07|varoluşumun yok oluşu

Start from the beginning
                                    

Geri çekildiğimiz an perde çekiliyor ve işte gerçekliğe kalıyoruz tam o an, sayamadığımız kadar insan sesi etrafımda, yersiz bir koşuşturma da cabası. Neymiş ki, diyorum, tüm bu kuru kalabalık nedendi ki şimdi?

İnsanların bugüne dair sözlerini işitip cevap verip uzun koridoru geçmemle kıyafetlerimi giymek için kulisi arıyordum, oda kapısını zihnimde tekrar ede ede ilerlediğimden nihayet odaya varmış ve gitmiştim içeri.

Girdiğim gibi beni boş odanın aksine koltuklardan birine öylece oturmuş bir Taehyung karşılamıştı. Geriye yaslandığı koltukta bacaklarını aralayıp yaylana yaylana oturmuştu her zamanki gibi. Beni görmesiyle gülmüş ve oturuşunu değiştirmeden iki eliyle ufak çaplı bir alkış sunmuştu bana.

İçimdeki heyecanla ve suratıma yerleşen belli belirsiz gülüşle yanına ilerlerken normalde beni çıkışta bekleyen onun neden bugün burada beklediğini merak etmiştim. Fakat soracağım sıra onun dudakları aralanmış ve ben de müsaade etmiştim kendi çapımda.

"Sanırsam bugüne kadar izlediğim en iyi oyunun buydu Jeongguk, Tanrım," demişti besbelli bir hayranlıkla, "İnanılmaz iyiydin ve herkes sana hayran kaldı."

Gülüp omzumu silkerken odanın kapısını kilitlemiş ve odanın arka tarafına ilerlemiştim. "Teşekkür ederim, biliyorsun bu oyuna hazırlanmamız üç ay sürdü, elime yüzüme bulaştırmaktan ödüm kopuyordu doğrusu." Elime aldığım kıyafetlerle odadaki küçük kabine girmiştim, normalde direkt odanın ortasında soyunurdum fakat odada tek değildim. Ve odadaki bir diğer kişi de Taehyung'du. Bu yüzden soyunma odasına girdim, Taehyung hâlâ oturuyordu ve onu bekletmemek için çabucak giyiniverdim.

Tiyatro hocamızla gitmeden görüşmemiz gerekirdi fakat çok yorgun olduğumdan bu işi yarına ertelemiş ve direkt buradan eve gitmeyi düşünmüştüm Taehyung ile.

Kabinden çıktığımda aynı pozisyonda oturup gözlerini yuman Taehyung'un yanına yaklaştıkça işittiği adım sesleri ile gözlerini aralamış ve dudaklarına sinmiş olan gülüşüyle bana bakmıştı. İçimdeki garip duyguları bastırmakta zorlanırken gülüşüne karşılık verip "Gidelim mi?" diye sordum ve onaylamasıyla beraber çantamı da alıp kapıya doğru ilerledim o da arkamdan gelirken.

Kilitli kapıyı açıp koridora çıktığımızda oyun hakkındaki fikirlerini duymak için epey sabırsızdım, deminki sözleri değildi kastettiğim. O her zaman tatmin edici şekilde eleştirirdi beni ve ne beklediğimi de en iyi o bilirdi.

"Sence nasıldı bugünkü rolüm, iyi yansıttım mı?"

İçimdeki heyecan hâlâ sönmezken kafamı çevirip yüzüne baktım ve yana kıvrılmış dudağını görmemle birbirine bastırdım dudaklarımı. Bakışlarımı ondan çekemeyip böyle devam edersem herhangi bir duvara yapışmam çok olası olduğundan güç bela önüme döndüm ve nefeslendim kısa bir an.

"Bir aşığı oynamakta son derece iyiymişsin Jeongguk."

İçime sözleriyle batan bir şeyler oldu, bir iltifat mıydı yoksa iğneler gibi miydi çözemedim. Anlamadım fakat yine de devam etmesini bekledim.

"Rolünü bana ilk anlattığın zaman açıkçası zorlanacağını düşünmüştüm. Yanlış anlama, her türlü role bürünmede kabiliyetin pek bir yüksektir fakat bu rolünde duygu dolu, aşkına ağlayan bir aşığı oynuyordun. Gerçekten, beklediğimden çok daha iyisiydi."

Ona o an aslında yapabileceğim en iyi rolün bu olduğunu söylemek isterdim, çünkü bir rolden ziyade içimde kalan şeyleri en iyi bu şekilde yansıtabilirdim. O an nasıl ki o yazıya dökerken bir aşığa bürünüyorsa benim de o rolü sergilerken tam olarak kendimden ilham aldığımı düşündüm. Fakat bir yerde iş çıkmaza varıyordu, benim sahici hislerim vardı aşktan yana. Fakat Taehyung'u bilmiyordum, gerçekten de aşık olduğu biri var mıydı?

reformic pains // taekookWhere stories live. Discover now