Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.2M 95.5K 59.2K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

28. Bölüm : ALEV

77K 1.3K 731
By siredtohopeless

Alev

Bu tehlikeli, aksiyonlu ve belalı günün ardından mis gibi bir duş almış, üzerime bej bir şort ve beyaz tişört giymiştim. Kahvemi de yanıma almış, kalçam yastığının üzerinde salonun köşesinde yanan şömine'nin önünde oturuyordum. Omuzlarıma bir baddaniye örtmüş dişarı da hafifçe atıştıran yağmur tanelerin cama isabet eden huzurlu sesi ve şömineden gelen ateşin kavrulma sesi beni farklı hissin kollarına bıraktı.

Çok huzurlu ve büyüleyici bir andı.

Sessizlik, sadece doğanın getirdiği yağmur ve ateşin sesi vardı kulaklarımda. Bir tebessüm yerleşti dudaklarıma. Olmadığım kadar huzurluydum şuan.

Arkamdan, merdivenden gelen adım sesleri ile ela gözlü adamın bu atmosfere katıldığını anladım.

Kafamı hafifçe şömineden çektim ve omuzlarımın arkasına çevirdim. Ona baktım.

Çıplak ayakları, beli düşük gri eşofmanı ve ona dar gelen siyah tişörtü ile fazlası ile etkileyici gözüküyordu. Siyah tişörtü kol ve karın kaslarını belli ediyordu.

Nefes kesiciydi.

O da bana bakıyordu. Saçları hafif nemli ve dağınıktı. Ah o asi saç tutamları... Beni benden alan güzel gözleri ve yüz hatları.

Mükemmel bir adamdı.

Yanıma doğru geldiğinde ben başımı tekrar yanan şömineye çevirdim. Hem şöminenin hem de ela gözlü adamın sıcaklığını hissediyordum...

„Küçüğüm." Büyüleyici ses tonu gözlerimi kısa süre yummama sebep oldu.

„Alihan." dedim karşılık olarak.

„Yorgun musun?"

„Hayır, çok huzurluyum." dedim saf bir sevinçle. Çok saf...

Dibime kadar geldiğinde aynı benim gibi kalçasını yere koydu. Ona bakmıyordum sadece hissediyordum.

İki yanımdan da geçen bacaklara kaydı gözlerim. Kafamı arkama attığımda onun sert göğüsü ile çarpıştım. Ben onun bacaklarının arasındaydım. Kucağımdaki ellerimi tuttu ve kolları ile beni arkaya yasladı. Sırtım onun vücuduna uzanmıştı. Kafam onun göğüsünde, çenesini ise kafamın üstünde hissediyordum varla yok arasında.

Şimdi daha da huzurluydum. Onun koynunda...

Saçlarımda hafif bir baskı hissettim. Dudaklarını bastırmış, nefesini saç diplerimde hissediyordum. Saçlarımı kokluyor ve ara sıra öpüyordu. Gözlerimi yumdum.

„Ne düşünüyorsun?" diye sordu boğuk bir ses ile.

„Hayatımızı." dedim.

„Neden?"

Omuzumu silktim ve şömineyi izlemeye başladım. „Bilmem. Bugün fazla aksiyon yaşadık ondandır."

„Hmm." diye mırıldandı ve kafamı öptü. „Takma kafana küçüğüm. Atlattık."

„Ali." diye mırıldandım.

„Efendim?" Ses tonu yumuşaktı. Aynı teni gibi yumuşacık...

„Bana hayatını anlatsana." dedim yorgun bir ses ile. „Hiç geçmişinden bahsetmedin oysa ki geçmişin peşini hiç bırakmıyor. Paylaş benimle."

Burnundan alıp verdiği nefesler saç diplerime doğru yayılıyordu. Duştan yeni çıktığı için öyle ferah öyle güzel erkeksi kokuyordu ki... Sessizce yayılan kokusunu derince içime çekiyordum.

„Bilmek istiyor musun gerçekten?"

Ciddi miydi? Bir çoğunu biliyordum gerçi ama... Onun ağzından duymak istiyordum.

„Evet Alihan, bilmek istiyorum." dedim yumuşak bir tonda.

Uzun süre sustu. Belki kelimeleri sıralıyordu... Belki geçmişini düşünüp dalıp gitmişti... Beklemek için hazırdım. O ne zaman hazırsa beklerdim.

„Annemiz olucak kadın bizi bırakıp gittiğinde başladı her şey. On altı yaşındaydım. O gitmeden önce ki babamla olan şiddetli kavgaları ve benim odada kardeşim üzülmesin diye onu oyalamamı çok iyi hatırlıyorum... Tabii ki Neslihan Karalı o kadar korkmuştu ki çocuklarını düşünmeden bile kaçıp gitti. " Durdu.

Çocuklarını düşünmeden bile koşup giden o kadını düşünmek bile midemin bulanmasına neden oldu...

„Burhan Karalı." dedi ve derin bir nefes verdi. „Nam-ı değer babam. Hiçbir zaman onun sevgi gösterdiğini görmemiştim. Neslihan Karalı daha evdeyken bana kötü davranmaz ama iyi de davranmazdı. Ama o kadın gittiğinde bana ve kardeşime nefret ile doldu. Onun gözünde fahişe karısından ona kalan iki kahrolası çocuktuk..."

Annesi ve babası. Her ikisi aynı boktu.

„Neslihan Karalı siktir olup gittiğinde kendimi sorumlu tuttum. Bana böyle hissettiren de Burhan Karalı'dan başka kimsesi değildi. Lan daha on altı yaşındaydım ne yapmış olabilirdim ki? Ben sevgisiz büyüdüm ama buna rağmen kardeşimin asla benim gibi büyümesine izin vermedim. Ona annesinin ve babasının vermesi gereken sevgiyi ben verdim..."

Sesi çok sertti. Annesinin ve babasının ismini her söylediğinde vurguluyordu. Bedeni gerilmişti bunu hissediyordum. Daha on altı yaşındayken bile güçlüydü ve yıkılmazdı. Kimseye kendini ezdirmezdi. O ezerdi. Sevdiği için yapamayacağı şeyi yoktu Alihan'ın. En çokta bu yanını seviyordum.

„İlk..." dedim sözüme başlayarak. Seslice yutkundum. „İlk birini öldürdüğünde kaç yaşındaydın?"

Efekan'a bahsederken gençtim demişti. Verecek cevabından korkuyordum. Ama bunu bilmek istiyordum. Acılarını hissetmek istiyordum.

„On sekiz yaşındaydım." dedi tok bir ses ile. „On sekiz yaşındayken katil oldum."

Dudaklarımı kemirdim. Kahretsin. Çok genç bir yaştı on sekiz. Reşit olacağın bir yaştı... Ehliyetini alacağın bir yaş... Belki üniversiteye başlayacağın yaş... Ama o katil olmuştu.

Adil değildi.

„Pişman oldun mu sonra o adamı öldürdükten sonra?" Kendini koruma amaçlı yapmıştı bunun farkındaydım...

„Günlerdir yaptığımı sorgulamıştım. Kendimi korudum dedim kendime. Pişman olma dedim. Ama pişman değildim çünkü ben kendi canımı korumuştum sadece." Yutkundu. "O adamı babam tuttu. Beni öldürmesi için."

Gözlerimi irileştirdim. Ağzımdan kısık sesli bir "Ne?" çıkmıştı.

Yutkundum ve bakışlarımı kucağımda ki ellerime yönlendirdim.

„Burhan Karalı beni kendisi gibi birine çevirmek istiyordu." diye devam etti. „O uyuşturucu ve silah satan piçin tekiydi. Ve hatta borç konusunda parasını alamadığında insanları öldürürdü. Nerden mi biliyorum? Birisini öldürmem için zorlamıştı beni."

Yutkunamadım.

"Ve ilk öldürdüğüm adamı o göndermişti yanıma beni öldürsün diye. Beni onun gibi birisine çevirmek istiyordu. Bunun için ilk önce katil olmam gerekiyordu. Yani o adamı gönderdi yanıma. Çünkü adı gibi biliyordu söz konusu kendi hayatımsa herkesi harcayacağımı. Öyle de oldu. O beni katile dönüştürdü. Kazanmıştı Burhan Karalı."

Allahım... Bu nasıl bir babaydı? Böyle bir adama baba demek bir lanetti! İçimde kendisini belli eden çok güçlü bir duygu oluştu. Nefret.

"On yedi yaşındaydım. İlk o an silah verdi benim elime. On yedi yaşındayken... Para borcunu ödeyememiş bir adamı öldürmemi emretti. Yapmadım. O Alihan öyle birisi değildi. Asla öldürmezdi. İnsanlara kötülük yapmazdı. Sert ve soğuk birisiydi ama insanlara zarar verecek kadar gaddar değildi."

O Alihan ile tanışmayı çok istiyordum ama belli ki o çoktan ölüp gitmişti...

„Babama karşı geldim. Sonra benim önümde o adamı vurdu ve ben öldürmedim diye beni üç gün boyunca bodruma kilitlemişti. Beni zorlamıştı. O kötü hayata sokmak istiyordu beni ama ben savaştım. Çok savaştım. Ben insan kalmak istedim. Burhan Karalı ise beni zorla kötülüğe sürüklemek istedi. Buna asla izin vermedim. Sonuna kadar savaştım ama faydası olmadı çünkü ben katil olmuştum. Onlar gibi olmuştum.."

