KARMA

Da Mestra6

1M 92.1K 31.5K

Ormanın içinde uyanan bir kız ... Hafızası silinmiş bir kamp dolusu insan ... Dövmelere göre ayrılmış gruplar... Altro

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47
BÖLÜM 48
BÖLÜM 49
BÖLÜM 50
BÖLÜM 51
BÖLÜM 52
BÖLÜM 53
BÖLÜM 54
BÖLÜM 55
BÖLÜM 56
BÖLÜM 57
BÖLÜM 58
BÖLÜM 59
BÖLÜM 60
BÖLÜM 61
BÖLÜM 62
BÖLÜM 63
SÜRPRİZZZ 🥳
BÖLÜM 64
BÖLÜM 65
BÖLÜM 66
BÖLÜM 67
BÖLÜM 68
BÖLÜM 69
BÖLÜM 70
BÖLÜM 71
BÖLÜM 72
BÖLÜM 74
BÖLÜM 75
BÖLÜM 76
BÖLÜM 77
BÖLÜM 78
BÖLÜM 79
BÖLÜM 80
BÖLÜM 81
BÖLÜM 82
BÖLÜM 83
BÖLÜM 84
BÖLÜM 85
BÖLÜM 86
BÖLÜM 87
BÖLÜM 88
BÖLÜM 89
BÖLÜM 90
BÖLÜM 91
BÖLÜM 92
BÖLÜM 93
BÖLÜM 94
BÖLÜM 95
BÖLÜM 96
BÖLÜM 97

BÖLÜM 73

6K 669 320
Da Mestra6

*KEYİFLİ OKUMALAR🏵🧡*





Sonraki birkaç gün de aynı şekilde geçmişti. Tek fark Brian ve Helios benden gittikçe uzaklaşmıştı.
Helios 'u anlasam da Brian 'a anlam verememiştim. Onlarla sadece yemeklerde görüşüyordum. Onda da yüzüme baktıkları pek söylenemezdi. Owen da aramızdaki gerginliği farketmiş ancak karışmamıştı.

Brian sarayda gezerken ya da antrenman yaparken  gelip yanımda durmuş ancak çok az konuşmuştu.
Yine de Melvin bana her şeyi unuttuyordu.

Bana sarayın birçok kısmını gezdirmişti. Her bir detayıyla ustaca ilgilenilmiş tabloların olduğu koridorlar, savaştan kalan eşyalarla oluşturulmuş ufak bir anıt odası, tamamen camdan yapılmış seyir odası, özel bitki ve çiçeklerin yetiştirildiği saray serası ...

Seradan çıkmadan önce oradaki inanılmaz tatlı bahçıvan kadına bir hediye vermek istemiştim. Kadın yerden çıkan stomel çiçeklerini hayranlıkla izlemiş sonra da eğilip reverans yaparak teşekkür etmişti.

Devesa arka bahçede de adım atmadığımız yer kalmamıştı. Öylesine şeylerden konuşup yanımıza gelen diğer lordlar ve leydilerle de muhabbet etmiştik.
Ben Nigreos 'u görmeye gittiğimde o da benimle beraber gelmişti. Ama anlam veremediğim şekilde Nigreos ondan hiç hoşlanmadığı belirten sesler çıkarıp ona kötü bakışlar atmıştı. Hatta bir ara çifte bile atıyordu ama Melvin zar zor kurtulmuştu. Bu hallerini gülerek izlemiştim.

Onu ahırdan çıkardığımda Melvin de kendi atını getirmiş ve bana meydan okumuştu. Yarışı tabiki de ben kazanmıştım. Çünkü Nigreos gibi mükemmel bir atım vardı.

Yenilmeye doyamamış olacak ki bana ringte de meydan okumuştu. Aslında dövüşün beklediğimden uzun sürdüğünü itiraf etmeliydim. Gayet iyi bir dövüşçüydü üstelik hırslansa da hırsın gözünü kör etmesine izin vermiyordu. Her şeye rağmen sonuç değmemiş yere devrilen taraf o ; kazanan taraf ise ben olmuştum. Gerçi omzuma yediğim sert yumruk sayesinde omzum uzun süre sızlamıştı. Bunu farkedince özür dilese de gerek olmadığını söylemiştim.

