XXIV. 'take me home'

198 25 84
                                    

Elindeki kalemi yan sırasında oturan çocuğa doğru fırlatıp "Pıst pssssttt!" dedi, Michizou. Ona dönen sinirli kahve gözlere gülümseyip, halihazırda elinde beklettiği notu uzattı.

Junichiro'nun hocayı izleyen gözleri ve hızla kağıdı çeken eli, Atsushi'nin de onlara dönmesine sebep olmuştu. Michizou, parmağını dudağına dayayıp, sessiz ol işareti yaparak, tekrar önüne fırlatılan notu okudu.

Kendi yazısı daha kalın ve kabaydı, Jun ise biraz daha eğik ve düzgün yazardı.

Bugün bir devrim gerçekleştireceğiz aslanım

Ne devrimi?

Ben Gin'le sen de Atsushi ile randevuya çıkacaksın :)

Kafanı sikerim <3

Az ve öz olan cevaba gözlerini devirerek, kağıdı cebine soktu. Bu devirde yardım severlik de kötü görülüyordu yahu.

"Sondaki kalp için teşekkür ederim aşkım, ne kadar da sevgi dolusun." Jun'a doğru eğilerek, yapmacık bir yüzle gülümsedi, kızıl çocuk. Muhtemelen teneffüste tüm bir bahçede kovalanacaktı ama yine de dalga geçmeye değerdi.

"My heart always with you şimdi sus yoksa ailenin taa İzlanda'dan kulakları çınlayacak."

Dersin kalanı sürekli sağa sola yuvarladığı kağıtları atmakla ve Atsushi'nin ensesini kapatan saçlarıyla oynamakla geçmişti. Teneffüs zili çaldığı anda ensesinde hissettiği el ile kaçacak zaman bile bulamamış, "Biz birazdan geliyoruz." diyerek Jun tarafından tuvalete sürüklenmişti.

"Neyin peşindesin?" Tuvalet kabinine adera fırlatılıp, şaşkınlığını üstünden atamadan, Jun ile bir metrekarelik alanda esir kaldığını fark etti, Michizou.

"Bugün çok haşinsin, bebeğim." Gevşekliği elden bırakmıyor, turuncu saçlı arkadaşının sinirden atan damarlarını görmek onu zevkten dört köşe yapıyordu.

"Ben neden seninle arkadaşım?"

"Ne yani biz arkadaş mıyız? Daha ötesiyiz sanıyordu-"

"Michizou!" Junichiro'nun sinirli, bir o kadar meraklı sesi tuvalette çınladığında kahkaha atıp, çocukluk arkadaşının omzunu sıktı. "Hayatının sonuna kadar acı çekemez ya da şansını denemeden umutsuzluğa düşemezsin, Jun. Gin benden çıkma teklifi istedi, ben de diyorum ki, bu kapı sana da açılsın. Bu akşam bu işi halledeceğiz."

"Gin'in senden çıkma teklifi beklemesi, Atsushi ve benim durumumda yardımcı olmuyor, mal mısın sen?"

"Anca beraber kanca beraber. Ben yanacaksam sen de yanacaksın." Kendinden emin kehribar gözleri, korkuyla titreyen kahvelere bakıyordu. Bu işten vazgeçmeyeceği belliydi ve Junichiro'nun boyun eğmekten başka çaresi yoktu.

"Kabul etmiyorum, sen git ne bok yersen ye, beni karıştırma." Tam arkasını dönmüş, kabinden çıkmak üzereydi ki "Saat şu an 10:30, eğer önümüzdeki 12 saat içinde Atsushi'ye itirafta bulunmazsan..." dedi çocuğu durdurmak için. Turunculunun kasılan bedeni ona dönmeden cümlesini bitirdi:

"Naomi'ye söylerim. Gay, biseksüel ya da ne sikimse o olduğunu. Düşün, Tanizaki. Naomi'ye açıklama yapmak mı daha zor, Atsushi'ye çıkma teklifi etmek mi?"

Arkadaşını böyle tehdit etmek hoşuna gitmiyordu ama başka çaresi yoktu. Son haftalarda yüzünün bir kez güldüğünü görmemişti ve kendinden bu kadar emin olmasının bir nedeni vardı.

Atsushi'nin bunu zaten bilmesi...

***

Okul çıkışında uzun bir aradan sonra Sheeps'e gitmişler ve Junichiro ile hiç konuşmamışlardı. Turuncu saçlı genç oldukça endişeli ve her an Michizou'nun ağzından çıkacak şeyleri takip ediyor gibiydi. Naomi ile yan yana gelmesine bile izin vermemişti. Bu Michizou'nun biraz da olsa işine geliyordu çünkü, Jun istemeden tüm grubun bir arada olmasına, kendi hallerinde dağılmamasına neden olmuştu. 

Moonlight | TachiGinWhere stories live. Discover now