Kaşlarım anında çatıldı. Ben mi çok konuşuyorum? Rabb'im ağız vermiş ki konuşayım, bu da mı suç oldu artık?

"Yalan söylüyor!" diye sertçe çıkıştım. "On lira diye tutturdu, hatta sarstı. Beni korkutan asıl Ekük... Hem Ekük diye isim mi olur?" diye söylendim son cümlemde hayretle.

"Ekük," dedi Adar. Hâlâ arkamdaydı ve nefsini sesini birkaç adım arkamda hissediyordum. "Ne yaptı sana yeni kız?"

Ekük'ün gözleri fıldır fıldır açıldı. "Susmadı," dediği an kalakaldım. "Normalde korkup kaçması gerekiyordu, her yeni öyle yapar. Ama bana on lira vermedi, kendi gibi çulsuz olduğumu söyledi. Ekük çulsuz değil!" dedi sonunda da alındığı şeyi dile getirerek.

Adar'ın ağzından duyduğum alaylı tını ile gözlerimi öfkeyle yumdum. "Ben de değilim, sadece bir anlık öyle söyledim. Özür dilerim Ekük'cüğüm, bir daha yeni kız deyip şaka yapmazsın kimseye. Görüşmemek üzere," dedim ve arkamı döndüm.

Adar ile yüz yüze geldiğim an yüzündeki ifadesizliğin arasındaki alayla karşılaştım. Yüzümüz birbirine çok yakın olduğu için geri adım attım ve, "Komik değil bence," dedim mesafeli bir tonlamayla.

"Haklısın," dedi. Arkamdaki Ekik'e baktı. "Bir daha yeni ve konuşan kızlara şaka yapma. Sıkarlar canını," dedi uyarıcı bir abi vazifesiyle.

"Yapmam... Ekik ders aldı... Ekik yapmaz!" diye sayıklamaya başladı tekrardan Ekik. Sanırım bir hastalığı vardı, farklıydı. Belki de bu yüzden her gelene şaka yapması ile tanılan biriydi.

Ekik, Adar'a el salladı. "Güle güle Kabil... Güle güle çulsuz yeni kız." Bana taktığı lakap ile Adar'ın gözlerini bana indirmesi bir oldu. Ne güzel, buna da eğlence çıktı.

Bir dakika ya... O niye Adar'a Kabil dedi ki?

Ekik giderken Adar hâlâ arkasından alayla bakıyordu. Alay ettiği ben olsam da bana değil ona bakmayı tercih ediyordu.

"Tarihe adını yaz, Ekük ile konuşup onu korkutan ilk kız olarak. Genelde kaçarlar ondan," dedi bir nevi Ekük'ü de tanıtarak.

"Kaçmaları devrimizce gayet normal değil mi sence de?" dedim ciddi bir surat ifadesiyle. Ekük hastaydı, bu belliydi. Ama kızların korkması ne komikti ne de hastalıklı.

Onların korkması ve düşünceleri gerçekti.

"Haklısın, çok haklısın."

Tepki vermedim ve etrafıma bakındım. Ekük çoktan gitmişti ve ben yine Adar ile kalakalmıştım.

"Evini mi kaybettin?" diye sorduğunda durdum ve boş yüzüne baktım.

"Hayır," dedim hiç tereddüt etmeden. "Sadece dolaşmaya çıktım. Yağmuru severim."

"Yağmur güzeldir," dedi. "Ama dikkat et, üşürsün."

"Üşümek de güzeldir," dedim.

"Öyledir," dedi.

Aramızda hep bu tarz bir muhabbet olmak zorundaydı sanırım. O ya da ben bir şey söyleyecek, ben ya da o onaylayacaktık. Bu döngü böyle devam ediyordu.

"Evin nerede?" diye sordu. Evet, evin nerede Zümra?

"Ne yapacaksın evimi?" dedim verecek cevabım olmadığı için daha da dibe vurarak.

"Yatıya geleceğim," dedi kızar gibi.

"Tamam, kayboldum. Bu gayet doğal bence, bir ay ne kadar alışılacak süre de olsa kafam karıştı." Kendi söylediğimi tasdik ederek kafamı salladım.

Gecenin İzi Where stories live. Discover now