacakken Potter durdu ve "Burada kalabilirsin." dedi. "Biraz mahremiyet vermek için gidiyorum, istediğin zaman dönersin."

O çıkıp giderken Draco bu sefer de Bay Mükemmel'in bu kadar düşünceli olmasına sinirlendi.

Gözleri tekrar asasını buldu, basit bir büyü mırıldanarak "Lumos." dedi. Gözlerini ışık saçan asasından alarak gülümsedi, sonra tekrar o küçük dolaba rastladı.

Bu muhtemelen gereksiz olsa da asasını uzatıp kapağın açılmasını sağladı, gözleri tahmininden fazla sayıda olan şişelerde dolaştı. Kaşlarını çattı, bunlar Dumbledore'un anıları mıydı?

Ama bu yasak değil miydi? Hogwarts Müdürlerinin bazılarının anı biriktirdiği bilinen bir gerçekti ve hatta ölen büyücüler anılarıyla gömülse bile onlar Hogwarts'ta kalırdı.

Birkaç dakikayı sadece asasıyla basit büyüler yaparak ve kapağı aralık dolabı izleyerek geçirdi. Kendi kendine verdiği savaşı kaybederek sonunda o dolaba yöneldi, biraz eğilerek şişelere baktı. Üzerinde sadece sayılar vardı, belki bir şey hakkında araştırma yapıyordu, belki bunlar kendi anılarıydı?

Dumbledore'un olmasının imkanı var mıydı? Gerçi, Sağ Kalan Çocuğun birkaç anı şişesini yasak olsa da alıp evine götürmesine şaşırmazdı.

Ama bunlar Dumbledore'un anı şişelerine benzemiyordu, Dumbledore'unkilerde yazı yazardı, bu şişelerde sadece sayılar vardı.

Peki ne anılarıydı? Draco dudaklarını kemirirken üzerinde "1" yazan şişeye elini uzattı. İçerisindeki parlak, iplik gibi ışıltılı büyü bir anıydı. Draco onun ne olduğunu merak ediyordu ama nasıl öğrenebilirdi? Muhtemelen bir daha bu eve tekrar gelmesi gerekmezdi. Zaten gelmek de istemezdi.

Ama bu şişede ne olduğunu öğrenmek için inanılmaz yakıcı bir arzu hissetti.

Yutkunarak ayağa kalktı, hızla hareket edip şişeyi cübbesinin cebine sokarak sakladı. Üzerini çaresizce yoklayıp bir şeyler aradı, sonra gözleri elindeki Malfoy yüzüğüne çarptı.

Kapıyı kontrol ederek yüzüğü çıkarttı, özellikle küçük dolaptan uzaklaşarak yatağın altına koydu. Ayağa kalkıp tekrar uzaklaştı, hızla atan kalbini sakinleştirmek ister gibi elini göğsüne dayadı. Nefesleri düzelene kadar bekledi, sonra yavaşça odanın çıkışına ilerledi.

Yavaşça merdivenden inerken konuşma ve gülüşme seslerini tekrar duydu. Yutkunup sakinleşmeye çalıştı, kimse ne yaptığını bilmeyecekti. Sadece bakacaktı, bu suç sayılmazdı.

Tamam, muhtemelen sayılırdı ama sayılmamalıydı.

Merdivenleri bitirdi, hemen solundaki odanın kapısının açık olduğunu gördü. Annesinin saçlarını hemen tanıdı. Altın Üçlü ve Molly Weasley'le birlikte Black aile ağacına bakıyorlardı.

Draco odanın kapısında durduğunda gözler kendisine döndü, rahatsızca kıpırdanıp elindeki asasına baktı. Onu elinde sıkarak güç almaya çalıştı. "Ah, Draco, asanı sonunda alabildin mi?"

Draco annesine yüzünde küçük bir gülümsemeyle kafasını salladı. Annesi kendisine yaklaşırken Bayan Weasley sessizliği bozarak "Yemeğe kalmaya ne dersiniz?" dedi.

Annesinin gözleri kendisine döndüğünde Draco anlayacağını umarak öylece baktı. Annesi derin bir nefes verip Bayan Weasley'e döndü, "Teşekkür ederiz, çok kibarsınız ancak eve dönsek iyi olur." dedi.

Bayan Weasley kaşlarını çatıp kapı eşiğindeki Draco'ya yaklaştı. "Oğlum, sen hiçbir şey yemiyor musun?" diye endişeyle söylendiğinde Draco gözlerini şaşkınlıkla kırptı. "A-anlamadım efendim?"

Annesi araya girerek "Draco kendini toparlamaya çalışıyor," dedi. "Yemek yemekte zorlanıyor."

Draco kaşlarını çatarak rahatsızca annesine döndü, susmasını söylememek için dilini ısırdı. Bu insanların arasında Draco'nun acizliğinden bahsederken ne düşünüyordu?

Gözleri arkadaki üçlüyü buldu. Hala konuşan kızıl saçlı kadına bakıyorlardı, Draco onların gülmediklerini gördüğünde kısa bir rahatlama hissetti.

Sağ omzundaki kısa dokunuşu hissedince Bayan Weasley'in yüzüne tekrar baktı. "Peki, oğlum. Kendine iyi bak."

Draco bilinçsizce "Siz de, teşekkürler." dedi. Bir an sonra ne zaman diğer insanlara da aynı şeyleri söylediğini, ne zaman oradan çıkıp kendi evine döndüğünü bilmiyordu.

Hate The Way / ❝Drarry❞ Where stories live. Discover now