„Uzay ile tanıştım o aralar. Dostum ayağına girdi ve beni uyuşturucu ile doldurdu. Tetikçi ve o sadece beni tüketmek için yapmışlardı. Babama düşmandılar ama acısını benden çıkardılar. Hepsi beni mahv etmeye çalıştı ama ben tek beden onlara gücümü gösterdim. Savaştım."

Tetikçi ve oğlu Uzay... Her şey onlar ile başladı onlar ile bitecekti umarım...

„Yıllar geçti yirmi bir yaşıma girmiştim. Kardeşimde oldukça büyümüştü on yedi yaşına girdi. Burhan Karalı kendi pisliğinde geberip gitti. Huzur oluştu sandık. Kardeşim ve ben yeni bir hayat kurmak istedik. Ama Tetikçi piçi peşimizi bırakmadı. Bana musallat oldu."

Öfke ile sarf ettiği cümleler nefret kokuyordu. Alihan'ın o pisliğe ne zararı olmuştu ki? Sırf Burhan Karalı'nın oğlu olduğu için bunları yaşamıştı...

„Beni bir ay boyunca esir tuttu. Kendisine ait olan koskoca bir ev gibi bir yerdeydim. Her neyse, bu bir ay boyunca işkencelere maruz kaldım. Yeri geldi boğdular, yeri geldi yaktılar, yeri geldi kestiler parça pinçik ettiler bedenimi. Ama ben pes etmedim. Ölmedim. Ölemezdim ulan! Kardeşimin benden başka kimsesi yoktu ve bende ölseydim o dayanamazdı. Mahvolurdu. Buna asla müsaade edemezdim. Onun için dayandım her şeye."

Kardeşi için her şeye katlanmıştı Alihan. Ve bu sadece sevdikleri için. Güçlüydü ve bunu düşmanlarına kanıtlıyordu. O kadar işkence görmesine rağmen asla yılmadı o... Onu kimse yıkamazdı ki. Hiç kimse. Güçlüydü ama her güçlü olan insan aslında çok kırılgandı.

Gözlerim doldu.

„Bir gün oradan kaçabildim. Kaçarken çok can aldım. Hayatta kalmak için savaştım ve yoluma duran herkesi harcadım. Ki kaçarken yolda Tetikçi'nin adamı ile karşılaştım. Son gücüme kadar dövüştük ve onu da öldürdüğümde zaten tükenmiştim. Fazla kan ve güç kaybından yolun ortasına bayılmıştım. Bir saat sonra bulmuşlar beni ama ben her şeye rağmen ölmemiştim. Hayatta kalmam bir mucizeydi."

Gülümsedim.

İyi ki hayatta kaldın Karalı. Çünki sen değil sana zarar verenler acı çekmeliydi. Sen kötü değildin. Sen sadece kötülük ile savaşmış sevdiğin için hiç bir şey görmeyen güçlü birisiydin.

Hala öylesin.

„Tedavi oldum hiç bi bok düzelmedi lan. Öfkeme yenik düştüm ve öyle bir adam oldum. Elime silah aldım... Tetikçi ve Uzay'ın yanına bırakamazdım. Onları gebertmek istiyordum sadece. Ve bu yüzden babamın yarı da bıraktığı işi üstlendim. Mafyacılık yaptım ama asla mafya olmadım... Sadece Tetikçiye ulaşabilmem için yeri geldiğinde mafya oldum."

Derin nefesler aldı ve devam konuştu. „Bi kaç hafta sonra Emrehan öğrenmişti her şeyi. Ona söylediğim her yalanı, kahrolası bir mafya olduğumu ve uyuşturucu kullandığımı öğrenmişti. Öfkelendi ve feci bir şekilde kavga etmiştik. Oysa ki ben onu korumak istemiştim. Ne kadar az biliyorsa o kadar iyiydi... Ama o..."

Alihan kısa süre sustu. Sesi acılıydı. Yarası kanamaya başlamıştı. Nereden kanadığını bilsem kanamayı durdurmaya çalışırdım ama bilmiyordum.

Onca yaraya zaten benim yardımım yetmezdi.

Dayanamayıp gözümde biriken yaşları saldım.

„Bana aynı babam gibi olduğumu söyledi. Kötü, merhametsiz ve sorumsuz. Oysa ki ben onun gibi olmamak için o kadar çabaladım o kadar savaştım ki..." Sesi titriyordu. Güçlü adamın sesi titremişti.

„Bunlar canımı çok yaktı, bana çok ağır geldi ve ben sinirime sahip çıkamayıp ona vurmuştum. Ulan... Keşke elim kırılsaydı da ona vurmasaydım. Dayanamadım. Bana öyle sözler etti ki... O sözleri etmesin diye her şeyi ondan sakladım, onu korudum."

Yutkundum ve sadece dinledim. Çok ağırdı. Bu geçmiş bu acı çok ağırdı. O nasıl taşıyordu acılarını? Hiç yıkılmıyor muydu?

„Evi terk etti. Ve terk ettiği an o orospu çocuğu Tetikçi onun başına damlamış. Onu beni tuttukları yere kapatmışlar. Aklı sıra aynı benim gibi işkence edip onu kötü yapacaklardı. Ama o abisinin kardeşiydi. Sonuna kadar savaşmış ve aynı benim gibi kaçma planları kurmuş kafasında. Ben oraya gelmek üzereyken oradakileri pert etmiş. Hatta öldürmüş bile. Kendisini korumak için abisi gibi bir katil olmuştu kardeşim."

Sesinden kan akıyordu. Çok acı vardı cümlelerinde ve sesinde. Göremediğim halde gözlerinde de. Elimi onun avucundan çekip ben onun elini aldım ve dudaklarıma götürdüm. Avucunu öptüm ve elini yanağıma yasladım. Burnumu çektim.

„Onu da gözümün önünde acımasızca öldürdüklerinde bitmişti her şey. Ben bitmiştim. Kollarımda ölmüştü o..." Titrek sesi ve verdiği kesik kesik nefesler içimi paramparça ediyordu.

„Çok üzgünüm." dedim ağlayarak çıkan sesimle.

„O öldüğünde bende onunla birlikte öldüm. Yepyeni birisi olmuştum. Kendimi kaybettim, eski karakterimi kaybettim. Gözü intikam bürünen duygusuz biri oldum. Hissettiğim duygular sadece öfke, nefret ve sinirdi. Öbür insanların hislerini duygularını asla umursamazdım. Onların canını yakardım..."

Yutkunduğunu duydum. Yanağımdaki elini okşadım baş parmağım ile.

„Gözüm intikamdan başka hiçbir şeyi görmüyordu. Bu yüzden seni esir aldım. Bu yüzden kötü davrandım sana Liya'm. Çünkü eğer sen önüme dursaydın ve polise gitseydin ben intikamımı alamayacaktım. Öfkeme de yenik düşüp seni öldürürdüm. Ve ben başından beri seni öldürmek istemedim." dedi kısık bir ses ile.

Yutkundum. Beni zorla alıkoyduğu zamanlar geldi gözümün önüne. Dediği gibi, duygusuzdu o zamanlar. Gözleri bana ya ifadesiz yada öfke ile bakıyordu. Başka bakmıyordu. Ama sonra zaman geçti... Ve gözleri bana hayranlıkla bakmaya başladı. Tavırları değişti. Hisleri belirginleşmeye başladı.

Ve bunu ben yapmıştım.

„Ben kendimi bildim bileli ya kendim yada kardeşim için savaştım küçük. Ve en sonunda onu da kaybettim. Çünkü onu koruyamadım. Çok kötü bir abiydim ben. Kardeşimi ben öldürdüm."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve sessizce ağladım. Kafamı olumsuz anlamda salladım ve doğruldum. Sonunda konuştum.

„Sen çok iyi bir abiydin. Sen kardeşin için her şeyi göze aldın. Sen kardeşin için öldürdün, savaştın... Bunu herkes yapamazdı. Sen çok güçlüsün. Çok cesursun. Hiçbir şeyden korkun yok senin ve ben en çok bu yanını seviyorum."

Yaşlı gözlerimi sildim ve kafamı omuzumun üzerinden geçirdim ona bakmak için. O ise yorgun bakışlarla şömineyi izliyordu. Elimi kaldırdım ve parmaklarımla yanağına dokundum. Üç günlük sakalları parmaklarımın ucuna batsa bile umursamadım.

„Sen benim güçlü adamımsın."

Ben... Ben iğrenç bir insandım.

Ben bu adamdan kurtulmak için Tetikçi'nin ayağına gitmiştim. Alihan'ın canını yakmak istediğim için ona ihanet etmiştim.

Keşke... Keşke onun bu hali ile tanışsaydım ve o adamla asla iş birliği yapmasaydım... Ben Alihan'ın bu güzel yanını nasıl görmemiştim? Nasıl bu kadar kör olmuştum ki? Nasıl göremedim bu kadar yaralı olduğunu?

Kafasını bana çevirdiğinde burun buruna gelmiştik. Bakışlarım dudaklarına hemen ardından gözlerine gitti. Yutkundum.

„Senin güçlü adamın?" diye sordu şaşkınca.

Gülümsedim ve yerimden doğruldum. Sırtımı onun vücudundan çektim ve bağdaş kurarak karşısına oturdum. Yakan ela gözlerine baktım ve eline uzandım. Parmaklarımı onun parmaklarına geçirdim.

„Benim güçlü adamım..." diye mırıldandım.
„Sen her ne kadar inkar edersen et içinde ki iyiliği asla öldürmedin. Sen kötü biri değildin hiç bir zaman... Sadece fazla yaralı ve öfkeliydin. Sonra ben çıktım karşına..." Gülümsedim burukça. „Ben senin içinde iyiliği gördüm. Sadece ben gördüm."

„Çünkü sadece sana gösterdim." diye fısıldadı. „Başkalarının bilmesine gerek yok. Bu sana özel. Küçüğüme özel."

Onun küçüğü.

Tebessüm ettim.

Cesaret ile oturduğum yerde kalçalarımı havalandırdım ve onun bi tık daha yakınına oturdum. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Mavilerimi tam elalarına diktim ve güzelce ona baktım.

„Sende benim adamımsın o zaman." dedim.

Bi kaşını kaldırdı ve yamuk bir gülümseme bahşetti. „Beni bir sahiplendin küçüğüm?"

„Artık sahiplendim. Bu saatten sonra kaçış yok."

„Neyin kaçışı?" diye sordu kısık gözlerle kısık ayartıcı bir tonda.

„Bizim kaçışımız." dedim fısıldayarak. „Birbirimizden kaçmayacağız. Birbirimize karışacağız."

Kısa bir an afalladı. Sonra gözleri parladı. Beklemiyor gibiydi. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.

„Sen ne dediğinin farkında mısın? Liya yarın öbür gün ben o herifi geberttikten sonra hala böyle bakabilecek misin bana?"

Çok yanlış düşünüyordu.

Ben onu anlıyordum. Tabii ki anlıyordum. Elinden herşeyi alınmıştı. Mutluluğu, çocukluğu, gençliği ve kardeşi. O adamı öldürmesi ile ondan asla soğumayacaktım. Onu asla yargılayamazdım.

„Ben sana hep hayranlıkla bakacağım." dedim ve ona doğru biraz yaklaştım. „O adamı öldürmen ile senden kaçmayacağım. Aksine daha da bağlanacağım sana. Benden kurtuluşun yok. Birbirimizden kurtuluşumuz yok, Ali."

Şaşkındı. Gergindi. Beklememişti bu itiraflarımı. Bende beklememiştim dürüst olmak gerekirse ama artık kaçmak istemiyordum. Ondan kurtulmak istemiyordum ben. Onunla olmak istiyordum.

„Kalbime inecek şimdi." dedi derin bir nefes vererek. „Bunun ne demek olduğunu ikimiz de biliyoruz değil mi?"

Kısaca güldüm ve yutkundum. Burnumuzun ucu birbirine değecek kadar ona yaklaştım ve ela harelerine baktım. Onun gözleri dudaklarım ve gözlerimin arasında mekik dokuyordu. Sertçe yutkundu ve hareketlerimi izledi.

„Alihan Karalı..." diye girdim sözüme ve dudaklarına inen gözlerimi hemencecik gözlerine çıkardım. „Seni seviyorum."

Eline uzandım ve dokundum. Sıcaktı eli. Sıcaktı teni. Sıcaktı nefesi. Sıcaktı bakışı. O sıcaktı.

Yanıyordu Alihan.

Bende onunla birlikte yanmaya başlıyordum.

Alihan sertçe yutkundu ve dilini dudaklarından geçirdi. Parmaklarımızı birbirine kenetledim ve birleşen ellerimizi bacağımın üzerine koydum. Ellerimize baktıktan sonra Alihan'ın arzulu ama aynı zamanda yumuşak bakışları ile karşılaştım. Burnumuzun ucları birbirine değiyor nefeslerimiz birbirine yapışıyordu.

„Liya Arsalan..." diye fısıldadı nefesini bana doğru üfleyerek. „Alihan Karalı sana vurgun. İt gibi aşık."

Gözlerimi huzurla yumdum ve benden bağımsız bir şekilde tebessüm ettim. Bana aşıktı... Sırılsıklam aşıktı.

Ben kendime itiraf edemiyordum belki ama bende ona onun bana aşık olduğu kadar aşık mıydım ona?

„Bu elini bırakmayacağım. Arkanda duracağım ne olursa olsun, tamam mı? Küçüğün, hep yanında olacak Karalı. Hep." diye fısıldadım ve ona anlamlı bir bakış attıktan sonra dudaklarımızın arasında az olan mesafeyi sıfıra indirdim ve üst dudağını iki dudağımın arasına hapsettim.

Onu ilk kez öpüyordum.

Kendi cesaretime hayran kalmıştım. Utanmayı seven bir kız değildim. Utanmazdım da çoğu zaman.

Cesurdum ben.

Onun cesur kadınıydım...

Gözlerimi yavaşca yumdum ve anın büyüsüne kapıldım. Alihan iri elini saçlarımdan geçirdi ve dudaklarını dudaklarıma daha da bastırdı. Alt dudağımı emerken nazik ve yumuşak davranıyordu. Beni hiç bu kadar yavaş öptüğünü hatırlamıyordum. İncitmek istemiyor gibi öpüyordu.

Huzur kokuyordu onun öpüşü.

Alihan'ın yumuşak davranması bi yere kadardı. O yavaş değil sert davranmayı seven bir adamdı. Ben onun her haline razıydım oysa ki.

Kafasını yana eğdi ve derinleşti öpüşü. Dili dudaklarımın arasına sızmış, dilime dokunuyordu. Birbirine kenetlenen parmaklarımızı çözdüm ve iki elimi de kaldırıp birisini Alihan'ın yanağına diğerini de omuzuna koydum. O da boş durmadı ve beni belimden tutarak kucağına oturttu. 

Omuzlarımda ki baddaniye düştü düşecekti ama umursamamıştım. Dudaklarıma böylesine aç bir şekilde sahip olan adam aklımı başımdan alıyordu. Tahrik oluyordum istemeden. Bu tavırları beni benden çıkarıyordu. Bu düşüncemin üstüne tam o an Alihan kendisini bana bastırdı ve sıcaklığını hissettim.

Hissetmem ile birlikte dudaklarım aralandı ve inlemek istedim ama yapmadım. Alihan'ın dudakları çeneme oradan boynuma doğru ilerliyordu ben ağzımdan soluklanırken.

Bacaklarımın arasına baskı uygulamaya devam ediyordu. Kaşlarımı çattım ve alt dudağımı dişledim. Hissettiğim sertlikle aklım uçmuştu. Benim için sertleştiğini bilmek içimde yatan edepsiz şeytanı ön plana sürdü. Bu yanımı ise görmemesi için elimden geleni yapacaktım.

Elleri belimde ve kafası boynumun boşluğundayken dudakları ıslak öpücükler bırakıyordu boynuma. Gözlerim kapalı anın tadını çıkarıyordum ellerim onun ensesindeyken. İşin içine dili de girdiğinde ağzımdan bir mırıldanma çıktı. Zevk aldığımı belli eden bir mırıldama. Bu his kuvvetliydi...

Alihan dizlerinin üzerine yükseldi ama beni hala sıkı sıkı tutuyordu. Omuzlarımda ki baddaniye anında yeri bulurken sırtım baddaniyenin yumuşak tarafı ile buluştu. Üzerime eğildi ve dili ile boynumu boydan boya yaladı.

Gözlerimi yumdum ve bu anın tadını çıkardım. Alihan'ın ateşini ve bana olan arzusunu görmemek için kör olmam gerekirdi. Boynuma diş ve dil darbeleri bırakırken keyfini belli eden mırıldamalar veriyordu kendisinden ve bu beni daha da tahrik ediyordu.

İki bacağımda aralayıp dizlerimi kırıp kendime doğru çekmiştim. O bunu fırsat bilip bacaklarımın arasına yattı. Kendisini bana bastırdı ve sertliği özel bölgeme sürtüyordu.

„Ali..." diye inledim hafifçe. Alt dudağımı ısırdım ve elimi saçlarına daldırdım. „Alihan. Durmamız lazım."

Durmamız gerekiyordu yoksa o kendisini kaybedecekti. Biz birbirimizi kaybedecektik ve geri dönülmez yola girecektik. Bunu yapamazdım. Hazır değildim ve evlilik olmadan o yola girmek istemiyordum açıkcası.

„Durmayalım. Bu sefer durmayalım küçüğüm. Kendini bana bırak." dedi boğuk çıkan sesi ile. Eli vücudumda dolaşıyordu ve bu beni oldukça etkiliyordu.

„Bırakamam..." diye fısıldadım. „Daha olmaz Alihan, ne olur."

Eli yarı çıplak bacaklarıma doğru kaydığında derin bir nefes verdim. Sıcak eli boydan boya bacaklarımı avuçluyordu.

„Neden?"

„Evlilik olmadan bu yola giremem. Yapmayalım lütfen." Bu cümle saçmaydı belki de ama annemden bunu görmüştüm ve anneme ihanet etmek istemiyordum. Eğer annem için olmasa, düşünmeden Alihan ile yatardım ama suçlu hissediyordum istemsizce.

Başını kaldırdı ve çatık kaşların altından bana şaşkınca baktı. Bacağımda ki eli duraksadı ve yutkundu. „Nasıl yani?"

„Duydun işte."

„Küçüğüm sen ciddi misin? Cidden sana karışabilmem için evlenmemiz mi gerekiyor?"

Bu sözü kalbimi kırdı. Ama belli etmedim. Bu imasını nasıl algılamalıydım? Çünkü ben bundan benimle evlenmek istemediğini anlıyordum. „İstemiyor musun evlilik?"

„Ben böyle bir şey demedim. Ayrıca biraz hızlı gitmiyor musun? Beni sevdiğini itiraf ettin neden duruyoruz? Kötü bir şey yapmıyoruz."

„Elbette yapmıyoruz ama ben kötü hissediyorum. Annem bana böyle öğretti ve ben ihanet ediyormuşum gibi hissederim. Ayrıca hazır değilim daha lütfen."

İç çekti. „İçine girmem ama şuan boş da durmam. Sen de istiyorsun, değil mi?"

Açık sözlülüğü yutkundurttu beni.

Bir şey demedim ve kendimi onun ellerine bıraktım. Benimle yatmayacağını belirtti ve böylelikle içim rahatladı. Ama boş durmayacağını da belirttiği için açıkcası korkmuştum.

Dudaklarıma yöneldi ve aç bir şekilde kendi dudaklarına hapsetti. İki dudağım onun dudakları arasındaydı. Alihan kendinde değildi belli ki kendisini çoktan kaybetmişti. Ama ben öyle değildim. Hala mantıklı düşünebiliyordum.

Bir eli boynuma doğru yol alırken diğeri artık tişörtümün içerisine sızmıştı. Eli karnımda dolaşıyordu. Yukarıya doğru yönelip sütyenimin üzerinden göğüslerime dokundu. Nefesim kesildi o an.

Bi eli boynumu kavramıştı bu arada. Baskı yapmıyordu ama eli gözden görülmeyecek kadar hafifte değildi. Bu yaptığı ise beni daha da ayartıyordu. Hoşuma gitmişti.

Dudaklarımdan ayrıldığında derince soluklandım ve dokunuşları ile kısa bir an sessizce inledim. „Alihan."

Bir şey söylemek için değil zevkimden onun ismini sayıkladım. Yaptığımız doğru muydu bilmiyorum ama doğru hissettiriyordu.

Beni tuttu ve döndürdü. Sırtımı tekrar kendi vücuduna yasladı ve bacakları iki yanımdan da geçti. Yerde, bacaklarının arasında oturuyordum ve yüzüm şömineye dönüktü.

Kafamı arkaya -onun omuzu ve boynu arasında ki boşluğa- yasladım. Ondan daha küçük olduğum için kolayca kafasını hafif bir açıyla yana çevirip gözlerimin içine bakabiliyordu. Öyle yapıyordu da zaten şuan. Gözlerimin içine bakarak elini tişörtümden çekti ve aşağılara kaydırdı. Gözlerim gözlerinden ayrıldı ve şortumun içine yönelen iri eline baktı. „Ali!"

„Şşh." diyerek susturdu beni. Yutkundum ve mırıldanmaya devam ettim. Sıcak eli şortumun içine sızdı ve kemikli parmakları özel bölgeme sürttü. Sürttüğü an kasıldığımı hissettim. Dudağımın kenarını sertçe ısırdım.

İki parmağı da çamaşırımın üzerinden orama baskı uygulamaya başladı. Yavaşca ileri geri sürtüyor beni delirtmeye çalışıyordu „Allahım!"

„Sakinleş bebeğim." dediğini duydum Alihan'ın.

Nasıl sakinleşecektim? Ben böylesi şeylerin yanından bile geçmeyen bir kızdım ama şimdi ne yapıyordum? Bunu yaşıyordum! Ve inanılmaz derece de zevk alıyor, hem daha fazlasını istiyor hem Alihan'ın durmasını istiyordum. Resmen sıkışmış kalmıştım duygularım ile.

Dört parmağının özel bölgeme yaptığı ayartıcı masajı hissediyordum. Ağzımdan sesli bir inilti kaçmıştı ve kaçtığı an Alihan elini çamaşırımın içine daldırdı ve orayı avuçladı. Sıcak elinin sıcaklığıma denk gelmesi beni yakmıştı.

„Hazır değilim diyorsun bide? Yanıyor kızım burası." Kısık gözleri tüm dikkatini özel bölgeme vermiş işine devam ediyordu. Ona bakmaya son vererek tavana çevirdim kafamı. "Üstelik ıslanmışsın. Benim için.."

Sustum. Bir şey demedim.

Parmaklarının tatlı işkencesi devam etti bu sefer daha hızlı şekilde. Bu sefer daha da sertti. Kendimi kontrol altında tutamayıp sık sık karnım kasılıyor ve ağzımdan iniltiler kopuyordu.

Ellerim havalandı bitanesini boynumu esir almış elinin koluna gitti, diğeri ise boynunun öbür yanına. Boğazımı temizledim ve sertçe yutkundum.

„Alihan. Ah!" Sinirlendiğini hissediyordum. Parmakları sıcaklığımı terk etti ve pijama şortumu bacaklarımdan sıyırdı ve attı. İç çamaşırımı üzerimde bıraktı ve elini tekrar içeri sızdırdı.

Sık sık ismi dudaklarımdan dökülüyor hafifçe inliyordum. Bu onun hoşuna gitmiş olmalı ki ara sıra şeytani bir tavırla sırıtıyordu.

