19. Bölüm

5.5K 222 299
                                    

Sabah uyanmayı özlediğim yerde, Ateş'in boynunda uyandım. Gece uyurken vücutlarımızı birbirimize doğru çevirmiş olmalıydık ki burnum boğazında uyanmıştım. Ateş'se çenesini başıma yaslamış, kollarını belime dolamıştı. Şu anki hâlimizi fotoğrafa çekmek isterdim gerçekten.

Ateş'in adem elmasına minik bir öpücük kondurduktan sonra vücuduna doladığım kollarımı sıktım. Ateş ellerini kalçama koyup beni kendine çekerken gözlerim kapalı bir şekilde gülümsedim. O keyifle derin bir nefes alıp verirken kokusunu içime çektim. Aşırı güzel kokuyordu...

Üstümüzden açılan yorganı ikimizin de beline kadar çektikten sonra tekrar Ateş'e sarıldım. Onun düzenli nefes alış verişlerini ve kalp ritmini dinlemek hoşuma gidiyordu.

Uzun bir süre o şekilde durdum. Sanırım sonsuza kadar bu şekilde kalabilirdim. Her nefes alışımda kokusu burnuma dolduğu için derin derin nefesler alıp ciğerlerimi onun muhteşem kokusuyla dolduruyordum.

Bir elimi saçlarına çıkarıp okşamaya başladım. Tam o sırada kapı yavaşça iki kere vuruldu. Gözlerimi açıp Ateş'in boynunda ayrılırken Buse'nin, "Ateş abiy," diye fısıldayan sesini duydum. Ateş'in kollarını belimden ayırdım. Ardından yataktan kalktım. Ateş yüzüstü yatıp uyumaya devam ederken dün gece giydiğim, Ateş'in kan kırmızısı tişörtün altına giymek için dolaptan gri bir eşofman çıkardım.

Buse ben eşofmanı giyerken tekrar, "Ateş abiy," dedi. Telefonumu elime alıp Ateş'in dün gece kilitlediği kapının kilidini açtıktan sonra kapıyı da açtım. Buse beni gördüğünde içeri bakıp, ''Ateş abim neyde?"

"Uyuyor güzelim," dedim Buse'nin yanağını sıktıktan sonra. Buse onu kucağıma almamı ister gibi kollarını havaya kaldırdığında gülümseyerek onu kucağıma aldım. Kapıyı sessizce kapattıktan sonra aşağı indik.

Buse'yi üçlü koltuklardan birine oturttuktan sonra yanına oturup, "Annen nerde?" diye sordum.

"Uyuyoy," dediğinde telefondan saate baktım. Daha 07.12'ydi. "Oyun oynayalım mı?"

"Olur bebeğim, ne oynayalım?" Buse elinde olduğunu yeni fark ettiğim telefonu sallayarak, "Giysi giydiymece," dedi.

"Senin yaşındayken ben de çok oynardım," dedim. "Aç bakalım."

Küçük parmaklarıyla telefonu açarken, "Ateş abimle de çok oynaydık," dedi. Ardından bir elini ağzına götürüp kıkırdadı. "Ona biy keyesinde makyaj yapmıştım. Saçını da baylamıştım. Hatta tıynaklayına da pembe oje süymüştüm. Çok komik oymuştu." Başımı geriye atıp güldüm. Keşke onu o şekilde görseydim diye düşündüm içimden.

Buse'nin açtığı oyunu oynarken Buse'ye, "Bak, bu elbise daha güzel," diyerek siyah bir elbiseyi gösterdim ona.

"Hayıy, ben pembe eybise istiyoyum!" dediğinde, "Tamam be! Cimcime!" diyerek burnunu sıktım gülerek. O sırada kapı tarafından Ateş'in, "Güzellerim," diyen sesini duyduğumda başımı kaldırıp ona baktım. Omzunu kapıya yaslamıştı ve ellerini ceplerine sokmuştu. Altındaki gri eşofmanla, üstündeki beyaz tişörtle ve hafif dağılmış saçlarıyla o kadar karizmatik duruyordu ki, ona tekrar âşık olmuştum sanırım. Gülümseyerek bize bakarken, "Ne yapıyorsunuz bakalım sabahın köründe?" dedi.

"Oyun oynuyoyuz," dedi Buse.

"Hmm," dedi Ateş. "Ne oyunuymuş bu?"

Ateş doğrulup bize adımlamaya başlarken, "Giysi giydiymece," dedi Buse.

Ateş gelip yanıma oturduktan sonra, "Bebeğim," diyerek yanağımdan öptü. Ona gülümserken belimden sarılıp çenesini omzuma koydu.

Buse'nin kıkırdama sesini duyduğumuzda Ateş, "Ne oldu cadı? Niye gülüyorsun?" dedi.

Bay Sevgilim (Bay Odun 2)Where stories live. Discover now