Romeo ve Juliet

De ClassicsTR

47.1K 3.9K 2.9K

Romeo ve Juliet, İngiliz oyun yazarı William Shakespeare tarafından yazılmış bir oyundur. İngiliz edebiyatını... Mais

Birinci Perde | Birinci Sahne
Birinci Perde | İkinci Sahne
Birinci Perde | Üçüncü Sahne
Birinci Perde | Dördüncü Sahne
Birinci Perde | Beşinci Sahne
İkinci Perde | Birinci Sahne
İkinci Perde | İkinci Sahne
İkinci Perde | Üçüncü Sahne
İkinci Perde | Dördüncü Sahne
İkinci Perde | Beşinci Sahne
İkinci Perde | Altıncı Sahne
Üçüncü Perde | Birinci Sahne
Üçüncü Perde | İkinci Sahne
Üçüncü Perde | Üçüncü Sahne
Üçüncü Perde | Dördüncü Sahne
Dördüncü Perde | Birinci Sahne
Dördüncü Perde | İkinci Sahne
Dördüncü Perde | Üçüncü Sahne
Dördüncü Perde | Dördüncü Sahne
Dördüncü Perde | Beşinci Sahne
Beşinci Perde | Birinci Sahne
Beşinci Perde | İkinci Sahne
Beşinci Perde | Üçüncü Sahne

Üçüncü Perde | Beşinci Sahne

655 100 92
De ClassicsTR

Aynı yer. Capulet'lerin bahçesi.

(Yukarda,   pencerede   Romeo   ile   Juliet görünürler.)

JULIET

Gidiyor musun?

Sabah yakın değil daha.

Kulağının ürkek boşluğuna işleyen bülbüldür, tarlakuşu değil.

Şu nar ağacında öter her gece.

İnan bana sevgilim, bülbüldü öten.

ROMEO

Sabahın habercisi tarlakuşuydu öten, bülbül değil.

Bak sevgilim, doğu bulutlarına dantel işleyen şu hain ışınlara bak.

Gecenin kandilleri sönmüş, neşeli gün parmak uçlarına basarak duruyor dumanlı dağ başlarında:

Ya gidip yaşamalı, ya kalıp ölmeliyim.

JULIET

O gördüğün ışık günışığı değil, biliyorum;

Bu gece sen Mantua'ya giderken meşale tutup yolunu aydınlatsın diye

Güneşin saldığı bir göktaşı o gördüğün.

Onun için kal daha; hemen gitmen gerekmez.

ROMEO

Varsın yakalasınlar, varsın öldürsünler beni,

Umurumda değil, sen öyle istedikten sonra.

Şu ağartı sabahın gözü değil derim,

Ayın alnından düşen soluk bir yansıma ancak;

Başımızın üstündeki gökkubbeyi çınlatan

Ezgiler de tarlakuşunun değildi.

Gitmekten çok, kalmak istiyorum ben.

Gel, ölüm, buyur! Juliet öyle istiyor.

Nasıl canım? Hadi konuşalım. Sabah olmadı daha.

JULIET

Oldu, oldu, kaç artık, git, uzaklaş!

Tarlakuşudur bu, böyle bozuk öten, uyumsuz, tiz sesler çıkaran.

Tarlakuşu güzel taksim yapar der bazıları.

Bu öyle değil, çünkü ayırıyor bizi.

Yine derler ki, tarlakuşu çirkin kurbağayla göz değiştirirmiş;

Ah, ses degiştirseler keşke,

Değil mi ki kucaklaşmamıza son veriyor, sabah şarkısıyla burdan uzaklaştırıyor seni!

Ah, git artık; ortalık gittikçe ağarıyor.

ROMEO

Ortalık ağardıkça bahtımız kararıyor!

(Dadı girer.)

DADI

Küçük hanım!

JULIET

Ne varmadı?

DADI

Hanım annen odana geliyor.

Şafak söktü, dikkat et, kolla sağı solu.

(Çıkar.)

JULIET

Öyleyse, ey pencere, ışık içeri girsin de çıksın hayat dışarı.

ROMEO

Hoşça kal, hoşça kal!

Bir öpücük daha ver de ineyim.

(İner.)

JULIET

Gidiyorsun ha? Sevgilim, efendim, ah, kocam, dostum!

Her gün, her saat haber almalıyım senden,

Çünkü bir dakkada nice günler var,

Ah, bu hesapla pek yaşlanmış olacağını Romeo'mu bir daha görünceye dek!

ROMEO

Hoşça kal!

Sana selâmımı, aşkımı iletecek

Hiçbir fırsatı kaçırmayacağım!

JULIET

Ah, bir daha görüşebilecek miyiz dersin?

ROMEO

Hiç kuşkum yok; bu çekilen acılar da tatlı tatlı konuşmaya yarayacak ilerde.

JULIET

Tanrım! Ne kötüye yoran bir ruhum var! Aşağı indin ya, şimdi ben seni

Mezar dibindeki bir ölü gibi görüyorum sanki,

Ya gözlerim yanılıyor, ya sen solgun görünüyorsun.

ROMEO

İnan ki sevgilim, sen de öyle görünüyorsun bana.

Kanımızı içiyor keder. Allaha ısmarladık, Allaha ısmarladık!

(Çıkar.)

JULIET

Ey talih, talih! Bütün insanlar dönek derler sana.

Döneksen, bağlılığıyla ün salmış birini ne yapacaksın?

Dönek ol, ey talih! O zaman belki fazla tutmaz, geri yollarsın onu.

LADY CAPULET

(İçerden)

Kalktın mı, kızım? ..

JULIET

Kim o çağıran? Annem mi ne?

Niçin erken indi böyle, ya da neden erken kalktı?

Onu buraya getiren alışılmamış sebep ne ola ki?

(Lady Capulet girer.)

LADY CAPULET

Ne o, nasılsın Juliet?

JULIET

İyi değilim efendim.

LADY CAPULET

Kuzeninin ölümüne mi ağlıyorsun hâlâ?

Gözyaşlarınla mezarından mı çıkaracaksın onu?

Çıkarsan bile yaşatamazsın ki! Artık yetişir.

Ölçülü keder sevgiyi gösterir, ama ölçüsüz keder akılsızlığa işarettir.

JULIET

Böyle acı bir kayıba

Doya doya ağlayayım bırakın da.

LADY CAPULET

Kaybı duyarsın böylece, ama

Kaybına ağladığın dostu duyamazsın ki.

JULIET

Ama kaybını duydukça o dost için ağlamamak elde değil ki.

LADY CAPULET

Ah kızım, onun ölümünden çok

Ona kıyan alçağın yaşamasına ağlıyorsundur.

JULIET

Hangi alçağın efendim?

LADY CAPULET

Hangisi olacak, Romeo'nun!

JULIET

(Kendi kendine)

Fersah fersah uzak olsun o, alçaklıktan!

Tanrı affetsin! Ben bütün gönlümle affettim.

Yine de onun kadar acı veren olmadı gönlüme.

LADY CAPULET

Alçak katil yaşıyor da ondan.

JULIET

Evet efendim, kollarımın uzanamayacağı yerde:

Keşke ben alsam kuzenimin öcünü!

LADY CAPULET

Onun öcünü alacağız, hiç merak etme:

Ağlama artık.

O alçağın sürüldüğü Mantua'ya

Öyle birini yollar, ona öyle değişik

Bir şey tattırırım ki,

Çok geçmeden yoldaş olur Tybalt'a.

O zaman, sanırım için rahat eder.

JULIET

Doğrusu, içim rahat etmez hiçbir zaman

Romeo'yu görmedikçe ben, ölü

Sanki zavallı gönlüm

Bir akrabanın acısından.

Efendim, siz götürecek adamı bulursanız,

Ben öyle bir zehir hazırlarım ki

Alır almaz derin bir uykuya dalar Romeo.

Ah bilseniz yüreğim neler çekiyor

Romeo'nun adını işitip yanına gidemedikçe,

Tybalt'a beslediğim sevginin öcünü

Onun gövdesi üstünde alamadıkça!

LADY CAPULET

Sen hazırla zehri, ben adamı bulurum.

Neyse, sevinçli haberlerim var sana kızım.

JULIET

Böyle sıkıntılı bir zamanda sevinç hoş olur.

Nedir bu haberler, lütfen söyler misiniz efendim?

LADY CAPULET

Eh, doğrusu pek düşünceli bir baban var yavrum;

Seni bu acıdan uzaklaştırmak için

Ne senin beklediğin ne benim umduğum apansız bir sevinç günü seçti.

JULIET

Hayırlısıyla efendim, ne günüymüş bu?

LADY CAPULET

Bak yavrum,

Bu perşembe sabah erkenden,

O yiğit, genç ve soylu kişi, Kont Paris'le nikâhınız kıyılacak

Sen Piyer Kilisesinde, onun mutlu eşi olacaksın.

JULIET

Ben de Sen Piyer Kilisesi, hatta, Sen Piyer üstüne yemin ederim ki, onun mutlu eçi olmayacağım orada.

Kocam olacak kişi gelip aşkını bildirmeden evlenmem gerekiyor;

Şaşıyorum bu aceleye!

N'olur, efendim ve babam olana söyleyin, evlenmeyeceğim daha;

Evlensem bile, yemin ederim, Kont Paris'le evlenmektense,

Nefret ettiğimi bildiğiniz Romeo'yla evlenirim daha iyi.

Doğrusu önemliymiş haberleriniz!

LADY CAPULET

İşte geliyor baban, kendin söyle,

Gör bakalım nasıl karşılayacak cevabını.

(Capulet ile Dadı girerler.)

CAPULET

Güneş batınca, gökten yere çiğ yağar;

Ama kardeşimin oğlu batınca

Yağmurlar boşanıyor.

Bak hele! Fıskiye misin kızım? Hâlâ gözyaşı ha?

Sağnak üstüne sağnak ha? Küçücük gövdenle

Tekne, deniz ve yol olmaya kalkıyorsun;

Çünkü, deniz diyebileceğim şu gözlerin

Hâlâ gelgit halinde; tekne de vücudun,

Bu tuzlu tufanda yelken açmış;

Yellerse, iç çekişlerin; yeller gözyaşlarınla

Gözyaşlarm yellerle coştukça,

Ortalık birdenbire dinmezse

Altüst olur fırtınaya tutulmuş gövden.

Ee, hanım, kararımızı bildirdin mi ona?

LADY CAPULET

Evet efendim, ama istemiyor,

Teşekkürler ediyor size.

Budala! Mezarıyla evlenesice!

CAPULET

Dur hele!

Anlamadım hanım, anlamadım.

Nasıl! istemiyor mu?

Teşekkürler etmiyor mu bize?

Gurur duymuyor mu?

Biz ona, değersiz olduğu halde, öylesine değerli bir koca seçtik,

Mutlu saymıyor mu kendisini?

JULIET

Gurur duymuyorum, ama teşekkür borçluyum.

Nefret ettiğim şeyden gurur duyamam hiçbir zaman.

Ama teşekkürler ederim sevgi niyetine sunduğunuz nefrete bile.

CAPULET

Nasıl, nasıl! Ne saçma mantık! Ne bunlar böyle!

Yok «gurur»muş, yok «teşekkür ederim»miş, teşekkür de etmezmiş, gurur da duymazmış!

Bana bak küçük hanım:

Teşekkürden, gururdan filan anlamam ben;

Bu perşembe Paris'le birlikte Sen Piyer Kilisesine gitmeye hazır ol,

Yoksa seni sedyeyle sürüklerim oraya.

Defol karşımdan kokmuş! Solgun maskara!

Defol, donyağı suratlı seni!

LADY CAPULET

Ayıp, ayıp! Çıldırdınız mı ne?

JULIET

Babacığım, diz çöküp yalvarıyorum size, diyecek sözüm var, n'olur, dinleyin beni.

CAPULET

Yıkıl karşımdan maskara! Saygısız sefil!

Beni dinle: Ya perşembe günü kiliseye gidersin, ya da bir daha bakmazsın benim yüzüme.

Lâf istemem, cevap vermek, karşılık vermek yok;

Elim kaşınıyor ha!

Hanım, biz kendimizi pek mutlu saymazdık

Tanrı bize bir tek bu çocuğu verdi diye

Şimdi görüyorum ki bu da çökmüş,

Ona sahip olmak da belâya uğramakmış.

Çekil ordan uğursuz!

DADI

Ulu Tanrım bağışlayıp korusun!

Onu böyle paylamakla ayıp ediyorsunuz efendim.

CAPL'LET

Peki nedenmiş, akıl ebesi? Sen tut bakalım çeneni!

Git de o dedikoducularınla çene çal sen, hadi!

DADI

Ben kötü bir şey demedim ki.

CAPULET

Hadi, iyi geceler!

DADI

Konuşmak da mı yasak?

CAPULET

Kes sesini, çenesi düşük budala!

Sen git de bu bilgiçliği dedikoduculara sat, bize gereği yok burada.

LADY CAPULET

Fazla öfkelendiniz.

CAPULET

Hey ya Rabbi, deli olacağım!

Gece gündüz, çalışırken, dinlenirken,

Yalnızken, kalabalık içindeyken

Onu evlendirmekti biricik kaygım. Şimdi tam

Soylu bir aileden, mal mülk sahibi,

Genç, iyi eğitim görmüş, hani ne derler,

Saygıdeğer özelliklerle donanmış,

Bir erkekte istenen her şeyi

Kendinde toplayan bir damat bulayım da,

Bu gözü sulu, şımarık budala, bu sızlanan kukla,

Tam talihin lütfuna uğramışken,

Karşıma geçip tuttursun: «ben evlenmeyeceğim»,

«ben sevemem», «çok gencim daha»,

«yalvarırım, bağışlayın beni». Bana bak,

Evlenmezsen, iyice bağışlarım seni: o zaman

İstediğin yerde otla, evimde kalamazsın,

Düşün taşın, şakam yoktur benim.

Perşembe yaklaşıyor, elini yüreğine koy düşün:

Kızımsan, dostuma vereceğim seni

Kızım değilsen, çekil git, dilen, aç kal, geber sokaklarda

Yemin ediyorum, seni hiç bir zaman tanımam,

Benim olan şeyden hiçbir zaman fayda gelmez sana, bilesin.

İyi düşün. Ben tükürdüğümü yalamam.

(Çıkar.)

JULIET

Acımın ta derinlerine işliyecek merhamet kalmadı mı bulutlar üstünde?

Canım anneciğim, atmayın beni sokağa!

Geciktirin bu düğünü bir ay, bir hafta;

Olmazsa, gelin yatağını, Tybalt'ın yattığı o karanlık lahdin içine serin.

LADY CAPULET

Benimle konuşma, ağzımı açmaya niyetim yok.

Ne istersen onu yap, ilgim kalmadı seninle.

(Çıkar.)

JULIET

Tanrım! Ah dadı! Nasıl önlenecek bu?

Kocam yerde, yeminim gökte;

Kocam yerden ayrılıp gökten yollamadıkça, yeryüzüne nasıl döner o yemin?

Avut beni, akıl ver bana. Yazık! Yazık!

Gökler bencileyin zayıf bir yaratığa böyle oyun oynasın!

Ne diyorsun buna? Sevinç verecek sözün yok mu hiç?

Avut biraz dadı.

DADI

Peki öyleyse, dinle beni:

Romeo sürüldü; dünyada geri gelip seni isteyemez;

Gelse bile, gizli gelmek zorunda.

Değil mi ki durum böyle, en iyisi Kontla evlenmen bana kalırsa.

Hem bu öyle yakışıklı bir adam ki, Romeo tırnağı bile olamaz onun.

Paris'teki o yeşil, o keskin, o güzel gözler, kartalda bile yoktur, küçük hanım.

Allah belâmı versin, bu ikinci evlilik mutlu kılacak seni.

Neden dersen, birinciden bin kat üstün, hem üstün olmasa bile,

Öldü birinci kocan, ya da öldü sayılır;

Ha var ha yok, faydası dokunmadıktan sonra!

JULIET

Yürekten mi söylüyorsun bunları?

DADI

Hem yürekten hem candan. Yalansa, kahrolsun ikisi de.

JULIET

Amin!

DADI

Ne?

JULIET

Hiç, pek güzel avuttun beni.

İçeri gir de anneme de ki:

Babamı üzdüğüm için, günah çıkarmak üzre Rahip Lawrence'in hücresine gidiyorum.

DADI

Olur, söylerim, nasıl akıllandın bak!

(Çıkar.)

JULIET

Lanet cadı! Seni iğrenç ifrit seni!

Sözümden dönmemi istemen mi daha büyük günah,

Yoksa bin kez göklere çıkardığın efendimi aynı dille yerlere batırman mı?

Uğurlar olsun, akıl hocası!

Yollarımız ayrılıyor seninle.

Rahibe gidip bulacağı çareyi öğreneyim;

Çıkar yol yoksa, kendimi öldürmeye gücüm var benim.

(Çıkar.)

Continue lendo

Você também vai gostar

813K 36.2K 34
Genç kızın laciverte kesen öfkesi Tan'ın bakışlarına takılıydı hala. "Sen bana emir veremezsin! "diye tısladı kısık sesi. "Artık büyüdüm! İstediğin...
37.5K 1.2K 20
Beyaz Diş vahşi bir hayvanın gözünden, hem doğal hayata hem de insanların acımasız dün yasına eleştirel bir bakış... Beyaz Diş Alaska'nın sert doğa k...
15.5K 328 20
Daniel Defoe (1660-1731) Londra'da varlıklı bir ailede dünyaya geldi. İyi bir akademik eğitimin ardından ticarete atıldı. Çetin ve macera dolu bir ti...
48.1K 2K 10
Zweig bu novellası'nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz...