İyi okumalar ✴️
~~~
Ringe doğru ilerlerken insanlar sanki onları duymuyormuşum gibi hakkımda atıp tutmaya devam ediyorlardı.
"Kız çok güzel ama gücü öyle olur mu emin değilim."
"Saçları harika değil mi?"
"Kesin önemsiz bir gücü var. Zaten bir soylu değil gibi. Pasif duruyor."
Kulağıma bir sürü konuşma gelirken yüzüme baka baka hâlâ devam ediyorlardı.
Tamam.
Bu sinir bozucuydu işte.
Aklımı onlardan uzaklaştırmaya çalıştım. Tek odaklanmam gereken kendim ve söyleyeceğim şarkıydı. Bu Dünya da yapmayı en sevdiğim şeyi yapacaktım yani şarkı söyleyecektim. Benim için zor bir eylem değildi. Aksine keyif alırdım. Buradan önce de çok fazla yerde çıkıp şarkı söylemiştim ama burada ki tereddüt sebebim bu kadar yüksek rütbeli insanların arasında olmamdandı. Ah hadi ama, imparatorun oğlu buradaydı.
Ringin içine girdiğimde yerlerdeki kurumuş kan izleri yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Burayı şimdi sahnem yapacaktım. Kalabalık bana dik dik bakarken kendimi tüm olumsuz duygulardan soyutladım ve sırıttım. Cidden beklenti içinde bakıyorlardı bana.
"Ne?"dedim ellerimi iki yana açarken "Soyunmamı bekliyorsanız öyle bir şey yapmayacağım." Kollarımı birbirine dolayıp başımı çevirdiğim de kalabalıktan kahkaha sesleri yükseldi. Doğru yolda olduğumu anlamıştım. Ama asıl dikkatimi çeken Aiden'ın hafifçe kıvrılan dudakları olmuştu.
Hangi şarkıyı söylesem diye düşünürken beynimde bir ses duydum.
Ormanda söylediğin şarkıyı söyle.
Ne? Ne oluyor ya? Birisi beynime konuşmuştu. Kalabalık da gezinen gözlerim yine bir çift kırmızı göze takıldığında keyifli ifadesi dikkatimi çekmişti. Yoksa...o muydu? İçimden bir ses o olduğunu söylüyordu.
Ormanda söylediğim şarkıyı nereden biliyordu? Duymuş olmalıydı ama bir prensin öyle bir ormanda ne işi olurdu anlamamıştım. Belki de beni görmüştü ama ama ama hayır ya.
Lütfen Tanrım bu olmamış olsun. O gün ben çıplak-
Hayır,hayır,hayır düşünmek istemiyorum.
Ona tekrardan baktığımda sanki düşündüğümü anlamış gibi bir bakışı vardı. Suratsız prensimiz oldukça keyifli görünüyordu. Pekâlâ, madem öyle en iyi şekilde söyleyecektim şimdi. Meydan okuyan bir tavırla ona bakarken ringte biraz daha ortaya geçtim.
Dudağım yukarı kıvrılırken şarkı söylemenin heyecanı çoktan sarmıştı bedenimi.
Yazarın Ağzından:
Kan lekeleriyle dolu ringe yakışmayacak güzellikteki kızıl saçlı kız göz kamaştırıyordu. Heybetli kızıl kıvırcık saçları, uzaktan bile parlayan lacivert gözler ve incecik uzun bir fizik. Tek kelimeyle nefes kesiyordu. Herkes saygıyla sessizce onu beklerken kızın dudakları yukarıya kıvrıldı. Bu hareket bile bir sürü kişinin dikkatini çekmişti.
Kız gözlerini kapatıp şarkı söylemeye başladığında ilk başta kimse anlamamıştı. Güçlerini böyle mi gösterecekti? Saniyeler içindeyse çoktan kendilerini bu kızın karşısında kaybetmişlerdi.
