Özel 'Asi'stan

By theokuryazar

2.4M 76.8K 7K

Hırslı bir iş adamı. Ve onun asi küçük 'asi'stanı. Hazel ve Yiğit'in hikayesi. Asi mi asi ama bir o kadar da... More

Tanıtım
|1|•Belalı Kahve
|2|•İş Yemeği
|3|•Resmiyet
|4|•Geleneksel Anneler Eziyeti
|5|•Buluşma
|6|•Ağır Sözler
|7|•Yeni Bir Başlangıç
|8|•Yeni Asistan
|9|•Hayal Kırıklığı
|10|•Yeni Ortak
|11|•Karışık Durumlar
|12|•Belirsizlikler
|13|•Hastalık
|14|•Yeniden
|15|•Sevgilim Ol
|16|•Sahte Sevgililik
|17|•Acı
|18|•Gitmek
|19|•Anılar
|20|• Bulunmak Ya Da Bulunmamak
|21|•Unutamamak
|22|• Kayboluş
|23|•Benimle Gel
|24|• Gerçekler
|25|• Sevmek
|26|• Korku
|27|•Kaçış
Çok Önemli Bir Duyuru
Özlem Dolu Bir Not
|28|• Dönüş
|29|• İhtimal
|30|•Savaş
|31|•Acının Ayak İzleri
|32|•Yiten Bir Sabahın Ardında
|33|•Vicdan
|34|• İyileşmek
FİNAL

|35|• Sevilmemelerin Meşru Müdafaası

26.3K 1K 460
By theokuryazar

Yine ve yine geç gelen bölüm yüzünden çokça özür diliyor, bölümle sizi yalnız bırakıyorum.

***

Eli - Sad.

***

"Hazel?" elimdeki kirli tabağı makineye yerleştirirken bana seslenen annemle birlikte makineyi kapatıp ellerimi yıkadım.
"Geliyorum." dedim mutfaktan çıkarken. Aklım hâlâ kapının önünde bulduğum hediyedeydi. Kimin gönderdiğini çok merak ediyordum. Aklımdaki isim beni heyecanlandırırken saçma olduğunu düşünüp o ihtimali uzaklaştırmıştım zihnimden. O yapmazdı. Belki de şu an karısının başını boynuna gömmüş huzurla uyuyordu. Belki de başka şeyler yapıyordu.

Kalbime sızan acı, göğüs kafesimi sıkıştırırken dolan gözlerimi yukarı kaldırdım. Dokunmaya kıyamadığım adamın, başka bir kadınla uyuyor olması bile beni öldürüyor, süründürüyordu. Tenimde çiçekler açtıran elleri başka bir kadına dokunurken acaba nasıl hissediyordu? Benim gibi dokunduğu yerler acıyor muydu? Parmak uçlarında cehennemi taşıyor muydu? Başka bir kadına ufacık değse kahve irisleri, kendine ihanet sayıyor muydu?

Tüm bu soruların cevabını biliyordum aslında. Biliyordum bilmesine lakin, lakin düşünmek istemiyordum. Koskoca bir hayır cevabını tüm zihnim kabul etse de kalbim etmiyordu bir türlü.

Ondaki değerimin böylesine az olmasını hatta hiç olmamasını kendime yediremiyordum. Zoruma giden bu gerçek, gerçekti işte.

Sevmiyordu beni, sevmemişti de hiç.

"Hazel?" annem bir kez daha seslendiğinde sol gözümden firar eden yaşı elimin tersi ile hızlıca silmiş, ellerimi yıkayarak mutfaktan çıkmıştım.

Saat gece yarısı ikiyi gösterirken teyzem çoktan uyuklamaya başlamıştı. Annem de zar zor ayakta duruyor gibiydi.

Şaşırtıcı şekilde Murat ve kuzenim bir köşede oturmuş gülüşüyordu sanki düşmanca birbirlerine bakanlar onlar değilmiş gibi.

"Ben artık uyuyacağım kızım." dedi annem gözlerime bakarken. "Murat için misafir odasını hazırlamıştım ona gösterirsin." başımı sallayarak onu onayladım. Annem, uyuklamaya devam eden teyzemi dürtüp zorlukla yerinden kaldırdı. İkisi birlikte odadan çıktığında burukça gülümsedim arkalarından. İkisi de aynı kaderi yaşayan kardeşlerdi. Leyla da benim gibi babasız büyümüştü. Benden tek farkı onu seven babasını yedi yaşına kadar görmüş olmasıydı. Eniştem kaza geçirip vefat ettiğinde o da benim gibi yalnız kalmıştı. Babası tarafından sevilmemiş bir kız çocuğu olan bana göre yine de şanslı sayılırdı. Belki de benim hatam buydu. Ben kendimi sevemezken insanlardan beni sevmesini bekliyordum ve her beklentimin sonu hüsran çıkıyordu.

Bilmem kaçıncı kez göğüs kafesime yerleşen ağrı ile birlikte derin bir nefes aldım. Boğazımdaki yumrunun ne yeri ne de zamanıydı.

"Gençler" dedim gülümsemeye çalışarak "Ben acayip yoruldum, uyumaya kaçıyorum." sonra bakışlarımı Leyla'ya çevirdim. Biraz çöpçatanlık yapmanın bir zararı olmazdı neticede.
"Leyla sen Murat'a odasını gösterirsin değil mi?" dedim sinsice gülümseyerek. O sırada Murat'a bakarken göz kırpmıştım. Murat'ın yanakları al al olurken ne yapıyorsun der gibi gözlerime bakıyordu. Leyla'ya düşmüştü resmen ve tabi benim elime de düşmüştü. Onunla iyice eğlenecektim.

Leyla her şeyden habersiz başını salladığında onlara iyi geceler dileyip odama çıktım. Hızlıca üzerimi değiştirip yatağa geçtim.

Bugünkü sürpriz içimde buruk bir sevinç oluştururken gözlerim çoktan karanlığa alışmış, bilincim ise beni terk etmişti. Kabus görmeden bu güzel geceyi atlatmayı umarak uykuya dalmıştım.

***

"Hazel uyan artık kızım." annemin sesiyle uykuya doyamayan gözlerimi zorlukla araladım. "Kahvaltı hazır,hepimiz seni bekliyoruz." dedi annem sımsıkı örttüğüm pencerelerin perdesini açarken. Huysuzca mırıldandım. Yataktan çıkasım yoktu. Gün boyu yatağımda yuvarlanmak istiyordum. Dirseklerim üzerinde yükselerek anneme baktım. Biraz naz yapmanın hiçbir zararı dokunmazdı kimseye. "Anne" dedim mızmızlanarak. "Biraz daha uyusam olur mu? Çok yorgunum." Annem gözlerindeki berraklıkla bana baktı. Onun şefkatiyle ne zaman karşılaşsam içimi bir ağlama isteği kaplıyor, sol tarafımda tasviri imkansız bir sızı baş gösteriyordu. Sevilmemiş bir kız çocuğunun tek dayanağı annesi oluyordu. Benimde tek dayanağım annemdi. Yaşadığım onca zorluğa rağmen şu an yaşıyor olmamın tek sebebi oydu. 

"Ama Murat kahvaltıdan sonra geri dönecek. Onu uğurlamayacak mısın kızım?" Doğru ya, Murat dün onca yolu tepip benim için gelmişti. Ona da minnettardım. Dün o kadar yorulmuştum ki Murat'ın geldiğini bile unutmuştum neredeyse. "Tamam anne, sen in aşağı gelirim ben birazdan." dedim kapıya doğru ilerleyen anneme. Başını sallayarak odadan çıktı ve kapıyı kapatarak gitti. Zorlukla yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp bir tişört ve pantolonu seri bir şekilde giydim. Koşar adım aşağı indiğimde herkes masada oturmuş benim gelmemi bekliyordu.

