2.3

683 86 55
                                    

"Korkutmak istememiştik." dedi uzun olan. Yok zaten karanlıkta ormanda karşıma iki kişi geçse hiç korkmam yani, çok normal bir durum.

"Böyle gelinir mi amınakoyim, arasaydınız keşke." diye sinirle konuştu Jeongin.

"Zaten aklımıza hiç gelmedi aramak." dedi Chan. Adını daha iki üç saniye önce Jeongin'in 'Chan sen misin?' demesiyle öğrenmiştim.

Hala adını bilmediğim uzun çocuk "Telefonun kapalıydı Jeongin ve Hyunjin'in numarasını bilmiyorduk." diyerek diğer ikisine göre daha sakin konuşmuştu.

Eve doğru yürümeye başladığımızda Jeongin "Neden geldiniz? Sorun mu var?" dedi. Chan kolunu diğerinin omzuna atarken "Tatilinizin son gününe dahil olmak istedik. Sorun olmaz umarım." dedi.

Jeongin kafasını sallarken diğer çocuk sonunda adını söylemişti.

"Bu arada ben Seungmin."

"Ben de Hyunjin ama zaten biliyormuşsun." dedim gülümseyerek.

Eve geldiğimizde Seungmin ve Chan aç olduklarını söyledikleri için Jeongin'le ben mutfağa geçmiştik. Onlar ise yoldan yeni geldikleri için salonda yemek hazır olana kadar dinleneceklerdi.

"Çok korktun mu?"

"Tabi korktum Jeongin. "

Sebzeleri doğrarken anında arkamdan gelip ellerini belime dolamıştı. Boynumdan öpüp kulağıma "Benim yanımdayken korkmana gerek yok." diye fısıldadı.

"Şey.."

"Ne oldu? Söyle."

"Ya bizi gördülerse.." dedim dudağımı ısırırken.

"Nası- ha şey yaparken mi? Sanmıyorum."

"Neden ?"

"Yani gördülerse bile izlememişlerdir, emin ol."

"Sen öyle diyorsan."

Jeongin işinin basına dönerken ben de sebzeleri ocağa koymuştum. Jeongin hala etlerle uğraşıyordu. Ben masayı toparlayıp hazırladığımda daha yemekler hazır olmadığı için Chan ve Seungmin'in odalarını hazırlamaya gitmiştim. Çarşafları vs. değiştirip aşağıya indiğimde yemeklerde sonunda hazırlanmıştı.

Jeongin mutfağın kapısından "Yemek hazır." diye seslenip bana dönüp "Dolaptan şarap çıkartır mısın?" diye sordu.

Ben şarapları çıkarırken Jeongin de kadehleri masaya koymuştu.

Chan ve Seungmin çok aç oldukları için hemen yemeye başlamışlardı. Yemeğin sonlarına doğru Chan bize dönerek "Siz ne yapıyordunuz ormanda?" diye sorduğunda içtiğim şarap boğazımda kalmış bir kaç kere öksürmeme neden olmuştu.

Jeongin "Senin bahsettiğin göle gitmeye çalıştık ama bulamadık." dedi sakince.

"Göl mü?" deyip gülmüş daha sonra konuşmaya devam etmişti. "Gölü baya geçmiştiniz, sanırım yanlış yoldan gittiniz." dedi.

Jeongin "Olabilir." dediğin de Seungmin "Yarın eve dönmeden hep birlikte gidelim isterseniz." dedi.

Ben Jeongin'e bakıp daha sonra Seungmin'e dönüp "Bana uyar." dedim.

Chan "Balık tutarız belki." dediğinde Jeongin "Çok sıkıcı." demişti.

"İstersen bu hava da yüzüp ölebilirsin Jeongin, tamamen sana kalmış. "

"Çok komiksin Chan." deyip gözlerini devirdi.

Yemekten sonra Seungmin'in oyun oynayalım demesiyle telefonlarımıza tabu indirip oynamaya başlamıştık. Tabu da ne kadar yetenekli olsam da Jeongin anlattığım hiçbir şeyi bilmediği için Chan ve Seungmin'le aramızda baya bir fark vardı.

"Bak bu sefer bileceksin."

"Tamam hadi hızlı ol."

"Biz bugün ne yaptık?"

"Söyleyeyim mi?"

"Söylesene Jeongin, az önce yaptık hatta?"

"Öpüştük."

"Of başka?"

"Elleştik."

"Jeongin sapık mısın? Başka ne yaptık?"

"Yürüdük."

"Az önce diyorum Jeongin."

"Süre bitti."

Jeongin'in az önce her şeyi ortaya sermesinden dolayı tüm kan yüzüme toplanmıştı. Chan ve Seungmin ise bize gülüyorlardı, haklı olarak. Ne anlatsam anlamıyordu.

"Ne yaptık biz az önce Hyunjin? Söylesene."

"Akşam yemeği hazırladık Jeongin. Ya gözümle mutfağı işaret ediyorum ama senin aklın hep başka yerlerde olunca fikir üretemiyorsun."

"Ne yaptık diyorsun Hyunjin? Nereden bilebilirim? Ve evet aklım hala orada olduğu için sadece aklıma onlar geliyor."

"Sus artık, lütfen." dedim iki elimle yüzümü kapatırken.

Chan "Bence burada bırakalım, zaten kazanma ihtimaliniz yok." dedi.

"Benim uykum geldi. "

"Benim de geldi hayatım, uyuyalım hadi." diyerek Seungmin'e elini uzattı Chan.

Onlar salondan çıkarken ben de Jeongin'e dönüp "Bizde uyusak mı?" dedim.

"Olur." diyerek o da yerinden kalkmıştı.

Odaya geldiğimizde "Jeongin telefonunu aç istersen, önemli bir şey olsa ulaşamayacaklar sana." dediğim de "Emin misin?" dedi.

Başımı sallamakla yetinip üzerimi değiştirdiğimde o da telefonunu açıp yatağın üzerine fırlatmıştı.

"Dişlerimi fırçalayıp geliyorum." deyip odadan çıktı.

Jeongin telefonunu yeni açtığı için ardı ardına bildirim geliyordu. Arada gördüğüm isimle telefonunu elime aldım.

Hendery:

daha iki gün bile olmadan seni özledim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

daha iki gün bile olmadan seni özledim..

night airglow | hyunin ✓Where stories live. Discover now