18 -AĞAÇ KOVUĞU-

En başından başla
                                    

"Hoş geldin." diyerek bir tebessüm gönderdim Ahsen'e.

"Hoş buldum, hoş buldum." dedi ve aceleci tavırla elini kalkmam için yukarı sallayıp durdu. "Kalk hadi, bak bakalım beğenecek misin?"

Beğenmesem bile beğenirdim. Ahsen'i kırmayı öyle istemiyordum. Oturduğum yerden kalkıp yatağın üzerindeki küçük kutuyu kenara koyarak büyük kutuya yöneldim. Açtığım kapağın ardından kağıda sarılmış siyah elbiseyi çıkardım ve omuzlarından tutup havaya kaldırdım. Güzeldi. Hem de çok güzeldi ama beni heyecanlandırmıyordu. İçimdeki sıkıntıyı götürmüyordu. Önümü görmeme yardımcı olmuyordu.

"Beğendin mi?" diye sordu heyecanla gözlerimin içine bakarken.

"Çok beğendim." diyerek ikna ettim Ahsen'i. Gerçekten çok beğenmiştim. Siyah tok kumaş üzerine işlenen kasnak, elbisenin üst bedeninden alt bedenine doğru iniyordu. Boyu uzun, yerleri süpüren elbiselerden değildi. Kalın pilileri kalıp gibi duruyor ama  bu görüntü rahatsız edici görünmüyordu. Elbise üstüne işlenen taşlar ise korktuğumun aksine parıl parıl parlamıyordu. Kutunun altında elbise kumaşıyla aynı kumaştan bir parça da şal çıktı. Ardından küçük kutuya yöneldim. Gümüş renkteki ayakkabılar, dün Ahsen'in özellikle sorup öğrendiği üzere ayak numaramdandı.

"Çok teşekkür ederim."

"Ay ne teşekkürü! Benim için bir zevkti."

Geçen iki saatlik sürede elbisemi giymiş, şalımı ve makyajımı yapmak üzere gelen kadınlara emanet etmişti Ahsen beni. Kadınlara özellikle çok sade ve gösterişsiz bir makyaj istediğimi, şalımı da öyle şekilli şeylerle süslememelerini, dümdüz bağlamalarını söyledim. Bu isteğim Ahsen tarafından hoş karşılanmasa da bu organizasyon sürecinde ilk defa bir şeye karıştığımı görmek onu memnun etmişti. Nihayet her şey tamam bir şekilde ayağa kalkarken Ahsen hayranlıkla bakıyordu.

"Bir içim su oldun, su!" Son halime bakmadım. Elbisenin üzerime yakışıp yakışmadığını da görmedim. Gerçekten talimatlarıma uyup sade bir makyaj ve baş yaptılar mı, onu bile kontrol etmedim. Öylece tekli koltuğa oturdum. "Ben şimdi eve geçiyorum, hazırlanayım. Direkt mekana gelirim. Egemen de geliyormuş zaten." Kafamı salladım Ahsen'e kısa bir vedalaşmayla uğurladım onu odadan. Koltuğun dibindeki yüksek topuklu sivri burunlu ayakkabıları geçirdim ayaklarıma. Boyum bir on santim daha uzayacaktı bunları giyince Ahsen öyle söylemişti. Çok önemli değildi, boyumla bir alıp veremediğim yoktu ama bu elbisenin altına öyle kısa topuklu ayakkabı giyilmezmiş. Elbisenin kendisini göstermesi lazımmış. Çok mühim değildi. Ahsen'in talimatlarına uyup giydiğim ayakkabılarla yürüme denemesi yapmadan oturmaya devam ettim. İlk defa topuklu ayakkabı giydiğim için biraz tedirgindim ama denge konusunda iyi olduğumu düşünüyordum. Umarım bir problem yaşamazdım.

Yarım saat kadar koltukta bomboş bir şekilde oturup beklerken kapı tıklatıldı. Egemen değildi, çünkü tıklandıktan sonra gir komutunu asla beklemezdi.

"Gelin." dedim dışarıdakinin duyabileceği bir şekilde. Gelen Sevda Hanım'dı. Elinde bir tepside atıştırmalık bir şeyler vardı.

"Maşallah, çok güzel olmuşsunuz." dedi güler yüzüyle. Bu eve geldiğim ilk günden beri bir isteğimi iki etmemişti Sevda Hanım. O yüzden onunla bu şartlar altında tanıştığım için oldukça üzgündüm.

"Teşekkür ederim." diye solgun bir tebessüm gönderdim ona da. Artık bir şeyleri kabullenmiş olmanın verdiği yılgınlıkla hareket ediyordum. Bu kararı ben vermiştim.

"Size yiyecek bir şeyler getirdim, kalabalıkta yiyemezsiniz şimdi." dedi ve elindeki tepsiyi önüme koydu. Bir tabağın içerisinde üzerinde dumanı tüten su böreği ve başka bir tabağın içerisinde ise kek vardı. Bir bardak da meyve suyu. İkinci bir kez daha teşekkür edip tepsiye uzandım.

ELFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin