Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 96.5K 59.5K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK

37K 1K 375
By siredtohopeless

Özgürlük

Doktorun kendi odama geçmemi söylemesinden sonra biraz daha Efekan'ın yanında kalıp daha sonra gitmeye karar vermiştim. Nasıl olsa Kayra ve Koray onun yanında durup onunla konuşacaklardı. Bende dinlerek daha çabuk iyileşecektim ve istediğim tek şey de tam olarak buydu. Yavaş adımlarla kapıyı açtım ve odadan çıktım. Kapıyı geri yavaşca kapattım ve odama gitmek için hareketlendiğimde Leyla'nın kulağıma ilişen sesi ile durdum.

„Ona biraz zaman vermelisin, Alihan. Bunu kendin biliyorsundur ki o seni hala çok seviyor ama yara aldı. İkiniz de oldukça yara aldınız ve bu ayrılık size iyi gelebilir."

Benim hakkımda konuşuyorlardı.

„Zamanım yok benim. Ondan ayrı kaldığım her saniye cehennem bana. Ben ona çok alıştım." dedi sakin olmayan bir tınıda. „Onu bırakamam. Yapamam bunu."

„Bi kere bencil olma ve bunu onun için yap. Biraz sensiz kalmaya ihtiyacı var. Seni affedecek bunu ikimiz de biliyoruz ama zaman ver. Sonuçta sende onu yüzde yüz affetmedin değil mi?"

İşte bu sorunun cevabını merakla bekliyordum. Acaba affetmiş miydi?

„Ne yaptığı umurumda değil tek isteğim iyi olması ve bana geri dönmesi. Şu sevgiye bak amına koyayım!" dedi sinirle. „Ben ihaneti asla affetmem ama onu o kadar seviyorum ki, bu huyumu ona zarar geldiğinde anında çöpe attım. Ve bu umurumda bile değil ben sadece onu istiyorum."

Yavaşca duvara yaslandım ve kafamı çıkararak onları izledim. Leyla Alihan'ın yanına oturmuş ona bakıyordu ama Ali'nin bakışları yerdeydi.

„Senin de canın yanıyor." dedi Leyla iyilikle. „Nasıl hissediyorsun?"

„Bana neden iyi davranıyorsun?" Leyla afalladı. „Benden nefret etmen gerekmiyor mu? Bu halde olmam sana zevk vermeli? Neden hislerimi merak ediyorsun?"

Leyla ağzını açıp kapadı ama kelimeler dökülmedi dudaklarından. Alihan'da kafasını kaldırıp ona baktı merakla.

„Sanırım bunca yıl seni suçlamamın yanlış olduğunu anladım. Bende sana bayılmıyorum ama acı çekmeni neden zevk ile izleyeyim? Ben kötü birisi değilim."

„Birinin acı çekmesini keyifle izlemek seni kötü yapmaz." dedi. „Hayattan öğrenmen gereken çok şey var."

Alt dudağını ısırdı. „Ve hayır senden nefret etmiyorum."

Ali kaşlarını kaldırdı. „Neden? Senin gözünde durdurulması gereken bir canavar değil miyim?"

Leyla buruk bir gülümseme ile baktı ona. „Hayır. Benim gözümde onun abisisin. Canavar olduğunu düşünmüyorum."

Ruhsuzca güldü. „Neden değilim? Sevdiğini benim yüzümden kaybettin, buna rağmen ben sana ruhsal açıdan çok zarar verdim. Neden canavar değilim?"

Dudaklarını yaladı ve bakışlarını havaya dikti. Bir süre sessizlik oluştu ama Leyla bunu çok geçmeden bozdu.

„Senin suçun değildi. Böyle düşünmen doğru değil." dedi.

„Neden değil? Bunu sana aniden düşündürten ne?" Zorluyordu habire.

Leyla sinirle elini yumruk haline getirip sıktı. „Sen sadece böyle düşünmeyi bırak."

„Sana bunu düşündürten ne diye sordum!" diye sesini yükseltti Alihan.

„Sana olan davranışlarım!" diye yükseldi Leyla aynı şekilde. „Sana öyle davranmam doğru değildi. Seni suçlamam hiç doğru değildi ve ben pişmanım! Senden nefret de etmiyorum!"

„Neden?" diye sordu Alihan dişlerinin arasından.

Leyla elini saçlarından geçirdi. „Çünkü eskiden sana olan sevgim tam olarak kaybolmadı!" Dudaklarını kemirdi. „Bu kadar acıyı hak etmedin! Ve ben seni hep suçladım. Kötü hissediyorum anlıyor musun? Hiçbir zaman senden nefret etmek istemedim ama beni buna sen itmiştin."

Ali şaşkındı. Bir şey demeden Leyla'nın suratına bakıyordu ve onu dinliyordu. Yutkundu ve başını eğdi.

„Duydun rahatladın mı?" diye sordu Leyla kırılgan bir ses ile.

„Aslında bakarsan her şeyi hak etmiştim." dedi ifadesizce. „Eğer uyuşturucu kullanmasaydım veya Uzay ile para kazanmak için pislikler yapmasaydım bunların hiç biri olmazdı." Güldü. „Eğer gerçekten adam gibi okuyup iyi bir işe sahip olsaydın bunların hiç biri olmazdı."

Leyla sabrı kalmamış gibi soluklandı. „Senin suçun neydi biliyor musun?" Alihan ona baktı ve cevabı duymak ister gibi gözlerini kırptı. „O adamın oğlu olmak. Ama bu bir suç bile değildi ki."

Leyla aniden hiç beklemediğim bir şey yaptı ve elini kaldırıp Alihan'ın omzuna koyup sıvazladı. Ali'de şaşkınca Leyla'nın eline ondan sonra gözlerine baktı.

„Ruhu yaşlı bir çocuktun bunların hiç biri senin suçun değildi. Bunu bu kadar geç fark ettiğim için kusura bakma."

Leyla ürkekçe elini geri çekti ve dudaklarını birbirine bastırdı. „Bakmam."

„Güzel o zaman."

„Ben çıkıyorum." dedi Alihan ve ayaklandı. Leyla kafasını kaldırıp meraklı gözlerle onu inceledi.

„Nereye gidiyorsun?"

„Sana hesap vermem gerektiğini hatırlamıyorum."

Gözlerini devirip oturduğu yerden kalktı ve karşısına dikildi. „Hesap sormuyorum sadece merak ediyorum."

Alihan bıkkınlıkla soludu. „Cinayet işlemleri ile uğraşmalıyım."

Cinayet işlemleri...

Tetikçi'den bahsediyordu.

Leyla gözlerini kırıpıştırdı ve kafasını kaldırıp burnunu havaya dikti. „Bende geleceğim."

„Ha?"

„Bende gelmek istiyorum."

Alihan kaşlarını çattı. „Ne içtin kızım? Bi yere gelmiyorsun."

„O herif benim sevdiğimin katili!" diye sesini yükseltti Leyla. Ali'nin sert bakışları ise biraz olsun yumuşamış Leyla'ya anlayış ile bakıyordu. „Ona acı çektirirken bunu izlemek istiyorum. Hatta bende ona işkence edeceğim."

„Öfkeni benden başka kimse daha iyi anlayamaz ama senin için orası güvenli değil."

Alay ile gülümsedi. „Sen benim güvenliğimi ne zaman düşünür oldun?"

„Başıma bela olmanı istemiyorum, o kadar."

„Eminim öyledir." dedi ve saçlarını arkaya attı. „Hadi bugün uzun bir gün olucak. Gidelim."

Onları daha fazla dinlememe kararı aldım ve duvarın arkasından çekilip onların tarafına doğru yavaş yavaş adımlamaya başladım. Beni ilk fark eden Leyla olmuştu ve hızlıca yanıma ışınlandı. „Manyak! İnsan yardım ister."

„Leyla, ben iyiyim. Hasta muamelesi yapma, hoşlanmıyorum." dedim bıkkın bir ifade ile. „Siz nereye?"

„Biz diye bir şey yok. Ben gidiyorum, Leyla kalıyor." dedi Alihan ve öyle bir bakış attı ki Leyla ona cevap dahi vermedi. „Sonra yine uğrarım muakkak. Sende yat dinlen çok ayakta durma, çabuk iyileş."

Hiçbir şey demedim ve yanımızdan uzaklaşmasını bekledim. Bir şey demeyeceğimi anlamış olmalı ki arkasını döndü ve merdivenlere doğru yöneldi. Yutkundum ve başımı eğdim.

Omuzumda bir el hissettim. „Üzme kendini kuzum."

„Sanki... Bir yabancıymış gibi geliyor bana. Ama o.. Biz o kadar çok şey yaşadık ki birlikte." Gülümsedim. „Kavga ettik, nefret ettik, öpüştük, birbirimize güvendik, sevdik... Bitti gibi geliyor."

„İkimiz de biliyoruz ki siz tekrardan birlikte olacaksınız. Ama bunun için zamana ihtiyacınız var. Gerçi Alihan şuan oldukça gergin bir aşamasında. Tetikçi'yi yakaladı falan ya..."

Evet bunun bilincindeydim. Belki desteğe ihtiyacı vardı öfkesini kontrol edebilmesi için ama yakaladığı adam kardeşinin katiliydi. Kim sakin olabilir veya öfkesini kontrol edebilirdi? Belki benim aşkıma ihtiyacı vardı ama şuan için ona bunu vermek için yeterli güce sahip değildim.

Leyla'nın ısrarları üzerine onunla birlikte odama ilerledim ve yatağıma yattım. Onunla sohbet etmeye devam ettik ve o beni sağolsun kendi elleri ile besliyordu. Hakkını ödeyemezdim onun asla...

• • •

Şaka gibiydi... Yaklaşık beş gün geçmiş bu pis kokulu hastaneden taburcu oluyordum.

Bu beş günün içerisinde fazla bir şey olmamıştı, bolca yattım ve sıkıldığımda Efekan'ın yanına gittim ve onunla lafladım. Bu zaman zarfında Kayra ve Koray sadece duş almak için hastaneden ayrılmışlardı. Leyla ise sürekli beni güldürmeye çalışıyor ara sıra neşe vermeyi başarıyordu. Alihan her gün bi kaç saatliğine hastaneye uğruyor benimle konuşmaya çalışıyor ve başaramayınca Efekan'ın yanına gidip Efekan'ın onunla uğraşmasına izin veriyordu.

Tetikçiye ne yapacağını kimseye anlatmıyordu Ali. Gidince de yalnız gidiyor kimseyi yanında istemiyordu. Tetikçi ne haldeydi veya neredeydi bilmiyorum ama bizim daha doğrusu Alihan'ın elindeydi ve Ali'nin onunla nasıl planları vardı hiç kestiremiyordum.

Efekan bir veya iki gün sonra taburcu olacaktı çünki aldığı yaraları çok ciddiydi.

Karnımdaki yaram bu beş gün içerisinde kapanmıştı ve ağrım sızım yoktu. Normalce hareket edebiliyor, yürüyebiliyor ve yatabiliyordum. Beş gün içerisinde doktorun söylediği her şeyi harfiyen uyguladığım için ve bol bol uyuduğum için yaramın iyileşmesi çok sürmedi.

Şuan ise odamın banyosundaydım. Kapıyı kapattım ve kilidini çevirdim. Üzerimde ki bol ve çirkin mavi hastane önlüğünü çıkardım ve kendime aynada baktım. Göz altlarım birazcık çökmüştü ve dudaklarım kuruydu. Toparlanmış olabilirdim ama yüzüm berbat görünüyordu. Gözlerim istemeye istemeye çıplak bedenime indi. Karnımda ki yara izine baktığımda alt dudağımı dişledim.

İğrenç duruyordu.

Karın deliğimin biraz aşağısında sol tarafındaydı. Neredeyse beş santimetrelik bir çizikti ve etrafı hafif mordu. Çok çirkin duruyordu ve ben bu halimi hiç sevmemiştim.

Yutkundum ve bacaklarıma doğru baktım. Kaçarken her yere takılıp düştüğüm için bacaklarımda da çizik izleri vardı. Bi bacağımı kaldırıp jakuzinin kenarına dayadım ve iç bacağımda ki kırmızımsı çiziklere baktım. Baldırımın arkasında da aynı çizikler mevcuttu.

Gözlerimin dolmaması için dudaklarımı kemirdim ve bu sefer koluma baktım. Bu yara izi büyüktü ve hafif buruşuk gibiydi. Bu izler geçecek miydi bilmiyordum ama öyle umuyordum.

Zaman kaybetmeden üzerimdeki iğrenç hastane kokusundan arınmak için uzun ve ılık bir duş aldım.

Kapının arkasında asılı duran beyaz bornozu kavradım ve kollarımı içinden geçirip üzerime giydim. Önünü sağlam ve sıkı bir şekilde bağladıktan sonra eşyalarımı giymek için banyonun kilidini çevirdim odama döndüm.

Alihan ve Koray bizi bulmadan önce benim kaldığım odada ki bavulumu almayı ihmal etmemişlerdi yani kiyafetlerim bendeydi. Bavulumu açtım ve içine koyduğum saç havlusunu saçlarıma götürdüm ve ıslaklığını alıp odamdaki aynanın karşısında taradım.

Tekrar bavuluma döndüm ve bornozumun bağcığını açacakken kapının açılması ile elimi ateşe değmiş gibi geri çektim. İçeri giren adama ifadesizce baktım ve ama kapıyı çalmadan girdiği için sinirliydim içimden içimden.

„Kapıyı çalabilirdin? Uygunsuz bir şekilde olabilirdim." dedim ve bakışlarımı tekrar bavuluma çevirdim.

Kollarını birbirine sardı ve duvara yaslandı. Beni aşağıdan yukarıya kadar süzdü ve bi gözünü kıstı. „Görmediğim bir şey değil, rahat ol. Giyinebilirsin."

Gözlerimi devirdim ve bedenimi ona çevirdim. Bi kaç metre uzağımda olsa bile kısık sesle fısıldayarak konuştum. „Dişarı çıkabilir misin?" dedim bavulumdaki tişörte uzanırken.

Duvardan çekildi ve yavaş adımlarla yanıma doğru gelmeye başladı. Bakışlarımı bavuluma çevirdim ve kokusunu duyumsamamak için elimden geleni yapmaya çalıştım. Karşıma durdu ve yüzüme baktı ama ben ona hala bakmaya cesaret edemedim. Avucumun içinde tuttuğum tişörte uzandı ve elimden aldı.

„Ben giydireceğim seni."

Başımı kaldırdım ve sertleşen bakışlarımla onu süzdüm. „Ne?"

Umursamazca omuz silkti. „Yaran acıyabilir veya zorlanabilirsin. İnat etme Liya, ben giydireceğim seni."

Ruhsuzca güldüm. „Dişarı çık, Ali. Sadece fırsat değerlendiriyorsun, beni düşündüğün falan yok."

Bunu ona bakmayarak söyledim çünki bakışlarından ve vereceği tepkiden dürüst olmak gerekirse biraz tırsmıştım. Genzimi temizledim ve hırsla elindeki tişörtü aldım.

Sıcak parmaklarını yüzümde hissettiğim an gözümü kapatıp bunun tadını çıkarmak istedim ama yapamadım. Titreyen göz bebeklerimle ona baktım. Parmaklarının sırtını yanaklarımda gezdirdi aheste bir şekilde.

„Bunun doğru olmadığını ikimiz de biliyoruz."

Yutkundum.

Parmak uçları ve boğumları çenemden boynuma doğru indiğinde sessiz kaldım. Ne onu geri ittim ne de kendimi. Sıcak parmakları tüm tenimi yakıp geçerken çekilmek mümkün değildi. Bornozumun yakasını tutup omuzumu açtı ve yakasını dirseğime kadar indirdi. Sol göğüsümün bornozun içinden çıkmaması için önünü ellerimle sıkı sıkı tuttum.

Elleri yavaşça boynuma indi ve kışkırtıcı bir şekilde gezindi. Gözlerim benden bağımsız kapanmış kafam ise arkaya doğru uzanmıştı. Bana yaklaştığını hissettim ama kıpırdamadım. İri elini omuzuma doğru indirdi ve orada durdu. Parmakları kolumun en üstünde yani  omuzumun başladığı yerde gezindi. Gözlerimi istemeye istemeye açtım ve parmaklarının okşadığı noktaya baktım.

Koluma saplanılan bıçak izini okşuyordu.

Aynı anda göz göze geldik. Ela gözlerinde şefkat ve öfke iç içeydi. Ama yumuşaktı bakışı, beni her şeyden korumak istermiş gibi. Yavaşca eğildi ve nefesi tenimi yalayıp geçti. Bedenimi heyecan ve gerginlik kapladı. Bakışlarımı kaldırdım ve boynu ile göz göze geldim. Tam o an dudakları tenimle buluştu.

Sevdiğim adam beni yaramdan öpmüştü.

Bi kere değil, iki kere değil, üç kere değil çokca öpücük kondurdu izin üstüne. Öpücükleri minik minik ve hafifti ama hissedebiliyordum.

„Ali..." dedim fısıltı ile ama o hiç oralı olmadı. Tenimi derince koklayarak geriye çekildi ve sıcak avucu yanağımı kavradı.

„Sen izin versen de, vermesen de ben senin yaralarını saracağım küçüğüm. Dokunuşlarım ve öpücüklerim ile. Seni iyileştirebilecek tek şey benim." Aynı benim gibi fısıldadı.

Gözlerimden benden bağımsız dolduğunda akıtmamak için yumruğumu sıktım.

„Çıkar bornozu. Yaralarına ilaç olmama izin ver sevgilim."

Sevgilim.

Kafamı olumsuz anlamda salladım ve yutkundum. „Hayır."

„Buna ihtiyacın var." dedi sabır ile. „Bizim birbirimize ihtiyacımız var mavi."

Bileğinden tutup yanağımda ki elini çektim elini bırakacakken o daha da sıkı tuttu. Gözlerimi kırpıştırdım ve ona baktım.

„Uzaklaştırma kendini benden!" Sesi sert çıktı ama yüksek değildi.

Burukça tebessüm ettim. „Uzaklaştıran sendin. Biz şuan yaklaşmadık birbirimize. Artık yaklaşmayacağız da, anladın mı?"

Sözümü bitirir bitirmez Ali dibime bitti. Burnumdan alıp verdiğim nefesleri titreyerek soluyordum. Sertçe yutkundum ve eminim bunu o da duydu. Alnını alnıma yasladı ve nefesi burnuma ve dudaklarıma çarpıyordu.

„Sen uzaklaştıkça ben yaklaşacağım sana. Benden kurtuluşun yok!" Güldü ruhsuzca. „Hiçbir zaman olmadığı gibi şimdi de yok."

Kafamı geriye çekmek istedim ama güçlü elleri buna izin vermedi. „Çekil lütfen."

Alihan sinirle dişlerini sıktı ve benden uzaklaştı. Solukları sertti ve yumrukları sıkıydı.

O an fark etti ki bornozun açılmış yakalarından bacağımda da yara izleri vardı. İçten içten ofladım ve burnumu çektim. Alihan yavaşca yere doğru eğildi ayaklarının üzerine durarak. Elini bacağıma doğru uzattı ve baldırımımdan başlayıp bileğime kadar eliyle gezindi.

Dokunuşları ile titriyor ve oldukça geriliyordum. Kuruyan boğazımı temizleyerek bakışlarımı aşağı indirdim ve ona baktım. Bacağımı alıp dışa doğru çevirdi azcık ve iç bacağımda ki yaralara baktı. Allahtan bornozumun yakası kadınlığımı kapatıyordu.

Ali burnunu iç bacağıma sürttüğünde sertçe yutkundum. Ağzımdan nefes almaya başladım çünkü burnumdan almak yetmedi. Yatağın kenarına tutundum düşmemek için.

Sıcak dudaklarını iç bacağıma bastırdığı an dudaklarımdan zapt edemediğim güçlü bir nefes verdim. Ali dizimden başlayıp iç bacağıma öpücükler kondurdu. Yukarıya çıktı ve bacaklarımın başladığı yere dudaklarını bastırdı. Kafası kadınlığıma dokunuyordu ve bu beni fazlası ile tedirgin yapıyor ve heyecanlandırıyordu.

Utanç hissi yoktu içimde. Sevdiğim adamdan utanmıyordum. Utanmam için de bir sebep göremiyordum.

Beklemediğim anda elini bornozumun bağcığına uzatıp bir çekişte çözdü. Bornozumun yakaları gevşedi ve çıplak bedenimi sevdiğim adama sergiledi. Yutkundum ve titreyen elimle yatağın kenarını sıkı sıkıya tuttum.

Alihan özel bölgelerime bakmadı. Ve bunun için büyük çaba sarf ettiği gözlerinden ve sıktığı dişlerinden belliydi. Parmak uçlarını karnıma doğru uzattı ve işaret parmağı ile karın deliğime dokundu. Sonra yarama baktı. Parmaklarının sırtı ile canımı yakmak istemiyor gibi yavaş dokundu ve okşadı yarayı. Öne eğilip yaramın etrafına ve üzerine onlarca öpücük bıraktı.

Bu his çok güzeldi. Yaralarımı öpüyor olması...

Burnunu tenime sürterek tekrar aşağı indi ve iç bacaklarıma öpücükler kondurdu. Tenimi kokladı ve kokuyu derin derin içine çekti. Kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı. Elimi onun karnımın üzerinde olduğu eline götürdüm ve kavradım.

„Tamam artık bırak ne olursun. Birisi girecek yanlış anlaşılacak..." dedim saf bir panik ile.

Dediğime bir şey demeden dudaklarını kadınlığıma sürterek ayağa kalktı. Sürttüğü an gözlerim benden bağımsız kapanmış başımı arkaya atmıştım. Elini boynuma koydu ve eğilip çene çizgime güçlü bir öpücük kondurdu.

„Beni sensiz bırakamazsın. Kendini de bensiz bırakamazsın." Nefesi boynuma çarpıyordu ve bu neden ile tedirginleşiyordum.

„İstediğin oldu. Yaralarımı gördün, şimdi çık lütfen." Ellerinden kurtuldum ve ona arkamı döndüm. Sıcak dudakları iç bacağımda ve kolumda iz bırakmıştı adeta.

„Evimize gel." Sesi çok yakından gelmişti. Direkt arkama durmuş kulağıma doğru fısıldamıştı.

Sağ gözümden sıcak bir yaş düştü. „Hayır. Kendi evime döneceğim."

„Bu yaptığın sadece ikimize de eziyet çektirmek! En zor zamanında bana ihtiyacın var Liya, beni başından def etmeye değil!" Kızgındı.

„Verdiğim karar kesin! Evime döneceğim, bunu anla."

Bavulumdan mavi iç çamaşırlarımı seçtim onu umursamadan ve arkamı döndüm. Bornoz hala üzerimde olduğu için ne kalçalarımı ne de sırtımı görüyordu. İç çamaşırımı bacaklarımdan geçirdim ve kasıklarıma kadar çektim.

Kapının kapanma sesi ilişti kulağıma. Odadan ayrılmıştı. Ağzımdan benden bağımsız bir hıçkırık kaçtı, elimle ağzımı örttüm.

Ağlamak yok, Liya. Yok...

Sütyenimin askılarını kollarımdan geçirdim ve kopçasını taktım. Üzerime siyah kapüşonlu ve altıma aynı renkte tayt giydim. Yatağın ucunda duran beyaz spor ayakkablarımı ayaklarıma geçirdiğimde derin nefes aldım. Odayı toparladım ve kapıya doğru adımlayıp odadan çıktım.