Akşamları buluşma yerimiz teras olmuştu. Yemekten sonra hızlıca yukarı çıkıyor ve terasa gidip onu bekliyordum. Geldiğinde elinde farklı şeyler oluyordu. Bazen bir kart oyunu, bazen bir dergi bazense hiç denemediğim tatlılar.Bana komik anılarını, kendi yaşantısını,  çeşitli efsane ve hikayeleri anlatıyordu.

Aklımı sürekli meşgul ettiği için pek bir şey düşünemiyordum. Sadece çift gamzeli geniş gülümsemesi ve simsiyah gözlerini düşünüyordum. Resmen ona bağımlı olmuştum. Görmediğim her an canım yanıyor bir an önce onun yanına gitmek istiyordum. İlk başlarda garip gelse de bir süre sonra alışmıştım.

Bu gece terasa çıkıp biraz beklesem de gelmemişti.
Ben de yavaş bir şekilde yürüyüp odama gitmiştim. Balkonuma çıktığımda ise hiç beklemediğim manzara karşısında ağzım açık kalmıştı.

Koltuklar kenara çekilmiş yere renk renk minderler yerleştirilmişti.Etrafa belirli düzende mumlar koymuş tam ortaya da iki tane kadeh bırakmıştı. Elindeki kibriti masaya attıktan sonra gülümseyerek yanıma geldi. " Çok bekledin mi ? "

" Birazcık ama sanırım değdi. Burası harika olmuş!"
Güldükten sonra yanıma gelmiş ve dudaklarımızı hızlıca birleştirmişti. Bir süre sonra"  geri çekilmiş ve elimden tutarak minderlere doğru çekmişti. Ben de gülerek elini sıkıca tutmuş ve minderlere oturmuştum.

Yerde duran kadehlerden birini bana uzattıktan sonra diğerini de kendisi almıştı. Kadehten bir yudum aldığımda daha önce hiç içmediğim bir şey olduğunu anlamıştım. Oldukça sertti ve boğazımı yakmıştı.
Buruşturduğum yüzüme bakıp güldükten sonra " Merak etme bir süre sonra alışıyorsun," dedi.

Onu dinleyip birkaç yudum daha almıştım. Gerçekten de bir süre sonra tadı oldukça güzelleşmişti. Kadehi bitirdikten sonra yere bırakmıştım. Başım şimdiden dönmeye başlamıştı bile.

Arkasına uzanıp aldığı şişeyle bardağımı bir kez daha doldurmuştu. " Ben artık içmeyeceğim yetti bu kadarı bana. " Uzanıp hızlıca öpmüş sonra da " Hadi ama beni yalnız mı bırakacaksın ? " demişti.

Bana uzattığı bardağı tereddütle aldıktan sonra bir kaç yudum daha içtim.  O bir şeyler anlatıp güldükçe ben de gülüyor ona eşlik ediyordum. Artık bardağı saymayı bırakmıştım. Bana uzattığı her
kadehi alıyor kahkahalar eşliğinde içiyordum.

Bir süre sonra kendimi iyice kaybetmiştim. Sürekli gülüyor saçma sapan şeyler söylüyordum. Beni kucağına doğru çekip sıkıca sarılınca bir kez daha gülmüştüm. " Carmen ? "

" Evet ? "

" Neden her gün aynı kolyeyi takıyorsun ?" Sorusu üzerine gülüp biraz geri çekilmiş ve yüzüne bakmıştım. " Çünkü benim için - benim için değerli çok değerli bir kolye." Bir yandan gülüyor bir yandan da konuşmaya çalışıyordum. O da benim gibi gülümseyip gözlerini boynumda olan kolyeye çevirmişti. " Bakmam için bana verebilir misin ? "

Sendeleyerek ayağa kalkıp biraz geri çekildim. Başımı hızlıca iki yana sallıyordum. " Olmaz Mel veremem. Vermem çünkü değerli benim, benim için çok değerli."

