20.BÖLÜM•SESSİZ CÜMLELER

7.5K 731 219
                                    

"Ben o yanan alana gitmek istiyorum." Herkesin bakışları Melody'ye döndüğünde Melody biraz çekinsede oldukça kararlıydı. Saldırının üstünden 1 hafta geçmişti ve birisi oraya müdahale etmeliydi. Rüzgârla dağılan küller azımsanacak gibi değildi.

"Neden?"dedi Kylie gözlerini kısarak.

"Orada şarkı söylediğim zaman bir etkisi olacak mı görmek istiyorum. Hâlâ gücümü bilmiyorum."dedi Melody sıkıntıyla

Theo, yumruk yaptığı elini sinirle masaya vurdu. O günden beri hep agresif, hep öfke doluydu.
"Arkadaşlarımız öldü ve senin derdin sadece şarkı söylemek mi? Git ve o kahrolasıca şarkını söyle Melody."

Melody, aldığı tepkiye şaşırırken biraz geriye kaydı. Ürkek gözleri kırgınlıkla parlıyordu. Artık Theo'yu tanıyamıyordu. Bir haftada bambaşka bir insan olmuştu.

"Asıl sen o kahrolasıca çeneni kapat Theo!" Kylie daha fazla dayanamayıp sinirle bağırdığında diğerlerinin de sabrı taşmıştı artık .Mario, bir hışımla ayağa kalktı ve Theo'nun yakasından tutup çekti.

" Savaşa giriyoruz sen farkında mısın? En ufak bir ölümde yıkılan sen mi prens olup ülkeni koruyacaksın?!"

Olanlarla zerre ilgilenmeyen Aiden ise sadece yemeğini yiyordu. Melody onun bir şey demesini beklemişti ama bu kadar kayıtsız kalması Melody'yi daha çok üzmüştü. Noyan ve Kylie de bir yandan konuşurken Melody hızla masadan kalktı. Herkes arkasından seslenirken dönüp bakmadı bile. Bir süre sonra koşmaya başladığında yangının çıktığı yere gelmişti.

   Melody, gözlerini küle dönen alanda gezdirdi. Burnuna dolan köz ve yanık kokusu yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu.

"Zavallı ağaçlar."diye mırıldandı yanan onlarca ağaca bakarken. Bayan Amory'nin de burada öldüğünü düşünmek tüylerini diken diken ediyordu ama en çokta üzülüyordu o kadına. Bir başına burada vahşice yanarak ölmüştü. Kim bilir ne kadar acı çekmişti. Melody derin bir iç çekti.

Sadece siyah yanmış bir kütük kalan ağaca ilerledi. Bir şey nefes almasını engelliyor, üstüne baskı kuruyordu. Ormanın Feryadı diye düşündü Melody. Doğa isyan ediyordu. Parmaklarını siyah kütüğün üzerinde gezdirdi. Buraya yeniden hayat vermek istedi o an. Dudakları aralandığında bu kez söylediği şarkı değil de sanki bir ilahiydi.

(Give me your sky soul)
(Gökyüzü ruhunu ver bana.)

O an bu cümleyle beraber gökyüzü hareketlenmiş, adeta Melody'yi sarmıştı. Kızıl saçlarına düşen beyazımsı mavi teller, yüzünde beliren gümüş ışıltılı rünler kendini göstermişti. Gökyüzü yanımda, diye düşündü Melody.  Tatlı bir meltem ormanı sararken dudaklarında ki kırık gülümsemeyle devam etti.

(Give me the earth power)
(Yeryüzü gücünü ver bana.)

Toprak, hareketlenmiş yerde ki küllerin arasından ince zayıf sarmaşıklar her şeye inat ortaya çıkmıştı. Melody'nin bileğine tutunduğunda Melody ona izin verdi. Sarmaşık önce bacağından sonra belinden ardından kollarına kadar gezindi, sevgiyle sarmaladı. Yanaklarında bile olan cılız sarmaşığı hisseden Melody bu sefer gerçekten gülümsedi. Doğa onu benimsiyordu ve bu çok harikaydı.

(Sun, shine a lot)
(Güneş, bolca parılda.)

Varlığını belli edercesine kara bulutların arkasından parlayan Güneş bu sefer de Melody için parlamıştı. Bulutlar dağılmaya başlamış, Güneş gökyüzünü hakimiyeti altına tekrardan almıştı. Küller havaya karışıp yok olduğunda Melody'nin elinin altında ki ağaç hareketlenmeye başlamıştı.

MÜZİĞE BULANMIŞ BEDENLER (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin