Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 97.2K 59.7K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

31. Bölüm : DELİK

37.4K 1K 582
By siredtohopeless

Delik

Geçmişindeki acı tozcukların tekrar yüzüne vurması ile birlikte kalbine büyük darbe yiyen Alihan kaçıncı viski şişesini bitirdiğini dahi bilmiyordu. Bu hayatta bir çok kişi tarafından ihanete uğramıştı ve Liya tarafından uğrayacağı aklına gelecek son bişey bile değildi. Acı içerisindeydi ama bunu içinde yaşıyordu. Dopdoluydu ve habire herşeyi içine atıyordu.

Mekanın yüksek ses müziği kulağına boğuk bi şekilde ilişiyordu. Üst kattaki bürosunun koltuğuna yayvanca uzanmıştı ve boş boş tavanı izliyordu. Yerde dört tane Jack Daniels duruyordu. İçmekten ve uykusuzluktan gözlerinin akı kırmızı olmuştu.

Altı gün.

Altı gün küçüğünün kokusunu duyumsamamıştı. Altı gün sesini duymamıştı. Altı gün onu hissetmemişti. Altı gün onu görmemişti.

Altı gün.

Bu altı günde yaptığı şey içip içip sızmaktı. Yaşam neydi unutmuştu. Odasına gelip gidenler vardı ama Alihan onları derhal yine kovuyordu.

Görmek istediği tek kişi vardı ama onu gördüğü an yine yaptığı ihanet bir tokat gibi vuracaktı yüzüne.

Görmek istemiyordu.

Ama görmek istiyordu.

Odasının kapısı bişey denilmeden açıldığında sert bir ifade ile kafasını sağa eğip kimin geldiğine baktığında tadı tuzu iyicene kaçmıştı. Ne işi vardı burada allah aşkına?

Kısacık mini elbisesi ve göğüs dekoltesi ile cilveli bakışlarla Alihan'a bakıyordu. Ali göz devirip bakışlarını tekrar tavana dikti. "Beni katil etmeye meraklısınız..."

"En son hatırladığıma göre bir seri katildin?" diye mırıldandı Kübra ve güldü.

"Hatırlattığın iyi oldu." dedi Alihan soluyarak. "On bir gün boyunca birisini öldürmedim." Tehlikeli bakışları Kübra'yı buldu. "Neyse ki kurbanım ayağıma gelmiş planlamak gibi bir sıkıntım kalmadı."

Rahat bir şekilde Ali'nin karşısındaki tekli koltuğa yayıldı. "Beni öldüreceğine kafana sıkmayı tercih edersin."

"Seni bu kadar emin yapan şey ne merak ediyorum..."

"Beni öldürürsen en başarılı seks arkadaşını kaybedersin." Kübra küstahça güldü. "Bunu göze almazsın."

Alihan keyifsizce güldü. "Kötü haberim var... O zaten öldü."

"Aa!" diye cırladı. "Liya ile oldunuz mu?"

"Kübra." diye mırıldandı Ali dişlerinin arasından. "Onun adını bidaha ağzına alacak olursan seni gerçekten öldürürüm."

Kübra boğazını temizledi. "Aliciğim, sen kadınları öldürür müydün?"

"Seri katil hayatımda yirmi dört kadın öldürdüm. Hepsi kendi çocuğunun katiliydi." dedi rahatça. "Cinsiyetçi olmaya gerek yok. Ha kadın ha erkek? Benim gözümde gebermeyi hak ediyorsa geberir."

"Öldürdüğün kişi sayısını aklına mı kazıyorsun?"

Sıkıntı ile iç çekti Alihan. "Belirli bi yerden saymayı bıraktım."

Kübra dudaklarını yaladı. "Kötü biri olduğunu düşünüyorsun."

"Hayır." dedi. "Aksine sadece kanatları kırık kara bi meleğim. Adalet istiyorum ama pislikleri öldürdükçe çoğalıyorlar. Adalet asla olmayacak. İyiler ölürken kötüler hep yaşayacak..."

Yaşayabilmek için kötü olmayı seçmişti Alihan Karalı ama asla kötü birisi olmamıştı.

"Liya bu halini kabullenmiş."

Ali aniden yattığı yerden doğruldu ve öldüren gözlerle Kübra'ya baktı. "Liya'nın adını o kirli ağzına almayacaksın!"

Kübra sırıttı. "Benim kirli ağzım senin-"

Devam konuşamadı çünkü kafasında soğuk bir metal hissetti. Alihan tam önüne dikilmiş başına silahını yaslamıştı. Kübra şaşkınlıkla bi ona üstten bakan Ali'ye bide elindeki silaha bakıyordu. "Sen-"

"Bana bak." diye fısıldadı dişlerinin arasından. Elini kaldırıp Kübra'nın boğazına doladı ama sıkmadı. Canını hiç bi şekilde yakmadı. "Şansını zorlama. Ha zorlarsan yeminim olsun gözümü kırpmadan seni gebertirim. Bu aralar her an cinayet işlemeye müsaitim ve sen beni seni seçmem için zorluyorsun!"

"İyi değilsin." dedi Kübra ve zorlukla yutkundu. "Bana zarar vermek istemiyorsun yapma."

Ali Kübra'nın kafasını ittirerek saldı onu ve silahı sertçe masanın üzerine bıraktı. Ellerini saçlarına daldırdı ve tekrar koltuğa ilerledi. Eski pozisyonunu aldığında ellerini yüzüne koydu. Kübra bişey demeyip odadan çıktı.

Uyku uyumaya çalışan genç adamın zihni karmakarışıktı. Uyumaya çalışıyordu ama uyuyamıyordu çünkü beş sene önceki acı dolu sözler beyninde bilmem kaçıncı defa yankı yapıyordu.

„Abim bir yalancı. Ve bir katil. Manipüle eder. İhanet eder. Ve bunlar ne için mi? Para ve keyif."

„Sen benim abim değilsin. Bu tanıdığım abim değil. Ve bu günden sonra da asla olmayacak. Canavarsın."

„Senin de ondan farkın yokmuş abi. Babamızdan bir farkın yok."

„İkiniz de aynısınız! Kötüsünüz lan! İkisi de katil, ikisi de mafya. Söylesene kaç masum insanın canına kıydın lan?"

„Geçir lan bitane suratıma saçmalıyorsam! Yeter ki bana hala eski abim olduğunu söyle. Yeter ki bana kötü olmadığını söyle."

„Babam ve abim... Her ikisi de kötü, her ikisi de canavar. Bende onların parmağında oynattığı bir kuklayım. Ne kadar da trajik, öyle değil mi?"

Gözlerini sıkıca yumdu ve art arda yutkundu. Kardeşinin bu sözleri birbirine karışmıştı hepsini birden duyuyordu. Bu sözlerin ağırlığını hala taşıyordu içinde. Beş sene geçip gitmişti ama her gün daha çok özlemişti kardeşini.

„Tüm dünya bile sana karşı olsa ben hep senin arkanda duracağım abi. Herkes sana arkanı dönse bile ben asla dönmeyeceğim. Çünkü gör bak bizim birbirimizden başka kimsemiz kalmadı."

Olmamıştı. Emre ne olursa olsun abisinin arkasında durmamıştı. Abisine öyle kırıcı sözler söylemişti ki Ali o sözleri düşündükçe bile çığlık atma isteği ile dolup taşıyordu.

Kardeşinin kanlar ve gözyaşı içinde kucağında ölüşünü hatırladığında gözlerinin yanmasını hissettiği için avuçlarını gözlerine bastırdı. Beş senedir ağlamamıştı Alihan. Bir yemini vardı ve o yemini çok iyi tutuyordu.

Hiddetle ayağa kalktı ve kardeşinden ona kalan tüm iyi, tüm kötü, tüm acı veren sahnelerin acısını çıkartmak istercesine yerde duran viski şişelerini sertçe duvara fırlattı.

Liya'nın ihanetiyle birlikte daha çok delirirken birisini öldürmek zorunda olduğunu anladı.

Canı yanıyordu. Öfkesini ancak kötüleri öldürerek kusabilirdi.

Bir sandalye çekip oturma yerini kendine çekerek iki bacağını da ayırarak sandalyeye oturdu ve kollarını başlığına dayadı. Karşısında duran yaralı adama bakarken yüzünde bir sırıtış olmuştu. "Bence çok tatlı oldun."

"Babam beni öldürmek istiyor." diye mırıldandı Uzay nefes nefese. "Ama sen beni ondan koruyacaksın. Kıyamam, ne kadar romantik..."

"Koruyacağım evet inan bana 'Keşke beni babam öldürseydi' diye ağlayacaksın çünkü sana öyle acı veren bir ölüm planladım ki..."

Uzay alayla gülümsedi. "Spoiler ver hele."

"Tadı kaçmasın." dedi Ali. Uzay gözlerindeki acıyı sezdiğinde kaşlarını çattı. "Seni kim üzdü Karalı? Yıkılmaz halinden eser kalmamış."

"Haddin olmadığı yerlere bidaha gir, bakalım daha gelecek beş dakika sonra nefes alıyor musun?"

"Anladım." diye mırıldandı sırıtarak. "İhanet. Liya'nın iha- Ahh!"

