-36-

258 35 11
                                    

Arkadaşlar bölümlerimi devam ettirme kararı aldım.Çünkü henüz hiçbirşey gelişmemişken bitirmek saçma olurdu.Arkadaşlarımın da desteğiyle yeniden sizlerleyim.Şimdiden keyifli okumalar.Öpüldünüz...

Odanın camından süzülen son güneş ışıkları yüzümü aydınlatırken yavaş yavaş uyandığımı hissettim.İlk başta nerede olduğumu idrak edememiştim.Fakat tanıdık gelen bir koku bana nerede olduğumu hatırlatmıştı.

Her zaman hastane kokusundan nefret etmişimdir.Bu koku bende her seferinde kusma hissi uyandırırdı.Fazla konforsuz olan koltuktan yavaşca doğruldum.Ve gözüme takılan ilk şey babam oldu.Yüzü solgun görünüyordu.Her zamankinden daha güçsüz ve savunmasız duruyordu.Ve bu beni herşeyden çok üzüyordu.

Yanıma baktığımda annemin de yavaş yavaş uyandığını gördüm.Sanırım çok ses çıkarmıştım.

"Sen uyu annecim."dedim fısıldayarak.

Annem elimi tuttu ve;

"Kızım çok yorgunsun lütfen eve git ve biraz dinlen.İtiraz istemiyorum."dedi uykulu sesiyle.

Aslında gitmek istemiyordum.Babam orada güçsüz bir şekilde yatarken eve gidip dinlenmenin bende suçluluk uyandıracağını düşünüyordum.Fakat annem zaten çok acı çekmişti.Bir de üstüne bunlar olunca iyice çökmüştü.Onu üzmek istemediğimden eve gidecektim.

"Tamam annecim,sen de dikkat et kendine."dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.

Annemin yanaklarında acizliğin tadını alıyor gibiydim.Güçsüzlüğün ve soğukluğun.

Son olarak babamı da öptüm.Babamın yanakları annemin aksine hissizdi.Hastalığın getirdiği birşey olsa gerek sanırım.

Hastaneden çıktım ve kendimi rüzgara bıraktım.Çok yorulmuştum artık.Dayanamıyordum.Çok mu güçsüzdüm?

Saçlarımı uçuran rüzgara aldırmadan yürümeye devam ettim.Ve otobüs durağına geldiğimde gitmekte olan otobüse yetişmek için biraz koştum.

Otobüse bindiğimde heryer doluydu.Ayakta kalmıştım.Genelde bu gibi toplu taşıma araçlarına alışık olmadığımdan zorlanıyordum.Mesela ineceğim durağı karıştırmak gibi.

Ayaktayken insanları izleme fırsatım olmuştu.Hepsi farklı bir koşuşturma içindeydiler.Kimisi çocuğuna kızıyor,kimisi telefonda hararetli bir şekilde konuşuyordu.

Otobüs tıklım tıklım olmaya başladığında ter kokuları da birbirine karışmaya başlamıştı.Ki bu çok mide bulandırıcıydı.

İneceğim durağın bir durak gerisinde indim ve yürümeye başladım.Temiz hava biraz da olsa rahatlamamı sağlamıştı.

Mahalleye geldiğimde heryer zifiri karanlık olmuştu bile.Kimseler yoktu.Tabi birkaç serseri dışında.Artık onlara da alışmıştım zaten.Korkmuyordum.Evin önüne geldiğimde bir ses duydum.Önce kedidir diye aldırmadım.Fakat bu ses sanki ayak sesi gibiydi.Ve bu korkmama neden olmuştu.

"Kim var orda?"diye bağırdım.

Ses gelmedi.Artık korkum o kadar çok artmıştı ki kalbim yerinden fırlayacaktı.

"Benim Alya."dedi o ses.

Karanlıkta yüzünü seçemediğim kişiye daha yakından bakınca Mert olduğunu anladım.

Gelmesine biraz sevinmiştim.Demekki ailesi parayı basıp oğullarını kurtarabilmiştiler.

"Alya,konuşalım lütfen."dedi bir adım daha yaklaşırken.

Fakat o bana yaklaştıkça ben ondan uzaklaşıyordum.Çünkü;o ve ben asla biz olamazdık.Bu olamazdı.

"Ne işin var burda senin?"dedim soğuk bir sesle.

BİR ÇİFT MUTLULUKWhere stories live. Discover now