Bölüm 15: Hayatımın İkinci Yarısı

6.8K 393 41
                                    

Helloooooo !!!!!!!!

Nasılsınız beybisular görüşmeyeli ? Sağlıklar yerindedir, koronaya kafa tutuyoruzdur inşallah flkfşlskfdslşw

İyi okumalar :)))

Ali Asaf şokla, sanki elektrik çarpmış gibi hızla kızın yüzünden ellerini çekmişti; yerinden kıpırdayamıyor sadece Hazan'ın gözlerine bakıyordu. Ne demişti Hazan, sevebilir misin, sevme hakkını doldurmuştu Ali Asaf. Şimdi olmadık sözleri nasıl verirdi Hazan'a. "Hazan..." Hazan'ın yüzünden geçen acıya an be an şahit oldu. Yüreğinde hissetti o acıyı. Ah be Hayal, neden ben ?

"Ali..." sanki adı Ali değildi, o kadar yabancıydı ki onun ağzından bu ismi duymaya. Sanki başkasının ismiyle seslenmiş gibiydi ona. "Denesen bir kere olmaz mı ?" küçük bir kız çocuğu gibi duran kıza bakan gözlerinden öyle bir şefkat aktı ki Hazan'ın içindeki hiç bilmediği boşlukları doldurdu. "Hazan-" elini kaldırıp susturdu adamı. "Hayal'im ben senin için unuttun mu ?" sözleri yaktı Ali Asaf'ı, öyle bir yük yükledi ki omuzlarına altında kalması an meselesiydi adamın. "Öylesin...Hayal yapma bunu !" acı dolu yükselen sesi Hazan'ın hıçkırıklarını arttırdı. "Biliyorsun Hayal ! Kendine de bana da bunu yapma !" Hazan olduğu yerde dizleri üzerine çöktü. Ali Asaf kızın bu halini gördüğünde kendinden nefret etti. "Neden Asaf !? O gelmeyecek !" Ali Asaf'ın yüzü gölgelendi. "Sus Hazan !" Hazan adamın kükrer gibi çıkan sesiyle irkilse de geri adım atmadı. "Gerçekler ağırdır Ali Asaf Demir ! Kendine acı çektirmeye devam et ! Asla gelmeyecek birini beklemeye devam et !" Hazan'ın elleri bağırmaktan ve ağlamaktan acıyan boğazına gitti. Ali Asaf ellerini uzatacaktı ki vazgeçti. Kızın haklılığı canını o kadar yakmıştı ki nefes alamayacağını hissetti, usulca kapıya ilerledi. "Hazan, bu konuşmayı unut ! Çünkü ben öyle yapacağım."

Ve kapıdan çıkıp gitti. Arkasında tahmin ettiğinden daha büyük bir enkaz bıraktığını bilmeden, Hazan'ın kırılmış kalbinin üzerinde yürüdüğünü bilmeden gitti.

Hazan ne kadar olduğunu bilmediği bir süre boyunca yerde oturup ağlamaya devam etti. Sonunda gözyaşlarının kalmadığını anladığında uyuşan bedeninin acısıyla kalktı yerinden. Masanın üzerindeki telefonunu alıp Muzaffer'i aradı. Tek ailesini. "Muzo ?" ağlamaktan çatallaşmış sesini duyduğu anda Muzaffer'in endişeli sesi kulaklarına doldu. "Hazan ? Ne oldu ? Sen ağladın mı-" adamın sözünü kesti "Muzaffer gel beni al buradan nefes alamıyorum !" hıçkırıkları ardı arkasını kesmeden tekrar dudaklarından dökülürken Muzaffer'in telaşla yürüdüğünü duyabiliyordu. "Neredesin sen güzelim ?"

"Hastanedeyim..." on beş dakikaya geleceğini söyleyen Muzaffer'in ardından telefonu kapattı. Usulca sandalyeye çöktü. Ağlamaktan acıyan gözlerini kapattı ve onun yüzü geldi gözünün önüne. Önce yüzünde hüzün dolu bir gülümseme belirdi, sonra sözleri doldu kulaklarına acıyla harmanlandı yüzü. Bir şans vermek bu kadar mı zordu ? Kötü müydü Hazan ? Çirkin miydi ? Kalbini mi kırmıştı Ali Asaf'ın ?

Hayır ! diye haykırdı ruhu. Hazan hiçbiri değildi. Sadece bazen fazla dürüst oluyordu ama hayatından vazgeçmiş insanlara elini uzatmak için gece gündüz çalışmıştı. Bencil olacak son insan bile değildi o ! Peki neden ? Neden beni sevmiyor ?

Öyle bir çaresizlikle sormuştu ki ruhuna bunu, içindeki bütün sesler sustu. Aklı sustu önce mantıklı bir açıklaması yoktu; kalbi sustu sonra, avaz avaz bağırmak isterken lal oldu; gözleri sustu, adamın son bakışını gördüğü için utandı Hazan'dan; en son kulakları sustu, belki de ilk defa duyduğuna pişman oldu. Hazan sustu en son, yara bere dolu ruhuna bir darbe daha almak susturdu onu.

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now