Eline giren keskin acıyla bağırırken sesi kocaman depoda büyük yankı yaptı. Alihan Liya'nın ismini o herifin ağzından duyduğu an ayaklanmış ve cebindeki çakıyı Uzay'ın eline saplamıştı.

Hiç acımayarak eline sapladığı bıçağı çevirince elini iyice yardı Uzay'ın. Eli yarılan Uzay ise acılar içinde feryat etmekten başka bişey yapmıyordu.

"Bu daha fragman, Uzay." diye fısıldadı Alihan hastalıklı bir tavırla. "Seni öldüreceğim gün bi an önce Allahın cehennemine gitmek için dua edeceksin."

"Babamın elinden ölmektense senin elinden ölmeyi tercih ederim!"

Ali sırıttı. "Yaa, seni yerim!" diye konuştu cilveli bir sesle. Uzay bir şey demeyerek yutkunduğunda Alihan gülerek elindeki çakıyı çıkardı. Uzay'ın elinden kanlar fışkırıyordu.

"Abi, adamı getirdik."

Ali elindeki kanlı çakıyı pantolonunun cebine atarken arkasını döndü ve Yasin diye adamının avını getirdiğini gördü. Otuz beşli yaşlarında duran orta boylu adamı ensesinden tutmuş buraya doğru sürüklüyordu. Alihan elini kaldırıp durması için işaret verdiğinde Yasin adamla birlikte durdu.

"Sonunda be." diye mırıldandı Uzay'a bakarak. "On bir gün boyunca cinayet işlemedim! Büyük rekor. Yeni kurbanımla tanış lütfen. Adı Tarık Bilgin. Suçu ne mi? Hemen anlatayım."

Ali yavaşça Tarık'ın yanına yürüdü ve korkan halini gördüğünde sırıttı.

"Tarık Bilgin kendi karısını metresi ile birlikte olabilmek için öldürdü. Karısı hamileydi ve Tarıkcığımız bile bile onu karnından bıçaklayarak öldürmüş. Yetmiyormuş gibi Tarıkcığımız mafyacılık yapıyor. Organ mafyacılığı!"

Tarık korku ile tir tir titrerken Alihan ona baktı ve başını salladı. "Valla Tarıkcığım günahlarını saysam utanırlar senden. Bu yüzden seni öldürmeliyim."

"S-Sana mı düştü ölümüme karar vermek? Sen kimsin?" diye sordu kısıkça.

"Ben allahın sağ koluyum." dedi Ali alayla ama sonradan çarpılmak istemediği için tövbeler etti. "Tövbe estağfrullah ya! Ben sadece adalet arayan tatlı bir adamım. Çünkü seni öldürmekle seni cennete gönderiyorum yani sana iyilik yapıyorum." Omzuna vurdu. "Bence bana teşekkür etmelisin!"

Uzay arkadan seslendi. "Yalan söylüyor! Seni cehenneme gönderecek de haberin yok be Tarak!"

"Sen bakma ona onu cennete göndermediğim için küstü bana." dedi Alihan sahte bir ciddiyetle. Sonra cebindeki çakıyı çıkarıp Tarık'ın gözüne iyice soktu. "Seni cennete göndereceğim. Sadece biraz çakı ve öfke gerekiyor."

Hiç beklemeden çakıyı Tarık'ın karnına sapladığında Tarık acıyla bağırdı. Uzay bunu izlerken sırıtmıştı. Ali ise Tarık'ın kulağına "Şşşt." diye fısıldıyordu.

"Geçti, geçti." diye mırıldandı ağlayan bir çocuğu teselli etmek istercesine. Bile bile bıçağı karnının boşluğuna saplamıştı çünkü onu hemen öldürmek istemiyordu. Önce acı çektiğini zevkle izlemek istiyordu. Omzuna sertçe vurarak yere serdi Tarık'ı ve bıçağı yarasından çekmedi.

Yere eğilip sanki mümkünmüş gibi bıçağı yarasına daha çok bastırdığında Tarık'ın gözyaşları süzüldü. "Pişmanım!"

"Nedense bunu hep diyolar." dedi Ali düşünceli bi şekilde. "Neden ölmek üzereyken pişman oluyorsunuz anlamıyorum." Daha da çok bastırdı bıçağı kanayan yarasına. "Anlatsana biraz?"

Adam sustuğunda Alihan bıçağı yarasından acımasızca çıkardığında beklemeden karnının ortasına bıçağı sapladı. Adam şok ve acı içerisinde inlerken gözleri yavaş yavaş arkaya kaymaya başlamıştı. Yarasından bıçağı birden çıkardığı için kan epey Ali'nin üzerine sıçramıştı. Daha fazla bu herifin nefes almasına gönlü izin vermedi.

Ellerindeki kan damarlarına akarken derin bir nefes aldı. Kötülerin kanı ile beslenen acımasız bir katildi Alihan. Ve kanın damarlarına akışı onu günden güne daha çok çekiyordu bu pisliğe...

———

Onsuzluk. Onsuzluğun ne kadar acı olduğunu hissediyordum tüm iliklerime kadar. Onsuzluk işlemişti tüm benliğime. Benliğim acı içerisindeydi. Her yerden acıyordum ama bu bişeyi geri getirmiyordu. Onsuzdum.

O yoktu.

Tam olarak altı gün geçmişti. Altı koskoca gün... Bu altı gün içerisinde iki kere Alihan'ın eve geldiğini duymuştum ama geldiyse de sadece duş almak için gelmişti.. Odamdan çıkmıyordum. Çıkmak istemiyordum.

Beni kovduğu günün ardından yatağıma girmiş onunla yaşadığımız her an gelmişti gözlerimin önüne ve ben neredeyse tüm gece uyumamıştım.

Yatağımdan kalkıp ölü adımlar ile odamdan çıktım ve banyoya ilerledim. Altı gündür yatağımdan çıkmıyordum ve resmen kokmuştum. Kısa bir duşa girdim ve çıktıktan sonra üzerime bir havlu aldım ve bedenime sardım. Saçlarımın ıslaklığını da bir havlu ile aldım ve dişlerimi fırçaladım.

Yüzüm... Yüzüm bembeyaz, gözlerim kıpkızarık ve gözlerimin altı mordu. Resmen bir cesete benziyordum. İğrenç gözüküyordum. Banyodan çıkıp odama gitmeye yeltenecektim ki kapının açılması sesi geldi. Merdivenin başından ona baktım.

Üstünde kan lekeleri vardı. Birisini mi öldürmüştü?

Benden aşağı kalır bir yanı yoktu. Geceleri o da uyumamıştı belli ki ve saçları darmadağındı.

„Hala mı gitmedin?" diye sordu yorgun bi ses ile.

Gururuma yediremiyordum dediklerini daha fazla. Beni istemiyordu. Beni kovuyordu. Kalamazdım artık...

„Gidiyordum. Tam şimdi." dedim.

İrkildi. Gözleri ile beni aşağıdan yukarıdan süzdü. Karşısında sadece havlu ile duruyordum ama umrumda bile değildi.

Hızlı adımlar ile merdivenleri çıktım ve odama girdim. Kapıyı kapatmak için yeltendiğimde güçlü eli tuttu ve ben izin vermeden içeri girdi.

Ona kızgındım.

„Çık dişarı, Ali." dedim halsizce ve arkamı döndüm. „Soyunacağım. Çık."

„Soyun o zaman." dedi ve duvara yaslandı. „Çıkmıyorum."

Sinirle ona döndüm. „Ne istiyorsun?" İrileştirdğim gözlerimi kırpıştırarak ondan çektim. „Gidiyorum işte istediğinde buydu-"

„Senin istediğindi!" dedi gürleyerek. „Sen bunun için bana ihanet ettin lan! Gitmek senin isteğindi!"

Sinirlerime hakim olmaya çalıştım. Nemli saçlarımı önümden tutarak tutamlarını avucumda birleştirdim ve arkaya doğru attım. Ona tekrar sırtımı döndüm ve yumruğumu sıktım. Havlunun göğüsümde olan döngüsünü parmaklarım ile açtım ve havlunun bedenimden kaymasına izin verdim.

Havlu yeri bulduğunda ne onun düşüncelerini ne de surat ifadesini merak ettim. Dolabımı açtım ve iç çamaşırlarımı seçtim. İç çamaşırımı bacaklarımdan geçirdim ve kalçamdan da geçirip lastiğini kasıklarıma kadar çektim. Sütyenimi de alıp göğüslerime tuttum ve askılarını kollarımdan geçirdim.

Beni izlediğini biliyordum. Derin bir nefes alıp ona baktım. „Ne bakıyorsun öyle?"

„Blöf yapıyorsun. Gitmeyeceğini ikimiz de çok iyi biliyoruz."

Altıma siyah tayt ve kalçalarıma kadar uzanan uzun krem rengi bir tişört giymiştim.

Bu dediğine alayla güldüm. Sinirle dolabın en altından bavulumu kaptım ve önüme koydum. „Blöf ha?"

Dolapta ki tüm kiyafetlerimi teker teker askılarından çıkardım ve sinir ile bavula fırlattım. O bana hem sinirli hem de şaşkın bir ifade ile bakıyordu. Ama bana engel olmuyordu.

„Gitmeyeceksin. Şov yapıyorsun bana burada."

"Ya sen cidden gerizekalısın! Seri katillik alzheimer yapmış seni. Bende seni zeki adam sanırdım. İşte bende aptallık!"

"Liya!" Tınısı uyarıyordu beni.

Gerekli tüm kiyafetlerimi bavuluma koyduktan sonra fermuarını kapattım ve arkamı dönmek isterken tam arkamda durduğunu gördüm. Göğüsüne çarptım ve sinirle ona baktım. „Çekil!" dedim dişlerimin arasından.

„Nereye gideceksin?"

„Sanane!" diye bağırdım. Onu ittim ama yerinden kıpırdamadı. Dişlerini sıkıyordu ve de yumruğunu sıktığını hissettim.

„Bitiriyorsun yani?" dedi.

Ruhsuz bir şekilde gülmeye başladım. „Biz ikimiz hiç bi zaman olmadık ki. Sen istedin ben yanında durdum bir köle gibi! Ama artık öyle bir dünya yok, Alihan Karalı." Ona bi adım daha yaklaştım ve burnumun burnuna değmesine sebep oldum. „Bizi başlamadan sen bitirdin."

Yutkundu ve çenesi seğirdi sinirden. Arkamı dönmek isteyince sertçe bileğimden tutup tekrar beni kendisine çekti. Bedenim bedenine çarptı. „Ben bitirdim ha?" Sakinliği fırtına öncesi sessizlikti.

„Sen bitirdin." dedim nefretle. "Ben asla suçsuzum demedim! Ben suçluyum ama en az sende benim kadar suçlusun ama bunu kendine yediremeyecek kadar korkaksın!"

Kollarımı sıkıca tuttu ve beni arkamda ki dolaba yasladı. Hiç kibar davranmadı ve bu yüzden çarparken sırtım acımıştı. İnlemek istedim ama yapmadım.

„Sana kardeşinin katili ile ben ihanet etmiştim zaten!" diye bağırdı ve bağırırken kısa tırnaklarını tenime sapladı. Acısı ile dişlerimi sıktım ve kolumu çekmeye çalıştım.

Beni asla affetmeyecekti işte... Çabalamaktan sıkılmıştım!

Kolumu sıktığını anlamış olacak ki tutuşunu gevşetti ama sinirli yüz ifadesi hala yerli yerinde duruyordu.

Kollarından kurtulmaya çabaladım ve başardım. Başardığımda sol elimi öyle büyük bir öfke ile yanağına indirdim ki kafası şiddetle savruldu.

İrkildi. Şaşkınlık içinde kalmış çehresinde ki gözleri ki boş ifadesini koruyordu. Kafasını bana çevirmiyordu.

„Artık..." diye konuştum dolu dolu gözlerle. Sesim kırılgandı fakat ben... Ben güçlüydüm. „Neye inanmak istiyorsan inan umurumda bile değilsin!" dedim öfke ile.

Çene kemiklerini sıktı ama yüzünü hala bana dönmedi.

„O kadar yoruldum ki kendimi sana ifade etmeye çalışmaktan..." dedim ve burnumu çektim. Acımasızca şu sözleri sarf ettim;
„Sana ihanet ettiğim için değil, Tetikçi gibi bir şerefsizden yardım istediğim için kendimden utanıyorum!"

Çatık kaşları düz bir çizgi aldı ve yüzünü bana çevirdi. Oldukça afallamıştı ve gördüğüm kadarı ile yumruğunu sımsıkı sıkıyordu.

„Artık böyle düşünüyorum. Ne halt yiyorsan ye ama bana artık bulaşma, Alihan." Nefret ile sarf ediyordum bu cümleleri ama ondan biraz bile nefret etmiyordum. „Bana inanmadın. Bana inanmayan ve beni istemeyen bir adamın yanında kalmaya devam edecek kadar gurursuz bir kadın değilim. Aksine..." dedim ve burunlarımız birbirine değecek kadar yakınlaştım ona.

„Ben güçlü ve dik başlı bir kadınım."

Gözlerini kırpıştırdı ve yutkundu. Gözleri çok kısa bi an dudaklarıma kaydı ama bu çok sürmedi. Anında gözlerime kilitlendi tekrar ve derin bir nefes aldı.

„Madem bana ihanet ettiğin için üzgün değilsin o zaman seni burada tutan bir şey de yok, güçlü kadın."

Bana engel olur sandım ama tam tersi... Kovmuştu beni...

Elimi kaldırıp tekrar ona vurmak isteyince bileğimden sıkıca kavradı ve beni iyice kendisine yasladı. Dudaklarım kısa bir an dudaklarına sürttü ama bu çok kısa sürdü. Aynı anda birbirimizin gözlerine baktık ve yutkunduk.

„Seninle hikayemiz buraya kadarmış,
Alihan Karalı." dedim ve onu geriye iterek çekildim. „Artık sen ve ben, biz yokuz!" Kısa bir an durdum ve acı ile gülmeye başladım.

„Gerçi biz hiç olmadık ki bitelim..." dedim ve alt dudağımı ağzımı alıp emmeye başladım. Dolan gözlerimi yutkunarak ve kırpıştırarak gidermeye çalıştım.

O da acı çekiyordu, hatta belki benden bile fazla. Ama o içinde yaşıyordu ve bunu asla dışa yansıtmıyordu. Gözlerinde görüyordum sadece acıyı.

„İzin vermedin ki olalım..." diye ekledi çatallanmış sesi ile. Boğazını temizledi ve kararlı bakışlarla bana bakmaya devam etti.

„Mümkün değildi ki olalım." dedim ve sağ gözümden akan o yaşa engel olamadım. Onun bakışları direkt akan gözyaşıma gitti ve gözlerini kısa bir an yumdu.

„Biz birbirimize iyi gelmiyoruz." dedi emincesine. „Ama ben bunu bile sevmiştim lan. İçinde sen olan herşeyi sevdim ben." Yutkundu. „Olmadık. Olamadık."

Kalbim tekledi.

„Başlayamadan bittik biz." dedim ve bavulumu elime aldım. „Belki ikimiz içinde en iyisi bu." Bakışlarımı kısa anlığına ona çevirdim ve burukça gülümsedim. „Hoşçakal."

Bir şey demedi sadece hayal kırıklığı ve öfke ile baktı bana. Arkamı döner dönmez yaşlar birer birer terk etti gözlerimi. Bağırarak ağlamak istiyordum ama içime attım. Odadan çıktım hızlı adımlar ile. Hızlı adımlarla sanki bu evde hiç yaşamamışım gibi gidiyordum. Kapının kulpunu aşağıya çektim ve kendime doğru çektim kapıyı.

Arkamdan gelmemişti.

Ne beklemiştim?

Kapıyı sertçe geri kapattım ve sinir ile adımladım.

Aydınlığa değil karanlığa adımlıyordum. Oysaki ben Alihan'ın karanlığına aşık olmuştum.

İçimde fokurdayan bir sinir ve kalbimde bitmek bilmeyen bir acı vardı.

İlk kez bir erkeği sevmiştim ben. Sevmek ile kastım aşktı. Beni zorla alıkoyan bir adama aşık olmuştum. O bana cehennemi yaşattı, pişman oldu ve cehennemimi cennete çevirmeye çalıştı. O çabalarken bende fark ettim onu. O çabalarken gördüm asıl yanını. Yaralı olduğunu ve içinin iyi olduğunu...

Ama şimdi bunların hepsi boş geliyordu.

„Allahın belası!" diye bağırdım ve bavulumu yere attım. „Bana bunları yaşatmaya ne hakkın var senin?" Ağlamam şiddetlendi ve ellerimi kaldırıp başıma koydum. Sokakta tek başımaydım çünki saat epey geçti. „Beni kendine aşık ettikten sonra başından atamazsın lanet herif!"

Evden uzaktaydım, ne kadar bağırsam duymazdı ama ben yine de bağırıp çağırıp öfkemi kusmak istiyordum.

Arkamdaki banka oturdum ve ellerimi yüzüme koydum. „Senden nefret ediyorum... Bize bunları yaşattığın için!" Hıçkırdım. „Hepsi senin iğrenç tavırlarınla başladı. Bana başka çare bırakmadın lanet olsun!"

„Kimse içini göremezken ben gördüm tamam mı? Ben senin içinde ki iyiliği gördüm, seni ilk ben keşfettim!" diye bağırmaya devam ettim. „Senin kötü olmadığına ilk ben inandım." Sonlara doğru fısıldamıştım.

Burnumu sildim ve derince nefes çektim içime. Ağlamamı kestim ve soluklandım. Elimi kaldırıp göğüsüme koydum ve sakinleşmeye çalıştım.

Onu affetmeyecektim.

O beni affetmeyecekti.

Sağ tarafımdan bir hışırtı duymam ile hızlıca ayağa fırladım. Oldukça yakından gelmişti ve burada fazla ağaç vardı. Etrafıma bakınırken aynı hışırtı hemen arkamdan da duyuldu ve kafamı çabucak arkama çevirdim.

Bedenim sert bir bedene çarptı. Farklı bir koku karşıladı burnumu.

Gözlerim o gözlere değdi. Kahverengi, simsiyah gözlere. Şaşkınca karşımda ki adama baktım. Bağırmak için yeltendiğimde hızla elini ağzıma kapattı.

„Selam, Liya." dedi korkunç bir ses ile. „Gidecek bi yerin yok. Ben misafir edeceğim seni."

Dehşet ile açılmış gözlerimle onun gözlerine bakıyor onu itmeye çalışıyordum. Bağırmak istiyordum ama sesim yine içime kaçıyordu.

Boynumda sivri bir şey hissettiğimde bunun bir iğne olduğunu fark ettim. Saniyeler sonra Tetikçi'nin göğüsüne indirdiğim yumruklarımı durdurmak zorunda kaldım. Gözlerim yavaş yavaş kapandı ve bacaklarımın dermanı kalmadı. Bedenim geriye düştü ve ben derin bir karanlığa dalmıştım.

Bu karanlık daha hiçbir şeydi...

———

Başımdaki felaket ağrı ile yavaş yavaş kendime geliyordum. Kafamı hareketlendirdim ve boğazımdaki kocaman yumruyu gidermek için yutkundum. Gitmedi. Başımda ki ağrı şiddetleniyordu ve gözlerimi açar açmaz acı bir inilti fırladı dudaklarımdan.

Bir odadaydım. Bir oda bile etmezdi burası. Odanın duvarları ve yerleri sert topraktan ibaretti. Burada bir televizyon ve bi kaç kırık dökük çerçevede anlamsız fotoğraflardan başka bişey yoktu.

Siktir!

Hayır! Hayır! Olamaz!

En son yaşadığım görüntüler geldi gözlerimin önüne.

Tetikçi...

Ben Tetikçi'nin elindeydim!

Elimi kaldırıp alnıma bastırmak istedim ama kelepçeli olduğumu fark ettim. Kelepçe değildi hayır, zincirdi... O kadar sıkıydı ki bileklerim acıyordu. Gözlerim çabucak sinirden ve korkudan doldu ve ayağımı sertçe yere vurdum. „Kahretsin!" diye inledim.

Kapının gıcırdama sesleri gelmişti. Olağanüstü bir hızla kapıya döndüm ve anahtarla açtıklarını anladım. Kapı yavaşca açıldı ve gördüğüm iğrenç çehre o iğrenç adama aitti.

Dolu dolu gözler ve yumruk olmuş ellerimle ona bakıyordum. Tiksinti ile nefret ile bakıyordum.

Keyifli bir şekilde odaya bir adım attı ve demir kapıyı kapattı. Ellerini arkasına attı ve odada dolaştı ve karşıma durup tepeden bana baktı.

„Kusura bakma ya oda biraz eski, ki burası bir oda bile etmez. Alihan'ın artığı daha fazlasını hak etmez zaten orası ayrı."

„Düzgün konuş piç kurusu!"

Dilini şaklattı beni ayıplarcasına. „Hiç yakıştı mı sana şimdi böyle laflar saf Liya? Bana teşekkür etmen gerekir, evin yok seni davet ettim buraya."

Cevap vermedim ve dişlerimi sıktım. Ona bakarken bile çok sinirleniyordum.

„Planım gerçekten de işledi. Hayatımda her şey yoluna giriyor." dedi gülerek.

„Ne saçmalıyorsun sen?"

Yere çöktü ve iğrenç bir sırıtış ile baktı gözlerime. „Diyorum ki, Alihan'ın seni kovması için bir plan yaptım ve işe yaradı."

Yutkundum ve gözlerimi kırpıştırdım. Şimdi ağlarsam ona zevk verirdim ve bunu asla istemiyordum.

Tekrar doğruldu ve odada dolanmaya başladı. „Koskoca Alihan Karalı..." dedi alayla. „En çok nefret ettiği iki şey; İhanet ve yalan. Ölümüne affetmez." dedi ve kahkaha attı. „Ve sen aptal kız, onun kardeşinin katili ile ondan kurtulmak için plan yaptın. Gerçekten yazık."

„Kes sesini orospu çocuğu!" diye bağırdım.

Gülmeye devam etti. „Gerçekten sana inanacak kadar saf mı sandın beni? Ah be Liya, aptal küçük." Kısa bir an duraksadı ve kaşlarını kaldırdı.

„Alihan'ın küçüğü."

Alihan'ın küçüğü...

Değildim.

Artık değildim.

„Ah pardon, artık değildin değil mi? Çünkü o seni terk etti." dedi keyifle ve hastalıklı bir şekilde güldü.

Başımı eğip gözyaşlarımı saklamaya çalıştım ama yapamadım. Gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan ve bundan nefret ettim. Onun karşısında fazlası ile aciz kaldığım için...

„Çok da üzülme ama..." dedi sonra. „O sandığın gibi bir değil. Onun için boşuna üzülüyorsun."

„Sen ne biliyorsun?" dedim hızla. „Onun hakkında olumsuz bir laf bile edersen yeminim olsun seni gebertirim!"

Elini kaldırdı ve ağzına götürdü. „Aa! Bak bak, laf da kondurmuyor ona. Aşka gel!"

Sustum ve odadan defolup gitmesini bekledim. Ama gitmiyordu. Canımı yakmak istiyordu ve ben oldukça savunmasızdım.

„Alihan Karalı. Adı üstünde bir Karalı. Karalı'ların hepsi şerefsiz ve orospu çocuğudur. Burhan Karalı, az getirmedi burnumdan. Onu ortadan kaldırdım. Sonra..." dedi ve kısa bir an düşündü.

„Emrehan Karalı. Masum ve Alihan Karalı'nın biricik kardeşi. İşime yaramamıştı dikime gitti ve bende onu iki kurşunla geberttim."

Tenim diken diken oldu. Koskoca yutkundum ve inanmayan gözlerle ona baktım.

„Sen nasıl bir canisin? O... O daha çocuktu! Sana hiçbir şey yapmamıştı!" diye bağırdım.

„Salağın tekiydi. Gereksizdi bende öldürdüm. Benim dünyamda masumlara yer yok, küçük kız." Durdu ve devam etti. "Hoş ölmeden önce masumluğunu kaybetmiş çünkü beni yaralayıp bi kaç adamımı öldürmüş."

"Keşke geberseydin."

Güldü. "Ben gebermedim, Emrecik geberdi."

„Ve Alihan Karalı. Son Karalı üyesi. Karalı'ların en zeki ve yararlı üyesi dürüst olmak gerekirse. Ona da muhteşem bir ölüm yaşatacağım. Hatta bunu sana izlettireceğim. Sen her gün biraz daha öleceksin bu delikte." dedi oldukça acımasızca.

Boğazıma bi yumru oturdu. Yutkunamadım. Böyle bir şeyi yapamazdı. Bana onun ölümünü izletemezdi.

İzlerken ölürdüm çünkü.

„Boş yapıyorsun." Titreyen sesime engel olamadım. „Alihan Karalı..." diye başladım sözüme. „Yıllarca hayatta kalan bir savaşcı. Sen mi öldüreceksin onu? O güçlü ve yenilmez."

Kaşlarını kaldırdı ve sanki söylediklerim ilgisini çekmiş gibi dudaklarını büzdü. „Beni yargılıyorsun ama dönüp eski sevgiline hiç baktın mı?" Kahkaha attı. „O bir seri katil. Kaç adamımı öldürdü biliyor musun?"

„Onu buna sen çevirdin!" dedim nefretle. „Sen ve babası olucak Burhan Karalı!" Gözlerim doldu. Acılı bir gülümseme bahşettim. „Ben onun her şeyini sevdim. Ne yaptığı umurumda değil. Onun kalbini çözdüm ben."

„Kıyamam ben sana." dedi Tetikçi üzgünce. „Aşkınıza hayranlık duydum dürüst olmak gerekirse."

Susmayı tercih ettim ve alt dudağımı ısırdım. Böyle olmak zorunda mıydı? Cidden? Buraya kadar mıydı? Ölene kadar bu herif bana işkence mi edecekti? Ben onu herşeyiyle sevmişken neden yaptı bana bunu?

Burnumu çektim ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Onu istiyordum. Bu heriften kurtulmak istiyordum. Onu istiyordum ama ona o kadar kırgındım ki onu görsem kaçardım. Herşeyin içine sıçmıştık.

"Bu delikte öleceksin Liya Arsalan." diye konuştu. Fısıltısı tenimi diken diken etti. "En kötüsü ise Alihan senin benim elimde olduğunu asla ve asla öğrenmeyecek. Sen bir zavallı gibi onun gelmesini bekleyeceksin ama Karalı asla gelmeyecek çünkü seni kalbinden çıkarıp attı. Senden geriye bir şey kalmadı, Karalı'nın eski küçüğü..."



• Bölüm sonu •

Omaygat omaygat Liya Tetikçi'nin elindee hihihiihihi çok eğleneceğiz

Continue Reading

You'll Also Like

100K 212 28
Bir kadın bunu yazabilir mi? Evet yazar , hemde erkeklerden daha iyi yazar. Konuya gelince , hikayen sıradışı, çok dehşet ve aşırı tahrik ediciydi. İ...
565K 39.1K 36
"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne ba...
1.5K 588 17
Bir kadın en fazla ne olabilir ki ? Diğer kadınlardan nasıl farklı olabilir ? Ne yapabilir ya da nelere karşı çıkabilir ? Ve bu kadın, inançları ve...
388K 18.5K 26
Siz de yeryüzünde olan bitenin sahte olduğunu biliyorsunuz. Bilmiyorsanız...? O zaman sahteler ve yalanlar, eviniz olur. Dikkat edin, gerçekleri ö...