"Birincisi garip davranmıyorum," dedim tebessüm etmeye çalışarak.

"İkincisi sürekli konuştuğum bir arkadaşım yok."

"Sıklıkla konuştuğun birisi var ama?"

"Ara sıra konuştuğum birisi var evet," diyerek sıklıkla olmadığını vurgulamaya çalıştım.

Gözlerini kısarak yüzüme dik dik baktı ve hayal kırıklığı bezeli bir ses tonuyla "Seni değiştiriyor," dedi. Masanın altında duran elim istemsizce yumruk oldu ve dişlerimi sıkarak gözlerimi kapatıp açtım.

"Bana iyi geliyor."

Yüzü hayretle çarpıldı. Mimiklerinde tuhaf seğirmeler oldu. Sağ kaşını havalandırıp ürkütücü bir tebessüm eşliğinde "Sana iyi geliyor," diye tekrar etti. Bu kadar basit bir şeyi hazmetmesi bile zordu. Beni kimsenin ulaşamayacağı kilitli bir sandığa kapadığını sanıyordu ama bu, doğru değildi. Kilit yoktu ve ben bunca zaman onu memnun etmek için var gibi davranmıştım.

"Merak etme anne. O, beni incitecek biri değil," diyerek masanın üzerinden eline uzandığımda kolunu hışımla geri çekti. Çarptığı fincan aşağı yuvarlanıp zeminde parçalanırken masanın üzerine birkaç damla çay sıçrattı.

"Annene değil de başka insanlara güveniyorsun."

Sesindeki suçlayıcı tını canımı yaktı. Bu kadar zor olmak zorunda mıydı? Onunla iletişim kurmak, kendimi anlatmaya çalışmak her daim böyle çileli mi olacaktı? Kendimi geri çekip bakışlarımı kaçırdığımda ayaklanıp "Bir müvekkilimle toplantım var," dedi. Şimdi de gönül koyuyordu. Arkasından koşup "Anne öyle değil," diye açıklama yapmamı bekliyordu ama yapmadım. O salondan çıkarken yerimden kıpırdamadan gidişini izledim. Sonra da telefonumu alıp odama çıktım. Bir kez olsun kendime ayrıcalık göstermek istiyordum. Mesaj kutuma baktığımda Asu'nun cevap yazdığını gördüm.

10:07 Bir dakika.

10:07 Ne dedin sen? Bir işimiz mi var?

10:08 Ne işi, ne konumu?

10:08 Şuan burada mısın?

10:15 Ekin?

10:15 Cevap verecek misin?

Rehberden numarasını bulup ararken yatağa uzanıp burukça gülümsedim. Onu heyecanlandırmak keyifliydi. Sürprizimi gördüğünde vereceği tepkiyi merak ediyordum. Birkaç kez çaldıktan sonra açtığında "Neredesin sen?" diye çemkirdi.

"Ortaya bir şey atıyorsun. Sonra da kayboluyorsun."

"Sana da günaydın," deyip güldüm.

"Hazır mısın?"

"Hiç de hazır değilim. Dışarıdaki sağanaktan haberin var mı senin? Eğer burada değilsen, boşuna dil dökme. Bu yağmurda beni hiçbir güç dışarı çıkaramaz."

"Ama ben çıkarabilirdim öyle mi?" deyip güldüğümde "Ne?" diye sordu anlamayarak.

"Seni görmeye gelmiş olsaydım. Dışarı çıkmayı kabul edecektin."

Sessiz kaldı. Onu dinlemeyi seviyordum ama bazı sessizliklerini daha çok seviyordum.

"Yani gelmedin?" diyerek konuyu saptırdığında hissettiğim hayal kırıklığı nefesimi zorladı.

"Keşke gelebilseydim. Benim için ıslandığını görmek güzel olurdu."

Ağzımdan çıkan cümleyi fark edince yüzümü buruşturup gözlerimi kapadım. Kastettiğim, fesat bir ima değildi ama söylediklerim öyle hissettiriyordu. Asu umarım yanlış anlayıp onu arzuladığımı falan düşünmezdi. Zihnimde tuhaf tuhaf fikirler belirince başımı sallayıp yutkundum. Konuşmadı. Ben de susarak bozuntuya vermemeyi tercih ettim.

Kısa bir sessizlikten sonra "Ne öyleyse?" diye sordu.

"Neden attığın konuma gitmek zorundayım?"

"Çünkü sürprizimi kaçırmak istemezsin," dediğimde sızlandı.

"Sürpriz yapacak bu günü mü buldun?"

"İstemiyorsan sorun değil. Gitmezsin olur biter."

"Senden nefret ediyorum," dedi çıkıştı bu kez.

"Hem de yağmurdan nefret ettiğimden daha çok!"

Aslında bugün gitmesi şart değildi. Ona konumu yarın da atabilirdim ama onunla konuştuktan sonra bugün gitmesini istiyordum. Yağmurdan haz etmemesine rağmen bunu kabul ederse önemsediğine ikna olacaktım.

"Sürprizden vazgeçmek ya da ıslanmak, kararın nedir?"

Uzun bir süre konuşmadı. Silik gürültüler duyuyordum, sanırım camları döven yağmurun sesiydi. Vazgeçtiğini düşündüğüm sırada "Konum at," diye homurdanınca sırıttım ve "Yanına kemanını da al," dedim.

"O niyeymiş?"

"Bir kez de sorgulamadan dediğimi yapsan ölürsün," diyerek onu taklit ettim.

"Ölürsem ağlarsın," diye yapıştırdı hemen. Bu sohbeti açtığıma pişman olup yüzümü buruşturdum. Ölümle tanışmıştım ve ona sevdiklerimden birini vermiştim. Asu'yu onunla yan yana anmak bile hoş değildi.

"Bunu bir daha söyleme," dedim.

"Neden?"

"Kırkta bir ihtimali bile beni korkutmaya yetiyor."

Selam!

Yağmuru sever misiniz?

Ben çok severim, özellikle yağmur öncesi oluşan o karanlık havayı izlemeyi.

ZelihaTamam, DeryaFaaBahekapl ve bulutbirharika bu bölüm size tatlışlarım 🖤

Seviliyorsunuz kalp kalp!

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now