DEVRİM KADINI

By Asli_Han1453

2.7M 142K 27.8K

Sevmekten yorulur mu insan? devrim kadını. |bir eylül gecesi yazılmaya başlandı.| "Sevmek, bir adama ancak b... More

giriş |sevmekten yorulur mu insan|
devrim kadını | Demir Eksikliği
devrim kadını | Göz Bebeğim
devrim kadını | Bir Tanem
devrim kadını | Kalbimin Merkezindesin
devrim kadını | Özleyeceğim
devrim kadını | Gidişine Bitişler
devrim kadını | Seni Seviyorum
devrim kadını | Kavuşmalarımıza Yârim
devrim kadını | Demir'in Yürek Yangını
devrim kadını | Benim Hatun
devrim kadını | En Güzel Gecem
devrim kadını | Aşkın Zehrolmuş Bana
devrim kadını | İlk Kıvılcım
devrim kadını | Sarıl Bana
devrim kadını | Kızıl Güvercin
devrim kadını | Sen Bilmezsin
devrim kadını | Veda Busesi
devrim Kadını | Canımın İçi
devrim Kadını | Kıymetlim Bana Geri Dön
devrim Kadını | Kıskanç Kadınım Benim
devrim kadını | Ah Yalan Dünya
devrim kadını | Siyah Gül, Mâtem
devrim kadını | Kalbim Kırıldı
devrim kadını | Ölüm Soluğu
devrim kadını | Acıtan Hisler
devrim kadını | Ansızın Aşk
devrim kadını | Canım
devrim kadını | Seninle Bir Ömür
devrim kadını | Rüyam
devrim kadını | Sana Tutuldum
devrim kadını | Hep Bana Gel
devrim kadını |Vuslat Ateşi
devrim kadını | Öfke Harbi
devrim kadını | Demir'in İmtihanı
devrim kadını | Hatalarına Bir Nilüfer
devrim kadını | Kalbine Sürgün
devrim kadını | Yeni Bir Müjde
devrim kadını | Final Part I
devrim kadını | Final Part II
devrim kadını | Final Part III
devrim kadını | Finale Son 1
FİNAL
Özel Bölüm | Devrim Kadını
Özel Bölüm II | Devrim Kadını

devrim kadını | Kalbim İspatım Olsun

47.2K 2.6K 456
By Asli_Han1453

Devrim Kadını

|Kalbim İspatım Olsun|

Devrim Kadını olmak.

🖤

Hazan'ın bayılmasıyla soluğu hastanede almıştık. Zira kolonyayla falan uyanmamıştı. Bu süreçte en çok etkilenen hiç şüphesiz Deniz olmuştu.

Hazan sonunda sevdiği adamın da kendisini sevdiğini öğrenmiş ancak sevincini yaşayamadan, doktorun söylemiyle heyecandan bayılmıştı.

Yarım saatin sonunda gözlerini açtığında hepimiz rahat bir nefes almıştık. Deniz yanı başında elini tutmuş ve büyük bir heyecanla uyanmasını bekliyordu. Ki gözlerini açar açmaz hemen Hazan'ın üzerine eğilerek incitmekten korkar gibi nazikçe yanağını okşadı.

Eminim ki o da güzel seven bir adam olacaktı.

"Hazan," dedi korkusunu bastıramadığı gergin sesiyle. "Nasıl hissediyorsun?"

Kirpiklerini birkaç denemeden sonra tamamen açabilen Hazan şaşkınca etrafa bakındı. Boğuk ve pürüzlü bir tonda "Ne oldu bana?" diye sordu. Deniz'in yanındaki annem şefkatle ona yaklaştı. "Bayıldın annecim, iyisin değil mi şimdi?"