(Flowers in hand,waiting for me)
(Elinde çiçekler beni bekliyor)
(Every word in poetry)
(Şiirde ki her kelime)
Genç kızın sesi koca salonu doldurmaya başladığında herkes şaşkınca ona bakıyordu. Sesinin herhangi bir enstrümana,müziğe ihtiyacı yoktu. Onun kendi sesi başlı başına müzikti. O kendi başına şarkı,kendi başına müzikti. Baştan aşağı notalarla kaplıydı.
(Won't call me by name,only 'baby')
(Bana ismimle hitap etmeyecek, sadece bebeğim)
(The more that you give,the less that O need)
(Ne kadar çok verirsen o kadar az ihtiyacım olur)
(Everyone says I look happy)
(Herkes mutlu göründüğümü söylüyor.)
Melody gözlerini açıp kalabalığa bakarken ellerini hafifçe kaldırdı ve devam etti.
(When it feels right)
(Doğru hissettiğinde)
Gözlerinin rengi değişmiş mora dönmüştü. O şarkı söyledikçe ilahi bir aura devasa salonu doldurmuştu. Öyle baskılayan,nefessiz bırakan değil, insanı rahatlatan,özgür hissettiren bir auraydı. Yaydığı aura renklenmiş görünür hale gelmişti. İçeri de ki hava pembeleşmiş arada mora ve maviye kaçıyordu. Sanki görünmez notalar dans ediyordu. Herkes karşılarında ki bu olağanüstü kızı hayretle izliyordu.
(I know that you're wrong for me)
(Benim için yanıldığını biliyorum)
Söylediği şarkının ses seviyesi artarken kimse fısıldamayı kesin nefes bile alıp almadıklarının farkında değillerdi. Genç kız başını yana yatırıp şarkıya devam ettiğinde pembe aura vücudunu sarmıştı. Şarkı gitgide hareketlenirken genç kız parmak uçlarına yükseldi ve etrafında bir kez döndü. Pembe aura bütün vücudunu sardığında üstünde ki elbise auraya karışıp yok olmuştu. Aura sadece özel bölgelerini kapatırken bütün akademi gördükleri mükemmel fizikle akılları başlarından gitmiş, kocaman gözlerle kızı izliyordu. Saniyeler içinde yeni bir elbise vücudunu sardığında ince askılı pudra pembesi oldukça mini bir elbise kızın incecik fiziğine tam oturmuş , mükemmel bir görüntüye daha eşlik etmişti.
(Baby ,angels like you can't fly down hell with me)
(Bebeğim senin gibi melekler benimle cehennem aşağı uçamazlar)
Kızın dudakları büyük bir gülümsemeye ev sahipliği yaptığında saçları uçuşmaya başlamış kızıl saçları uçtan başlayarak pembe,mor ,mavi gibi renklere bulanmaya başlamıştı. Bu karşınızda eşsiz bir sanat eserinin yapımına şahit olmak gibi bir şeydi. İçeride tatlı tatlı esen rüzgar herkesin yüzüne vuruyor beraberinde inanılmaz bir kokuyu da getiriyordu. Çiçek kokusu tüm salonu sararken ringte ki kan lekeleri kaybolmuştu. Kızın kıvırcık saçları uçuşurken sanki kalabalığı çoktan unutmuş gibiydi.
(I'm everything they said I would be)
(Ben olacağımı söyledikleri her şeyim)
Bu cümle o kadar çok şeyi anlatıyordu ki aslında... Melody ise çoktan herkesle bağını çoktan koparmış kendini iyice kaptırmıştı. Çıplak ayaklarının üstünde tekrardan parmak uçlarına yükseldi ve dönmeye başladı, bir kez havaya sıçradı ama tekrar inmedi. Havada pembe bir aura bulutunun üstünde duruyordu.
(La la la)
(La la la)
Ardından bir kez daha sıçradı, bu sefer daha yüksekte ki bir aura bulutuydu. Orada bulunan kajuneler kendilerini gösterirken ringin etrafına doluşmuş saygı içinde eğiliyor, bazıları şarkıya eşlik ediyordu. Uçabilen kajuneler havada Melody 'e eşlik ederken herkes hayretler içinde izlemeye devam ediyordu. Sanki önlerinde bir tanrıça vardı da evlatlarına ilahi söylüyordu. İnanılmazdı.
(La la la)
(La la la)
Kalkan'ın toprak duvarlarında çıkan sarmaşıklar şarkının ritmine göre hareket ediyor, duvarı sarmaya devam ediyordu. Çiçekler açıyor, aura sanki bir canlı gibi karşılarında hareket ediyordu. Orada tek aklı başında olup düşünebilense bir çift kırmızı gözün sahibiydi.
Aiden Stern, uzun zamandır bu kadar dikkatini çeken birini gördüğünü hatırlamıyordu. Herkes aptala dönerken, havada ki kızın daha aptal olduğuna emindi. Belli ki gücünün etkilerinden bile tam haberi yoktu. Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. İçinden bir ses bu yıl çok eğleneceğini söylüyordu.
Melody, o anlarda herkesi kendinden geçirdi, nefeslerini kesti, hayran bıraktı. Havada oradan oraya zıplayarak şarkı söyleyerek dans etti. Her hareketinde çevrelerinde ki herşey canlandı, temizlendi, özgürleşti.
Yüzlerce kişinin tek yapabildiği ise o anlarda saniyesini bile kaçırmadan onu izlemekti.
Melody'nin Ağzından:
Şarkı bittiğinde kendimi oldukça yenilenmiş hissediyordum. Sesimi her kullandığımda sanki ruhum besleniyordu. Bir an insanları unutmuştum. Şarkının bitmesine rağmen kimseden hâlâ çıt çıkmazken gözümün önüne gelen bir bukleyi üfleyerek uzaklaştırdım.
"Iııı,"dedim ne diyeceğimi bilemeyerek."Bitti."
O anda salonda devasa bir alkış koptuğun da irkilerek sıçramıştım. Elimi kalbime koydum. Aman tanrım, bu fazla ürkütücüydü. Herkes elleri koparcasına alkışlarken normal haline dönen kızıl saçlarımı omzumdan geriye attım.
Ellerimi belime koyarken yaptığım esere baktım. Yani alkışlayan kalabalığa. Sevmişlerdi. Kocaman sırıtırken rahat bir nefes verdim. O kadar çok konuşuyorlardı ki bazılarını hele duymamak imkansızdı.
"Böylesi bir şeyi beklemiyordum."
"Hâlâ kendimde değilim."
"İnanılmazdı. Keşke bir daha söylese."
"Bu kızı tanıyor musunuz siz? Nasıl kimse bilmez?"
"Kız resmen havada süzüldü dans etti. Kajuneler ona saygı gösterdi. Bu verimsiz yer altı toprağının her yerinde bitkiler çıktı. Bu gücün sınırları var mı?
Konuşulanlar hiç bitmezken ringin köşesine doğru ilerledim. İnecek ve Kylie'nin yanına gidecektim. Aiden ile yine göz göze geldiğimiz de o kadar sık oluyordu ki artık bir şey yapmam gerektiğini farkettim. Başımı hafifçe eğip selam verdim. Ne de olsa imparatorun oğluydu o. Bu hareketimle tek kaşı havaya kalkarken gülümsememe engel olamadım. Bu sefer bakışları, dudaklarıma takılmıştı.
Kylie'nin yanına gittiğimde Kylie üstüme atlamış sımsıkı sarılmıştı.
"Seni izlerken o kadar çok salyam aktı ki neredeyse cinsel tercihimden şüphe edecektim Melody "
Bir kahkaha attığım da çevredekilerin yine dikkatini çekmiştim ama elimde değildi. Kylie'nin tepkilerine gülmemek çok zordu. Kylie'den sayısız tebrik ve iltifat aldıktan sonra oradan çıkmış uyumak için odamıza gitmeye başlamıştık.
~~~
Bölüm sonu.
Sizce Melody'nin güçleri tam olarak nasıl çalışıyor ve sınırları ne?
Vote+yorum