Bölüm 18: Kıskançlık

7.5K 362 55
                                    

MERHABALAR CANLAR,

ÖNCELİKLER 15 TEMMUZDA ŞEHİT OLAN BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZA ALLAH'TAN RAHMET YAKINLARINA SABIR DİLİYORUM. GAZİLERİMİZE DE ALLAH'TAN ŞİFA DİLİYORUM. ALLAH BİR DAHA O GÜNLERİ YAŞATMASIN İNŞALLAH.

BUGÜN O YÜZDEN DAHA EĞLENCELİ BİR BÖLÜMLE GELDİM, ÇÜNKÜ HER YERDE ÇOK ACI ŞEYLER GÖRÜYORUZ BUGÜN GEREK HABERLER, GEREK SOSYAL MEDYADA UMARIM BİR NEBZE MORALİNİZİ DÜZELTİR BU BÖLÜM. 

İYİ OKUMALAR :)

Dakikalar sonra; yıldızlar daha da belirginleşmiş gökyüzünde, dalgalar hırçınlaşmış, rüzgar hafiften kendini belli etmişti. Hazan'ın hıçkırıkları, Ali Asaf'ın sessiz gözyaşlarıyla geceye karışmıştı.

Radyodan çalan Hümeyra'nın sesi doldu ilk kulaklarına Ali Asaf'ın.

"Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol..."

Sonra Hazan'ın efsunlu sesi kulaklarına doldu.

"Bir çok giden

Memnun ki yerinden

Çok seneler geçti çok seneler geçti

Dönen yok seferinden..."

Ali Asaf'ın kulaklarından silindi Hümeyra'nın sesi, insanların sesi, dalgaların sesi...Sadece Hazan'ın o efsunlu sesi kaldı kulaklarında. Güzel ses çok duymuştu ama bu kadar hissederek söyleyen çok azdı. "Hayal..." Hazan adamın göğsünden başını kaldırıp, çok sevdiği mavi gözlere baktı. Hep hayatında olmasını istedi o an bu maviliklerin, ruhunu hem kasıp kavuran hem de dinginleştiren mavilerden hiç kopmamayı diledi.

Bilmiyordu Hazan. O an içinden ettiği duanın nasıl kabul olacağını bilseydi, belki de hiç etmezdi.

"Asaf, benden nefret etme tamam mı ?" Hazan değildi o an Ali Asaf'ın karşısındaki kadın, küçük bir kız çocuğuydu. Çocukluğunu, gençliğini yaşayamamış küçük bir kız çocuğu. "Senden nasıl nefret edilir Hayal ? Asıl sen affet beni, seni paramparça ettim ..." adamın acı dolu sesiyle yüzüne bakmadığını görünce, masanın üzerindeki elinin üzerine elini koyup ona bakması için sıktı. "Ali Asaf Demir, asla senden nefret edecek kadar kırma beni olur mu ?" Ali Asaf çocuk gibi hızla kafasını sallayınca Hazan'ın dudaklarından bir kahkaha firar etti, Ali Asaf da bir süre sonra ona eşlik ettiğinde bu sefer ağlamaları değil kahkahaları karıştı geceye.

Tekrar karşılıklı oturduklarında daha normal şeylerden sohbet ettiler. Birbirleri hakkında bilmedikleri birçok şey öğrendiler.

Hazan'ın her hafta sonu mutlaka yetimhaneye gittiğini, kekiğe alerjisi olduğunu, en sevdiği mevsimin yaz olduğunu sebebinin ise kışın evi olmayanların çektiği zorluklar olduğunu, en sevdiği meyvenin kiraz olduğunu, tam kalbinin üstünde kalp şeklinde bir doğum lekesi olduğunu öğrenmişti Ali Asaf.

Hazan ise Ali Asaf'ın; toza alerjisi olduğunu, at binmeye bayıldığını, en sevdiği mevsimin sonbahar olduğunu, en sevdiği yemeğin karnıyarık olduğunu, kendisi gibi doktorluğunun büyük bir kısmını doğuda sınırda yaptığını, vakit buldukça hayvan barınağına gittiğini, Şile'deki evinde golden cinsi bir köpeği olduğunu ve annesine çok düşkün olduğunu öğrenmişti.

Birbirleri hakkında öğrendikleri her şey kafalarına hiç gitmemek üzere kazınmıştı, bilmiyorlardı.

Ali Asaf aklındaki soruyu sormak için an kollayıp, kıvranıyordu. Onun bu halini gören Hazan gülmemek için kendini sıkarken daha fazla dayanamadı. "Asaf, sor hadi !"

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now