O da benim gibi ayağa kalkmış ve elini koluma koyarak okşamaya başlamıştı. " Yoksa bana güvenmiyor musun sevgilim ? "

Başımı yine iki yana salladım."Güveniyorum Mel gerçekten." Gülümseyip bana doğru bir adım daha attığında ben de gülümsemiştim.

" O zaman bana kısa süreliğine neden vermiyorsun ? Bakıp hızlıca vereceğim merak etme. Tabi eğer bana güvenmiyorsan vermek zorunda değilsin."Yüzündeki kırgınlığa sebep olduğum için kendime çok kızmıştım.

" Hayır hayır ! Güveniyorum Mel şimdi sana kanıtlayacağım. "

Elimi hızlıca boynuma götürmüş ve kolyeyi çıkarıp ona uzatarak " Al işte sana gü-güveniyorum," dedim.

O kolyeye doğru uzandığı anda arka taraftaki saksılardan çıkan iğne yapraklı uzun ve dikenli bitki tüm vücudunu hızlıca sarıp oraya doğru çekmişti.

Gözleri şaşkınlık ve öfkeyle irileşirken etrafında hızlıca bir hava bariyeri oluşturmuştum. Bitki onu daha da sıkı sararken acıyla inledi.

Kolyeyi titreyen ellerimle tekrar boynuma taktıktan sonra gözlerimi ona çevirmiştim. Artık eskisi gibi bakmıyordu. Gözlerindeki ışıltı kaybolmuş geriye öfke kalmıştı.

" Bana ne yaptın ?! "

Omuz silkip gülünce şaşırmıştım. Kesinlikle normal değildi. " Büyümün bu kadar çabuk bozulmasını beklemiyordum. Gerçi her o çocukla göz göze gelişinde biraz daha zayıflıyordu da bir şekilde hep güçlendirdim. Bahçede dizlerinin üstüne çöktüğün an bozulmaya en yakın andı. Ama tüm gücümle büyüyü sağlam tutmayı başardım.Gerçekten büyük ve güçlü bir aşkınız var bitecek olması çok üzücü."

O konuşurken nefes alamamaya başlamıştım. " Bu iğrenç bitkilerin neslinin tükendiğini sanıyordum. lendas dikenlisi  büyücülerin güçlerini engelleyen nadir bitkilerden biridir.
Kendinde olmamana rağmen farketmen ve saniyeler içinde oluşturabilmen hayret uyandırıcı karma. Gerçekten de söylenildiği kadar güçlüymüşsün. Gerçi dudaklarıma yapışırken pek de öyle görünmüyordun."

Gözlerim öfkeyle parlasa da daha önemli problemlerim vardı. Nefesim gitgide kesiliyordu ve burnumdan akmaya başlayan kan da pek yardımcı olmuyordu.

" Tamamen lendasla bağlı olmama rağmen seni öldürmüş olacağım. Üstelik öldüğünde de cesedini de alarak burdan gideceğim.  Kolyeyi senden almanın başka bir yolunu mutlaka vardır. Hem kim bilir belki de sen öldüğünde kolye güçsüzleşmeye başlar ve rahat bir şekilde alırım. "

Ona son kez bakıp hızlıca oradan uzaklaşmaya başladım. Ama tüm vücuduma yayılan acı dalgaları işimi zorlaştırıyordu. Adım atmak bile işkence gibi gelirken yürümek oldukça zordu.

Burnumdan akan kana ağzımdan sızan da eklenince paniğe kapılmıştım. Bu seferkinin siyah değil de kırmızı akması iyiye mi işaretti bilmiyordum.

Öksürükler ve gözyaşları eşliğinde kapıya ulaşmayı başarmış ancak güçsüzce yere yığılmıştım. Muhafızlara seslenmeye çalışsam da boğuk birkaç iniltiden başka bir şey çıkmamıştı. Üstelik midem bulanıyor başım dönüyordu.

Kalan tüm gücümle sürünmeye başlayıp en yakınımdaki kapıya ulaşmaya çalıştım. Daha yolu yeni aralamışken öğürüp kan kusmuştum.Yine de pes etmeyip dirseklerim yardımıyla sürünmeye devam ettim. Bana saatler gibi gelen bir süre sonra kapıya varmayı başarmıştım.

Elimi kaldırıp vurmaya çalışsam da çok az ses çıkartabiliyordum. Bir kez daha öğürüp kan kusunca pes etmiştim.

Kapı yavaşça açıldığında ise içimde ufak bir umut doğmuştu.Helios önce muhtemelen yerde bıraktığım kan izlerine bakmış sonra da yerde acı yüzünden kıvrılmış yatan beni görmüştü. " Carmen ! "

Yanıma hızlıca çöktükten sonra beni yerden kaldırıp sırtımı kapıya yaslamama yardım etti. Gözleri korkuyla irileşmişti. Onun konuşmasına izin vermeyip "Muhafızlar balkon, "  demeyi başarmıştım.Hızlıca ayağa kalkıp koridorun başına doğru " Muhafızlar ! " diye bağırmıştı .

Üç kişi koşarak gelmiş önce kan içindeki bana şaşkınlıkla bakmış sonra da koşarak odama girmişlerdi.

Brian sesi duyup kapıyı hızlıca açmıştı. Önce kan izlerine dehşetle bakmış sonra da kapıya yaslanmış olan bana bakmıştı. " Lanet olsun ! Carmen ! "

O da yanıma doğru çöktüğünde gözlerim dolmuştu. Onlara birkaç gün boyunca iğrenç davranmıştım. Özellikle Helios 'a hiç bir şekilde haketmediği şeyler yapmıştım.

İçeriden koşarak gelen bir muhafız " Efendim bariyer  yüzünden ulaşamıyoruz," demişti. Zaten amacım da buydu ama anlatamayacak kadar yorgundum. Bakışlarımı Brian 'a çevirip " Kral, " dedim. Hızlıca ayağa kalkıp muhafızı da yanına almış ve Kral 'ı çağırmak için koşarak uzaklaşmıştı.

Bakışlarım gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüne dönünce kalbim acıyla burkulmuştu. Onu böyle görünce kendimden bir kez daha nefret etmiştim. Birkaç saniye bekleyip güç topladıktan sonra kısık sesimle konuşmaya başladım. Ne kadar zor olsa da sık sık öksürüklerim yüzünden duraklasam da " Bana büyü yapmıştı. Yaptıklarımı söylediklerimi isteyerek yapmadım. Ö-özür dilerim," demeyi başardım.

Yüzünden bir damla daha hızlıca kaydığında başımı göğsüne doğru çekip yavaşça sarılmıştı. " Kendini yorma."

Boynundan yükselen kokuyla hıçkırarak ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. O adama hissettiğim hiçbir şey gerçek değildi; hepsini yaparken gözümde bir perde vardı sanki. Şimdi ise o perde kalkmıştı. Kimi sevdiğimi ne kadar çok sevdiğimi biliyordum.

Kral arkasında Owen 'la beraber hızlı adımlarla yanımıza geldi. İkisi de beni görünce korkuyla bakmaya başlamıştı.

Helios 'tan biraz uzaklaşıp Kral 'a baktım." Büyücü içerde. Aynı bitkiden oluşturarak onu bağlayın. "

Hızlı adımlarla içeri girdiğinde Owen yaklaşıp beni kucağına almıştı." Carmen uyanık kalmaya çalış. Sakın kendinden geçme ! Şimdi doktorların yanına götüreceğim seni iyileşeceksin -"

Sesi bir süre sonra oldukça uzaktan gelmeye başlamıştı. Sanki suyun altından dinliyor gibiydim. Yine de benimkinin yanına bir lendas daha oluşana kadar direnmiştim. Tamamen sarılı olduğuna emin olunca ise yavaşça kendi bitkilerimi ve bariyeri yok etmiştim.

Owen 'ın üzerindeki kıyafet kanımla kırmızıya boyansa da umursuyor gibi görünmüyordu. Aksine bana sürekli bir şeyler söylüyor koşar adımlarla merdivenlerden iniyordu.

Saray halkı ise toplanmış hayret içinde bizi izliyordu. Kimse ne olduğuna anlam verememiş gibiydi.Owen muhafızların da yardımıyla kalabalıktan hızlıca sıyrılıp koşmaya devam etti. Bir süre sonra bembeyaz bir odaya girmiştik. Owen beni yavaş bir şekilde yatağa bıraktığında yanıma hızlıca birileri gelmişti.
Bilincim kapanmadan önce son gördüğüm şey yüzünden akan damlalarla duvara yaslanmış  gözlerime bakan Helios olmuştu. Ama o damlalar yere değil kalbime damlıyor üstelik düştüğü yerleri kor bir ateşle yakıyordu.

HELİOS

Yatağımdan kalkıp giyindim ve hızlı adımlarla merdivenleri indim. Kısa sürelik yürüyüşten sonra revire varmıştım. 

Kapıda bekleyen muhafızlar ben olduğumu görünce alışmışlıkla kapıları yavaşça açmışlardı. Onu gördüğüm anda hızlı olan adımlarım tekrar yavaşlamıştı. Kapılar arkamdan kapanırken ben solmuş yüzüne öylece bakıyordum.

Her sabah belki uyanmıştır umuduyla hızlıca gelmeme rağmen aynı manzarayla karşılaşıyordum.
Ağır ağır yanına gidip soğuk elini yavaşça ellerimin içine almış ve öpmüştüm. Bakışlarım yüzüne dönerken ten renginin düne göre daha soluk olduğunu da farketmiştim.

Saçları beyaz yastığın üzerinde dağınık bir şekilde yayılmıştı. Dudakları her zamanki rengini kaybetmiş soluk bir pembeye dönmüştü. Kahvenin en güzel tonundaki gözleri  göz kapaklarıyla örtülmüştü. Uzun kirpikleri bile gün geçtikçe soluyordu sanki.

Küçük ve yüzüne tatlılık katan bir burnu vardı.Uzanıp oraya yumuşak bir öpücük bıraktım. Ama hareket etmemiş tepki vermemişti. Tam bir aydır bu şekildeydi. Ne bir ses çıkarmış ne de kıpırdamıştı. Yaşadığını belirten tek şey hafifçe inip kalkan göğsüydü. 

Bazen saatlerce kulağımı göğsüne dayayıp kalp atışlarını dinliyor ; kendime hala yaşadığını hatırlatıyordum ama günler geçtikçe ve o tepki vermedikçe çok zorlanıyordum.

Bir aydır her sabah aynı saatte yanına geliyor aynı şeyleri düşünüyordum. Artık uyanması için ona yalvarıyor, Tanrı 'ya dua ediyordum. Şu ana kadar çabalarım sonuçsuz kalmıştı.

İlk başlarda saray doktorları öylesine güçlü bir zehirden daha ölmeden kurtulduğu için umutluydu. Ancak günler geçtikçe hem onlar hem de sonradan gelen Sarah 'ın umudu tükenmeye başlamıştı.
Her ne kadar bana belli etmemeye çalışsa da bakışlarından ses tonundan anlamak çok da zor olmuyordu. Aklım yine bir ay öncesine giderken gözlerim yavaşça dolmuştu.

Carmen 'in bana odaklı acı dolu gözleri yavaşça kapandığında kendimi hızla bahçeye atmıştım.
Rüzgar sertçe yüzüme çarparken gözyaşlarım da hızlıca akıyordu. Aklımdan geçen şey ise nasıl olmuştu da Carmen 'deki anormalliği farkedemediğim olmuştu.

Carmen' in asla öyle şeyler söyleyemeyeceğini ya da yapmayacağını bilmem gerekirdi. Ben ise öfkeme kapılıp duvarları yumruklamakla yetinmiştim. Sevdiğim kadının asla öyle şeyler yapmayacağını nasıl görmezden gelmiştim?!

Belki kendi öfkeme ve üzüntüme kapılıp ondan tamamen uzaklaşmasaydım işler bu hale gelmezdi.Belki de büyü daha önce bozulur Carmen de şu an bu halde olmamış olurdu.Ama onları terasta öpüşürken gördüğümde her şeyi unutmuştum. Bana beni öpen bir kız yüzünden kızmasına rağmen kendisi başka bir adamı öpüyordu. Beni hayatının sonuna kadar seveceğini söylemiş olmasına rağmen başka bir adamı istekle öpüyordu. O an tüm terası yakmak istemiştim. Ateş her yeri kaplayıp hiçbir şey kalmayana kadar yaksın istemiştim sonra da hızlıca orayı terketmiştim. Ondan sonra benzer birçok şeye şahit olmuş üzüntü, öfke ve acıyla kendi köşeme çekilmiştim.

Şu an bunun için o kadar pişmandım ki pişmanlığım beni boğuyordu. Uyanmadığı her gün daha da artıyordu. Ama ona bunu yapan kişiye dersini vermiştim. En azından denemiştim.

Carmen bilincini kaybettikten kısa bir süre sonra büyücü onun için özel hazırlanmış hücresine gönderilmişti. Ben de onu orada ziyaret etmeyi ihmal etmemiştim.

Sevgilimin dudaklarına yapıştığı için, onu benden aldığı için zaten onu dövmek istiyordum ama aslında yaptığı şeylerin çok daha fazla olduğunu öğrenince deliye dönmüştüm. Carmen orada yatıyorsa bu da o şerefisizin suçuydu.

İçeri girdiğim anda bana sırıtarak bakması ise öfkemi daha da katlamıştı. Tüm öfkemle onu uzun bir süre yumruklamış yere düşünce de sertçe tekmelemeye başlamıştım. Ben onu döverken gülüyor olması ise bardağı taşıran son radde olmuştu.

Gözlerimin yandığı hissettiğim anda elim de ateşle kaplanmıştı. Hızlıca boğazına sarılıp başını tekrar tekrar kaldırıp indirererek zemine vurmuştum. 
Brian gelip beni üstünden çekmeseydi kesinlikle öldürecektim. Ama Sarah'ın dediğine göre boğazında oldukça ciddi yanıklar, kafatasındaki birkaç çatlak, kolundaki bir burnundaki iki kırıkla kurtulmuştu.

Brian beni kollarımdan tutup birkaç muhafızın da yardımıyla çekmeye çalışırken bile ona bakıp " Şimdi de gülsene şerefsiz ! " diye bağırıyordum.

Keşke biraz daha geç gelselerdi de işimi biterebilseydim. Üstelik yaptığı her şeyi pişkinlikle itiraf etmişti. Carmen 'i nasıl ormanda izlediğini sonra da kütüphaneden kaçırdığını anlatmıştı. Hiçbir detayı atlamadan kafese kapatışını sonra onun kendisine yaptıklarını anlatmıştı. Bir kez daha sevgilimle gurur duymuştum. Son ana kadar pes etmemiş savaşmıştı.
Ama o şerefsiz bana olan duygularını unutması ve kendisine aşık olması için ona büyü yapmıştı.

Gözlerimin içine bakıp Carmen 'in beni gerçekten çok sevdiğini büyüyü birkaç kez bozmaya nasıl yaklaştığını da anlatmıştı. O gün bahçede dizlerinin üstüne çöktüğünde aslında büyüyle savaşıyordu. Onunla konuştuğumda gözlerindeki duyguların yumuşadığını ve bana eskisi gibi baktığını farketmiştim. Ama sonra tekrar soğuk ve ruhsuz bakışları dönmüş hızlıca benden uzaklaşmıştı.Ben ise bundaki garipliği inceleme gereği duymamıştım. Sadece ona daha çok öfkelenmekle yetinmiştim.

Her şeye rağmen balkondayken Carmen 'in bana olan aşkı üstün gelmiş büyüyü bozmayı başarmıştı. Acı çekmesine ve kendinde olmamasına rağmen o adamı hapsetmeyi sonra da benim yanıma gelmeyi başarmıştı. Oradan ne zaman geçsem kan izleri bir anda gözümün önünde beliriyordu.

Gözlerimi odakladığım zeminden çekip yüzüne baktım ama hiçbir şey değişmemişti. Hâlâ aynı şekilde uzanıyordu.

İçeri Sarah girdiğinde kısaca bakmış sonra da tekrar ona dönmüştüm. Üzerindeki kanlı elbise çoktan çıkarılmış yerine odanın geri kalanı gibi beyaz olan bir kıyafet geçirilmişti. Şu an bağlı olduğu makineler olmasa yaşayamayacaktı.

Sarah gelip her şeyi dikkatlice kontrol ettikten sonra getirdiği besini damar yoluyla ona vermeye başlamıştı. İşi bittiğinde yanıma gelip saçlarımın arasına şefkatli bir öpücük bırakmış sonra da gitmişti.
İkimiz de bu rutine alışmıştık artık. Ne kadar zor olsa da hiçbirimizin elinden bir şey gelmiyordu.

Kapı bir kez daha açıldığında yavaşça o tarafa dönmüştüm. Brian elinde tuttuğu yemek tepsisiyle yanıma gelmiş ve bana uzatmıştı. İtiraz etmeyi çok uzun zaman önce bırakmıştım. Çünkü bir şekilde zorla yedirtiyordu.

O da bir sandalye çekip yatağın diğer tarafına oturmuştu.Kısa süre Carmen 'i izleyen üzgün bakışlarına bakıp bakışlarımı tepsiye indirmiştim.

Carmen 'i o büyücüyle gördüğüm  her an beni sakinleştiren beklememi söyleyen oydu. Benim aksime onun öyle davranmayacağının bilmediğimiz başka şeyler olduğunun farkındaydı. Ve her fırsatta bana da söylüyordu.

Aaron ve diğerleri öğrendiğinde yanımıza gelmek isteseler de Owen izin vermemişti. Bu süreçte Brian hep yanımda olmuş bana destek olmuştu.

Hiç itiraf etmemiş olsa da ona karşı hisleri olduğunu biliyordum. Ancak hep içinde yaşamaya tercih etmişti. Bizi ayırmaya çalışmak yerine birleştirmek için uğraşmıştı. Başkası olsa asla böyle bir şey yapmazdı.Onun için çok üzülüyordum. Duygularını hep üstü kapalı bir şekilde yaşamak zorunda kalmıştı. Üstelik bize belli etmemek için de çok uğraşıyordu.

Normalde birinin Carmen 'e aşık olduğunu bilsem muhtemelen bir güzel döver sonra da ondan uzaklaştırırdım. Ama Brian 'a böyle bir şeyi yapamazdım. Bize hiçbir zararı yoktu sadece kendisine zarar veriyor acı çektiriyordu.

Üstelik Carmen için olabilecek en iyi korumaydı. Ne olursa olsun onu canı pahasına koruyacağını biliyordum tıpkı benim gibi. Gerçi ikimiz de bu konuda oldukça başarısız olmuştuk.

Yemeğimi bitirince bakışlarımı yavaşça Brian 'a çevirmiştim. Gözünden akan yaşı hızlıca silmiş sonra da zemine bakıyormuş gibi davranmaya başlamıştı.
Onu böyle görünce bir kez daha kalbim burkulmuştu. Bazen onu böyle görünce Carmen için benden daha iyi olduğunu düşünmeden edemiyordum. Belki de çekilmeli ve ona izin vermeliyim diye düşünüyordum.
Sonra bencilliğim devreye giriyordu. Onu asla bırakamazdım. Onu bırakırsam kalbim atmayı bırakacak gibi hissediyordum.O adamla onu öyle görünce ölmek istemiştim. Aklımdan geçen tek düşünce bu olmuştu.

Loran yanı başımda belirince hızlıca ona dönmüştüm.
Arada bir gizlice geliyor kısa süreliğine olsa da yanımızda duruyordu. Eliyle omzumu yavaşça sıktıktan sonra Carmen 'in üzerine eğilip alnına şefkatli bir öpücük bırakmıştı." Bir şey hissedebiliyor musun ? "

Aralarında oluşan bağ gün geçtikçe daha da güçleniyordu. Birbirlerinin hislerini daha iyi hissedebiliyorlardı." Hâlâ aynı Helios. Sadece acı çekiyor. Derin oldukça boğucu bir acı. Ne zaman gelsem çektiği acı karşısında gözlerim doluyor. Nefes alamıyorum sanki biri beni suyun altında zorla tutuyor gibi hissediyorum.Kaslarım yırtılıyor kemiklerim kırılıyor gibi. Anlatması bile o kadar zor ki. Üstelik sadece bir kısmını hissedebildiğimi de biliyorum."

