11. Bölüm

3.3K 326 142
                                    

𖦞


– Uzak –


Günler geçmişti, havalar çoktan düzelmişti, Jimin'in annesi ve Jungkook'un babası döneli birkaç gün oluyordu.

Açıkçası Jimin, başlarda biraz çekinse de sonralardan umrunda olmamaya başlamıştı. Aralarında bir sorun yok gibiydi fakat bazenleri Jungkook'un ona bakarken dalıp gittiğini fark edebiliyordu. Bunu umursamadı. Önemli bir şey değildi ne de olsa..?

Jungkook ise tamamen değiştiğini hissediyordu. Başta, her şeyi alay konusu yapabilecek olan Jungkook gitmişti sanki. Daha da ciddi ve dikkatli birine dönüşmüştü, özellikle Jimin'e karşı. İç güdü diye düşündü, alfasının iç güdüsü... Fakat bunun bir alfa iç güdüsü olmadığını biliyordu. Ters bir şeyler vardı, olmaması gereken bir şeyler.

Bazenleri kendini onun hakkında düşünürken buluyordu. Bunlar bazen masum düşünceler bazen ise olmaması gereken düşünceler olabiliyordu. Gülüşüne takılı kaldığı oluyordu son günlerde, bunun olmaması gerekiyordu, yanlıştı.

Yine yeniden yanlış olan bir şeyle uyanmıştı bu sabah. Rüyasında Jimin'i görmüştü. Rüyası o kadar müstehcendi ki uyandığında kendini okşarken bulmuştu. Aklını başına toplamalıydı. Bir süre buna dayanabilirdi ama o sınıra ulaştığında iyi şeylerin olmayacağına adı kadar emindi.

Titrek, derin bir nefes aldı ve önündeki bilgisayara odaklandı. Mezun olmasına az bir süre kalmıştı, bu yüzden birkaç gündür sıkı bir şekilde ders çalışıyordu. Gözlüğünü düzeltirken başka şeylerle dolan zihni sinirleni bozmaya başlamıştı.

Umursamamaya çalışarak slaytı aşağı kaydırdı ve notlarını okumaya devam etti. Bazı yerleri önündeki defterine not aldı. Derse odaklandıkça, zihni rahatlıyordu. Zihnine süzülen bir melodiyi mırıldanmaya başladı usulca.

Bir süre daha geçti, yavaşça süzülen kokuyu hissetti. Jimin'in güzelim portakal kokusu... Gözlerini kapattı ve bunun bir sanrı olduğunu düşündü. Fakat birkaç saniye sonra çalan kapısıyla gözlerini kapattı ve başını iki yana salladı.

Henüz bir şey söylemeden kapının yavaşça aralandığını hissetti. Sonra duymaktan kaçındığı ses doldurdu kulaklarını. "Hyung,"

Bu onun sinirlerini ciddi anlamda bozuyordu. Kendisine daha çok sinirleniyordu hatta. Onun güzelim sesinin içinde bıraktığı sızı sinir bozucuydu. Ya da onun bir şey yokmuş gibi davranması... Yutkunurken arkasına dönmeden bekledi devam etmesini.

Jimin birkaç saniye onun bir şey söylemesini beklese de bir cevap alamayınca devam etti. "Bay Jeon akşam yemeği için aşağı inmeni istiyor." Jungkook sessiz kaldı, bu sırada Jimin, onun doyamadığı kokusunu dolduruyordu içine. Tanrım... bu koku neden böyle güzel geliyordu ona? Neden her duyuşunda doyumsuz hissettiriyordu ona..?

"Pekala," Jimin tuttuğu kapı kulpunu sıktı istemeden. "O halde aşağı iniyorum." Sesi soluk ve durgu çıktı. Jungkook başını salladığında kapıyı kapattı ve aşağı indi hızla.

Her ne kadar umursamasa da, içinde, derinlerde onu kurcalayan bir his vardı. Omegası ise, Jungkook'u her görüşünde onun kucağına kıvrılmak istiyordu, kıvrılıp kokusuyla onu mührlemek o kadar cazipti ki, fakat Jimin, son zamanlara oranla, omegasıyla iyi anlaşıyordu. Onu kontrol altına almakta iyiydi, yani kendince...

beautiful mess | jikookWhere stories live. Discover now