16. BÖLÜM ▲ GÖREV

61.5K 1.3K 297
                                    

METALLICA - THE GOD THAT FAILED

Sabah uyandığımda, yanımda Serin'i görememiştim. Yoksa gitmiş miydi?

Yatakta doğrulup etrafıma bakınmamla elinde tuttuğu fotografa bakan ve tamamen dinç görünen Serin'i fark etmem bir olmuştu.

Fotoğrafı süzdükten sonra gözleri beni buldu ve fotoğrafı bana gösterdi. "Lisedeyken ponpon kız falan mıydın?" 

Uyku sersemliğiyle sadece kafamı salladığımda, Serin fotoğrafı tekrar masama bıraktıktan sonra göz devirdi. "Grubumda bir ponpon kız bulunduğuna inanamıyorum."

Yataktan kalkıp perdemi araladığımda, karşılaştığım güneşe gözlerimi kısarak baktıktan sonra omuz silkerek dolabıma yöneldim.

"İnanmalısın Lider, özellikle o ponpon kız bensem."

Arkamdan dolabımın içini süzen Serin'in kaşları hayretle havaya kalkmıştı. "Dolabını iki tarafa göre mi ayırdın?"

Kafamı sallayarak mavi düz bir tişört ile siyah bir pantolonu çıkardım ve banyoya girip kısa bir duşun ardından giyindikten sonra tekrar odama girdim. 

Serin, hala takım elbisesiyle dururken ceketini omzuna astı ve odamın kapısının kilini açarak önden çıkarken ben de onu takip ettim.

---

Grup evinde kahvaltının ardından salonda otururken boş boş oturmaktan ciddi anlamda bunalmıştım. Bütün grup salonda yayılmış otururken, Serin telefonuyla uğraşıyordu.

"Dünkü davet nasıldı?" diyen Duru'ya yüzümü buruşturdum.

"Fazla elitsel."

Bacaklarımı uzattığım koltukta uzanırken, Doruk ayaklarımın dibinde yayvan bir şekilde oturmuştu ve ayakkabımın bağcıklarıyla oynuyordu. Yerde Çağrı'yla uzanan Duru bana meraklı bakışlar atarken daha fazlasını bilmek istiyor gibiydi. 

"İnsanlar nasıldı? Kızlar nasıl giyinmişti?"

"Ah..." dedim umursamaz bir edayla. "Bu soruyu bana değil, Serin'e sormalısın. Çünkü bütün kızlar onun etrafındaydı ve Serin de centilmen bir elit olarak hepsiyle çok yakından ilgilendi." Elimde tuttuğum kumandayla televizyonu kapatıp koltuğun bir ucuna yavaşça fırlattım. 

Yan koltukta oturan Serin'in gözleri saklamaya çalıştığı bir şaşkınlıkla aydınlanırken dudağının bir kenarı keyifle yukarı kıvrılmıştı.

"Serin'in bu kibarlığını ben ne zaman göreceğim acaba?" diye sızlanan Doruk'a güldüm.

"Kızlar nasıldı abi?" diye soran Burak'a, Serin, çaktırmadan Sera'yı kafasıyla göstererek eliyle, "hayırdır?" gibisinden bir işaret yapmıştı.

"Kızlar güzeldi. Özellikle sarı dalgalı saçlı, kırmızı mini ve dantel detayları olan elbiseli bir kız vardı ki; en beğendiğim oydu."

Yüzüm hafif kızarırken, Serin'e bakmamaya özen gösteriyordum.

Duru kafasının altındakı yastığın altından bir dergi çıkardı ve Serin'e uzattı. "Kızın gözleri iri mavi ve ayakkabıları da yüksek topuklular mıydı?" diyince, Serin ona aldırmadan dergiyi süzüyordu.

Merakımı yenemeyip ayağa kalktım ve Serin'in yanına koltuğunun arkasına geçip omzunun üstünden dergiye bakarken büyük bir şok yaşamıştım.

O gün adımızı seslenen fotoğrafçıya refleks olarak bakmamız ve çekilen ani fotoğrafın bu derginin kapağında ne işi vardı?

Derginin adı; Davet Özel'di.

SOĞUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin