26. Bölüm

3.1K 269 5
                                    

Haftayı kapatmadan bir bölüm daha gelse güzel olur dedim🤓 Belki artık Yiğit'le Birce biraz haksız önyargılardan kurtulmaya karar vermiştir. Ne dersiniz?

Keyifli okumalar diler, desteklerinizi ve fikirlerinizi beklerim💜

BİRCE

Kalipso'daki yoğun bir günün sonuna gelmiştik. Bütün yorgunluğuma rağmen eve gidesim gelmemişti ve kafenin arka tarafındaki küçük koltuğuma çökmüş son günlerde başıma gelenleri düşünüyordum. Yiğit'i. Onu görmezden gelme çabalarımı. Ancak kafenin açılan kapısı bunun pek mümkün olmayacağını gösteriyordu. Yiğit ela gözleri öfkeyle koyulaşmış bir halde karşımdaydı.

"Senin benimle derdin ne?" diye sordu yüksek bir ses tonuyla. "Benden neden kaçıyorsun Biricik?"

"Be... Ben senden kaçmıyorum. Bunu da nereden çıkardın?" derken sesimin titremesine engel olmam zordu.

Aramızdaki mesafeyi kapatırken "Kaçıyorsun işte, yanına yaklaşmama izin vermiyorsun. Benimle konuşmuyorsun bile." dedi.

Bende öfkelenmeye başlamıştım. "Çünkü dengemi bozuyorsun. Senin yakınlarındayken sağlıklı düşünemiyorum."

"Neden? Ben sana ne yapmış olabilirim ki?"

"Umurumda değil, düşünmek ya da sorgulamak istemiyorum. Sadece benden uzak dur istiyorum." dedim gözlerim dolarken. Kalp atışlarım dışarıdan duyulabilir hale gelmiş olmalıydı.

Yiğit yoğun bir şekilde gözlerimin içine bakarak "Duramıyorum, duramam." dedi. "Senden başka bir şey düşünemiyorum." Sonra da elleriyle yüzümü kavrayarak dudaklarımızı birleştirdi.

Yatağımdan sıçrayarak uyandım. Korkunç bir kabus görmüştüm. Bilinçaltımın bana kötü bir oyunu. Henüz yatağımın başına bir düş kapanı asamamıştım. Gördüğüm kabusun nedeni bu olmalıydı. Gecenin bir yarısı gördüğüm rüya yüzünden yeniden uykuya dalamamıştım. Yiğit artık her yerdeydi. Aklımda ve şimdi de rüyalarımda. Çok fazla tanımadığım ancak aklımdan çıkaramadığım bu adama karşı olan ilgimi anlamlandıramıyordum. Aşk mıydı bu? Gizemli geldiği için ilgimi mi çekiyordu? Neden onu ve davranışlarını umursuyordum?

Kendimi ve hislerimi sorgulayışım zihnimi iyice bunalttığında yeniden kendimi sabahın erken saatlerinde Kalipso'da bulmuştum. Keyifsiz başlayan gün Salı olduğunu fark etmemle daha da keyifsiz bir hale geldi. Yiğit'in aklımdan çıkmadığı yetmiyormuş gibi bugün bir de Mert'le yemeğe gitmem gerekiyordu!

Neyse ki Mert'ten sonra arayan isim biraz olsun neşemi yerine getirmişti. "Nermin'im nasılsın?" diyerek telefonu cevapladım. "Çok özledim seni." Bir süredir Ayvalık'a gidemediğim için annemle ve anneannemle görüşememiştik.

"Nasılsın Birce'm? Bende seni özledim." Anneannemin sesi normalde durgun geliyordu.

"Anneanne iyi misin? Bir problem yok değil mi?" diye sordum endişeyle.

"Ben iyiyim güzel kızım. Sağlığımız iyi, endişe etmene gerek yok. Ama..."

"Aması ne anneanne? Ne oldu söyler misin?" dedim yeniden.

"Bunu benim söylemem doğru olmaz Birce'm. Annenle ikiniz konuşun istiyorum. Buraya gelebilecek misin yakınlarda?

Aklıma gelen olasılıklar endişeyle midemin kasılmasına neden oldu. "Hafta sonuna bir ayarlama yapabilirim belki. İşleri kontrol etmem lazım. Ne olduğunu söylemeyeceksin yani."

Beni Sen İnandır (Tamamlandı)Where stories live. Discover now