12

2.5K 254 60
                                    

Draco annesinin "Weasley'lere mektubu gönderdim." dediğini duyduğunda, Çağlar Boyu Quidditch'ten kafasını kaldırıp ona döndü. "Akşam yemeği için gelip gelemeyeceklerini sordum."

Kitabını kapatarak derin bir nefes verdi. "Ayrıca Draco, Şifacının önerdiği Zihin Şifacısına da randevu aldım. Kliniği buraya çok uzakta değil."

Draco kafasını sallayıp "Teşekkürler, anne." dedi.

Şifacı şu an umrunda değildi, çok da uzak olmayan bir zaman önce burası karargah olarak kullanılmıştı ve şimdi Yoldaşlık üyeleri buraya davetliydi.

Draco şişeyi geri bırakabilmek için sakladığı yüzüğünü hatırladığında bir an duraksadı. Birisinin bulmamış olduğunu ümit ediyordu, yoksa oraya gidip fark edilmeden bırakma şansını nasıl bulacaktı?

Midesinin ters döndüğünü hissetti, bunu hiç yapmaması gerekiyordu. Harry Lanet Potter'ın odasına girdiğinde etrafına bile bakmamalıydı. Oysa dolabını karıştırmış, aciz bir hırsız gibi büyüsünü çalmış ve en önemlisi muhtemelen kimsenin görmemesi gereken anılarında gezinmişti.

Sorun bu kadarla kısıtlı değildi, devamını da merak etmesi çok daha büyük bir sorundu. Asla tahmin etmeyeceği şeyler görmüştü. Annesinin ne dediğini hatırladı, gerçekten de bu çocukla ilgili hiçbir fikri yok muydu?

Tek bir aptal anıyla bu şüpheye düştüğüne inanamıyordu. Belki anıyla oynamıştı, belki görükleri gerçek bile değildi.

Ama kimi kandırıyordu? Dürüstlük abidesi Bay Mükemmel'in kimseye göstermeyeceği anıları neden sahte olurdu ki?

Bu daha da ilgi çekiciydi, hele de onun hayatıyla ilgili bildiklerinin büyük bir kurmaca olduğunu ancak fark etmiş Draco için.

Anıyı hatırladı, Muggle oldukları belli olan o kişiler belli ki akrabalarıydı. James Potter'ın ailesinin büyücü olduğunu biliyordu, onun ailesi olamazlardı.

Lily Potter'ın bulanık olduğunu hatırladı. Yani oğlunu kurtarmak için ölen kadının kız kardeşi, kardeşinin uğruna öldüğü çocuğa böyle mi davranıyordu?

Sihir diye bir şey yoktur. Draco bunun kendisine söylendiğini duysa sinirlenmeden önce gülerdi. Her zaman biliyordu, o aptal Potter çocuğunun sihri yakın olmasına gerek kalmadan bile hissedilebilirdi.

Yani böyle mi büyümüştü? Sağ Kalan Çocuğa böyle davranmaya nasıl cüret etmişlerdi? Peki o kendisine böyle davranılmasına nasıl izin vermişti?

Draco konuşan anne ve babasını dinleyemeden derin bir nefes verdi. Sadece çocuktu, tanışmalarından bile yıllar öncesine uzanan bir anı görmüştü. Ufak bir çocuktu ve muhtemelen hep böyle davranmışlardı, kimse Sağ Kalan Çocuğa iyi davranırken bir anda böyle davranmaya cüret edemezdi. Olması gerekenden bile ufak bir çocuktu, nasıl engelleyebilirdi?

"Draco?" Annesinin sesiyle olduğu yerde sıçradı. Hızla ona dönerek "E-efendim, anne?" dedi.

"İyi misin, tatlım?" Annesi yüzündeki bariz endişeyle sorduğunda Draco kafasını salladı. "Evet,"

Babasının bakışlarını yüzünde hissetse de ona dönmedi. Belki ne göreceğinden emin olamadığı içindi. Bu adamın kendisine bakışları çoğu zaman korkudan başka duygu vadetmezdi.

Ve kafasında onun bilmesini istemediği şeyler vardı, saçma da olsa görülmesinden korkuyor olabilirdi. Şimdi onun kendisinin zihnine girip gezinemeyeceği kadar iyi savunma yapabilirdi ama zaten korktuğu bu değildi.

Kendi gözlerindeki isteği görmesinden çekiniyordu. Geri kalan birkaç şişedeki büyülü anıları görme isteği, bütün vücudunu bir sızı halinde dolaşıyor ve arsız bir utanmazlıkla ellerini karıncalandırıyordu.

Hate The Way / ❝Drarry❞ Where stories live. Discover now