"Bayıldım mı?" diyerek tepkisini ortaya koyan Hazan hepimizi gülümsetti. "Bir dakika," dedi zihninde sanki bir şeyler canlanmış gibi. "En son kınadaydık," deyip gözlerini bana ve Demir'e tuttu. Sonra elini tutmakta olan adamla göz göze gelince gözleri irileşti. "Sonra sen?" deyip kaşlarını çattı. "Seninle kavga ettik," dudaklarını birbirine bastırdı. "Sonrasını hatırlamıyorum," demesiyle Deniz'in "Ne?" diye bağırması bir oldu.

En önemli kısmı hatırlamıyordu. Deniz'in tepkisi gayet mâkuldu bence. Demir kolunu belime sararak alnını şakağıma yasladı. "Deniz'i itinayla süründürecek," ferah nefesi saçlarımın arasına dağılırken dudaklarım kıvrıldı. "Hemde nasıl," dedim keyiflenerek. Demir dudaklarını şakağıma sürttü bu kez de. "Evimize gitsek ya," dedi boğuk bir sesle. Art arda içime çektiğim nefes, yutkunamadan boğazımda takılı kaldı. "Seninle baş başa olsak," kulağıma fısıldadığı etkileyici sözler Deniz'in endişeyle sıraladığı cümlelerden dolayı uçup gitmişti.

"Şaka yapıyorsun değil mi? Kızım, sana ilanı aşk ettim! Hazan hadi güzelim daha fazla uğraştırma beni, hatırlaman lâzım,"

Hazan omuzlarını çocuk misali kaldırıp indirdi. "Hayır, hatırlamıyorum,"

Deniz saçlarını dağıttı. Yerinde duramıyordu. "Tamam sakinim," dedi kendi kendine konuşarak. Ömer babam ve Ayşe annem onun bu hâline gülüyorlardı. Nihayetinde birazcık hak etmişti.

Hazan'ın elini tuttu. "Bugüne kadar seni üzdüğüm için özür dilerim. Seni seviyormuşum ve bunu görmemek için uzun zamandır çabalıyormuşum,"

"Benim zaten bir sevgilim var, bana neden bunları anlatıyorsun ki?"

Deniz kaşlarını çatarak geri çekildi. "Onu seviyor musun harbiden?"

Hazan tereddüt etmeden "Evet," dedi.

Deniz'in kararan bakışları biraz onu ürkütücü yapmıştı. "İyi, birkaç güne bir sevgilin kalmayacak,"

"Nedenmiş o? Kadir'le gayet mutluyuz!"

Kendini zor tutuyordu. Nefesini bıkkınca verdi. "Görürsün senden kendi isteğiyle ayrılacak,"

"Görürüz!"

Ayşe annem daha fazla dayanamamış olacak ki sertçe onları susturdu. "Ay yeter, işim şişti kavganızdan, gürültünüzden. Şu çocuklarımın hâline bakın, kına günü hastane yollarında sefil oldular. Maşallah Hazan'ın da diline vurdu, turp gibi oldu. Kalkın hadi eve gidiyoruz, yarın düğün var!"

Demir elimi kavrayarak hızla odadan çıkarttı. "Sonunda," demesiyle kolunun altına girdim. "Ne oldu uykun mu geldi?"

Başını eğerek saçlarımdan öptü. "Ben iyiyim, sen çok yoruldun. Uyuyup dinlenmen lâzım," düşünceli adamıma sıkıca sardım kollarımı. Arabaya bindiğimizde annemlerin kornaya basıp uzaklaştığını gördüm. Hazan ve Deniz'de onlarla gitmişti. "Yarın kendi evimizde olacağız," demesiyle kemeri aparatına yerleştiren elim donup kaldı. Baş başa olacağımız bir ev beni fazlasıyla heyecanlandırıyor ve aynı zamanda utandırıyordu.

Donuklaşan hareketlerimden şüphelenmesin diye sırtımı koltuğa yasladım ve rahat bir pozisyon aldım. Demir boynundaki kravatı gevşetti, ardından çıkarıp arka koltuğa attı. Gömleğinin üstten birkaç düğmesini açtı. Arabayı çalıştırdığında yorgunca gözlerimi kapattım.

Yanağımda elinin dış yüzünü hissettim. "Uyu güzelim," deyişini ve ardından bedenimin sıcak ve rahat koltuktan havalanışını hissettim. Gözlerimin üzerinde tonlarca ağırlık vardı sanki, açamıyordum. Bir süre sonra yumuşak bir yüzeye konulan sırtımla gözlerimi çok az araladım. Demir'in sıcak dudakları alnımda baskılandı. "İyi uykular," fısıltısı tenimden akıp gitti.

Sabah düne nazaran biraz daha dinç bir şekilde uyandım. Kına gerçekten beni yormuştu. Banyoya girip duş aldım. Üzerimi giyindikten sonra odadan çıktım.

Hazan ve Deniz dışında masada kimse yoktu. "Günaydın," deyip Hazan'ın yanındaki sandalyeye oturdum. Deniz morali bozuk bir şekilde "Günaydın," dedi ağzının içinden.

"Günaydın güzel gelin," diyerek yanağımdan öpen Hazan'ı bende öptüm. Neşesi yerindeydi. Deniz'i sinir etmek onu mutlu ediyordu.

"Annemle babam neredeler?"

"Erken çıktı onlar. Demir abiyle birlikte düğünün yapılacağı mekanı kontrol etmeye gittiler. Deniz'de bizi kuaföre götürecek,"

Kahvaltıdan sonra evden çıkmıştık. Kuaförde saatler hızlıca geçerken saçım ve makyajım bitmişti. Deniz bizi düğünün olacağı mekana getirmişti. Hazan ile birlikte gelin ve damatın bekletildiği odaya geçtik.

Demir gelinliğimi görmemişti ve bu yüzden tepkisini merak ediyordum. Sırt dekoltesi biraz derindi. Etekleri çok kabarık değildi ve göğüs kısmında da çok derin olmayan bir dekoltesi vardı. Saçlarım bukleler halinde salık bırakılmış ve taç takılmıştı.

Hazan'la birkaç öz çekim yaptık. O da eflatun renginde oldukça cüretkâr bir elbise seçmişti. Kadir'i de davet etmişti düğüne. Umarım Deniz çok delirmezdi.

Kırmızı rujla dolgunlaştırdığı dudaklarını heyecanla aralayan Hazan sevinç dolu bir nidayla bağırdı. "Ay geldiler!"

Tam o anda kapı bir kez tıklatıldı. "Gelebilir miyiz?" Demir'in sesini işitince kalbim hızla çarpmaya başladı. Yüzümü kapıya döndüm ve Hazan'ın kapıyı açmasını bekledim.

"Eniştecim, kapı açılmıyor!"

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken sinsice sırıtan Hazan'a hayretle "Hazan ne yapıyorsun?" dedim.

"Adettendir kızım, sende hiçbir şey bilmiyorsun portakal ya!"

Sinirle Hazan'a bağırdım. "Ya kapıyı açsana! Deli misin?"

Omuz silkti. "Bana ne? Önce cüzdanı boşaltsın!"

"Deniz cüzdanım arabada kaldı, sen ver koçum!" Demir'in sabırsızca konuşması yüzümde bir gülümseme oluşturdu.

"Damat ben değilim ki?" diyen Deniz'e göz devirdim. Al birini vur ötekine. Cidden ikisinden harika bir çift olurdu!

"Deniz!" diyerek serteldi Demir.

Yağız Mir'in sesini duydum. "Boşver o pezevenki," dedi ve kapı tıklandı. "Hazan aç kapıyı!" diye seslenen Yağız'dı.

Hazan hafifçe araladığı kapıdan elini dışarıya uzattı. Yağız Mir cüzdanını uzatmıştı. "Umarım boş değildir," deyip herkesin sabrını sınayan arkadaşımın omzuna vurdum. "Kapa çeneni!"

Demir'e sırıttı ve "Bereket versin enişte!" diyerek odadan çıkan Hazan'a göz devirmeden edemedim. İstediğini almadan asla pes etmiyordu.

Demir kapıdan girdiğinde gözlerimiz buluştu. Smokinin sardığı vücudu her zamankinden daha heybetli görünüyordu. Uzun boyunun hakkını veren kaliteli kumaş onu olduğundan daha karizmatik yapmıştı. Ama ben onu kıskanırdım böyle olursa.

O içeriye girince kapı dışarıdan çekilip kapandı. Âdemelmasının sesli yutkunuşlarla hareketlendiğini duyumsadım. Kehribar rengi gözleri bugün daha bir parlaktı. "Göz bebeğim," dediğinde avuçlarım gelinliğin tül kumaşını ezdi. Sonunda kavuşuyorduk. Yüzümde gezinen bakışları beni ziyadesiyle heyecanlandırıyordu. "Fazla güzelsin," iltifatıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. Nefes almayı unutmuştum.

Elimin birini tutup dudaklarını içine bastırdı. Bunu yaparken gözlerimiz arasındaki görünmez bağ zerre kopmamıştı. Gelinliğin eteğini sıkan elimi yavaşça serbest bıraktım. Kirpikleri kehribarlarını örtmüştü. Avcumu kısa sakallarının kapladığı yanağına çıkardım. "Güzel olan senin sevgin," titreyen sesimle gözleri aralandı. "Güzel olan sensin,"

"Bu kalp bu tende olduğu müddetçe seni hep seveceğim," dedi boğuk sesiyle. Elimi avcuna hapsetti ve birlikte odadan çıktık.

Düğünümüz açık alandaydı, kır düğünü olacaktı.

Çiçeklerle süslenmiş olan giriş kapısından girdiğimizde misafirlerin alkış sesiyle dudaklarımda zapt etmekte zorluk çektiğim bir gülümseme oluşmuştu.

Anneannemde, Ayşe annemin yanındaydı. Onun geleceğinden haberim yoktu. Bakışlarım yanı başımdaki adamı buldu. İnce düşüncesi bir kez daha ona aşık olmama neden oldu.

"Teşekkür ederim," dedim minnetle. Kolundaki elimi tuttu. "Bugünden itibaren teşekkür etmeyi sana yasaklıyorum," gülümsememi silmeden sordum. "Niçin?"

Nikâhımız kıyılacağı çardakvâri kısma ulaşmıştık. Beyaz gül sarmaşıklarıyla süslenen masaya ulaştığımızda sandalyemi çekerek oturmama yardımcı oldu. Yanımdaki yerini aldığında elimi avcuna aldı. "Çünkü göz bebeğim, artık biz olacağız. İki farklı kişi değiliz, sen ben olacaksın, bende sen,"

Nikâh memuru misafirleri selamladıktan sonra klasik sorularımızı sordu. Ancak küçük bir detay eklenmişti.

"... Devrim Kadını olmayı kabul ediyor musunuz?"

Kalabalıktan hoş kahkahalar yükselirken mikrofona yaklaştım. Demir'in elini daha sıkı kavradım.

"Bir ömür evet!"

Demir gülerek bana baktı. Memur ona da sordu. Gür sesiyle "Evet!" demişti. Alkış sesleriyle ayağa kalktık. Karşılıklı durduğumuzda kalbimin delici atışları dışarıdan duyuluyordu. Demir dudaklarını alnıma bastırdı ve sıcacık bir öpücük bıraktı. "Kadınım," deyip alnını alnıma yasladı. "Hayatıma hoş geldin," gülümsedim. "Hoş buldum, canımın içi,"

Dans şarkısıyla alınlarımız ayrıldı. Demir elimi sıkıca tuttu ve dans edeceğimiz kısma ilerledik.

Belimi sahiplenen elleri hoşnutsuzca sırtıma çıktı. "Güzelliğini benden başkalarının da görüyor olması canımı sıkıyor,"

Alnımı çene kemiğine yasladım. "Beğenmedin mi?"

"Beğenmek yetersiz kalır," deyip alnıma yaslandı ve kirpiklerimiz birbirlerine karıştı. Gözleri kapalıydı. "Nefesim kesiliyor, gözlerim sana her değdiğinde,"

Omzundaki kollarımı boynuna çıkardım. "Aynı hisleri paylaşıyoruz," diye fısıldadım. "Nefesimi kesiyorsun, Demir Devrim,"

Soyadına vurgu yapmam hoşuna gitmiş olacak ki, keskin kıvrımlara sahip olan dudakları kavislendi. "Çok cesursun ve bu benim hoşuma gidiyor, Beren Devrim,"

İkinci danstan sonra misafirlerde bize eşlik etmişlerdi. Hazan ve Kadir dans ederken Deniz'e üzülmüştüm. Kötü görünüyordu. Demir'e yaklaştım. "Deniz kötü görünüyor,"

Sıkıntıyla nefes verdi. "İkisi de çocuk gibi. Ne yaptıklarını bilmiyorlar,"

"Keşke birbirlerini daha fazla kırmadan ilişkilerine şans tanısalar,"

"İnatçı keçi her ikisi de, bu kafayla çok zor,"

Masaya Demir'in arkadaşları gelince hemen onlarla selamlaştım. Ahsen zümrüt yeşili elbisesinin içinde çok hoş görünüyordu. "Tebrik ederim," deyip bana sarıldı.

Onun ardından Beste'de gülümseyerek yanıma ulaştı. "Çok çok mutlu olun," samimi temennisiyle minnetle gülümsedim.

"Teşekkür ederiz," dedim mutlulukla. Savaş ve Enes'te tebrik etmişlerdi bizi.

Yorucu saatler geride kalırken Savaş Demir'in kulağına eğilip bir şeyler söyledi ve birlikte piste ilerlediler.

Savaş, Deniz ve Yağız Mir'de onlara katıldı. Merakla onları izliyordum, tabi kalabalıkta.

Harmandalı müziğiyle şaşkınca yerlerini alan beş erkeği izlemeye koyuldum. Hareketleri oldukça profesyoneldi. Sanırım daha öncede oynamışlardı. Demir en baştaydı, diğerleri de ikişerli gruplar hâlinde yanında duruyorlar ve hareketleri büyük bir ustalıkla yerine getiriyorlardı. Yöresel dansları bittiğinde alkış furyasına tutuldular. Bize görsel bir şölen sunmuşlardı.

Demir terleyen alnı ve sıcacık gülümsemesi ile masaya ulaştığında "Harikaydın," dedim. Bana göz kırptı ve yanıma oturdu.

🖤

🖤

Beyaz gelinliğin içinde farklı bir ruh hâline bürünmüştüm. Kalbimde biriken kirler sanki bu beyaza bulaşacak ve bugünü mahvedecekti.

Duvağımın etek uçlarından tutulduğunu görünce Demir'in geldiğini anlamış oldum. Nefesinin kuvvetli esintisi tülün arkasından bana değdi. Aramızdaki engel ortadan kalktı. Beyazın ağırlıkta olduğu siyah-beyaz takım elbisesiyle gözlerimi ondan alamayacağım kadar yakışıklı olmuştu. İnce bir kravat takmıştı ve cebinde de benim başımın üzerine konulan çiçekli tacın beyaz minik çiçeklerinden bir tutam vardı.

Duvağı sırtıma doğru salınan kızıl saçlarımın üzerine attı. Beyaz tenim kızarmaya başlamıştı. Boynumdaki küçük çillerin bile kızardığına emindim.

Ellerini boynumla çenem arasındaki köprüye yerleştirdi. Soluduğum hava onun kokusuna bulandı. Her nefeste Demir'in rahiyası ciğerlerime indi.

Kehribar gözleri dikkatle yüzümü arşınladı. Dudaklarını ıslattı. Nefesi yetmiyormuş gibi derin derin soluyordu. Saçları biraz daha kısalmıştı. Bileklerine sardım parmaklarımı. Aksi hâlde yere yığılacaktım. Nabzı avuçlarımda attı.

Çekmeceden siyah kadife bir kutu çıkardı. Kutunun kapağını geriye doğru ittiğinde içindeki iki alyansı gördüm. Demir elimi avcunun içine aldı ve tektaş yüzüğümün bulunduğu parmağıma alyansı yavaşça geçirdi. Diğer alyansı baş ve işaret parmağımla kavrayarak onun sağ elinin yüzük parmağına taktım.

"Çok güzelsin," derken kelimeleri kısık bir melodi de tuttu. "Kızıl saçlarının gelinlikte süzülüşü," deyip elinin dışını omzumdan dirseğime doğru sürükledi. Elimi tutup dudaklarına götürdü. Sıcak bir öpücük bıraktı avuç içime. "Tenin bir yıldız gibi parlıyor beyazın içinde," alnıma helallik mührünü vurdu. Dudaklarıyla ıslak bir imza attı. "Sana meftun olmamak elimde değil,"

Saatler önce düğünümüz bitmişti. Evimizdeydik. İkimize ait odada, yan yanaydık. O artık benim kocamdı. Dönüşü olmayan bir yola girmiştik.

"Demir," dudaklarını tenimden çekmeden alnımın ortasından burnumun üzerindeki kemiğe indirdi. Alnını ve yüzünün bir kısmını saçlarımın üzerine yaslamıştı. Ilık nefesi yüzüme dağıldı. "Söyle güzelim,"

Utançtan mora çalan yanaklarım sinyal veriyordu artık. "Ben müsait değilim, şey yani bugün," durup nefeslendim. "Yani şey olmayacak," konuştukça saçmalıyordum. Demir'de bunu fark etmiş olacak, parmağını dudağıma bastırarak konuşmama mâni oldu. "Biliyorum canımın içi," deyip dudağımdaki parmağını çekti ve yanağımı kavradı. "Annem söyledi," dediğinde başımı eğme isteğime engel olamadım ancak Demir buna da engel oldu. "Bu utanılacak bir şey değil," yutkundum. "Evet ama," deyip sustum. Anlayışla başını salladı. "Birbirimizin özeli olduk, kocanım senin. Her şeyini bilmeliyim, sende öyle,"

"Teşekkür ederim," dedim minnetle. "Etme, güzelim. Ben seni ölünceye dek beklerim. Yeter ki gitme benden,"

"Gidemem ki," sesim kedi miyavlaması misali çıkmıştı.

Bedenini geriye çekti. Yanıma oturdu. Sessizce durduk. Elim elinin içindeydi. Varlığımı kendine kanıtlıyordu.

"Acıktın mı?" diye sordum uzun bir sessizliğin ardından. Bana döndü. "Sen de bana eşlik edeceksen, evet acıktım," başımı salladım. "Üzerimi değiştirip bir şeyler hazırlarım," dediğimde ayağa kalktı. "Tamam ben çıkayım sen de rahat hareket et," bu kadar anlayışlı olması beni çok mutlu ediyordu.

Gelinlikten kurtulup ılık bir duş aldım. Yüzümdeki makyajdan ve saçlarımdaki tokalardan kurtulmak beni ferahlatmıştı.

Siyah bir tayt ve beyaz penye bir bluz giydim. Saçlarımı kurulamış ve örmüştüm. Salonda oturan Demir'e banyonun boşaldığını haber verdim. "Ne yemek istersin?" dedim o odaya girmeden hemen önce. Eli kapı kulpunda kaldı. Omzunun üzerinden bana baktı. "Kahvaltılık bir şeyler hazırlasan yeter, yemekle uğraşma. Yoruldun bugün," bu beni sevindirmişti. Gerçekten de çok yorgundum. Uzun süre topuklu ayakkabı giymek beni yormuştu. Ayaklarım sızlıyordu. O odaya girerken bende her şey gibi pırıl pırıl olan evimin mutfağına girdim.

Geniş bir mutfaktı. Ortada dikdörtgen bir tezgah vardı. Buz dolabından kahvaltılıkları çıkardım. Sol taraftaki duvara bitişik olan masaya taşıdım. Bardaklara meyve suyu doldurdum. Bu saatte kim çay demleyecekti. Ekmek yoktu mecburen sandviç ekmeği çıkardım.

Koridor tarafından gelen kapı sesiyle Demir'in banyodan çıktığını anlamış oldum. Çok geçmeden mutfak kapısından girdi. Açık kahverengi gür saçları nemliydi. Gri bisiklet yaka tişörtünün omuzları biraz ıslanmıştı. Altına da siyah bir pijama giymişti.

Ağır adımlarla masaya gelip alttan bir bar taburesi çekti. Her hareketini izledim. Masadan çektiği bakışları benimle buluştu. Yüzüne izlenilesi bir gülümseme yerleşti. "Yesene güzelim," onu izlerken dalmıştım. "Beraber başlamak istedim," dedim hâlâ tedirgindim. Sevgiliyken ki kadar utanmıyordum ancak yeni bir yakınlık girmişti aramıza. Onunla aynı evi ve hayatı paylaşacak olmak biraz tuhaf hissettiriyordu.

Memnun bir ifade oturdu yüzüne. Karnımızı doyurduk. İkimizde acıkmıştık.

Buz dolabının üzerindeki saat gece ikiyi gösteriyordu ben bulaşık makinesine tabakları ve bardaklarımızı yerleştirirken, Demir odaya geçmiş olmalıydı, salondan ses gelmiyordu.

Mutfağın lambasını söndürdüm. Koridorda karanlık olduğundan bir süre önümü görememiştim. Gözüm karanlığa alışınca odaya doğru ilerledim. Ancak daha yarı yolda arkamdan birinin sarılmasıyla çığlığı bastım.

Kulağımın dibindeki nefes "Benim güzelim," deyip beni yatıştırmasaydı daha çok bağırırdım.

Sinirlenip kolları arasında ona döndüm. "Manyak mısın, sinsi sinsi geliyorsun arkamdan. İnsan bir ses verir, ödüm koptu!" diye serteldim.

Yüzünü tam seçemesemde gülümsediğini hissedebiliyordum. "Karım korkmuş mu?" alay ediyordu resmen. Evleneli saatler olmuştu, yoksa değişmiş miydi Demir? Şu meşhur söylentideki gibi.

"Sence," dedim hâlâ korkumdan kalbim deli gibi çarpıyordu. Belimden tutup omzuna attı beni. Yanağım sırtına yaslandı. "Demir," dedim asabice. Odaya girip kapıyı kapattı. Nihayet ışığın olduğu bir yerdeydik. "Söyle Demir'in canının içi," ama ben diyeceğim şeyi unuturum sen böyle güzel konuşursan. Ağzımı açamadan bedenim yumuşak yatakla buluştu. "Uyu hadi," deyip tekrar kapıya ilerledi. Kapının yanındaki düğmeye bastı ve oda karanlığa boğuldu.

Yatağın üzerindeki örtünün altına girdim. Demir'in tarafı içe çökünce onunda uzandığını anlamıştım. Sırtım ona dönüktü. Nefesi saçlarıma değdi ve şakağımdan öptü. "İyi geceler," dedi gecenin koynunda alazlanan sesiyle. Örtüyü avuçlarımla ezdim. Nefesim tıkanmıştı. "Sana da," dedim onun sesinin aksine güçsüz ve titrek bir sesle.

Zaman geçti. Ama gözüme zerre uyku girmedi. Belki yer değiştirdiğimden belki de beynimde dönüp duran düşüncelerden. Uyuyamadım. Hâlâ sırtım ona dönüktü. İkimizde kıpırdamıyorduk. Uyuyup uyumadığını bilemiyordum.

Yavaşça, yatağı çok sarsmadan sırt üstü konuma getirdim bedenimi. Ben yatağın sağında o solundaydı. Sol yanağımı yastığa bastırıp ona baktım. O benim aksime yüzü bana dönük bir şekilde yatmıştı. Gözleri açıktı. "Uyuyamadın mı?" dedi pürüzlü bir sesle. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Yüzümü ona döndüm. Elimi yanağımın altına koydum. "Evet,"

Kirpikleri acelesiz kırpıldı. "Yerini mi yadırgadın?" nefesimi verdim. "Biraz," deyip ekledim. "Sen neden uyumadın?" sabit duran yüzünde hafif bir kıpırtı oldu. Gözlerinin ışıltısından anladım bunu. "Seni izlemek uykudan daha cazip geldi,"

Boğazımdan başlayan yangın kulaklarıma kadar ulaştı. Ayak parmaklarımı içe doğru yuvarladım. Tüylerim diken diken olmuştu. Demir'in sözlerinden etkilenmemek neredeyse imkânsızdı.

"Kalbime varlığını ispatlamaya çalışıyordum," diye devam etti. "Hâlâ imkânsız gibi geliyor," cesaretimi topladım. Böylesine güzel seven bir adamı mutlu etmem lâzımdı. Bende onun gibi korkusuzca sevmek istiyordum. Yarını düşünmeden, doyasıya sevmek.

Örtünün üzerindeki elini tuttum. Sıcak tenlerimiz birbirine çarpınca ikimizde yutkunduk. Gözlerimiz birbirinden bir saniye ayrılmadı.

İki elimle kavradığım sıcacık el benim yuvamdı. Dudaklarıma doğru çıkardım. Demir gözlerini kırpmadan yapacağım şeyi bekliyordu. Bana hep yaptığını yaptım. Avuç içini öptüm.

Kirpikleri kıvrımlarını yitirdi. Gözlerini kapattı. Âdem elması derin bir yutkunuş geçirdi.

"Yuvamdayım," dedim elini kalbime yaslarken. Onun için çarpan yüreğimin hoyrat atışlarını hissetsin istedim. "Kalbim ispatım olsun,"

"Beren," gözleri hâlâ kapalıydı. İsmimi telaffuz ederken kalbim ritimlerini yitirdi. "Benim yuvam burası," avcunu kalbime daha çok yasladı. "Yuvamdan hicret nasip olmasın bana," gözlerim doldu. "Olmasın," dedim kesik bir solukta. Alnımdan öptü ve ferah soluğu dudaklarıma çarparken alnıma yaslandı. Gözlerimi yumdum. "İyi uykular, göz bebeğim."

🖤

Yine yaptım yapacağımı. Tamam gelecek bölüm söz kavuşacaklar;)))

Balayına nereye gitsinler?

Bölüm nasıldı?

Hiç bitiresim gelmiyor. Demir'den ayrılacak olmak beni üzüyor. Güzel seven adamları yazmak bana inanılmaz keyif veriyor.

Umarım okurken sizde aynı keyfi alıyorsunuzdur.

Sınır: 260 oy + 240 yorum.

Bu bölüm oldukça uzundu ve satır araları yorumlarınızı hak etti.

01.03.2020

🖤

Continue Reading

You'll Also Like

1M 62.5K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
6.8K 824 4
Sıradan bir hayat yaşayan Bellur için her şey bir masal kitabıyla başladı. Hayır, sıradan bir masal kitabı değildi! Bilindik ve bilinmedik tüm efsan...
1.6M 86.7K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
724K 48.9K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...