Bölüm 25: Aşığım !

7.6K 379 46
                                    

HELLLOOOOO !

BOMBA BOMBA BOMBASTİK BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM FLDFJSDF

BİRAZ YAZARKEN CİĞERİMİ BIRAKTIM, İYİ OKUMALAR :)

Çıkmazlarda kaybolan bir tek Ali Asaf değildi. Hazan'da ne yapacağını şaşırmış, dört yıldır içten içe yaşanacağını bildiği sahnenin bu kadar erken olacağını tahmin etmemişti. Yine de Ali Asaf ve oğlu karşı karşıya geldiğinde içindeki kıpırtılara engel olamamıştı. Çok aşıktı; öfkesine, hayal kırıklığına, hüznüne rağmen hala çok aşıktı adama.

"Hazan ?" kolunu tutan, mavilerinde derin bir karmaşa barındıran adamla derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti. Muğla'nın dingin denizine her baktığında görmeyi umut ettiği, oğluna her baktığında içini kasıp kavuran o mavilikler karşısındaydı. Her şeyi unutup bir an doya doya bakmak istedi gözlerine. Acılarını adamın gözlerinde yitirmek istedi. Biliyordu Hazan, aldığı bütün yaraların yegane merhemi Ali Asaf'tan başkası değildi.

"Kolumu bırakır mısın Ali Asaf ?" Ruhsuz. Hazan'ın içinde kopan fırtınalara rağmen ses tonu olabildiğince ruhsuzdu. Hala Ali Asaf'a aşık olabilirdi ama aşkının çok daha ötesinde bir duygu vardı yüreğinde; annelik...Yıkılamazdı, daha fazla yara alamazdı. "Nereye gidiyorsun ?" Ali Asaf'ın sinirli sesiyle kaşları çatıldı. "Seni ilgilendirmez !" dişlerinin arasından tısladığında kolunu adamın elinden hırsla çekmişti. "Hazan !" Ali Asaf'ın gözleri bir anlığına hala hayal mi gerçek mi olduğunu anlamadığı oğluna kaymıştı. Çocuğun gözlerindeki endişe dolu parıltıları gördüğünde sakinleşmek için derin bir nefes aldı. "Konuşmamız gereken bir şeyler yok mu sence de ?"

"Bizim konuşacak bir şeyimiz yok Ali Asaf !" Hazan öfkeyle haykırdığında oğlunu unutmuştu. Aklındaki tek şey, yüreğinin söküp atmak isteyeceği kadar acımasıydı. "Nasıl yok ? Kızım, sen beni delirtmek mi istiyorsun !?" Ali Asaf da en az onun kadar öfkeyle konuştuğunda ikisi de Alparslan Tuna'yı unutmuştu. "Nereye geldiysen oraya git ! Burada sana ait hiçbir şey yok !"

"Hazan !" öfkeli sesi birkaç kişinin onlara dönüp bakmasını sağlamıştı. "Ali Asaf ? Hazan ?" Muzaffer'in sesi araya girdiğinde ikisi de bakışlarını birbirinden çekti. Alparslan Tuna'nın koşarak Muzaffer'e sarılmasıyla Hazan irkildi. Oğlunu unutup nasıl adamla kavgaya tutuşabilmişti. Muzaffer yeğenini kucaklarken öfkeyle karşısında ki aptal iki aşığa baktı. Ali Asaf'ın burada olmasına şaşırsa da bunu daha sonraya erteledi. "Ne yapıyorsunuz siz !?"

"Dayı, annemde bu adamda bağırıyorlar !" Alparslan Tuna'nın içini çekerek konuşmasıyla Hazan'ın gözleri dolarken, Ali Asaf'ın içi büyük bir pişmanlıkla dolmuştu. "Annecim..." Alparslan Tuna annesine küskün bir bakış atıp kafasını dayısının boynuna gömdüğünde Hazan'ın içi titredi. "Siz eve gidip konuşuyorsunuz, bende Alparslan'la lunaparka gidiyorum !" son cümlesinde Alparslan Tuna'ya bakıp göz kırptığında çocuğun gülümsemesiyle içi rahatlamıştı. Alparslan Tuna onun ilk göz ağrısıydı, ona asla kıyamıyordu. Hazan'ın itiraz etmek için ağzını açtığını gördüğünde sert bakışlarıyla konuşmasına izin vermeden yanlarından ayrıldı.

İkisi de bir süre sessiz kaldıklarında, Hazan yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Ali Asaf da peşinden giderken hala ne tepki vereceğini bilmiyordu. Bir oğlu vardı ! Dört senedir tek hayali Hazan'ı bulup kendisini affettirmekken şimdi daha büyük bir hayali vardı. Hazan'a kendisini affettirip, oğlu ve sevdiği kadınla bir aile olmak ! Tabi önce Hazan'a oğlunu ondan saklamasının sebeplerini ve hesabını sormalıydı. Oğlundan habersiz geçirdiği, Hazan'sız geçirdiği dört senenin hesabı kolay olmayacaktı biliyordu Ali Asaf. Yeniden hem yanacak hem yakacaktı. Ama bu sefer bittiğinde son olacaktı.

HAZAN VAKTİWhere stories live. Discover now