bölüm 4: kıskançlık.

3.8K 219 297
                                    

"Her şeyin altından sen mi çıkacaksın, Tuana?" dedi Sera Hoca, bir eliyle başını ovuşturarak. Gözlerimi kaçırdım, yarım bir gülümseme ekledim yüzüme. "Ben sadece her öğrenci gibi o sayfaya bir fotoğraf gönderdim, amacım kavga değildi özür dilerim herkesten." Sesim sona doğru titremişti, karşı sandalyedeki Çağan'ın şok olmuş bir ifade ile baktığını kestirebiliyordum.

Sera Hoca, benim titreyen sesime karşı beni kırdığını düşünmüş olmalıydı, istediğim gibi. İyi kalpli biri olmak zor olsa gerek. "Pekala," dedi yumuşak bir sesle. Arkamda duran ikili Selim ve Onur'a baktı. "İkiniz ceza alacaksınız." dedi onlara. Göz ucuyla ikisine baktım, yaralı hallerine gülebilirdim, pekala o kadar da acımasız değilim.

"Ben onlara yumruk atmayın demiştim, hocam." dedim. Çağan güldü. "Aynen sonrasında da tekme atın demiştin." dediğinde Sera Hoca bana baktığında çaktırmadan Çağan'ın ayağına vurdum. Bir elimi göğsüme koydum. "Sen ne kadar yalancı bir insansın." dedim şok olmuş gibi. Dudaklarımı büzerek, "Sana inanamıyorum gerçekten." dedim sonra da.

Bu arada, dördümüzün burada olma sebebi Çağan'ın bana yaptığı ima sonrası onu Selim ve Onur kavgasına dahil etmeye çalışmamdı. Belki arada dayak yer diye düşünmüştüm ama ben onu iterken Sera Hoca gelmişti, yani yakalanmıştım. Birkaç başarısızlığımdan biriydi, pek önemli değil. Sera Hoca'ya döndüm. "Ve şey, Çağan'ı kavgayı durdurması için itmiştim aslında. Siz gördüğünüzde öyle olmamızın sebebi bu." Onur histerik bir kahkaha attı. "Okuldaki her kavganın sebebi olduktan sonra böyle davranman..."

Tek kaşımı havaya kaldırıp ona baktım. "Ben Selim'e gidip kavga edin demedim. Selim gelip sana saldırmayı kendi tercih etti, Özge'yi teselli etmek yerine sana geldi. Özge'nin yanında olan kişi bendim, onu üzen sendin. Kavga ederek daha çok suçlu hissetmesini sağlayan kişi de abisi Selim'di. Burada benim suçum ne? O fotoğrafı okul sayfasına vermeseydim, başka türlü öğrenecekti ve yine aynı şeyler olacaktı. Kendi suçunu başkasının üstüne yıkma. Ağzın yüzün kan içinde zaten midemi bulandıyorsun."

"Tuana," dedi Sera Hoca uyarır bir ifade ile. Özür dileyerek ona dönerken Onur'un "Melek yüzlü şeytan." diye mırıldandığını duydum. Cevap verirsem, Sera Hoca kızacaktı. Bu da beni suçlu gösterecek bir hareket olurdu. Sustum. Ama Çağan benim yerime tepki göstermişti. "Doğru konuş, lan." dedi. Sera Hoca bu sefer de onu uyardı.

Bir süre sonra Onur ve Selim ceza aldıktan sonra çıktılar. Ama Sera Hoca ikimizin çıkmasına izin vermedi. "İkiniz ile bir şey konuşmak istiyorum," dediğinde kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Eskiden çok yakındınız." dedi. "Birlikte maç izlerdiniz, bilgisayara gizli gizli girerek. Saha ikiniz sayesinde kar kış demeden hep dolu olurdu, Yağız, Mert, Ülkü, Deniz bir yana. İkiniz çok daha yakındınız, hatırlıyorum çocuklar. Ortaokuldan beri bu kolejin müdürüyüm ve o zamandan beri biriniz erkek basketbol takım kaptanı, diğeri kadın basketbol takım kaptanı. İkinizin futbola olan merakından bahsetmiyorum bile."

Sera Hoca'nın her bir kelimesinde eskilere dönerken Çağan ile göz göze gelmemek için direniyordum. "Ne oldu size? Anlatmak ister misiniz?" diye sordu. "Bir şey olduğu yok, sadece büyüyoruz ve bir şeylerin farkına varıyoruz." dedi Çağan. Neyden bahsediyordu bu? Sanırım bunu anlamayan tek kişi bendim. Sera Hoca tuhaf bir gülümsemeyle bakarak çıkmamızı söyledi.

Çağan'ın saçma konuşmalarına kafa yormayı seçmeyecektim tabii ki. Daha önemli işlerim var.

Çağan kapıyı açtı, ve geçmem için bekledi. Bir şey demeden geçerken Sera Hoca'nın sesini duydum. "Bu arada Leya'ya yanıma gelmesini söyler misiniz, Tiyatro için." Leya Tiyatro Kulübün başkanıydı, yalan yok bu işte oldukça iyiydi. Çağan kabul ettikten sonra birlikte çıkmak zorunda kaldık.

Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin