İsteyeceksin

2K 221 22
                                    

Aksel'in babası olduğunu iddia eden adamın yanına yaklaştım ve "Tanışamadık. Adınız neydi?" diye sordum.

"İbrahim." diyen adam ile kadına "Siz?" diye sordum.

"Ayşe." dediğinde "Uyumlu isimler." dedim.

Kadın, "Sağ ol." derken adam "Sen de mi perdesiz bir insansın?" diye sordu.

"Ah, hayır. Ben tanrı Hades'in lanetlenmiş kızıyım. Lanet kalktı aslında. Çok yeni bir olay diye kendimi nasıl tanıtmam gerektiğini pek bilemiyorum. Ben, his ve düşünce tanrıçası Alya. Babam tanrı Hades, annem Persephone." dedim.

Adam ağzı açık bana bakarken "Oğlunuz olduğunu söylediğiniz adamın sevgilisiyim." dedim.

"Anlıyorum." diye mırıldanan adama "Perdesizler Kampına giderken olanları anlatın lütfen." dedim.

Ayşe Hanım, İbrahim Bey ile kim anlatacak diye kısa bir süre bakıştıktan sonra "İbrahim'in de benim de gözümde perde yok. Aksel daha bebekken onu gezdirmek için dışarı çıkmıştım. Etobur canlılar ise kokumuzu alıp peşimize takılmıştı." dedi ve derin bir nefes verdi.

"Aksel ile kaçmamın imkanı yoktu. Oğlumun ölmesine izin veremezdim. Onu sokakta saklayıp etobur canlıların dikkatini çektim." diyen Ayşe Hanım'ın gözleri dolmuştu.

İbrahim Bey onun kaldığı yerden anlatmaya devam etti.

"Ayşe o gün yaralandı ve komaya girdi. O zamanlar öyle teknoloji gelişmemişti. Aksel'in yaşadığına dair bir iz bulamadım. Onu yediler, karımı ise yaraladılar sandım. Ayşe daha iki gün önce komadan çıktı. Hemen onu aramaya başladık. Tabii elimizde sadece ismi ve bebekken çekildiği bir fotoğrafı vardı."

Merakla "Peki burayı nasıl buldunuz?" diye sordum.

"Aksel'i ölmediyse bir şekilde Perdesizler Kampına getirilmesi gerekiliyordu. Biz de her yerdeki kampları sorguladık. En sonunda bulduğumuzda ise koşarak geldik." diye cevap verdi İbrahim Bey.

İkisini de kontrol ettim. Tüm duyguları ve düşünceleri, gerçek ve doğruydu.

Perdesizler Kampına girdiğimizde "Lütfen kamptaki çadırlardan birine oturun. Ben Aksel'i getireceğim." dedim.

Ayşe Hanım, "Teşekkürler kızım." dediğinde gülümseyerek kulübeye doğru yürümeye başladım.

Yolda Ebrar ve Metehan ile karşılaşınca Metehan, "Aksel'e ne oldu? Seslenmeme rağmen dönmeden yürüyüp gitti." dedi.

"Öz ailesi geldi. Şimdi ailesi çardakların orada. Siz yanlarına gidin, ben Aksel'i getireceğim." dedim.

Metehan, "Tamam." diyerek yürümeye devam edince kulübemize gittim.

Kulübenin önünde oturmuş Aksel'i gördüğümde yanına oturdum.

"Şu an gerçekleri bilmek için hazır mıyım, bilmiyorum." diyen Aksel'e "Niye?" diye sordum.

"Onları aklımda hep beni mecburiyetten bıraktı diye canlandırdım. Şimdi çıkageldiler. Açıklamalarının beni yıkmasından korkuyorum." dedi Aksel.

Elini tuttum ve "Peki onlar aklında canlandırdıkları gibiyse ve sen onları bırakıp gittin diye acı çekiyorlarsa?" diye sordum.

Aksel gözlerime baktı ve "Sadece öğrenmek isteyip istemeyeceğimi söyler misin?" diye sordu.

"Ağlayarak sarılmak bile isteyeceksin." dediğimde Aksel ayağa kalktı.

"Er ya da geç öğreneceğim zaten." diyen Aksel'e gülümseyerek ayağa kalktım.

"Ayrıca babanın nasıl tıpa tıp aynısı olduğunu öğrenelim. Annene hiç benzemiyorsun. Bu bilgi işime yarayabilir." dedim.

"İlerideki çocuklarımızı kendine mi benzeteceksin?" diye soran Aksel'e "Neden olmasın?" diye sordum.

Belki de hamile olduğum çocuk için işime yarayabilir.

Birlikte çadırların olduğu yere gittiğimizde Ayşe Hanım ve İbrahim Bey ayağa fırladı.

Aksel, "Bırakıp gittiğim için üzgünüm. Sadece hazırlıksız yakalandım." dedi.

İbrahim Bey, "Peki şimdi gerçekleri dinlemek için hazır mısın?" diye sorunca Aksel derin bir nefes verdi ve "Evet, hazırım." dedi.

Birlikte çardağa oturduğumuzda derin bir nefes verdim.

Aksel'e ailesi gerçekleri açıkladıktan sonra hamile olduğumu söyleyecektim.

Daha fazla böyle güzel ve önemli bir haberi bekletmek doğru olmazdı.

Çember Kırılana Dek 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin