bölüm 27: günlükteki gerçekler.

2.8K 204 235
                                    

Günlüğü okumaya gücüm yetmediğinden, fotoğrafların yarattığı şok etkisiyle uyuya kalmıştım. Okul için hazırlanıp hiçbir şey yemeden evden çıktım. Yağız'a hesap sormam gereken konular vardı. Bisikletimi kaptığım gibi hızlı hızlı okula sürdüm. Ardından okul bahçesine girer girmez bisikleti bir kenara rastgele bağlayıp, olabildiğince hızlı şekilde okula girdim.

Biriyle çarpışmam ile sendelemiştim, hızlı yürüdüğüm için dengemi kaybetmem normaldi. "Yavaş." Dedi. Sesi anında tanımam ile gözlerimi devirdim. Kafamı kaldırıp numaradan bir gülümseme ile Çağan'a baktım. "Sana yavaş asıl. Çekil önümden." Ona omuz atıp gidecektim ki, kolumdan tutup çekti.

"Bu acelen neyin nesi, bilmiyorum. Ama konuşmamız gerekiyor. O yüzden, işini ertelesen iyi olur." Kaşlarımı çatıp güldüm. "Senin için işimden mi vazgeçeceğim, dalga geçiyorsun, değil mi?" Az önce kolumu çekmiş olduğum hâlde, tekrardan tutup bir sınıfın kapısını açtı. İçeri girer girmez kapıyı kitledi. "Amacın ne senin?" Diye sordum bıkkın bir ifadeyle.

"Dün, kulüp odamıza giren sizdiniz, değil mi?" Bir sıranın üzerine oturup ona baktım. "Aynen, canım ya. İşim gücüm yok, senin kulüp odana gireceğim." Diyerek gözlerimi devirdim. "Ne söyleyeceksen, iki saniye içinde başla yoksa çığlık atarım. Ya da şu camlardan birine sıra fırlatırım, camdan atlarım. Yaparım bak." Elini kaldırıp, 'sakin ol', dercesine aşağı yukarı salladı. "Leya'nın günlüğü, sende mi?"

Bilinmesinden korkuyorlardı. Bu kadar belli etmesi de, ironikti. "Ne günlüğü ya?" Diyerek oturduğum sıradan ayaklanıp kapıya ilerlemiştim ki, önüme geçti. "Tuana, ben ciddiyim. Günlük sende mi?"

"Ben de ciddiyim. Kimsenin günlüğü bende değil. Kimsenin kulüp odasına da girmedim. Tamam mı?" Dedim sinirle. Az önceki sakinliğimden eser kalmamıştı. "Sevgili Leya'cığına gidip," Dedim derin bir nefes alıp. "Günlüğünün ben de olmadığını söyleyebilirsin." Omuzlarından sertçe ittirip kapıya yöneldim. Yeniden önüme geçti. "Bak, bana kızgınsın ve hâlâ hiçbir şey yapmadın. O yüzden, dün odaya girenin sen olduğuna eminim. Böyle boş kalmazsın."

"Yapmadığı nereden biliyorsun?" Diye sordum. "Odaya girdin." Kafamı iki yana salladım. "Hayır, girmedim." Kaşlarını kaldırıp güldü. "O zaman n'aptın?" İki elimi koluna koydum. "Sen küçük aklını bunlara yorma, git Leya ile oyun falan oyna. Yakında anlarsın, ne olduğunu." Elleriyle, ellerimi tuttuğunda geri çekmek için hızlı bir hareket yaptım ama anında kendine çekti. "Sana inanmıyorum. Ama yine de, inanmış gibi yapacağım."

"Ben de sana inanmıyorum." Dedim. "İnanmış gibi de yapmayacağım." Bu kez onu cidden sertçe ittirdim. Kilidi çevirip çıktım. Kendi kulüp odamıza gitmek için alt kata indim.

Yağız, sanki geleceğimden haberdarmış gibi kapıyı açtığında, kızgın bakışlarım anlık olarak şaşkınlığa dönmüştü. "Tuana." Dedi gülümseye çalışarak. "Okumadım." Dedim, içeri girerken. "Okuyamadım çünkü! Neden biliyor musun, öyle fotoğraflar gördüm ki, elim deftere bir kez daha gitmedi." Kapıyı arkamdan kapatır kapatmaz, Yağız'a dönmüştüm.

Cebimden çıkardığım fotoğrafları gösterdim. "Leya senin kız arkadaşın mı, Yağız?" Yağız derin bir nefes alıp, sandalyeyi çekip otururken dikkatle ona bakıyordum. "Dı. Kız arkadaşımdı. Liseye geçtiğimiz yaz." Bir şey demeden devam etmesini bekledim ama asla devam etmedi. "Neden bitti, peki? Ve Çağan biliyorken, benim nasıl oluyor da haberim olmuyor?!" Yağız konuşmadıkça daha da sinirleniyordum.

Elimi masaya vurdum. "Yağız bana cevap ver!" Diye bağırdım en sonunda. Hiçbir şey söylemiyordu hâlâ. "Sana bir şans verdim." Dedim dikleşerek. "Onu mahvettin. Her şeyi anlatsaydın, çok daha güzel şeyler olabilirdi. Şimdi aranızda geçenleri o sikik günlükten öğrenip, her şeyi okul sayfası adminine atacağım. Yapmam gerekeni yapacağım. Çağan da senin kadar korkuyordu, güzel olacak bence. Ne dersin?" Kafasını iki yana sallayarak ayağa kalktı.

Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin