0.1

3.7K 226 170
                                    

Elimde tuttuğum kahverengi kalemi sallamamdan rahatsız olan Felix durmam için koluma vurmuştu. Elimdeki kalemi önümdeki kitabın üzerine bırakırken nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. Önüme gelen saçlarımı bir hışımla arkaya itmemle onların tekrar önüme düşmesi bir olmuştu.

Bileğimdeki tokayla saçlarımı toplayıp derin bir nefes almıştım. Zaman sanki durmuş gibi akmıyordu ve ben giderek daha da stresleniyordum. Terlemeye başlamış avuç içlerimi okul pantolonuma silerken Felix biraz yaklaşıp "İyi misin sen?" diye bir soru sormuştu.

İyi miydim? Hiç sanmıyorum. Onunla vakit geçirdiğim günden beri iyi olduğumu düşünmüyordum. Tam üç haftadır hiçbir şeye odaklanamıyordum. Ondan başka hiçbir şeyi düşünemiyordum. Neden böyle olduğuna dair ise bir fikrim bile yoktu.

Sınıfın en yüksek notlarını alan, okulun örnek öğrencisi ve kimseyle gerekmedikçe konuşmayan bu sessiz çocuktan hoşlanıyor olamazdım herhalde. Düşüncelerimden kurtulup Felix'e "İyiyim." deyip dersi dinlemeye çalıştım.

Tam arkamda oturması beni ayrı bir strese sokarken dersi dinlemem de pek mümkün olmamıştı. Kolumdaki saate baktığımda zilin çalmasına bir kaç dakika kaldığını gördüm. Zil çalar çalmaz ise oturduğum yerden hızla kalkmıştım.

Omzuma bir kolun çarpmasıyla biraz sarsılmıştım. "DİKKAT ETSE-" derken çarpan kişinin Jeongin olduğunu görüp cümleme devam edememiştim. O ise anlamlandıramadığım bir gülüşle gülüp çıkmıştı sınıftan.

"Aldırma onu, hadi kantine gidelim." diyen Felix'e kafa sallayıp onun arkasından yürümeye başladım. Kantine ulaştığımızda içecek bir şeyler almak için sıraya geçmiştik. Ben üzüm suyu alırken Felix ne olduğunu fark edemediğim bir içecek almıştı.

"Anlatmayacak mısın Hyunjin?" diyerek sessizliği bozdu. Aynı zamanda eliyle dışarıyı işaret etmişti. Elimdeki içeceğin pipetini batırmaya çalışırken umursamaz bir tavırla "Neyi?" dedim.

Bıkkınlıkla nefesini dışarıya verip "Bir süredir farklısın, bir şeyler olmuş belli." dedi bir çırpıda.

Kafamın içinden atamadığım düşüncelerim dışardan da kendini oldukça belli ediyor olmalıydı. Gerçi belli etmemesi mümkün mü? Üç haftadır tüm düşüncelerimi esir almış biçimde ve beyefendiyle tek cümle bile kuramıyoruz.

"O kadar belli mi ya?" dedim yarım bir gülümsemeyle.

"Sürekli gerginsin, korkuyor gibisin ondan." cümlenin sonuna doğru kısılmıştı sesi.

"O?" dedim yüzümü ona çevirip.

"Jeongin işte." dedi.

Ondan korkmuyordum ona karşı hissettiğim ve ne olduğunu bilmediğim bu duygudan korkuyordum.

Üç haftadır içimde tuttuğum şeyleri Felix'e anlatmaya karar verdim. Ön bahçe oldukça kalabalık olduğu için "Gel benimle." deyip arka bahçeye doğru adımladım. Arkamdan heyecanlı heyecanlı gelirken ben hala gergindim. Bir türlü üstümden atamıyordum bu durumu. İstediğim gibi sessiz bir yere gelince adımları durdurdum.

"Cinayet falan mı işledin Hyunjin?" demesiyle kendime gelmiştim.

"Hı ne?"

"Diyorum ki seni bu kadar tedirgin eden şey ne? Karşında duruyorum ama sen düşüncelere dalıp gidiyorsun. Bunların hepsi  Jeongin'le ilgili değil mi?"

Cümlesi bittiğinde benim bu halimden rahatsız olduğunu anlamamak için salak olmak gerekirdi herhalde.

"Felix bilmiyorum, sana bunu nasıl anlatacağımı da bilmiyorum."

night airglow | hyunin ✓Where stories live. Discover now