Bölüm 5: Tuna

8.8K 479 36
                                    

Hoppaaalllaaaa ben geldimmm !

İyi okumalar canlar bölümler bitene kadar her gün bölüm gelmeye devam edicek  :)

"Günaydın !" gülerek dostunun kaldığı odaya girdi, Ali Asaf. Önlüğünü giymiş, hastanedeki herkesin nefesini kesen karizması ve yakışıklılığıyla güne başlamıştı. Her ne kadar endişeli olsa da aynı coşkuyla karşılık veren dostlarına baktı. Esra'nın göz altları çökmüş, gözlerinin içi ağlamaktan kan toplamış, birkaç günde epey bir kilo vermişti. Derin bir sızı baş gösterdi Ali Asaf'ın içinde. Esra her zaman, hiç sahip olamadığı kız kardeşi gibiydi.

Tıp fakültesini Esra, Tuna ve Ali Asaf beraber bitirmişler, asistanlıkları da dahil olmak üzere bütün görevlerini beraber yapmışlar, acil koridorlarında beraber koşuşturup o koridorlarda yorgunluktan beraber uyumuşlardı. Sonra aralarına Melis katılmış, mahşerin dört atlısı gibi onlarda hastanenin dört atlısı olmuşlardı. Şimdi onların aşkına en yakın tanık kendisiyken bu hallerini görmek genç adamı kahrediyordu. Yine geç kalmıştı, bir şeylere. Melis'e geç kaldığı gibi Tuna'ya da geç kalmaktan ölesiye korkuyordu. Melis onun hiç kapanmayan yarasıydı. Onu kaybetmesiyle kendini de kaybetmişti. Ama Tuna onun için bambaşkaydı. Evet üç senedir yanında değildi ama nefes aldığını biliyordu. Melis'ten sonra ne kadar yaşamak gibi olmasa da yaşıyordu. Ama Tuna'yı kaybederse yaşayabilir miydi bilmiyordu.

"Kız süpürgesiz cadı, sen gittikçe sevimsiz mi oluyorsun ne ?"

"Ali Asaf, seni kocama dövdürtürüm tepemi attırma bak !" oda da küçük bir kahkaha tufanı yaşandı. "Senin kocan ne yapabilir kızım bana, yediği dayakları sor bir ara..." alayla sırıtmış dostuna bakmıştı. "Hadi lan oradan, lisede az mı götünü kurtardım !" Ali Asaf dostunun bu lafı üzerine sinsice sırıtmıştı. Onun neyden bahsedeceğini anlayan Tuna'nın yüzünde korku dolu bir ifade oluşmuş Ali Asaf'a kaşlarını yapma der gibi kaldırmıştı. Neler olduğunu anlamayan Esra kaşlarını çatarak ikisine bakıyor aralarında ki olayı çözmeye çalışıyordu. "Sanki bana söylemek istediğin bir şey var Ali..."

"Biz lisedeyken-" diye başladığı sırada kapının açılmasıyla lafı yarı da kalmış içeri geleni görünce Tuna "Kurtarıcı meleğim!" diye bağırmıştı. Onun bu haline gülen Esra ve Ali Asaf kapıdan gelene baktılar.

"Tuna'cım bu hainler seni esir mi almışlardı yoksa..." sahte bir endişeyle söylenen Hazan'a aynı oyunculukla cevap veren Tuna'yla kahkahaları bütün hastanede yankılanmıştı. "Kurtarıcı meleğim, sen olmasan bu iki neşterli beyin deşen, beni deşeceklerdi...."

Hazan kapıdan girdiğinden beri kendisi bile farkında olmasa da büyük bir hayranlıkla onu izleyen bir Ali Asaf vardı odada. Genç kadının doğal halleri ve en başta herkesi etkisi altına alan güzelliği içten içe daha fazla hayranlık beslemesine neden olmuştu. Bu duyguları kendisine itiraf etmesi o kadar zordu ki...O da kolaya kaçıp kendine itiraf etmemek üzere tozlanmış raflar arasına kaldırmıştı.

"Evet Tuna Bey bu kadar goy goy yeter ameliyat için sizi hazırlasın hemşireler." Ali Asaf'ın sözleriyle odadaki gerginlik tekrar gün yüzüne çıkmıştı. "Ali'yle beni yalnız bırakır mısınız ?" Esra ve Hazan sessizce odadan çıkarken Ali Asaf gergin ve üzgün bir şekilde dostuna baktı.

"Ali...Biliyorsun bu...Yani ameliyat çok riskli ve-"

"Tuna ! Umarım veda konuşması yapmaya çalışmıyorsundur." Sinirle söylenen Ali Asaf, patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Sanki bir şey olsa haykıra haykıra ağlayacaktı. O kadar korkuyordu ki onu da kaybetmekten, dayanamazdı buna. "Ali ! Ne yapayım, yaşama ihtimalim yüzde beş ! Bırak da vedalaşayım...Ben çok mu mutluyum daha oğlumun doğru düzgün baba dediğini duyamadım...Esra'ya doyamadım daha...Seni üç yıl aradan sonra yanımda görmüşken gitmek fikri beni mahvetmiyor mu sanıyorsun ?" Ali Asaf, çaresizce arkadaşının yatağının yanına çöktü. Belki ağzından bir sözcük çıkmadı ama gözleriyle çok şey anlattı. Özür diledi, af diledi, güven bana dedi, pişmanlıklarını dile getirdi...

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now