05|herkesten sakın, herkesten yakın

Start from the beginning
                                    

İçimde bir coşku baş göstermişti ve dudaklarıma engel olamadığım sıcak bir gülüş yerleşmişti. Gülüşümle Taehyung da gülmüş ve üzerimdeki gerginlik bir nebze de olsa azalmıştı.

"Neden ki?" diye sordum merakıma yenik düşerek. "Eve senden -epey- sonra geldiğimde de konuşabilirdik."

"Hmm," diye mırıldandı düşünürcesine. Bakın o an, sadece ama sadece, her insanın yaptığı, yapabileceği, en basit hareketi yapıyordu fakat canıma okuyordu. Mırıldanmasındaki tona nice şiirler yakabilirdim, diz çöküp şuracıkta bu kadar güzel diye kahrımdan oturup ağlayabilirdim. Ne düşünüyor diye zihninde adeta bir keşşafa döner ve detayına kadar ezberlerdim.

Sahiden.. dostlarım bakın bunların hepsini o an aşkımdan yapabilirdim. Fakat sadece ona bakmaya devam ettim. Dakikalar evvelki kırgınlığım bile yoktu şimdi. Kaçıp gitmişti içimi ısıtan sözlerinden sonra. Öylesine iç yakıcıydı ki karşımdaki manzara, sanki ona baktığım her an ciğerimden duman çıkıyor ve kalbime defalarca kez Eros'un aşk oku saplanıyordu.

Sadece iç çektim işte, daha da ne yapılabilirdi ki? Hiç.

Taehyung beklemediği bir anda aramızdaki mesafeyi de adımları ile hiç etti ve aniden koluma girip arkamı dönmemi sağladı. Hâlâ soruma da bir yanıt vermemişti. Bu yüzden bir eli koluma belli belirsiz tutunurken tutuşundaki sıklık azalmış ve her zamanki gibi oluvermiştik bir anda.

"Taehyung," dedim başımı çevirip ona bakarken. "Neden indin, neden bekledin beni?"

"Yahu," dedi kafasını geriye atıp -lanet olsun bu hareketi her yapışında canımdan can gidiyordu sanki- "Sen öyle inince garipsedim, merak edip indim. Evde de beklerdim ama gönlüm razı gelmedi öylece onca yolu yürümene. Daha da sorma bir şey."

Fakat işte hâlâ zihnimde dönüp duran şeyler vardı ve içimde kalsın istemiyordum. Bu yüzden son cümlesine rağmen ilerlediğimiz yolu izlerken araladım dudaklarımı.

"Garipseyeceğin bir şey yok, Taehyung. Yersiz bir merakla onca yola katlanacaksın şimdi. Hem ayrıca Mina nerede, onunla değil miydin?"

"Soruma cevap ver önce, neredeydin günlerdir?"

"Yugyeom'un yanındaydım." dedim bildiği şeyi sorduğu halde sinirlenmesini istediğimden.

"Neden gittin oraya, haber de vermemişsin kimseye?"

"Jimin'in vardı, ayrıca," dedim beni geçiştirdiğini fark edip hâlâ yanıt almamış oluşumla. "Soruma cevap vermedin hâlâ, Mina nerede?"

"Gitti o," dedi nihayet. "Otobüste kaldı."

"Kabalık etmişsin kıza," dedim Mina'nın bana olan tüm bakışlarını tek kalemde çizip. "Öylece bırakıp inmen hoş olmamış."

"Neden ki?" diye sordu sorgularcasına. Derin bir nefes alıp köşeyi dönerken yine baktım ona. Bakışları üzerimdeydi ve eli hâlâ koluma tutunmuş vaziyetteydi. Tanrım, diye yakardım içimden o an. Canımı alacaksan ayıp olmasın diye Taehyung ile ikinci kez öpüşmemize müsaade et lütfen.

"Çünkü onunla konuşuyorsunuz," dedim hâlâ sindiremediğim gerçeği dile getirirken. "Bilmiyorum, kalkıp bana gelmen doğru değil Taehyung."

"Doğru olmayan tek şey bunu sorguluyor oluşun Jeongguk, hem ayrıca konuşmaktan kastın ne bilmiyorum ama yanlış bir şey yapmış olduğumu zannetmiyorum."

"Onu seviyor musun?" diye sordum vereceği cevaptan ölesiye korkup, anlık bir deli cesaretine kapılarak. Kolumdaki tutuşu bir an için sıklaştı ve başlarının bana döndüğünü hissettim.

"Seviyor gibi mi görünüyorum?"

Beklemediğim cevabı ile kaşlarım çatıldı ve çantamın kayan kısmını elimle sabitleyip omzuma tam yerleşmesini sağladım.

reformic pains // taekookWhere stories live. Discover now