"Günaydın." dedim kocaman gülümseyerek ve biraz da mahcupça. "Günaydın uykucu." dedi Murat yüzündeki munzur gülüşle. Ona dil çıkarıp Leyla'nın yanındaki boş sandalyeye oturdum. Annem ayakta durmuş çayları dolduruyordu. "E" dedi Murat, "Nereyi gezdireceksin bakalım bugün bana?" Anlamazca ona baktım. "Bugün gideceğini sanıyordum?" dedim şaşkınlıkla. "Evet gidecektim ama" durdu Murat bir süre konuşmadan önce. Bakışları varla yok arası elindeki telefonla oynayan Leyla'nın üzerinde dolandı. Yüzümü esir alan sinsi gülüşe engel olamazken kaşlarımı yukarı kaldırdım. "Ama?" dedim kuzenime dalmış giden Murat'ı kendine getirmeye çalışarak. Allah'tan annem ve teyzem televizyondaki gündüz kuşağı programına dalmış, hararetli bir şekilde tartışıyordu. "Ama" dedi devam ederek "bugün de kalmaya karar verdim. Bursa'yı çok merak ediyorum çünkü." dedi gözlerime baktığında. "Hmm" dedim bıyık altından gülümseyerek.  Acaba merak ettiğin Leyla mı yoksa Bursa mı Murat diye geçirim içimden. En azından birileri mutluydu. Benim aksime yaşam devam ediyordu bazıları için. Ben de yaşamaya çalışıyordum kendi içimde. Benimkine ne kadar yaşamak denirse.

"Peki öyleyse" dedim gülümseyerek. "Sana her yeri gezdireceğim ama yoruldum diye mızmızlanmak yok." Murat büyük bir kahkaha atarak önündeki çaydan küçük bir yudum aldı. Başımı çevirip telefonuyla oynayan kuzenime baktım. Bugün biraz çöpçatanlık yapmanın zararı olmaz diye düşünüyordum. "Leyla?" diye seslendim dikkatini çekmek adına. Leyla seslenmemle başını kaldırıp bana baktı. "Sen de bizimle gelsene." Leyla değişen ifadesiyle bana baktı. Mızmızlanacağını anlayarak konuşmasına izin vermedim. "Hem bana sözün de vardı, tutmadın." Yalandan mızmızlandığımda konuşmak için araladığı dudaklarını kapattı. "Peki abla." dedi. "hem bana da değişiklik olur." Mutlulukla ellerimi çırptım. Murat'a baktığımda gülümsememek için kendini zor tutuyordu adeta. Kocaman bir kahkaha atmak istesem de kendimi tutarak kahvaltımı yapmaya devam ettim. Zaten bugün gülecek çok zamanım olacaktı. 

***

"Hadi ama Hazel, akşam oldu." Murat yapmacık bir kızgınlıkla söylendiğinde küpemi hızlıca takıp aşağı indim. Aslında oyalanmamın sebebi Leyla ve onun biraz da olsa yalnız kalmasını sağlamaktı. Çünkü ikisi de birbirinden utangaçtı. Leyla her ne kadar belli etmese de o benim kuzenimdi ve onun da utançtan yerin dibine girecek bir kişiliği olduğunu biliyordum. Benim aksime o duygularını kolay kolay belli etmiyordu. Onun gibi olmayı dilerdim. Belki bu sayede insanlar tarafından zayıf görülmez ve  onların bana kolay kolay yaklaşmasını engelleyebilirdim. Zayıf olmaktan nefret ediyordum. "Geldim geldim." dedim spor ayakkabılarımı ayaklarıma geçirirken. Murat arabaya yaslanmış kollarını birbirine dolamıştı. Leyla ise yüzünü sokakta oynayan çocuklara dönmüş onları izliyordu. Planımın işe yaramadığını hayal kırıklığı ile fark ederken gözlerimi devirdim. Murat ne oldu dercesine kaşlarını kaldırdığında başımla aralarında iki kişilik boş alan olan kuzenimi işaret ettim. Ne yapayım dercesine ellerini iki yana açtığında gülmemek için kendimi resmen sıkmıştım. İçimden ettiğim söylenmeleri dışa vurmamak için çabalarken nihayet arabaya binip yola çıkmıştık. Leyla'yı midem bulanıyor yalanıyla ön tarafa bindirdikten sonra diye parantez açmak isterim burada.

Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve ilk durağımız Kozahan'dı. Oraya gidip kalabalığın sesini ve tarihin kokusunu solumayı çok seviyordum bu nedenle Murat'a orada bir şeyler içmek istediğimi söylemiştim. Yol boyunca utançtan başını camdan çevirmeyen Leyla'ya baktım. Artık ortamı hareketlendirmenin zamanı gelmişti. "Biriniz radyoyu açabilir mi?" diye sordum bezmiş bir sesle. Kimseden çıt çıkmıyordu ve bu sinirimi bozuyordu. 

İkisi aynı anda radyoyu açmak için hareketlendiğinde elleri birbirine dolanmıştı. Kendimi gülmemek için kasıyordum. Öyle ki yüzümün kıpkırmızı olduğuna neredeyse emindim. Leyla hızla elini çekti. Sanki bir anda elektrik çarpmış gibi bir tepki verdiğinde planlarımın tıkırında işlemesi beni mutlu etmişti.

Sanki dizi izlermiş gibi onları izlerken Murat mahçup bir şekilde gülümseyip radyoyu açmış ve dikiz aynasından kızgın gözlerini bana dikmişti. Bense omuzlarımı silkip ona gülümsedim. Çocukça davranıyordum belki ama normal olmadığımı inkar da etmiyordum zaten. Böylesine deli bir kızken beni içime döndüren kişiyi herkes biliyordu ve ben şimdi o deli kız olmak, eski benliğime kavuşmak için elimden geleni yapmaya yeminliydim. Eski ben olacaktım. Eksik ya da fazlasıyla kendimi bulacaktım. Bu her gece kendime verdiğim bir söz haline gelmişti. Kendimden çokça ödün vermiştim zamanında. Ama sondu. Hazel olmak için elimden geleni yapmaya hazırdım çünkü ben, benken güzeldim. Kendimi yeterince hırpalamış ve kırmıştım. Yaralarımı benden başkası saramazdı ve sarmayacaktı da.

Sonunda bir saate yakın yol gittikten sonra nihayet varmıştık Kozahan'a. Hafta içinde olduğumuz için hafta sonuna nazaran daha sakindi. Murat bizi girişte bırakıp arabayı park etmek için yer aramaya gitmişti. Leyla ile yan yana dururken ona baktım.
"Leyla" dedim gülümseyerek. Leyla kendi içinde savaş veriyormuş gibi yerdeki parkeleri incelerken seslenmemle birlikte ürkerek kendine gelmiş ve toparlanıp bana bakmıştı. "Efendim abla?" sakince ve gülümseyerek sordu. "Ne düşünüyorsun bakalım kara kara?" diye sordum lafı dolandırmadan. Canını sıkan bir şey var gibiydi.
"Hiç." dedi hızlıca ve telaşla. Kaşlarım çatılı bir şekilde yüzünü inceledim. Arabada, yol boyunca sessizdi ve pek keyfi yok gibiydi. Yanına yaklaştım biraz daha. Koluna dostça sardım elimi. "Ne oldu? Hadi anlat bana?" tamamen sakin olmaya çalışıyordum çünkü Leyla'nın beti benzi sorumla birlikte sapsarı olmuştu.

"Grup ödevi" dedi heyecanla atılarak. "Profesör grup ödevi vermişti o geldi aklıma birden." dedi yüzündeki telaşlı gülümseme ile birlikte. "Acaba burada bir kahve içip hemen eve dönebilir miyiz diye soracaktım ama mahvetmek istemediğim sorup sormamayı düşünüyordum abla." dedi başını sallar bir şekilde. Bana ve kendine kabul ettirmeye çalışır gibiydi.

Ne cevap vereceğimi bilmeden öylece yüzüne baktım. Murat yarın gidecekti. Ona buraları gezdirmek için söz vermiştim. Şimdi nasıl açıklayacaktım ki? Düşünürcesine etrafımı izlerken bize doğru telaşla gelen Murat'a baktım. Bugün neden ikisi böylesine şüpheli davranıyordu. Oysa sabah ikisinde de bir şey yoktu.

"Hazel?" dedi Murat nefes nefese yanıma geldiğinde. Koşmuş muydu o? Neden?

Kaşlarımın çatılmasına engel olamadan sorarcasına yüzüne baktım.

"İşim çıktı bir anda. Maalesef oturamayacağız. Sizi eve bıraksam olur mu?" ne olmuştu bir anda böyle? Önce Leyla sonra da Murat neden şüpheli davranıyordu böyle?

"Bugün izin vermiştin kendine." dedim sakin olmaya çalışarak. "Nasıl işin çıktı birden?" Murat gözlerini kaçırıp Leyla'ya baktı.

"Abla" dedi Leyla yumuşak bir tonda. "Gitsek mi çünkü dediğim gibi grup ödevim vardı onu yapmam lazım benim de?" Bir Leyla bir Murat'ta gidip gelen bakışlarım ikisi arasında mekik dokurken ikisi de gözlerimin içine bakıyordu.

"Peki." dedim "Gidelim." ikisi de rahatlamış bir şekilde bana bakarken bu işin altında başka bir şey olduğunu ama her ne ise uğraşamayacak kadar yorgun olduğumu düşünerek kabul etmiştim. Her ne ise beni üzecek bir şey olduğu belliydi. Sabahtan beri içimde dolanan o anlamsız rahatsızlığı hiç dile getirmemiştim ama şu an daha yoğun hissediyordum. Ve ben ne zaman böyle hissetsem hep canım yanıyordu.

"Arabaya gidelim hadi." dedi Murat aceleci bir şekilde önden yürürken.

Adımlamak üzere kaldırdığım ayağım duyduğum sesle birlikte tekrar aynı yere mıhlanırken zaman durdu. Arkam dönük bir şekilde olduğum yerde kalakalmıştım. Murat ve Leyla endişe ile yanıma adımladığında elimi tutan Leyla'nın ve kolumdan çekiştiren Murat'ın söylediklerini algılayamıyordum.

"Bizi bu güzel tarihi yerde ağırladığınız için teşekkür ederiz Leman Hanım." dedi içimi kavuran o ses. Yakınımdan, çok yakınımdan geliyordu. İki üç, taş çatlasa beş metre ötemdeydi, hissedebiliyordum. Kalbime ağırlık veren o sesin sahibini ardımda, sırtımdaki bıçakların ardında hissedebiliyordum.

"Hadi Hazel" dedi Murat kolumdan çekiştirmeye devam ederken "Hadi gidelim, geç kalıyorum işe."

"Evet" dedi Leyla ona destek çıkarcasına. "Arkadaşlarım ödev için benden haber bekliyor, gidelim hadi." lakin ben ikisini de duymuyordum. Duyduğum tek şey bana yakın olan varlığın konuşma ve gülüşme sesleriydi.

Mutlu gülüşmeler. Hayatı bana cehennem ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi davranan insanın mutlu gülüşmeleri kulaklarımda yankılanırken zoruma gitmişti. Çok zoruma gitmişti hatta.

O an ne yaptığımı bile bilmiyordum. Elimi ve kolumu Leyla ve Murat'tan bir hışımla çekmiş arkamı dönmüştüm.
Hata yapıyordum ama şu an için umrumda değildi. Hesap sormak istiyordum. Bağırıp çağırmak, vurmak istiyordum. İçimde öfkeden oyulmuş bir çukur vardı ve içi oluk oluk ateş kaynıyordu.

Ama yüzünü gördüm. Yüzünü gördüm ve o an planladığım ne varsa uçtu gitti hepsi. Gülüyordu. Gözleri gülüşüyle birlikte kısılmıştı. Yüzü temiz, bakışları parlaktı. Sadece yandan görüyordum yüzünü ama her hattını ezberlediğim için kolayca şekillenmişti zihnimde. Kilo almıştı benim aksime. Gülüyordu, yaşıyordu benim aksime. Gözlerim doldu. Ölen tek bendim. Bunun ağırlığı kambur olan belime bir yük daha olarak bindiğinde nefeslerim boğazıma dizilmişti sanki. Nefes alamıyordum. Boğazıma tırmanan her hıçkırık içime gömülüyordu. İçimde fırtınalar kopuyor lakin dışım lâl denizinde yüzüyordu.

Sonra bir kadın çıktı içeriden. Üzerinde pudra pembesi bol bir elbise. Sarı saçlarıyla, mavi gözleriyle tıpkı onun gibi parlak olan yüzüyle adamın yanına ilerledi. Koluna girdi. Adam, mutlulukla ona baktı. Avuçlarında küçücük kalan ellerimi kavrayan elleri kadının yüzünü okşadı. Ardından parmakları kadının hafif belli olan şiş karnına indi. Şefkatle okşadı elleri kadının karnını.

"Kendini çok zorlama Lale." dedi gülümseyip. Ben kalakaldım öyle. Bedenimde ruhumu öldüren adam başka bir bedende başka bir cana can olurken ben olduğum yerde oluk oluk kanıyor, öylece duruyordum.

"Yeter artık." dediğini duydum Murat'ın sinirle. "Gidiyoruz." elimi  kavradı sinirle. Göz yaşlarım yanaklarımı yıkarken tek bir kelime bile çıkmıyordu dudaklarımdan. Lâl olmuştum. Dilim bir pelte gibi ağzımın içinde yuvarlanıyor lakin hiçbir kelime dışarı çıkmıyordu.

Nihayet bakışları beni buldu. Anbean solan bakışları yaşlı yüzümde gidip gelirken Murat'ın beni çekiştirmesiyle önüme dönmüş ve hızlı adımlarına ayak uydurmuştum. Kendi başına yaptığım bir şey yoktu. Adeta yıkılmıştım. Koluma destek olan Lale sayesinde ayakta zorla duruyordum. Beni bıraksalar olduğum yere öylece çökerdim. Beynim işlevini kaybetmişti.

Peşimizden gelen adım sesleriyle Murat duraksadı. Onun durmasıyla ben ve bana destek olan Leyla da durmuştu ama dediğim gibi benim eylemlerim ile işleyen bir şey yoktu. Beni çekiştiriyorlardı ve ben bir tepki bile veremiyordum. Yaptığım tek şey boğazıma kadar tırmanan hıçkırıklara geri yutmaktı. Gözlerim bile etrafı görmüyordu.

Murat cebinden çıkardığı anahtarı Leyla'ya uzattı. "Hemen gidip arabaya binin." dedi sinirli bir sesle. Donuk bakışlarım parke taşlarını izlerken Leyla'nın beni tekrar çekiştirmesiyle yürümeye devam ettik.

Ardımdan gelen bağırışlar birbirine girerken ben öylece yeri izliyor, tökezleyen adımlarla yürümeye çalışıyordum. Gücüm yoktu. Hiçbir şey için gücüm yoktu.

Ardımdan sesini duyuyordum ama dönüp bakmaya gücüm yoktu. Sesler gittikçe uzaklaşırken ben de kendimden uzaklaşıyordum.

Bütün ihtimaller, bütün umutlarım halatla kendini asarken içimde bir bir, dışımda canlı bir enkaz taşıyordum.

Ben artık bitmiştim. İflah olmaz bir acı içimde yer edinirken ben artık bitmiştim.

Ben artık sevilmemelerin meşru müdafaasıydım...

Continue Reading

You'll Also Like

9M 567K 54
Gözlerinizi açtığınızda yıkılmış bir evde uyanacaksınız. Tek çıkış yolunuz yerin altı olacak. Kendinizi bulduğunuz çıkış noktası her bir yanı kameral...
16.3M 931K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...
25.8M 916K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...