Bölüm 33: Düğün

6.5K 279 24
                                    

HELLLOOOOO SONUNDA GELDİİİİMMM !!!

ALLAHIM HİÇBİR BÖLÜMÜ YAZARKEN  BU KADAR ZORLANMAMIŞTIM, SANKİ BİR ŞEY BEYİN NÖRONLARIMI TIKADI ! 

AMA SONUNDA YAZDIM FLSDFJDSJ VE UPUZZZUUUNNN YAZDIM JDLSDFD

O YÜZDEN FAZLA LAGA LUGA YAPMADAN SİZİ BÖLÜMLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORRUUMMM :)

İYİ OKUMALAR !

Bazı anlar vardır; öldüğünü sanırsın. Bazı anlar vardır; yeniden doğduğunu sanırsın. Peki insan hayatta kaç kere doğar ya da kaç kere ölür ? Sahi kaç kere ölmüştü Ali Asaf ? Kaç kere yeniden doğmuştu bu hayatta ?

İlk ölümü, Melis'i kaybettiğindeydi. Üç yıl boyunca yaşamış mıydı ki ? Şayet nefes almak yaşamaksa, yaşamıştı. Ama ondan ötesi yoktu. Sanıyordu ki, bundan ötesi yoktu. Bu acıyı söküp alabilecek bir ilaç yoktu. Ama yanılmıştı !

Bitik, yitik yıllarına güneş gibi doğmuştu kızıl saçlı bir melek...Daha ilk o çocuğu kurtardığında, sanki Ali Asaf'ı da kurtarmıştı. İşte o zaman kadere bir kere daha inandığını çok sonra anlamıştı Ali Asaf. Hazan, onun kaderiydi. Onu karanlıktan çekip alacak melekti. Öyle de yapmıştı ama Ali Asaf, elleriyle itmişti hayatından o meleği. Gidip de Hazan'ı bıraktığı yerde bulamadığında, ikinci kez ölmüştü.

İnsan kaç kere ölürdü ? Kaç kere nefessiz kalırdı ? Gece, gündüz demeden aradığı kadını bulamadığında yine yaşayan bir ölüye dönmüştü. Hazan sayesinde döndüğü hayata bir kere daha sırt dönmüştü.

Sonra, kader bu ya tekrar karşısına çıkmıştı; hem de yanında bir hediyeyle beraber. Ve üçüncü kere doğmuştu Ali Asaf. Hazan her kendisini reddettiğinde bir parçası ölse de pes etmemişti. En son gerçekten ölüm pençesine almıştı onu ama Allah biliyordu ya ölse gam yemezdi. Hazan'ı görmüştü, oğlunu görmüştü...Zaten Hazan'ın olmadığı, kendisini affetmediği bir dünyada yaşamak gibi bir gayesi yoktu. Ama hayat bir şans daha vermişti ona, dördüncü kez doğmuştu bu hayata. Bu sefer mutluluğa açmıştı gözlerini. Nefes almak için sebeplerini kaybetmemek üzere tutunmuştu hayata. Ömrünün sonuna kadar Hazan'ı sevmek için doğmuştu yeniden.

Eğer hayat doğduğumuz andan, öldüğümüz ana kadar geçen süre ise Ali Asaf bu hayatı birkaç kere yaşamıştı ama hepsini de yarım yaşamıştı. Şimdi yaşamını tamamlamak için üzerinde ona çok yakışan damatlıkla, sevdiği kadının kapısındaydı. O kadar rüya gibiydi ve bir o kadarda gerçekti ki Ali Asaf hala idrak etmekte zorlanıyordu.

Bir ay önce Hazan'a hadi evlenip İstanbul'a dönelim dediğinde kadının hemen kabul edeceğini hiç düşünmemişti. O kadar düşünmemişti ki ilk birkaç dakika donup Hazan'ın yüzüne bakmıştı sadece. Sonrası nasıl geçtiğini bile anlamadığı bir koşuşturmacaydı. Annesi bir saat söylenmiş, Esra ile beraber hiçbir şeyin yetişmeyeceğine dair bir süre cırlamışlardı. Neyse ki Hazan yardımına yetişmiş, onu annesinin ve Esra'nın gazabından korumuştu. O anların hatırasıyla dudaklarına güzel bir tebessümün oturduğundan bile bir haberdi adam. "Hayırdır, ne sırıtıyorsun damat ?" Muzaffer'in sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp adama döndü. "Kardeşim, bırak da sırıtayım...Senelerdir bu anı bekliyorum ben !" Ali Asaf'ın sözlerine içten bir tebessüm ederek, elini adamın omzuna koyup dostça sıktı. "Hakkettiniz, kardeşim...Bundan sonra gülme sırası sizde..."

HAZAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin