Sena'nın beni dürtmesiyle gözlerimi Beren'den çekmeye çalıştım.

"Seninki sadece su istemiş. Fazla kalmayacak belli ki."

Turgut'a tekrar haber gönderip şimdi başlamaları gerektiğini söyledim.

Ve başladı da.

Yemin ederim bizim için sevgilim.

Bizim için sana oynuyorum.

İnsanların sevmediği yerde bulunmaları içinde huzursuzluğa yol açardı. Huzursuzdu.

Kavga eden birilerini görmek de istemsizce kavga etme isteği oluştururdu. Dicle seslenene kadar kavga eden Turgut ve Hüseyin amcayı izleyen Beren ile plan şu anlık doğru ilerliyordu.

Masadaki Selen'e, Mert'e birkaç bir şey söylemiş, biraz da Dicle ile konuşmuş ve ayaklanmıştı.

Gidecekti.

Sıra bendeydi.

Yanımda soğumuş bir şekilde duran kahve bardağını elime alıp önce tadına baktım.

Beren'i yakamazdım.

Soğuk gelen tadı ile yüzümü buruşturdum.

Soğuk kahveden nefret ederdim.

Bir miktarını da bileğime dökerek yakmayacağından emin oldum ve hızlı adımlarla çıkışa, güneşime doğru yürüdüm.

Çarpıştığımızda ya da daha doğrusu çarptığında, çünkü ben fazla zarar almasın diye durmuştum, elimdeki kahve üzerimize döküldü fakat hissetmedi, hissetmedim.

O sırada söylenmekle meşguldü.

Kokusunu bizzat kaynağından alan burnum bayram etmiş kalbim avuç içlerine düşmüştü.

"Yolun ortasına duvar mı yapılır ya! Kafam delindi."

Eli alnını ovuştururken yere düşmüş telefonunu almaya edildiğinde duvar olmadığımı anlamıştı.

Acaba kalbimin onda olduğunu anlasaydı ne söylerdi?

"Kardeşim önüne baksana! Acelem var zaten."

Sana tüm zerremle aşığım demek için yanıp tutuşan dudaklarım bambaşka bir şey için aralandı.

"Önüne bakmayan sendin! Senin yüzünden üstüm battı. Geç kaldım. Yolun ortasında telefona bakılmaz öyle!"

Evet bu ona ilk kez duyurabildiğim cümlemdi. Oysaki öncekilerde kaç ilanı aşk yatıyordu.

"Sen kendini akıllı mı sanıyorsun? madem ben önüme bakmıyordum sen ya bilerek çarptın ya da sende önüne bakmıyordun! ayrıca kahve senin üzerime döken de sensin!"

Kesinlikle dikkatliydi. Şimdi ne diyecektim ben?

Sırf aklında yer edinebilmek için kızı kendinden nefret ettirmeye çalışıyorsun. İçine nefret gelsin diye oyuncu tutman da çabası!

Çok akıllıca bir plan sayılmazdı. Fakat şu an onunla konuşuyordum. Buna değerdi.

"Akıllı bıdık seni! Sana bilerek çarpar mıyım kızım? Allah korusun."

Evet Allah korusundu. Benden çarparak olsa bile  zarar gelmesin diye.

Sen ne kadar gerizekalısın ya? Akıllı bıdık  ne Toprak? Utanıyorum senden.

Ben de bilmiyordum. Bir anda çıkıvermişti ağzımdan.

"Ben senin kızın değilim!"

Takıldığı nokta neyseki akıllı bıdık deyişim olmamıştı.

Tabiki kızım değilsin ama senden kızım olmasına ne dersin?

Böyle dersem muhtemelen onu son görüşüm olurdu.

Çalan telefonunu cevaplandırıp hızlandı.

Gidecekti.

Şimdi ne olacaktı?

Acele etmem gerekiyordu. Yanında yer edinmem için planın asıl gerisi önemliydi.

"Seninle uğraşamayacağım. Acelem var. "

"Oysaki benimle uğraş diye yalvaracaktım sana!"

Düşünmeden dudaklarımın arasından çıkan cümleyle salaklığıma yandım.

Neyseki Beren farklı anlamıştı cümlemi.

"Yanımdan ayrılamadığına göre."

Çok doğru düşünüyorsun Beren. Yanından ayrılamıyorum.

İstemeye istemeye bambaşka bir şey söyledim.

"Çıkmaya çalışıyorum sadece. "

Güvenlikten istediği taksi ile araya girdim. Vale Ahmet arabamı getirmeye gitmişti.

"Çağırmayın lütfen."

Güvenlikçi tam da konuştuğumuz gibi adımı duyurmak için benim istediğim gibi konuştu.

"Tabi Toprak Bey."

Sabah birlikte sigara içip heyecanımı birlikte üstümden atmaya çalışmamışız gibi bey demişti bir de.

Şaşırtıcı derecede sakin karşılamıştı Beren. Tekrardan taksi istediğini söylemişti fakat üstüne alınmamıştı Halil.

Onu daha da sinir etmeliydim.

"Hanımefendi gideceği yere geç kalsın da belki yürürken önüne bakmayı öğrenir. "

Evet,bu onu kesinlikle sinir edecekti. Öyle de oldu.

Tam zamanında Ahmet arabayı getirmişti ve anahtarı sallaya sallaya kapısını açık bıraktığı arabamdan inip bize doğru gelmişti.

Beren de tahmin ettiğim fakat yine de beklediğim hareketi yapıp anahtarı kaptı.

"Beyefendi gideceği yere geç kalsın da belki bir kadına nasıl davranması gerektiğini öğrenir."

Lafı büyük sokmuştu. Bunun üstüne diyebilecek bir şey bulamazdım. Konuşturmadı da.

"Çağlayan tıp fakültesinin önünden alırsın arabanı."

Seni alsam ya ben? Boşver arabayı?

Basıp giden aracın ardından dudaklarımda oluşan tebessüm işlerin umduğum gibi gitmesinden dolayıydı.

Vale Ahmet ile Güvenlikçi Halil'in kahkahaları ise çok geçmeden duyulmuştu.

"Kız fena dişli. Seni çiğ çiğ yer Toprak."

Oyunun kurallarına sadık kalırsam bir şey olmayacaktı.

Beni kendisi hayatına alacaktı.

Çünkü arka koltukta görüp görmemiş gibi yapacağı  fotoğraflar kendisinin arkadan çekilmiş fotoğraflarıydı.

Saçlarıydı.

İlk olarak bana  kendisi göstermişti saçlarını rüyamda.

Şimdi ise benim en başta yaptığım gibi umursamayacağı ancak hiç unutamayacağı o fotoğraflar beni hayatına almasını sağlayacaktı.

Bölüm sonuuu

Düşüncelerinizi şuraya alalım

Diğer bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 💚

Bir Ege Masalı जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें