VI. 'silver daisies'

259 36 114
                                    

Önüne konan tabağa gülümseyerek baktı, kâküllü kadının mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Abisinin izne geleceğinden haberi vardı tabi ama bunu bu kadar erken beklemiyordu, muhtemelen Yosano'ya da sürpriz oldu diye düşündü. 

"Ee derslerine çalışıyor musun, Michizou?" Siyah saçlı genç adam tek elini Yosano'nun elinden çekmeden yemek yiyordu. Masanın üzerinde birbirine kenetli ellere göz devirip, içten içe bu ikisinin ilişkisini kıskandığını hissetti, kızıl çocuk. İkisi de muhteşem insanlardı ve birbirlerine deliler gibi aşıklardı ama bu dünyadan değilmiş gibi gelen bir uyumları vardı. Son günlerde kendini fazla pesimist hissettiğinden midir, emin değildi ama hayatı boyunca böyle bir aşk yaşayamayacağına emindi. 

"Yaz mevsimindeki bir ağustos böceği kadar çalışıyorum..." Ağzına koca bir lokma makarna alarak surat astı. 

"Bu aralar sadece aşkla ilgileniyor."

"Yosano-san!" Mızmızlanan bir çocuk gibi sesli harfleri uzatmış ve dudağını sarkıtmıştı. Abisi ne zaman eve gelse, kendini kontrol edemeden çocuksu davranıyordu. Abisi ve Yosano bir araya geldiğinde her zaman Michizou'yu şımartırlardı. 

"Aşk mı? Kim bu şanslı kız?"

"Yok öyle bir şey."

"Karşı evde oturan Akutagawa Ryuunosuke'yi hatırlıyorsun değil mi? Onun kız kardeşi Gin." Yosano hiç çekincesi olmadan her şeyi ortaya dökerken, hayretle kelebek tokalı kadını izledi, Michizou. "Yosano-san, abimin eve gelmesini mi bekliyordun?"

Mor gözlü kadın şirince gülümsediğinde abisinin kahkahası kulağına doldu. "Yosano anlatmasa senin hakkında hiçbir şeyden haberim olmayacak, Micchan. Hadi anlat, Gin nasıl birisi?"

"Gin'e aşık değilim."

"O zaman neden kızardın?"

"Sinirden!" İstediği oyuncak alınmayan bir çocuk gibi hissediyor ve ikisi üstüne düştükçe daha da mızmızlanmak istiyordu. Abisi masanın diğer tarafından uzanıp saçlarını karıştırdığında gülümsedi. "Tamam o zaman hadi bize 'aşık olmadığın Gin' hakkında bir şeylerden bahset."

Bir süre bunun hakkında konuşup konuşmama konusunda ikileme düşse de, abisinin gülümseyen yüzü ona daima emin olduğu bir şeyi hatırlattı:

Tachihara Mamoru, her zaman en iyi tavsiyeyi verirdi.

Suyundan bir yudum alarak "Gin..." dedi. "O biraz kırılgan birisi. İnsanı dehşete düşürecek derece anksiyete sahibi olduğu için evden... Çıkamıyor. Bu yüzden yıllardır burada yaşamalarına rağmen onu göreli en fazla iki hafta oldu..."

"Bu biraz ciddi bir durum gibi görünüyor. Peki... Evden hiç çıkamıyorsa, sen onu nasıl gördün?"

"Balkonda. Gece yarısını biraz geçmişti ve onu balkonda otururken gördüm. Aramızda bir yanlış anlaşılma oldu ve onu biraz korkuttum, sonra toparlamaya çalışırken... Daha da batırdım. Sadece arkadaş olmak istemiştim."

"En azından nasıl göründüğünü biliyorsun, bu da bir başlangıç. Ben Yosano ile tanıştığımda gözlerimi açamadığım için sadece sesini duyuyordum ve ona böyle aşık oldum." Abisi güldüğünde, onun ortamı yumuşatmaya çalıştığının farkındaydı. 

"Evet, evet onu gördüm. Uzun siyah saçları ve gümüş rengi gözleri var." Balkonda Gin'i gördüğü o kısacık süre aklına geldiğinde kendi kendine gülümsedi. Gin'i görmeyi daha çok isterdi. 

"Gümüş rengi gözler mi? İsmini layığıyla taşıyor desene." Mamoru daha çok Yosano'ya doğru konuşmuş gibi görünse de kaşlarını çatarak araya girdi, Michizou. "İsmini layığıyla taşımak mı?"

Moonlight | TachiGinWhere stories live. Discover now