Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 97.1K 59.7K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

2. Bölüm : KURTARICI

106K 2.3K 2K
By siredtohopeless

Ben karanlığın içinde yaşamıyorum, karanlık benim içimde yaşıyor. 🌑
- Alihan Karalı

KURTARICI

Dün geceden beri gözüme doğru düzgün uyku girmediği için mavi gözlerim patlak patlaktı. Koltukta yatıyordum ve üstüme bir şey örtmemiştim. Hala üstümde dünki tişörtüm ve eteğim vardı. Gözlerimi ovaladım ve etrafıma baktım. Tanımadığım adamın, evindeki salonunda ki koltuğunda uyuyakalmıştım. Ayrıca her yerim tutulmuştu. Dış kapıya doğru baktığımda dudaklarımı dilim ile ıslattım.

Ki sonra bu psikopat adamın fazlası ile zeki olduğunu hatırlamam ile bu düşüncemin çöpe gittiğini anladım.

Etrafıma bakındıktan sonra fark etmiştim ki uyurken eteğim iyice yukarı sıyrılmıştı. Alt dudağımı ısırdım ve eteğimi tekrar aşağıya indirdim. İnşallah gelip de görmemiştir... derken mutfaktan çıktı.

Bakışlarım ona döndü. Üstünde beyaz bir atlet ve altında gri bir eşofmanı vardı. Saçları ise dağılmış duruyordu. Üstündeki atletinin üzerinden hafif kaslı vücudu görünüyordu.

„Liya Hanımlar uyanmışlar, günaydın."
dedi alaya vurarak. Ona bakmadım ve boynumu bi sağa bi sola yatırdım. Gerçekten çok acıyordu. „Ee nasıldı ilk gecen? İyi uyudun mu?"

Boğazımı temizledim ve ona ters bi bakış attım.
„Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

Kaşları havalandı ve kafasını sağa yasladı.
„Anlamadım?"

„Sen beni zorla tutuyorsun burada! Adını dahi bilmiyorum! Ne uyuması ne ilk gecesi?" Sıkıntılı bi nefes verdi ve şakaklarını ovaladı sabır etmek istercesine.

"Alihan." dedi ve bana baktı ardından. Kaşlarımı çattım.

„Madem çok merak ettin ismimi. Alihan."
Uzun süre suratına baktığım da bakışlarımı nihayet çektim ve ellerimi kucağıma koyup ellerime çevirdim bakışlarımı. "Çok suratsızsın sen ya." Sinirli bi şekilde ona baktım.

„Sanane benden? Beni tanımadan konuşma bi kere." dedim onu tersleyerek. Sonra eteğimin kumaşı ile oynamaya başladım.

„Uyurken etek giymemelisin. Rahat olmaz sonuçta ve ben misafirimin rahatsız olmasını istemem." dedi pis bi gülümseme ile. Beni sinir etmek istiyordu!

„Eve gidip alayım o zaman eşyalarımı!" dedim sinir ile.

„O kadar da değil. Gideceksek de beraber."

Saçlarımı arkaya attım ve ofladım. „Tamam! Bugün gider miyiz?" Düşünür gibi yaptı ve bana döndü.

Bir şeyler düşünüp bu heriften kaçmak zorundaydım!

„Bakalım, işlerime ve senin davranışlarına bağlı." dedi ve bir şey dememe müsaade etmeden yukarı çıktı. Ben ise kalktım ve banyoyu aramaya başladım. Nihayet bulduğum da içeri girdim ve yüzümü yıkadım. Saçlarımı yukarıdan at kuyruğu yaptım. Banyodan çıktım ve tekrar salona döndüğümde yerim tekrar koltuğun üzerini buldu. Boynum çok ağrıyordu.

Acımasız herif bana bir oda bile vermemişti! Ev büsbüyüktü kesin boş odalar olucaktı!

Merdivenden ayak sesleri geldiğinde aşağıya indiğini anladım. Bakışlarım onu bulduğunda adeta buz kesildim. Alihan altında sadece bir pantolon ile geldi salona. Üst kısmı tamamen çıplak ve nemliydi. Havlu ile saçlarındaki ıslaklığını alırken saç diplerinden akan damlalar göğüsünde bitiyordu.

Bu kadar kötü bir adamın güzel olması diğer iyi adamlara çok büyük adaletsizlikti.

Tek bir bakışı ile istediği kadını ayar edebilirdi. Ta ki beni edemezdi. Sırf yakışıklı olduğu için sanki ona itaat mı edeceğim? O kadar da değil!

Asla!

Yanıma yürümeye başladı ve karşıma durdu. İfadesiz bi şekilde ona bakmaya devam ettim. Havluyu alıp omuzuna koydu. "Hadi o zaman. Eşyalarını alalım sonra benimle mekana geliceksin."

Hafifçe yutkundum ve ela gözlerine baktım.
„Mekan mı?"

„Evet."

Ofladım ve bakışlarımı çevirdim. Yeni duş aldığı için genzime onun erkeksi kokusu doluyordu. „Gelmek istemiyorum mekana. Evde kalmak istiyorum."

Alay eder gibi gülümsedi. „Hadi ya? Başka isteklerinizde var mı küçük hanım?"

„Beni zorlayamazsın." dedim kendimden emin bir şekilde.

Alihan elini kaldırıp iki parmağının sırtını yanağıma sürtmeye başladı yavaşca. Bi adım geri attım. Ne yaptığını sanıyordu?

„Dokunma!" dedim uyarıcı bi ses tonu ile. Serttim. Bi adım daha yaklaştı ve bu sefer biraz saç teli topladı ve parmağına doladı. Burnuna götürüp kokladı.

Ne yapıyordu bu adam! Kafamı geri çevirmem ile saçlarımın teli onun parmağından çözüldü.

„Nedense seni öldürmek istemiyorum, küçük. Yerinde bir başkası olsaydı inan bana ayaklarımın ucunda son nefeslerini alıyor olurdu." dedi kısık bir ses ile.

Kanım dondu. Bu halleri korkunçtu. Boğazımı temizledim ve korktuğumu belli etmedim. „Yapamazsın ki." dedim gülümseyerek.

„Öyle mi? Seni öldüremem yani?" dedi ve elini tekrar boğazıma doladı. Parmak boğumları boğazıma baskı uygulamıyordu, canımı yakmıyordu. Bana yakın olması beni rahatsız ediyordu.

„Ya da biliyor musun? Öldür beni. Hadi gerçekten öldür beni. Kurtar beni senin iğrenç ellerinden. Sana mahkum olmaktansa, ölmeyi tercih ederim!"

Karşımdaki adam sinsice gülmeye başladı.
„Merak etme, seni yavaş yavaş öldüreceğim. Kabusunun ta kendisi olacağım güzelim."
Yüzümde ki tebessüm yavaş yavaş soldu.

„Oldun bile. Hayatımı mahvettin çoktan, emin ol." Alihan'ın gülümsemesi de solduğunda elini boynumdan çekti.

„Merak etme alışırsın küçük. Hadi şimdi eşyalarını alıp mekana gidiyoruz. Bir daha demeyeceğim!"

Ne dersem diyeyim bu adam beni asla dinlemeyecekti. Ona öldürücü bakışlar gönderdim. O ise yukarı çıktı. Bende koltuğa oturdum ve gelmesini bekledim. Beş dakika sonra geldi. Koltukta duran çeketimi alıp giydim asık bir surat ile. Önden geçmemi bekleyerek kapıyı açtı. Gözlerimi devirip önden yürüdüm. Evin kapısını kapayıp kilitledi ve arabayı açtı kumanda ile. Arabaya bindim ve kapıyı kapattım. Emniyet kemerimi de taktım ve kollarımı göğüsümde kenetledim ve asık bi suratla baktım. Alihan da bindi. Bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.

„Çikolata bulamayıp da annesine babasına küsmüş bir çocuğa benziyorsun şu an." Ona ters bi bakış attım. O ama ciddiydi. Komik olduğunu düşünüyordu aklı sıra. „Şöyle suratlar yapma kızım bana!" dedi ve sesinden anlaşılıyordu kızgın olduğu.

„Ne suratı be? Ne yapayım boynuna mı atlıyım? Ne bekliyorsun benden?"

Parmakları sertçe direksiyonu kavradı. Parmaklarının ucu beyazlaşmıştı, o kadar sıkmıştı. „Senin dilin niye bu kadar uzun? Canımı sıkma kızım benim. Sen beni daha hiç tanımıyorsun!"

Dişlerimi sıktım ve burnumdan derin bir nefes alıp verdim.

„Tatlı dille mi konuşayım sana? Ne istiyorsun benden? Ya sen beni zorla alıkoydun! Sırf görmemem gereken bir şeyi gördüm diye beni kendi hayatına hapis ettin! Hayallerimi mahvettin! Nasıl davranayım sana ne bekliyorsun?!" Sesim ağlamaklı çıkmıştı ve birazcık yükseltmiştim. Alnımı ovuşturdum. Bu adam beni deli edecekti!

„Lan zaten kimin kimsen yok amına koyayım! Ev arkadaşı olduk fena mı oldu?"

Başkaları için çok kolay böyle bir şey demek. 'Kimin kimsen yok.' Ama bir bilseniz, bunu hissettiğiniz de nasıl acı bir durum? Gözlerim saniyesinde doldu ve kafamı ona çevirdim.

„Demesi kolay değil mi?" dedim dişlerimin arasından. Gözyaşlarım akmaya başladı tekrardan. Hemen sildim onları. "Sen nereden bileceksin be yalnızlığı aşağılık pislik!" dedim bağırarak.

Alihan ise keskin bir bakış atıp bana döndü ve kolumu tuttu fakat dikkatli davranmaya devam ederek yola dikti gözlerini tekrardan.

„Anlamadım?"

Yüzümü buruşturdum çünkü bu adamdan iğreniyordum!

„Çok kolay değil mi bunu demek? Kimsesiz olmak bu kadar kolay değil anladın mı? Tabii anlamazsın çünkü aşağılık herifin tekisin sen!"

„Bak ağzından çıkanı kulağın duysun! Yoksa seni gerçekten öldürmek zorunda kalacağım. İstemezsin değil mi?"

„Senden iğreniyorum! İğrenç birisin sen uzak dur benden!" dedim ağlamamı bastırarak.

"Aileni özlüyor olabilirsin küçük kız ama onlar için üzgün değilim. Belki sen bir masal içinde yaşıyorsun ama ailen seni, sen aileni gördüğün gibi seni görselerdi burada olmazdın!"

Daha sonra beni bıraktı ve kafasını iki yana sallayarak sabır diledi. Yumruklarımı sıkarak sinirime hakim olmaya çalıştım. O ise arabayı hız ile sürdü. Bir süre sonra durduğumuz yer oturduğum apartmanın önüydü.

„Nereden biliyorsun sen benim nerede oturduğumu?"

„Hadi eşyalarını al gel çabuk. Yanlış hareketinde öldürürüm seni haberin olsun."

Emniyet kemerimi sinirle çözdüm ve "Korkak herif!" diye söylendim sessizce. Evimin anahtarını küçük çantamın önünden alıp apartmanın kapısını açtım. Asansöre gerek duymayıp merdivenleri çıktım. 2. kattaki daireme geldiğimde açtım. Yutkundum ve içeriye girdim.

Ah benim küçük, minik evim...

Burada o kadar çok anılarım vardı ki...

„Liya!" diye seslendi tanıdık bir ses. Arkamı döndüğümde gördüğüm kişi ile ağzım açık kaldı.

"Sen?"

Yiğit.

"Senin ne işin var burada?" diye sorduğumda Yiğit yaşlı gözleriyle bana baktı. Sorumu yenilediğimde Yiğit tedirgince dudaklarını yaladı.

"Düşündüm." dediğinde sertçe yutkundum. "Sikeyim, nasıl böyle aptal olabildim? Liya, sana o lafları etmek istemedim ve sana inanmadığım için özür dilerim ama babamdı işte, konduramadın ilk başta."

"Bunlar benim umrumda değil, Yiğit!" diye yükseldim tüm kırgınlığımla. "Gerçekten! Neden buradasın? Anahtarı senden almıştım, nasıl girdin buraya? Artık evime gelmeni istemiyorum çünkü bende artık burada olmayacağım."

"Ne?" diye sordu. "Nasıl burada olmayacaksın? Bu ne demek oluyor?"

"Gidiyorum, bir süre burada kalmayacağım." dediğimde şoka uğradı. "Sorgulama, gideceğim. Zaten tüm dostluğumuzu bitirdin, Yiğit. Bilmene gerek yok."

"Liya, saçmalama lütfen. Kaç senedir tanıyoruz birbirimizi. Dediklerimde ciddi değildim, sinir anımda söyledim hepsini. Bak sana yemin ediyorum her şeyi telafi edeceğim sadece bana bir şans ver."

Alayla güldüm. "Ne şansı, Yiğit?"

"Liya-"

"Bana inanmadın!" diye bağırdım. "Allah kahretsin bana konuşmam için bir fırsat bile vermedin! Baban olabilir tamam ama ben böyle bir konuda neden yalan uydurayım, neden böyle bir kötülüğü yapayım? Sen böyle düşündün hakkımda, bana inanmadın ve üstüne üstlük arkadaşlığımızı bozdun. Bunları affedemem, Yiğit!"

"Özür dilerim!" diye inledi. "Sikeyim, çok pişmanım işte." Yanıma geldi ve yüzümü avuçlarının içine aldığında bir şey yapamadım. Gözlerinin içine bakakaldığımda dolu olan gözlerini fark ettim. "Böyle olsun istemedim gerçekten. Seni kaybetmek istemiyorum, lütfen..."

"Yiğit, gideceğim." deyip ellerini yüzümden çekecektim ki beni kendisine çekip sarıldı. Bu sarılışın duygulanmasına izin vermedim. Geri çekildiğimde odama yönelecektim ki beni durdurdu.

"Nereye?"

"Bu seni ilgilendirmiyor." dedim soğuk davranmaya çalışırken. "Acelem var, gitmem gerekiyor."

"Liya, üzgünüm." dedi Yiğit ve tekrar göz göze gelmemizi sağladı. Gözlerindeki pişmanlığı gördükçe içim acıyordu ve ben bunu engelleyemiyordum. Gözündeki yaş aktığında bakışlarımı kaçırdım. "Affedebilir misin beni?"

Sustum.

Tam konuşacaktım ki bunu yapamadım çünkü dudaklarımın üzerine kapanan dudaklar bunu engelledi. İlk kez hissettiğim bu sıcaklıkla ne yapacağımı bilemedim, ellerim havada kalırken Yiğit tüm içtenliği ile yanağımı okşuyordu.

Ellerimi göğüsüne koyup onu ittirecektim ki bir ses geldi arkamızdan. Hızlıca Yiğit'in dudaklarından ayrıldığımda arkamı döndüm ve kapının pervazına yaslanmış, kollarını birbirine sarmış bir Alihan gördüm.

"Gençler kusura bakmayın bölüyorum da, Liya ağaç oldum aşağıda? Eşyalarını al gidelim hadi." dedi sabırsızca ve bakışlarında çözemediğim bir kızgınlık vardı. Yiğit'in elleri hala yanaklarımda duruyordu ve ben bunu fark ettiğim an ellerini ittirdim.

"Bu kim?" diye sordu Yiğit.

İkimizde cevap vermedik.

"Liya, bu adamla mı gideceksin?" diye sorduğunda Alihan ile bakışıyorduk. "Kim ki bu? Daha önce bahsetmedin bundan."

"Lütfen soru sorma, sadece git." dedim. Alihan ile gitmektense Yiğit ile gitmeyi tercih ediyordum fakat Yiğit beni çok kırmıştı ve üstelik ona bir şey dersem ona zarar geleceğini biliyordum o yüzden susmayı tercih ettim.

"Kimsin?" diye sordu Yiğit Alihan'a bakarak. Alihan kaşlarını kaldırarak gülümsediğinde Yiğit'in sinirlendiğini hissettim. "Liya'nın nesi oluyorsun?"

"Bu sence belli değil mi?" diyen Alihan'a döndüm. Siktir, ne ima ediyordu o? "Kim olduğumu bilmek istediğini sanmıyorum, daha fazla zorlamazsan sevinirim."

"Liya, bir şey söylesene!"

"Git, Yiğit. Sadece git, biraz zamana ihtiyacım var anlıyor musun? Seni affetmemi bekleme ve ayrıca..." Beklemediği bir şey yaptım ve yanağına sert bir tokat indirdim. Alihan'ın bakışları keyfini gösterirken ben sinirle Yiğit'e bakıyordum. "Bu tokat ne için biliyorsun..."

Öpücüğü yüzündendi.

"Bu işin peşini bırakmayacağım, Liya. Bunun farkındasın umarım?"

"Seni takmayacağım, Yiğit. Sen de bunun farkına var."

"Ne tür belirsiz bir adamla gidiyorsun, aklımı kaybedeceğim kim ki bu?" diye delirdi.

"Yiğit misin nesin, zorlama demiştim sana." diye konuştu Alihan öfkeyle. "Kız seni yanında istemiyorsa istemiyor, çık git evinden. Hem suçlusun hem yüzsüzsün, hiç yakıştıramadım..."

"Anlattın mı bunu ona?" diye sordu Yiğit bana.

"Yiğit, son kez diyorum lütfen sadece git." dediğimde sesim yükseliyordu. "İnan bana, ikimiz için de en iyisi bu."

"Bu iş burada bitmedi!" dedi Yiğit ve yeri titreten adımlarla kapıya yöneldi ve Alihan'a bir bakış attı. Alihan pis pis gülümserken Yiğit bilerek ona çarparak geçti. Omuzlarım çökerken dudaklarım büzüldü ve ben tam odama yönelecektim ki kolumdan tutulup bir bedene çarptım.

Alihan beni kendisine çekmiş öfkeli gözleriyle yüzümü analiz ediyordu. "Ben aşağıda seni beklerken sen burada öpüşüyor muydun?" Yakınlığından rahatsız olarak kafamı arkaya yatırdım fakat Alihan beni daha çok kendisine çekti. "Bir daha asla böyle bir şey istemiyorum! Ben beklerken burada keyfin diye birileriyle öpüşemezsin, duyuyor musun beni?"

"Sen kimsin ya?" diye dellendim ve onu sertçe geriye ittim. Alihan'ın gözleri öfkeyle yanarken bağırmaya başladım. "Benim hayatıma karışamazsın, anla şunu! İstediğimle istediğimi yaparım, istersem öpüşürüm istersem çok daha fazlasını yaparım! Sen kim oluyorsun da ağzını açıyorsun? Yerini bil!"

"Sen ne biçim konuşuyorsun kızım benimle?" diye yükseldi ve üzerime yürüdü. Tam dibimde durduğunda nefesleri yüzüme çarptı. Bundan iğrenerek kafamı çevirdiğimde eliyle çenemi avuçladı. "Benimle olduğun sürece sana karışırım! Duydun mu lan?"

"Bir bok yapamazsın, Alihan!" dedim sertçe. "Ben isteğimle mi yanındayım sanki? Hayatımı elimden çaldın Allahın belası herif, nasıl davranayım sana? Bana nasıl bir kötülük yaptığının farkında bile değilsin..."

"Üzgünüm Liya ama ben kendimden başkasını siklemem." dediğinde yutkundum. "Kendimce sebeplerim var. Ben de seni yanımda tutmak istemezdim ama yapmak zorundayım, tamam mı? Ben sana bayılıyorum mu sanıyorsun?"

"Neden yapıyorsun o zaman bana bunu?"

"Yanlış bir zamanda, yanlış bir yerdeydin." dediğinde gözlerim doldu. "Görmemen gerekirdi. Sana güvenmiyorum ve tam bu yüzden buradasın. Ben sadece kendi çıkarlarımı umursarım, gerisi gerçekten beni ilgilendirmiyor."

"Kalbin çok kötü."

"Biliyorum." dedi ifadesizce.

Odama yürüyüp eşyalarımı alıp bavuluma yerleştirdim. Az önce olanların şokundan çıkamadığım için ağlıyordum. Yiğit beni gerçekten öpmüştü. Bunu ciddi ciddi yapmıştı...

Alihan odaya girdiğinde tam bavulumu kapatıyordum. Uzanıp alacaktı ki elini ittirdim ve bavulumu elime aldım. "Gidelim."

"Bana ver."

"Vermiyorum, gidelim!" dedim sabırsızca.

"Sikeceğim!" diye sinirlendi ve bavulumu sertçe elimden alıp diğer eliyle elimi tuttu ve beni dişarıya sürükledi. Elinin sıcaklığı beni rahatsız ederken elimi ondan kurtardım.

"Ayaklarım var, yürüyebiliyorum!"

"Yürü o zaman!"

Arabaya yerleştiğimizde dudaklarımı birbirine bastırıp o anı düşünüyordum. En yakın arkadaşımın beni öptüğüne inanamıyordum. Gözyaşlarımı silerken Alihan şöför koltuğuna geçmişti.

"Çok ağlıyorsun."

"Senin gibi duygu yoksunu değilim maalesef, bağışla!" dedim sinirle. Burnumu çekip ona döndüm. "Beni eve götürür müsün? İyi hissetmiyorum kendimi. Seninle mekana gelmeye gücüm yok."

Alihan uzun süre sessiz kaldı ve sonra konuştu.
„Seni yalnız başına evde bırakamam. Anlamıyor musun?" Sabır çekti ve yola döndü geri.
„Uğraşma. Sana güvenmiyorum. Ne yapıp eder kaçarsın." dedi duygusuzca.

Ona iğrenir bi bakış attım.

„Durdur arabayı!" dedim sinirle.

„Ne saçmalıyorsun? Otur kıçının üstüne."

„Sana durdur dedim ineceğim!"

Bana öldürücü bakışlar atmaya başladı. „O ses tonunu indir!"

„Sağ çeksene Allahın belası!" dedim yine yüksek bir ses tonu ile.

Gaza kökledi ve sağa çekti. Tam da uçurum alanında durmuştuk. Kemerimi falan çözüp arabadan indim ve hızlı adımlarla uçuruma yaklaştım. Ucuna vardım ama ucundan bir beş metre uzaktaydım. Alihan ise hemen arkamdan gelmişti ve kollarımı tutmuştu.

„Ne yapacaksın intihar mı edeceksin?" dedi sakince. Gülümsedim. Ama aynı anda gözyaşlarım da akıyordu.

„Bu hayatı yaşamaktansa, evet ederim!" Oysa ki öyle bir niyetim yoktu. Havaya ihtiyacım vardı.

Alihan gülmeye başladı.

„Farkında mısın? O Yiğit midir nedir sana inanmadığı halde onun için gözyaşı döküyorsun ya, gözümdeki en ezik insansın şuan!" Ve ardından pis pis güldü.

Bir insan nasıl bu kadar duygusuz olabilirdi ki?
Lafını bilip de konuşmayı öğrenmesi gerekiyordu.

„Sanane! En azından benim bu hayatta sevdiklerim var! Kendi haline acı sen. İnsan öldürüp incitmekten başka ne halt yiyorsun?"

Tekrar ve tekrar bağırdım ona. Ela gözleri kararmaya başladığı an anladım ki, öldüm.

„Bir daha o sesini yükseltirsen seni gerçekten öldürürüm! Kimse seni ne arar ne de bulur! Kimsesizlik işte budur lan!"

Ondan nefret ediyordum. Dayanamayıp yüzüne çarptığım elimle başı sağa savruldu. Sonra yakasından tutup onu ittim.

„Senden nefret ediyorum! Allah belanı versin! Allah hepinizin belasını versin!" diye bağırdım ve aynı anda ağladım.

Tıpkı beni bakışları ile öldürüyordu şuan. Ona vurduğum için fazla öfkelenmişti. Elini saçlarıma daldırdı ve yüzümü yüzüme yaklaştırdı fakat canımı yakmıyordu, tutuşu sert değildi.

„Beni zorlama! Beni insanlıktan çıkarma yoksa sevdiğin herkesi öldürürüm! O Yiğit'i gözlerinin önünde parçalara ayırırım!"

Beni geriye ittiğinde sesimi çıkarmadım. Öfkeliydi ve ben sevdiklerime zarar versin istemiyordum.

Ona arkamı dönüp başımı avuçladım ve hıçkırdım. Deliriyor muydum ben Allahım? Dizlerimin üstüne çöküp saçlarımı arkaya attım ve ağlamaya devam ettim. Alihan arkamda ne yapıyordu bilmiyordum.

„Bırak beni gideyim ya! Dediğin gibi zaten kimsesizim alışmışım! Sana katlanamıyorum anladın mı?"

Yavaş adımlarla önümde durdu ve çöktü.
„Çek vur beni.." dedim çaresiz bir ses ile.
„Hadi sende rahatla bende... Öldür beni hadi."
Bacaklarım çıplak olduğu için ve dizlerimin üstüne oturduğum için yerdeki taşların dizlerime battığını umursamıyordum. Beklemediğim anda Alihan yüzümü avuçladı ve gözyaşlarımı sildi.

Dengesiz piç.

„Bir an önce sakinleşmen gerekiyor." dedi uyarıcı, buz gibi ses tonuyla. „Çünkü daha evde bu tokadın hesabını vereceksin."

„Beni öldürmek istiyorsun, hadi. Bekleme vur. Sakın bana acıyayım deme!"

Alihan sinir ile güldü ve ellerini kollarıma indirdi. „Boş boş konuşup asabımı bozma benim. Kalk hadi."

Ellerimden tuttu ve beni kaldırdı. Gerçekten iyi değildim. Dizlerimin sızlaması ile yüzümü buruşturdum. Birkaç taş dizlerimde yapışık kalmış bazıları ise kanatmıştı.

„Ayaklı beladan başka bir şey değilsin yemin ederim." Bir şey demedim. Kolumdan tutarak beni arabaya götürdü. Bindirdi ve kapımı kapatıp sürücü koltuğuna geçti.

Bu adamın anı neden anını tutmuyordu? Neden öldürmüyordu beni? Madem belayım ve kimsesizim, neden öldürmüyordu? Bana eziyet çektirmeyi seviyordu demek ki. Ondan beklenilen bir davranış. Kabusum kesinlikle yeni başlıyordu...


Bölüm sonu

Continue Reading

You'll Also Like

356K 14K 68
(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslı...
5.3K 232 23
' Ellerim boynundan ensesindeki saçlarına kaydı. Sanki şuan hem bu dünyadaki en doğru yerdeydim hem de en yanlış yerde. İki duygu o kadar büyüktü ki...
1.7K 113 16
Aniden değişti her şey! Dünya büyükler için durdu ve çocukların kendi başlarının çaresine bakmaları gerekti! Tehlike ise içlerindeydi! Korkularında! ...
100K 208 28
Bir kadın bunu yazabilir mi? Evet yazar , hemde erkeklerden daha iyi yazar. Konuya gelince , hikayen sıradışı, çok dehşet ve aşırı tahrik ediciydi. İ...