29. Bölüm

386 27 13
                                    

Eve gelince gözümü kapı gözleme yerine koydum. Ondan sonrada kapıyı açtılar. İçeri girdim.

Etrafa bakındım ama Hanuel yoktu.

Sonra kapı anahtar ile açıldı. Beni görünce şaşırmış olsada iş yerinde olduğu için tınlamadı. Gizli bölmeden aşağıya indi.

Bende peşinden gittim. Bir süre rapor ile ilgilenditen sonra yukarı çıktı. Ona çaktırmadan peşinden gittim. Kapısını kapattı. Daha doğrusu öyle yaptığını sandı Aralık yerden çok rahat bir şekilde görünüyordu. Dolabı açıp içinden bir mini etek onun üstüne de bluz çıkardı. Sonrada tşhortunu çıkardı.

Gozlerim fal taşı gibi açıldı. Ama bir dakika vücudu yara izleri ile doluydu. Burdan bile net olarak gözüküyordu. Yara izleri için krem sürdü. İyide şu ana kadar geçmiş olması gerekmiyor muydu?

3 sene boyunca nasıl geçmedi?

Yara izleri kremler vardı galiba(hakikatten varmı bilmiyorum ama siz var sayın)

Bluzunu üstüne geçirdi. Sonrada pantolonunu çıkardı. Üstüne eteğini giydi ve eteğin düğmesini kapattı. Altında ona uyumu spor ayakkabı giydi.

Bu kızın hiç mi topuklu ayakkabısı yok?

Hızlı bir şekilde aşağıya indim. Evden çıkıp sahile gittim. En azından sahil sakinlestiriyordu.

Gözlerimi kapattım. Bedenim şu anda ikiye ayrılmıştı. Biri o yarala daha fazlasını eklememi istiyordu çünkü sevgilimi öldürmüştü. Üstelik evlenmek üzereydik.

Diğer tarafım ona aşık olduğumu söylüyordu. Ona zarar vermek yerine tekrardan kucaklayıp sevmek istiyordum yaralarını iyileştirmek istiyordum.

Büyük ihtimalle çoğu yara izi babası tarafındandı. Geri kalanı da mafya oldugundan geri olan yaralardı ki zaten sadece kabuk bağlayan yerlere sürmüştü kremi.

Ona aşık olamazdım. Benim sevgilimin üstüne demir cubukla bir sürü şey yazmışlardı. Yerimden kalktım. Ve mezarına gittim.

"Vien bebeğim."

Yere oturdum. Elimi toprağın üstüne koydum.

"Umarım gittiğin yerde mutlusundur. Tae'de yanına geldi. Hani hep bahsediyordum ya. O da seni tanımadan sana  zarar verdi. Tanısaydı eminim ki çok severdi seni."

Kalbim acıyordu. Ağlamaya başladım. Sessizce ağlıyordum.

Hanuel*

Üstümü değiştirip aşağıya indim. Jungkook ortalarda yoktu. Ona guvenemezdim. Bu akşam eve gitmicektim zaten.

Hatta Yeontanı da ordan alıp buraya getirmek istiyordum. Evden çıkıp arabaya bindim.

Kendi evime geldim. Alex bişeyler kemiriyordu.

"Afiyet olsun Alex. Yeontan nerde? Onu dışarı çıkarıcam."

"Teşekkür ederim. Senin odanda dün onunla beraber uyuduk. Çok yumuşak."

"Vah vah zavallı hayvan altında ezilmiştir." Diyip güldüm. "Hanuel?!" diye bağırnca kahka atmaya başladım.

"Ah hadi ama ben kilolamı aldım?"

Gülüp odama gittim. Yeontanı alıp dışarı çıktım. Bişeyler unutmuştum ama ne hatırlamıyordum.

Yeontan ile sahile yürüdük. Yanıma birkaç bişey almıştım. Sahile gidip biraz daha yürüdük.

"Oturulım mı? Yeontan?"

Havlamakla yetindi. Zaten başka ne yapılabilirdi ki.

Yere bişey serdim ve oturdum. Yeontan ise üstüme çıktı. Denizi izlemeye koyulduk.

***
Zaman geçmişti. Güneş batıyordu. Yeontanı alıp ayağa kalktım. Örtüyü alıp çantanın içine attım. Ne kadar siyah giyinmeyi sevsemde halk arasında tuhaf duruyordu.

"Eh küçük köpek birazdaha durak mı, gidelim mi?

"Kal işte."

Tövbe yarabbim.

Arkamı döndüğümde Jungkook duruyordu. Yüzüne baktım. Sonrada gözlerimi kaçırdım.

"Eve mi gidiceksin?"

"Sen git. Alex yanlız kalmasın. Ben daha burdayım."

Gözleri üzerimde gezdi. Sonra çantamı çekip içindeki örtüyü aldı sonrada serdi.

Gözlerimi devirip ona baktım.

"Ayakta mı doğdun otursana."

Yanına oturdum. Üstümde etek vardı ve rahat oturamıyordum. Bende bacaklarımı düşlerimden hafif kırdım öyle oturmaya başladım.

"Burası çok güzel."

Dedim mırıldanarak.

"Evet denizi seviyorum."

Yüzüm ona döndüğünde yaşarmış gözlerini gördüm.

"Biliyormusun Hanuel buraya evlenmek üzere olduğum kadını getirmiştim. Sonra maalesef o kadın öldü."

"Evlenmek?"

Gözleri bana döndü.

"Ne bekliyordun ki? Bende insanım. Sevebilirim. Çok sevdim. Herseyimdi. Çapkın biriyim ama o varken herkes bana iğrenç görünüyordu."

Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı, ağlıyordu. Şok olmuştum. İlk defa ağladığını görüyordum.

Dizlerimin üstüne kalktım. Sıkıca kendime çektim.

"Şhh! Ağlama ya da ağla iyi gelir."

"Yanlış anlama ama bacaklarına kafamı koyabilirmiyim?"

Nazikçe sorduğu soru karşısında afallasamda kabul ettim.

Ben oturdum. O da kafasını bacağıma koydu. Ellerimle saçlarını okşamaya başladım. Yumuşacıktı.

Sonra birden kafama dank etti. O başka birini ölümüne çok seviyordu. İçimde ciddi derecede büyük bir sızı hissettim. Ellerim saçında durdu.

Yavaşça da çektim. Vay Jungkook vay! Demek evlenmek üzereydin ha? Kim bilir ne kadar sevdin? Acaba kim öldürdü kızı?

"Ellerini çekme. Annem yanımdaymış gibi hissediyorum."

Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Jungkook yapma artık. Eğer böyle devam ederse aşık olup bağlanıcam ve eğer öyle olursa bu seferkini kaldıramam.

Elimi yavaşça kafasına geri koydum ve oynamaya devam ettim. Bir süre sonra kalktı. Bu sefer sert bakıyordu. Bende ona ayak uydurdum.

Örtüyü kaldırdı. Çantanın içine attı bana uzattı.

"Gidiyorum gelicen mi?"

"Hayır."

"İyi."

Wtf?!

Arkasını dönüp uzaklaştı.

Acaba Jungkook gerçekten Hanuele aşık olucak mı? Ona zarar vericrk mi yoksa kendi kolları arasına alıp öpüp koklicakmı?

Neyse Jungkook bu ne yapcagı belli değil

Bu arada s*kim seni grammy. Bir kategoride adaylığımız var umarım bu sene ödülleri verirler. Geçen sene Jimin gerçekten çok üzülmüştü. Eğer yine ırkçılık yaparlarsa bu sefer Armyler onların iliğini kurtucal gibi

Mafia (JJK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin