"Ne demişler dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın. Rakibini tanıman için sana fırsat sağladım. Daha ne istiyorsun?"

"Aman ne büyük iyilik," diye söylenip yüzümü ekşittim. Eminim amacı Sena'yı tanımam falan değildi. Sadece onun güzelliği karşısında ezilmem için bunu yapmıştı. Yanımdakilerin varlığını unutmaya çalışarak Ekin'e odaklandım. Onu her dakikasında seyretmek istiyordum ama tabi ki Beyza, buna da izin vermedi.

"Bana bir teşekkür borçlusun," dediğinde boş boş yüzüne baktım.

"Murat'ı postaladım ve eve Asu'yla döneceğiz dedim. Yoksa olay çıkartacağı kesindi. Bunu yapmam pek kolay olmadı o yüzden bana biraz minnet duysan iyi edersin."

Dudaklarımdan alaylı bir nefes fırladı. Cidden kendini yüceltmekte üzerine yoktu. Aslında Murat'ı başımızdan savmasına sevinmiştim. Çünkü olay çıksaydı, bu durum annemin kulağına kadar giderdi ve bir daha maça gelmeme asla izin vermezdi. Yine de Beyza'nın kendisinin de abisiyle birlikte defolup gitmemesi, iyilik kadar kötülüktü de.

"Keşke abini gönderirken kendin de ona eşlik etseydin," dediğimde burun kıvırdı.

"Tek başına kalacağını bilse gider miydi sanıyorsun? Aptal olma zaten zor ikna ettim."

Onu keyifsiz bir ifadeyle süzerken bakışlarım, diğer tarafındaki Sena'ya takıldı. Pür dikkat maçı izliyordu. Hatta odağı maç değil, doğrudan Ekin'di. Damarlarıma ince bir kıskançlık sızınca dudağımı kemirerek aşağı baktım. Ekin hala gelen topları raketiyle savuşturmaya devam ediyordu. Kortun bir diğer tarafına koşuyordu, bir de bu tarafına. Sayı aralarında saçlarını geri yatırıp alnını siliyordu. Terlemişti. Rakibi, sıska ve güçsüz görünse de epey zorlu çıkmıştı.

"Ekin'in akrabası falan mısın?"

Soruyla birlikte yana döndüğümde beni inceleyen Sena ile göz göze geldik. Bakışları yüzümde geziniyordu ama öyle küçümser bir ifadesi yoktu. Sadece merak etmiş gibiydi.

"Hayır değilim."

Dudaklarını büzerek başını salladı, cevabım hoşuna gitmemiş gibiydi. Beyza, imalı bakışlarını ikimiz arasında gezdirip hınzırca gülümsediğinde onu görmezden gelmeye çalıştım.

"Ben Ekin'in arkadaşıyım," dedi bu kez Sena. Ekin hakkında böyle sahiplenici konuşup bana yabancı hissettirmeye çalışması kıskançlığımı körükledi. Bakışları, maça uğrayıp bana geri döndüler.

"Onun arkadaş grubunda olsan seni görürdüm. Alt sınıflardan falan mısın?"

Bu sorularının amacını anlamayarak yüzüne baktım. Aslında art niyetli bir tavrı yoktu ama sanki inceden inceden bir eksiğimi arıyor gibiydi. Cidden neyi öğrenmek istiyorsa doğrudan soramaz mıydı?

"Lise son sınıfım," dediğimde güldü. Bu kez masum bir gülüş olduğuna inanmadım. Cidden hanımefendi tavrının altında aşağılayıcı bir tutum yatıyordu. Beyza da aynı şeyi hissetmiş olacak ki yüzündeki hınzır ifade silindi ve tek kaşının hafiften havalandığını gördüm. Sena'nın liseli olduğum için beni küçümser gibi davranmasını üzerine alınmıştı belki de. Ne de olsa yaşıttık.

"Demek liselisin," diye mırıldandı Sena. Az evvelki bozuk ifadesi tamamen silindi. Neşesi bir anda yerine gelmişti. Bu hali, sinirlerimi germeye başladığında derin bir nefes aldım. 

"Öyleyse Ekin'i nereden tanıyorsun? Sana özel ders falan mı veriyor?"

"Hayır. O, benim sevgilim."

Sözlerimle birlikte gülüşü dondu ve duyduklarını hazmetmeye çalışır gibi mimiklerini oynattı. 

"N-ne nasıl yani?" diye kekelediğinde omuz silkip başımı yan yatırdım.

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin