0.8

1K 134 82
                                    




"Minho hyung, bunları unutmuşsun."

Felix koşarak kapıdan çıkmak üzere olan Minho hyungun yanına gidip masada bıraktığı bir kaç dosyayı götürmüştü. Ben de Felix'in sabahın köründe kalkıp sıktığı portakal suyunu içiyordum.

"Hyunjin hadi artık."

"Tamam tamam geldim."

Söylenerek masadan kalkıp dişlerimi fırçaladım. Odamdan çantamı da alıp salonda bekleyen Felix'in yanına adımladım. Telefonuyla uğraştığı için geldiğimi bile fark etmemişti. Az önceki sesini taklit ederek "Hyunjin hadi artık." dediğimde gözlerini devirip oturduğu koltuktan kalktı.

Okula  geldiğimizde Felix sınıfa giderken ben ikimize kahve almak için kantine ilerledim. Bugün normalde olduğundan daha fazla erken gelmiştik ve bu saatte gelmemize rağmen kantinde sıra vardı. Bugün erken gelme sebebimiz ise yüzme takımının seçmelerinin tekrar yapılacak olmasıydı. İkimizde yüzme takımındaydık ve iyi yüzücülerdik endişelenecek bir şey yoktu aslında ama Felix biraz stres yapmıştı.  Evde duramadığı için de erkenden gelmiştik.

Seçmelerin tekrar yapılması ise takımdaki herkesin yeterli olmamasıydı. Yedeklerle birlikte 12 kişi vardı ve yarışmalara katılmak için en az 5 yüzücüye ihtiyaç vardı. 12 kişi olmasına rağmen çoğu cidden kötüydü. Yeni başvuranlarla birlikte yeni seçmeler olacaktı.

Sonunda alabildiğim kahvelerle birlikte sınıfa doğru ilerledim. Sınıfa girdiğimde sınıfta Felix ve ben dışında iki kızdan başka kimse olmadığını gördüm. Kahveleri masaya bıraktıktan sonra elimi Felix'in omzuna atıp "Stres yapacak bir şey yok Lix, çok iyi yüzdüğünü hepimiz biliyoruz." dedim.

"Yeniler benden daha iyi olabilir, evet iyi yüzüyorum ama takımdakilerle kıyaslayınca iyi sadece onlarında pek iyi olmadığını biliyoruz."

"Öğleyin yüzelim istersen biraz, rahatlarsın."

"Olur, rahatlarım belki."

Daha kahvemden bir yudum almadan tanımadığım bir kız sınıfın kapısının önünden "Hwang Hyunjin hanginiz?" diye sorunca elimi kaldırıp "Benim, ne oldu?" diye sordum.

"Bay Kim seni çağırıyor." dediğinde Felix'le birbirimize anlamaz bakışlar atmıştık. Sabahın köründe her hangi bir öğretmenin beni ya da her hangi bir öğrenciyi çağırması pek alışıldık ve normal bir durum değildi.

"Şimdi mi?"

"Hmm evet, şimdi."

Kız parmaklarıyla oynamaya başlayınca gerildiğini hissettim ama gerilme sebebini pek anlayamadım. Yerimden kalkıp sınıftan çıkıp kızla birlikte yürümeye başladım. Öğretmenler odasının olduğu koridora dönmeyince sadece iki adım önümde olan kızın bileğinden tutup "Derdin ne senin?" diye sordum.

"Bir derdim yok, sadece seni çağırmamı istedi o kadar. "

"Kim istedi bunu?"

"Jeongin istedi, resim sınıfında seni bekliyor."

"Neden onun istediği bir şeyi yaptın ki? Kölesi misin onun?"

Sinirlenmeye başlamıştım hem karşımdaki kıza hem de Jeongin aptalına.

"Çünkü karşılığında İngiliz dili ve edebiyatı dersinin notlarını verdi. " diye bağırınca ister istemez bir adım geriledim.

"Ne senin ihtiyacın olan notlar umurumda ne Jeongin."  dedim ve sınıfa geri döndüm.  

Felix bu kadar kısa sürede döndüğüm için meraklı gözlerle bana bakıyordu. Hızlı adımlarla sırama geçip oturduğumda sınıfın az önceki kadar boş olmadığını bir kaç kişinin daha geldiğini fark ettim.

night airglow | hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin