13. BÖLÜM ▲ LANET

78.3K 1.5K 532
                                    

Sia-Chandelier

Bazı anlar vardır. Dışarıda olan bir ateşin içinizdekinin küçük bir yansıması olduğunuz kestiremezsiniz. Bazen, asıl ateşler içinizde yanardı ve siz onu söndürmek için sudan daha fazlasına ihtiyaç duyardınız. Suları o ateşe dökmek ne ateşi söndürürdü ne de sizi serinletirdi. Aksine o ateşi daha devasa bir boyuta bile taşıyabilirdiniz, çünkü o ateş hiç kimsenin kontrol edemeyeceği kadar hırçınlaşmış demektir artık.

On dokuz yıllık hayatım boyunca kimse bir dokunuşun beni böylesine yakabileceğini söylememişti ve ben de bu bilginin zihnimdeki meçhulluğunu bahane ederek ateşe, yani yasak olana dokunmuştum ve onu öpmüştüm. 

Öpmek şu saniyeye kadar benim için basit bir eylemdi, fakat Serin ile yaşadığım o dakikalar, basitlik kavramını tamamen silmiş yerini kutsal temasa bırakmıştı. Belki de anahtar nokta Serin'di, sadece onun dokunuşları ben de bu etkiyi yaratıyordu ve en basit bir olayı bile kolayca ilahlaştırıyordu. 

Acaba Serin, Tanrı'nın insanları cehennem ateşiyle yakması için gönderdiği bir melek falan mıydı diye düşünürken kafamı iki yana salladım. 

Saçmalıyorsun Elis...

Ateşin sıcaklığının içimi sardığı ve beni adeta ateşten bir şal gibi kuşattığı bu dakikalarda havayla ilgili bir sorunum yoktu.

Duru şikayetçi tavrını bir kenara bırakıp yüzüme baktığında gözleri şaşkınlıkla açıldı ve yanıma koşup oturduğunda dikkatle yüzümü inceledi.

"Tanrı aşkına, sen ağlamışsın!" diye bağırınca sinirle elimi ağzına koydum.

"Biraz daha bağır istersen!" diye bağırınca yüzü kızararak gözlerini kırpıştırdı. Elimi ağzından çekip ters ters ona bakarken, Serin'i tamamen yok sayıyordum ama midemdeki kelebekler uçmaya devam ediyordu.

"Ne oldu Elis?"

Önemli bir şey olmadığını belli etmek için kafamı salladım, ama Duru'nun buna bozulduğunu anlayabiliyordum.

"Sorun yok, ben iyiyim." 

"Serin bir şeyler biliyor, ama yine benden saklıyorsun değil mi?" diyince gözlerimi Serin'e çevirdim. Bize ifadesiz bir yüzle bakarken dudakları hala kızarıktı ve dudaklarını görmek tekrar içimdeki ateşi körüklüyordu. Duru, arkasını döndüğünde, Serin bana göz kırptı.

"Pekala, Elis. Bu gece başka bir odada yatsan iyi edersin," Duru sinirli bir şekilde eve doğru yürürken, umursamaz bir tavırla omuz silktim. Demek dışarıda kalmıştım.

Serin'le tekrar yalnız kaldığımızda aramızdaki çekim yine çıtırdamaya başlamıştı. 

Gözlerimi ateşten çekmiyordum, çünkü ona bakınca ne düşüneceğimi ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Acaba az önce yaptığımız o olay, aramızdaki arkadaşlığı bitirmiş miydi, yoksa hiçbir şey olmamış gibi devam mi edecektik? Konu Serin olunca ne bir karara varabiliyordum, ne de doğru düzgün düşünebiliyordum...

"Hadi içeri girelim," diyip ayağa kalktıktan sonra beni kaldırdığında ateşi söndürmek için biraz uğraştı ve ateş söndüğünde yanımda yürüyüp eve giderken bu yakınlık başımı döndürüyordu.

İçeri girdiğimde hiçbir şey demeden alt kattaki banyoya gittim, yüzümü yıkadım ve umursamaz bir tavırla salona gidip, converselerimi çıkarttıktan sonra bir kenara koydum. Siyah üçlü koltuğa kıvrılıp yattığımda, Serin salonun loş spot ışıklarını açarak içeri girdi. Kafamı koltuktan kaldırarak şaşırmış bir şekilde ona baktım. Umursamaz hareketlerle içeri girdi ve yattığım üçlü koltuğun boş kısmına oturunca, ayaklarımı biraz daha kendime çektim.

SOĞUKWhere stories live. Discover now