Beklemediğim anda içimde bir baskı hissettiğim de yüksek ses ile bağırdım. Parmağını ittirmişti bana ve içimde hareket ettiriyordu.

„Ah. Ali!" Bakışlarını mahrem bölgeme çevirmiş büyük ustalıkla parmaklarını konuşturuyordu. Bu yetmezmiş gibi bir parmağını daha dayadı içime. İnledim.

Sakin olmalıydım. Sık sık inlememeliydim. Çok sesim çıkıyordu.

Alt dudağımı ısırdım ve bu anın bitmesini diledim. Bitsin istiyordum ama bi taraftan da istemiyordum. İkilemdeydim.

„Dökül bana küçüğüm. İstediğin kadar bağır çağır, içini dök. Buna ihtiyacın var."

Alt dudağımı emdim. Parmakları oramda gel git yapıyordu ve bu bana inanılmaz haz veriyordu. Çok az canımı yakıyordu ama vücudum şimdiden alışmıştı. Onun dediği gibi ona içimi döktüm.

„İşte böyle bebeğim. İçinde tutma... Susma."

Ağlayacak raddeye kadar gelmiştim neredeyse. Hissettiklerim çok yoğundu. Alt dudağımı sertçe dişledim ve kaşlarımı çatarak mırıldandım. Kafası bana döndü ve yüzümün her bir noktasında gezdi. Bende ona döndüm ve döndüğümün an ıslak dudakları dudaklarımı esir aldı.

Öpücüğü ve parmakları bana çok iyi hissettiriyordu. Belki bu yaptığımız doğru değildi veya edepsizceydi ama bunu umursamadım. Eskiden olsa umursar böyle bir şeyin olmaması için elimden geleni yapardım.

Şimdi mi? Umurumda değildi işte. İstiyordum bunu. Geri adım atmakta istemiyordum.

İşte bu git gide ona benzediğimin bir göstergesiydi.

Usta parmakları içimdeki hareketlerine devam ediyordu. Yavaş yavaş sona doğru yaklaştığımı hissetmiştim. Bu tatlı işkence bitmeye yaklaşıyordu ve bu beni bir miktar rahatlatmıştı. İnlemelerim çoğaldı ve sona doğru gelmiştim.

Saniyeler sonra parmakları durdu ve kendisi de benim gibi derin derin soluklandı. Belime dokunan sertliğini yoğun bir şekilde hissediyordum. Bunun için yapacak bir şeyim yoktu çünkü hazır değildim...

Alihan'ın iri bedeni arkamdan çekildi ve çekildiği an bedenim halsizlik ile yere doğru düştü ve kafamı yumuşak bir şekilde parkeye doğru bıraktım. Kısa süre sonra sırtıma ve bacaklarıma dolanan kolları hissettim. Bedenim havalandı ve kafamı onun sıcak göğüsüne koydum. Başıma bir öpücük kondurdu ve merdivenden çıkmaya başladı.

Sırtım yumuşak yatak ile buluştu iyice mayışmıştım. Ama duş almak istiyordum. Ondan sonra uyurdum ancak.

Yanıma uzandı ve beni kendisine çekti. Kafamı onun boynuna gömdüm ve uzun süre soluklandım. Onun koynunda bulduğum huzuru uzun süre hissetmemiştim bedenimde ve zihnimde...

„Alihan..." diye fısıldadım güçsüzlükle.

„Söyle küçük kızım." dedi erkeksi, gür sesi ile.

Yutkundum ve kendime bile yeni itiraf ettiğim şeyi ona söylemekle gerçekleştirdim.

„Ben sana aşık oldum." Kafam boynunda olduğu için sesim boğuk çıkmıştı. Onun yüzünü görmüyordum. Onun tepkisini de görmemiştim ama sertçe yutkunduğunu ve göğüsünün derin bir nefes aldığı yüzünden şiştiğini hissettim.

„Allahım..." diye inledi sessizce. Mutluydu, bunu görebiliyordum. Alt dudağımı ağzımın içine aldım ve gülümsedim. „Artık tamamen birbirimize aitiz, küçüğüm."

Alihan'ın küçüğü.

Onun küçüğü.

Ben onun küçüğüydüm...




• Bölüm sonu •

Yandık mı ne gençler??? cöcşşfşrşfşrş

Çok mutlular allah bozmasın inşallah aman aman...

Continue Reading

You'll Also Like

285K 17.1K 20
"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?
82.5K 4.9K 30
"Her insan kendi kaderini yazar kim bilirdi ki aynı kaderi yaşayacaklarını"
564K 39K 36
"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne ba...
11.7M 6.7K 4
"Yeter ama bu kadarı fazla!" sinirden gözüm dönerken Savaş abi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Yeter mi? Yüsra ben yanında olduğum sürece kimse sa...