Ses tonundaki yorgunluk ve acı oldukça tanıdıktı. Anlattığı şeyler gözlerimin tekrar dolmasına sebep olmuştu.O orada yatıp acı çekerken ben öylece duruyor hiçbir şey yapamıyordum.

" Diğerleri nasıl ? "Bana doğru dönünce kızarmış gözlerini farketmiştim.

" Nasıl olabilirler ? Eve resmen kara bulutlar çöktü. Kimse gülmüyor bir şey söylemiyor bile.Sadece eğitim ve yemek saatlerinde görüşüyoruz. Herkes çok kötü ama özellikle Aaron berbat durumda. İlk günler hiçbir şey yemiyordu. Şimdi ise zorla bir şeyler yediriyoruz.

Liam tüm neşesini kaybetti. Sürekli düz bir suratla
geziyor çok az konuşuyor. Gözleri burnu sürekli ağlamaktan kızarmış.Doris ve Lily de aynı durumda. Tek sağlam duran kişi Daniel oldu. Her şeyin  düzeleceğini söyleyip hepimize umut veriyor.
Yemeklerimizi hazırlayıp biraz olsun ortamı düzeltmek için çabalıyor. Ama o da yanlarına gidip anlattıklarımdan sonra çöküyor her seferinde. Onun da umudu tükeniyor. Otuz gün geçti ama hala bir düzelme yok. Aksine daha da kötüleşiyor. "

Haklı olduğunu biliyordum. Gün geçtikçe daha da kötüleştiğinin ben de farkındaydım ama kabullenmek istemiyordum. Loran 'a baktığımda aniden yok olmuştu. Carmen kendine olmadığı için bağlarını güçlü tutmak zor oluyordu. Eskisi kadar çok kalamıyordu burada.

Brian odadan yavaş adımlarla çıkınca kapanan kapıya bir süre bakmış sonra da başımı yatağa yaslamıştım.
Uzun bir süre sonra boynuma kramp girince de doğrulmuştum. Bakışlarım yüzüne döndüğünde ağzım şaşkınlıkla açılmıştı." Carmen ? "

Gözleri açıktı ve bana odaklıydı. Ama beni duyuyor gibi değildi. Öylece bana bakıyordu. Gözlerindeki boşluk canımı acıtmıştı. Bana bakıyor ama beni göremiyordu.

Sarah 'ı çağırmak için ayağa fırladığımda ise gözlerinin tekrar kapandığını görmüştüm.O andan sonraki birkaç gün de aynı şekilde gözlerini açmış sadece boş bir şekilde bakmakla yetinmişti. İlk başlarda gözlerini açtığı her anda heyecanla ayağa fırlıyor herhangi bir tepki vermesini bekliyordum.
Ancak sadece bakıyor kısa bir süre sonra da tekrar gözleri kapanıyordu. Artık alışmaya başlamıştım. Heyecanlanmıyor sadece gözlerini izliyordum.

Gözleri her kapandığında içimde büyüyen umut daha da çok soluyordu. Sadece onu geri istiyordum. Bana gülsün gözlerime gözlerindeki ışıltıyla baksın istiyordum. Sarılsın, öpsün, koklasın istiyordum.

Onu utandırdığımda yanaklarının hafifçe kızarmasını sonra da yüzünü boynuma saklamasını istiyordum.
Yanında uyumak kollarımın arasındayken uyanmasını izlemek istiyordum. Ama tek yapabildiğim sandalyemde oturup kalbimin üstündeki ağırlıkla onu izlemek oluyordu.

[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[[⚓️]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]]

Hepinize iyi gecelerrrr 🖤

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen:)

Continua a leggere

Ti piacerà anche

882K 20.2K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
32.9K 433 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
295K 25.7K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
11.5M 184K 17
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...