Son kez Efekan'ın yanına uğrayıp ona sarıldım ve yarın mutlaka uğrayacağımı belirtmiştim. Alihan'da odadaydı ve Efekan'la üstü örtük konuşuyordu. Onun ısrarları üzerine beni evime götürmesine izin verdim. Kayra'dan, Koray'dan vedalaştım ve günlerce bana bakan arkadaşıma döndüm. Minnet ile gülümsedim ve kollarımı ona doğru uzatıp boynuna sardım. Onu sıkı sıkı sardım.

„Can arkadaşım... Her şey için o kadar teşekkür ederim ki. İyi ki varsın, hakkını ödeyemem."

Aynı samimiyet ile bana sarıldı ve uzun süre sarıldıktan sonra çekilip yanağına güçlü bir öpücük kondurdum.

„Akşam konuşalım tamam mı?" dedim ellerini tutarak. „Tamam." diye yanıtladığında geriye doğru adımlayarak ellerini bırakmış oldum. Alihan ile birlikte çıkışa doğru adımlarken ikimizin de ağzını bıçak açmıyordu. Bavulu koltuğun arkasına bıraktım ve öne geçip oturdum. Kemerimi kavrayıp taktım ve başımı arkaya yasladım.

Akıp giden yolu izledim dakikalarca. Kafamı koltuğun baş kısmına dayamış, kollarımı birbirine kenetlemiş sessizce yolu izliyordum.

Kafam düşüncelerle dopdoluydu.

Yanı başımda ki adama her ne kadar kırgın olsam bile tüm içtenliğimle ona sarılmak, kokusunu içime çekmek istiyordum.

Yaşadıklarımız buna izin vermiyordu.

Ben ona ihanet ettim ve bu yüzden çok pişman oldum. Elbette kızdığı için şaşırmadım buna hakkı vardı ve ben bunu hak etmiştim. Ama bana inanmadı ve ona olan hislerimi bir oyun olarak görmüştü. Aşkımı umursamadı, güvenmedi, inanmadı... O geçmişte bana kötülükler yaptı ve onu affettim ama o bana bunları yapmamış olsaydı ben zaten asla ona ihanet etmezdim ki?

Bu yüzden ona çok kızgındım.

Aşkımı ve pişmanlığımı zerre umursamadan günlerce ne eve gelip gitti ne de beni birazcık olsa anlamaya çalıştı. Ruhen canımı çok yakmıştı ve bu yetmemiş gibi evden kovmuştu.

Bunları göz ardı edemezdim işte. Edemezdim...

Arabanın durması ile başımı eğdim ve yutkundum. Ayrılacaktık şimdi biz... İlişkimiz -daha doğrusu hiç olmayan ilişkimiz- bitmişti zaten. Şimdi sadece bedenen birbirimizden ayrılacaktık ve ben her şeye rağmen bunu istemiyordum.

„İşte geldik..." dedi yavaşca. Kafamı yavaşca olumlu şekilde salladım ve kemerimi çözdüm. Korka korka gözlerimi ona diktim. Yan profiline baktım.

„Teşekkür ederim."

Dudağının kenarını ağzının içine almış emiyordu. „Ne için?"

„Bunca ay içinde bana her şeye rağmen güzel bir şey kattığın için. Nefret ettiğim adamdan, sevdiğim adama dönüştüğün için. Beni sevdiğin için..."

Gözlerini kırpıştırdı ve kafasını bana çevirdi. Gözleri gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokuyordu.

„Böyle düşündüğüne sevindim." dedi sesli bir nefes verirken.

İkimiz de sustuk ama bu sessizlik uzun sürmedi.

„Biliyorum ben hiçbir zaman iyi bir adam olmadım." dedi. Sesi sanki bir şey anlatmaya başlarken ki gibiydi. „Ama inan seni esir aldıktan bi kaç gün sonra sana bile istiye zarar vermedim. Öfkem beni kontrol ediyordu. Benim hayatım ikiye ayrılıyor, Liya." Gülümsedi. „Senden önce ve senden sonra." Alt dudağını emdi. „Belki iyi bir adam olmadım ama sence sana karşı çok kötü bir adam mı oldum? Olduysam söyle senin için değişmek için elimden gelenin fazlasını yapacağım."

Bana kötülükler yaptı evet ama çok kötü birisi değildi. Pişman oldu ve hatasını telafi etmek için benim güvenimi kazanmaya çalıştı. Kötü olsa pişman olur muydu? Olmazdı.

„Değilsin. Ama bana güvenmeyi öğrenmelisin." dedim.

„Güvenmek?" diye sordu ve sahte bi şekilde gülümsedi. „Güven diye bir kelime yok. Ne kadar güvenirsen güven bu hayatta herkes seni arkandan vurur." Bana döndü ve gözlerime baktı derin derin. „En sevdiğin bile..."

Onun güven sorunları olduğunu biliyordum. Buna rağmen bana güvenmiş bende güvenini kırmıştım. Onu anlıyordum aslında...

„Üzgünüm." dedim sadece.

„Üzülme." dedi.

Bi yanım delicesine koşup gitmek istiyorken diğer yanım ondan gitmek istemiyordu. Hiç istemiyordu. Sanki gidersem bidaha asla mutlu olamayacağım gibiydi. Gitmesem de daha fazla yara alacağım gibiydi.

Ne yapmalıydım?

„Ben..." dedim ve yutkundum. „Gitsem... yani eve girsem iyi olucak."

Alt dudağını ağzına aldı ve dişleri ile ezdi. Bunu sinirlenince yapardı ama gözlerinde sinir değil saf bir acı vardı. Beni bırakmak istemiyordu.

Keşke kaçırılmamdan önce de isteseydi.

Koltuğun üzerinde olan elime dokundu sıcak eli. Elimi sardı. Kafamı kaldırıp elalarına baktım.

„Gitme." Kafasını olumsuz anlamda salladı. „Bize bir şans daha ver."

„O kadar verdim ki artık şans kalmadı. Bu ikimiz için de daha iyi belki de."

Dirseğini arabanın camına vurdu öfke ile. „Ne iyisi lan? Benim sensiz geçen her saniyem cehennem! Senin için bu kadar kolay mı benden uzaklaşmak?"

Elimi elinden çektim. „Bunu o gece de söyleseydin şimdi bu konumda olmazdık, Alihan."

„Her şey benim suçum yani?" Elini alnına yasladı ve siniri bozulmuş gibi güldü. „Ben değil sen bana ihanet ettin! Suç benim öyle mi?"

„Sen suçlusun demedim!" diye hiddetlendim. „Seninle insan gibi konuşulmuyor."

Kapıyı açmak için hareketlendiğimde iri eli bileğimi sardı ve beni sertçe kendisine çekti. Burnum burnuna çarptı ve gözlerim korku ile irileşti. Dudaklarımızın arasında bir nefes kadar mesafe vardı.

„Öp beni." Ekledi. „Son kez..."

Son muydu cidden?

Elimi bileğinden kurtardım ve cesaretimin yettiği kadar yanağına uzandım ve uzun bir öpücük kondurdum. Dolan gözlerimi kırpıştırdım ve aleacele arabadan çıktım. Son kez bana umutla seslendiğini duydum ve aldırmadım. Arkadan bavulumu da alıp apartmana girdim.

Hırslı bir şekilde merdivenlerden çıktım ve dairemin kapısını bulup cebime koyduğum anahtarımı çıkardım ve kapıyı açtım. Sertçe kapattıktan sonra bavulumu da kenara attım ve derince nefes aldım.

Belki hayatım asıl şimdi başlıyordu. Belki benim de hayatım artık ikiye ayrılacaktı.

Alihan'dan önce ve Alihan'dan sonra...




• Bölüm sonu •

Continue Reading

You'll Also Like

348K 13.7K 68
(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslı...
7.7K 199 13
Kıvılcım Ve Ömer baharlarını yaşarken bir gecede hayatları sonbahara döner ve hiç bidaha güneşi görmemek üzere kapanır defterleri.ömerin hayatı değiş...
13.7K 1K 18
Her Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanl...
54.7K 6.6K 12
🏀 Sayın sen, ben Deva. Deva Çetinceviz. Adımdan da anlayacağın üzere ben kolay lokma biri değilim. Evet, babam beni erkek gibi büyüttü ama öyle olma...