X. 'gift for Kenji'

245 29 160
                                    

Tozlu demir kapıyı ittirerek açtı, kızıl oğlan. Kısmen karanlık olan depoya girdiğinde yüzüne çarpan kötü kokuyla homurdanarak "Adam mı öldürdünüz ulan burada, bu nasıl bir koku?" dedi.

"Kokuyu sen kendinle getiriyor olmayasın?"

"Yine formundasın Teruko." Gözlerini devirerek deri koltukta uzanan sarışın çocuğun baş ucuna oturup, kafasını zorla dinlerine çekti. Altın rengi saçları yavaşça okşamaya başlamıştı ki, bozuk atarilerden birinin başına oturmuş, telefona bakan Naomi dikkatini çekti.

"Naomi burada ama, Junichiro yok. Resmen kıyamet alameti."

Naomi ondan tarafa hiç bakmamış hatta farkına bile varmamıştı. Kaşlarını çatmış, yerde oturan kahveli kızın koluna fırsattan istifade tekme attı. "Nesi var bunun?" Teruko omzuna yediği tekmeye aldırmamış olsa ki, bilmiyorum anlamında kafasını salladı. 

Derin bir nefes alıp bakışlarını tekrar dizinde yatan çocuğa çevirdiğinde "Peki senin neyin var, Kenji?" dedi. Bebek mavisi bir kazak giyen çocuk, gözlerini rutubetli tavana dikmiş, en ufak bir duygu belirtisi göstermeden uzanıyordu. Sarı saçları biraz sertçe karıştırıp sorusunu yineledi, Michizou. Son günlerde Gin'in derdine düşüp, arkadaşları ile çok vakit geçirememişti. 

Kenji'nin önce hafifçe çenesi titremiş, sonra hafifçe burun çekiş sesi gelmişti. Kendini dizginlemeye çalışır gibi dudaklarını yalayıp titrek bir sesle "İneklerim öldü." dedi.

"Ben de önemli bir şey oldu sandım, beni neden korkutuyorsun oğlu-"

"Zaten önemli. İneklerim öldü diyorum." Kenji bir hışımla dizinden kalkmış, dolmuş gözlerini Michizou'ya doğrudan dikmişti. Küçük çocuğun ani çıkışıyla şaşıran yara bantlı genç, o sırada içeri giren Jun, Atsushi ve Kyouka'nın ayaklarına kapanmak istedi.

"Kenji neden ağlıyor?"

"İnekleri ölmüş."

Atsushi sabır dilercesine derin bir nefes aldı. "Kenji-kun... Bunu daha önce de konuşmuştuk, ineklerin ölmüş olabilir ama tarlaların ve tavukların var."

"Ama ineklerim özeldi, onlar benim arkadaşımdı!" Sarışın çocuk üzerine düşüldükçe daha da mızmızlanmaya başlarken, Michizou anlamsız bakışlarını ikisi arasında gezdirdi. Kenji'nin çiftlik oyununa takıntılı olduğu aşikardı, tanıştıkları günden beri aynı oyunu oynuyordu ama bu kadar bağlı olduğunu bilmiyordu...

"Mamoru-san'la Yosano-san'ı gördük, sensiz alışverişe gidiyorlardı haberin olsun." 

"Dostum, cool çocuklar alışverişe gitmez. Onlar benim uşaklarım, ne istiyorsam onlara liste olarak ulaştırdım." Kehribar gözlerini devirip, saçları uzunmuşçasına omuzlarından aşağı itti. 

"Yalanına sıçayım, su almak için girdiğimiz markette bile market arabasına binmek için ağlıyorsun."

"Sen gerçekten benim düşmanımsın, eminim artık buna." Kenji'yle arasına oturan turuncu saçlı arkadaşına huysuz bir sesle konuştuğunda, Jun ona dil çıkardı. 

Ekip tamamlandığına ve Kenji sakinleştiğine göre artık bana müsaade diyerek kafasını telefonuna gömdü. Sıfır gönderi olmasına rağmen bunu sindiremiyormuşçasına her gün acaba fotoğraf attı mı diye tekrar tekrar sayfayı yenilemek için instagrama girmişti ki, ana sayfasına düşen fotoğrafın sahibi olan hesap çığlık atarak ayağa kalkmasına neden olmuştu. 

Oldukça aydınlık bir yerde, üst üste koyulmuş birkaç kitap ve yanlarında bir vazo mor leylak vardı. En üstte Siddhartha isimli kitap duruyor ve kitabın kapağının kenarını  açık renk pembe oje sürmüş bir kız tutuyordu. 

Moonlight | TachiGinWhere stories live. Discover now