0.2

1.6K 208 79
                                    

Omzumda hissettiğim elle kafamı birazcık çevirmemle Felix'i gördüm. Sırtımdaki çantam çoktan sırtımdan düşmüş kolumda kavrayamadığım bir şekilde duruyorken elime almıştım. Eli omzumda sanki destek olmak ister gibi duruyorken çoktan eve doğru  yürümeye başlamıştık.

Uzun bir sessizlikten  sonra Felix "Özür dilerim, böyle olacağını bilemedim."  dedi oldukça üzgün bir ses tonuyla. "Senin suçun değil, sürekli yaptığı şey." dedim omuz silkerek.

Apartmanın girişine geldiğimizde bugün yemeği benim yapacağım aklıma geldi. Felix'e çantamı uzatıp "Eve çıkarır mısın? Yemek için bir şeyler almam gerek." dediğimde çantamı kendi çantasının olmadığı omzuna atarken "İstersen bugün yemeği ben yapayım." diye öneride bulunmuştu.

"Gerek yok, kafa dağıtmış olurum hem." diyerek bir arka sokaktaki markete yöneldim. Elimdeki anahtarı cebime koyarken telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp rastgele bir şarkı açıp kulağıma takmıştım.

Artık eskisi gibi kafamda beni öptüğü an değil de o çocuğun ona bebeğim dediği an dolanıyordu. Yaklaşık on-on beş dakika önce olan olayı kafamda yirmi bin kez düşünmüştüm.  Benim belimi tuttuğu o elleri ile gidip onun beline sarılmıştı.

Düşündükçe delirecek gibi oluyordum. Tek elimle önüme gelen saçlarımı hızlı ve sinirli bir şekilde geriye ittim. Hava sıcak olmamasına rağmen yanıyor gibi hissediyordum. Tenim sanki alev alacak gibiydi.

Markete girdiğim an klimanın verdiği esinti beni anlık olarak rahatlatsa da aklıma gelen şeylerle sinirden yanmaya devam ediyordum. 

Yemek için gerekli malzemeleri elimdeki sepete koyduktan sonra, içeceklerin olduğu reyona yöneldim. Bugün biraz içsek sıkıntı olmazdı bence. Yani en azından benim içmem gerekiyordu.

Elim votkaya giderken yarın okul olduğu aklıma gelmişti ve onun yerine şarap ve bira almayı tercih etmiştim. Üçümüze de yeteceğini düşündüğüm kadarını  sepete koyduktan sonra kasaya yöneldim.

Sepeti bırakıp kasanın arkasındaki çikolatalara bakarken gözüm sigaralara kaydı. Uzun zamandır içmediğimi fark edip iki paket sigara aldım. Ödemeyi yaptıktan sonra marketten çıkıp hızlı adımlarla eve yürüdüm.

Kapının girişinde Felix elimdeki poşetleri almış mutfağa götürmüştü. Ben de odama geçip okul üniformasından kurtulup şort ve tişört giymiştim.

En azından yemek hazırlarken aklıma gelmez diye sevinerek mutfağa geçtim. Felix malzemeleri yıkarken bende yosunları çıkarmış bir tahtanın üzerine bırakmıştım. Daha sonra ise pirinci pişirmeye başlamıştım.  Felix sebzeleri dilimlerken bende ton balığı konservesini açmaya çalışıyordum.

Masayı hazırladığımızda kapının açılma sesiyle dolaba koyduğum şarabı ve kadehleri masaya getirdim.

Minho hyung çantasını ve ceketini tekli koltuğa fırlatmış gömleğinin düğmelerini açmaya aynı zamanda kravatını çıkarmaya çalışıyordu. Göz ucuyla masaya bakmış daha sonra kafasını tekrar masaya çevirip masayı incelemişti.

"Bugün özel bir gün müydü? Çok yoğunum bu aralar yoksa hatırlarım biliyorsunuz. "demiş yüzünü buruşturmuştu. Felix'e bakıp "Hayır senin doğum günün değil." demiş daha sonra bana bakıp "Hayır senin de değil." derken kravatından kurtulmuştu.

Felix onun bu haline gülerken "Hyung özel bir gün değil, zorlama boşuna kendini." diyerek Minho hyungun rahat bir nefes almasına yardımcı olmuştu.

Elini kalbine götürürken "Nasıl rahatladım anlatamam." demişti ve odasına yönelirken "Üzerime rahat bir şeyler giyip geliyorum." derken çoktan odasının kapanma sesini duymuştuk.

night airglow | hyunin ✓Where stories live. Discover now