XXIX. 'too early'

181 25 81
                                    

"Close friends, besties, roommates..."

Kendi kendine mırıldanarak cebindeki anahtarla kapıyı açtı, kızıl çocuk. Üniversite sınavına girmesine az kaldığı için çok fazla ders çalışıyordu. Bu herkes için şaşırtıcıydı ama Gin ona, "Seninle üniversite okumak için heyecanlıyım, belki... Belki o zamana kadar bu evden çıkabilecek kadar iyileşirim." demişti. O günden beri hiç aklında olmayan üniversite birden bire hedefleri arasına girmiş ve daha ne olmak istediğine karar vermeden sıkı bir çalışma içine girmişti.

Aralanmış kapıdan kulağına dolan konuşma sesleri onu şaşırtsa da, Mamoru'nun evde olması daha şaşırtıcıydı.

"Yosano, dinle bebeğim... Senin içinde ikimizden bir şey var. Senden ve benden. Bu muhteşem değil mi?"

Abisinin sesi yalvarır bir tondaydı ve geldiğini fark etmişe benzemiyordu. Sessizce salona doğru ilerleyip, onları dinlemeye devam etti.

"Bu tabii ki muhteşem ama anlamamakta çok ısrarcısın. Mamoru ben... Ben anne olmaya hazır hissetmiyorum, bir işim, bir kariyerim var. 28 yaşındayım ve hayatımın henüz başında sayılırım. Bir anda mesleğimi bırakmamı isteyemezsin benden."

Yosano'nun sesi, Mamoru'nun aksine daha sinirliydi. Onu göremese de genç kadının ayakta olduğuna emindi.

"Sevgilim, mesleğini bırakmanı istemiyorum sadece bebeğimizin olma fikri... Bu gerçekten paha biçilemez."

Yosano'nun seslice aldığı nefes ve ardından koltuğa oturma sesi. Şiddetli bir kavga varmış gibi görünse de ikisi de oldukça sakin kalan insanlardı, belli bir seviyeden sonra sesleri bile yükselmezdi.

"Mamoru, bu çocuğu istiyor musun?"

"Elbette istiyorum. Sen istemiyor musun?"

"Bilmiyorum." Yosano'nun titreyen sesi ani bir nefesle kesilmiş ve ağlama sesleri odada yankılanmıştı. Michizou, duvarın arkasına sinmiş oraya gidip-gitmemek arasında bir savaş veriyordu.

"Bilmiyorum... Eğer bu çocuk doğarsa, doğmadan aylar önce işimi bırakıp, doğduktan aylar sonra tekrar işime dönmem gerekecek. Çok sıkı bir iş tempom var ve bu tempo beni mutlu eden bir şey. Sen zaten bir askersin, seni ben bile zor görüyorum. Eğer... Eğer bebeğimiz dünyaya gelecekse yalnız büyüyecek. İlk adımlarını gören bir bakıcı olacak, ilk kelimelerini duyan da bir bakıcı olacak. Muhtemelen bizi göremediği için bize karşı soğuk ve mesafeli hissedecek. Sevgi dolu bir aile olacağımıza şüphem yok ama... İşim yüzünden Michizou'yla bile vakit geçiremediğim için üzülüyorum. Bebeğimiz için nasıl endişelendiğimi sen düşün."

Yosano'nun konuşması bittiğinde bir süre sessizlik oldu. Mamoru'nun söyleyecek bir kelimesi olmadığına emindi kızıl çocuk. Derin bir nefes alıp odasına çıkacaktı ki, ayağı kenardaki saksıya takıldı ve şaşkın suratlı kızıl tilki direkt kapının önüne düştü. Abisi ve Yosano'yla göz göze geldiğinde hafifçe gülümseyip "Ehe, yanlış zaman. Üzgünüm." deyip, kalkmaya yeltendi. Bir şeyi berbat edince peş peşe sakarlığı tutardı, bu sefer böyle olmasın diye uğraşırken kafasını kapı pervazına vurdu.

"Gerizekalı. Gerçekten onun yanında olamadığın için üzgün müsün, Yosano?"

Genç kadının yaşlı yanakları şişmiş ve dudakları gülmemek için düz bir çizgi halini almıştı. "Onunla en kötü ihtimale hazırlık yapıyorum."

Odada çınlayan kahkahayla kızıl çocuk gücenmiş gibi iki düşmanına baktı. "Ayıp ediyorsunuz."

Mamoru ve Yosano sonunda gülmeyi bıraktıklarında, Michizou kendini o ortama ait hissetmediği için "Ben gidiyim." dedi. "Rahat rahat konuşun."

Moonlight | TachiGinOnde histórias criam vida. Descubra agora