DEVRİM KADINI

By Asli_Han1453

2.7M 142K 27.8K

Sevmekten yorulur mu insan? devrim kadını. |bir eylül gecesi yazılmaya başlandı.| "Sevmek, bir adama ancak b... More

giriş |sevmekten yorulur mu insan|
devrim kadını | Demir Eksikliği
devrim kadını | Göz Bebeğim
devrim kadını | Bir Tanem
devrim kadını | Kalbimin Merkezindesin
devrim kadını | Özleyeceğim
devrim kadını | Gidişine Bitişler
devrim kadını | Seni Seviyorum
devrim kadını | Kavuşmalarımıza Yârim
devrim kadını | Demir'in Yürek Yangını
devrim kadını | En Güzel Gecem
devrim kadını | Aşkın Zehrolmuş Bana
devrim kadını | İlk Kıvılcım
devrim kadını | Sarıl Bana
devrim kadını | Kızıl Güvercin
devrim kadını | Sen Bilmezsin
devrim kadını | Veda Busesi
devrim Kadını | Canımın İçi
devrim Kadını | Kıymetlim Bana Geri Dön
devrim Kadını | Kıskanç Kadınım Benim
devrim kadını | Ah Yalan Dünya
devrim kadını | Siyah Gül, Mâtem
devrim kadını | Kalbim Kırıldı
devrim kadını | Ölüm Soluğu
devrim kadını | Acıtan Hisler
devrim kadını | Ansızın Aşk
devrim kadını | Canım
devrim kadını | Seninle Bir Ömür
devrim kadını | Rüyam
devrim kadını | Sana Tutuldum
devrim kadını | Hep Bana Gel
devrim kadını | Kalbim İspatım Olsun
devrim kadını |Vuslat Ateşi
devrim kadını | Öfke Harbi
devrim kadını | Demir'in İmtihanı
devrim kadını | Hatalarına Bir Nilüfer
devrim kadını | Kalbine Sürgün
devrim kadını | Yeni Bir Müjde
devrim kadını | Final Part I
devrim kadını | Final Part II
devrim kadını | Final Part III
devrim kadını | Finale Son 1
FİNAL
Özel Bölüm | Devrim Kadını
Özel Bölüm II | Devrim Kadını

devrim kadını | Benim Hatun

70K 3.3K 582
By Asli_Han1453

Devrim Kadını

|Benim Hatun|

Seni bana sorarlarsa,
benim en güzel yenilgim diyeceğim.

🖤

Hikâyenin sonunu biliyorum, ancak insan bazen yanılmayı ölesiye istiyor.

Ölesiye istiyorum.

Dayımın para avcısı bir pislik oluşu benim mutluluğumu gölgeliyordu. Tam anlamıyla mutlu olamıyor, sevincim kursağımda takılı kalıyordu.

Perdeyi açarak pencereden dışarıya baktım. Kar yağmış ve beyaza bürünmüş şehri uzaktan uzağa izledim. Saatler önce yaptığım telefon konuşması günümü mahvetmeye yetmişti.

Dayımın bitmek, tükenmek bilmeyen istekleri yine harabeye çevirmişti beni. Ananemin ilaçları için para istemişti. Oysaki üç gün önce hastaneye gerekli ödemeyi yapmıştım.

Para hırsı yüzünden ondan nefret etmeye başlamıştım. Bir insan bu kadar aşağılık bir hâle nasıl gelirdi?

Demir'den ya da Ömer babamdan istemesinden korkuyordum. Onlara karşı mahcup ediyordu beni. Benim hatrım için sussalarda bu durum hoş değildi.

Sokağın başında görünen arabayla perdeyi pencerenin önüne çekerek yatağın üzerindeki çantamı aldım. Siyah renkli, küçük çantanın çıtçıtını açarak aynalı çekmecenin önündeki telefonumu içine koydum. Çıtçıtı kapattım. İnce siyah sapı sağ koluma astım.

Odadan çıktığımda Hazan'ın içeriden sesi geldi. "Demir geldi,"

"Tamam, çıkıyorum," diyerek karşılık verdim.

Dış kapının önünde ayakkabılarımı giyerken Hazan mutfaktan elinde büyük bir kasede patlamış mısırla çıkageldi. Memnun olmuş bir şekilde beni süzdü. Üzerimdeki elbiseyi dün birlikte almıştık. "İyi eğlenceler fıstık,"

Gülümseyip süet stilettolarımı ayaklarıma geçirdim. "Heyecanlandım," diyerek eğildiğim yerden doğruldum. Gözlerimin önüne düşen saçlarımı omzumun gerisine attım.

Dudakları sinsi kıvrımlarla yukarıya meyillendi. "Benim de aşağıdaki meteordan farksız bir sevgilim olsa bende heyecanlanırdım,"

Yanaklarıma doluşan alyuvarların ısısıyla nefesimi kesik kesik verdim. Gülüşü kahkahaya dönüştü. Ona kızgın bakışlar fırlattım. Kapının kulpunu avcumda sıkıp aşağıya çektim. "Gidiyorum ben," diye ağzımın içinden homurdandım.

Nihayet alaylı kahkahası durdu. Nefes nefese "Anahtarını almayı unutma," dedi arkamdan. Ona dönmeden elimdeki anahtarı kaldırıp havada salladım. "Aldım," dedikten sonra kapıyı çekerek çıktım.

Kapıdan çıktığımda Demir'i arabaya yaslanmış bir şekilde beni beklerken gördüm. Karanlık elverdiğince bedenini süzdüm. Dar kesim siyah takım elbisesi ve içine giydiği beyaz gömleğiyle her zaman ki gibi büyüleyici olmuştu. Yaka cebindeki minik çiçekli aksesuar elbisemin rengindeydi. Krem rengi, kolları dirseklerine kadar volanlı bir elbise tercih etmiştim. Omuzlarından göğsüme inen v yakası vardı. Saçlarımı ensemde küçük bir topuzla toplamış ve ön kısımlardan birkaç asi tutamı serbest bırakmıştım.

Apartmanın önündeki iki mermer basamağı indim. Topuk seslerimden olsa gerek başını kaldırıp benim olduğum yöne bakma gereksinimi duymuştu.

Arabaya bineceğim için kolumun üzerine aldığım kabana parmaklarımı sardım. Bakışlarındaki derinlik kalbimin atışlarını hızlandırmıştı. Nefes kesici görüntüsü karşısında adeta donakalmıştım.

Bedenini yavaşça arabadan ayırdı. Geniş omuzlarını saran ceket, bedenini dikleştirmesiyle muazzam bir şekilde heybetli vücudunu ortaya çıkarmıştı. Seri adımları yanımda son bulurken kemikli, iri elini kaldırıp belime koydu. Elbisenin tok kumaşına yasladığı avuç içinin tüm ısısı bedenime elektirik akımından farksız bir titreşimle yayılmıştı.

Dolgun dudakları birbirine bastırılmış bir biçimde dururken yavaşça kıpırdattı. Nefesi karanlığın içinde sis buharı olup aramızda dağıldı. "Çok güzel görünüyorsun," belimin arkasından omurgamın üzerine kayan avcu kuvvet kazanarak bedenimi kendine çekti. Mesafemiz sıfırlanmış ve burun buruna gelmiştik.

Sessizliğimi dudaklarımı ıslattıktan sonra sonlandırdım. "Teşekkür ederim, sen de çok hoş olmuşsun," sesimin titrememesi bir nebze olsun heyecanımı azaltmıştı.

Diğer elini çıplak koluma koyarak avcunu tenime sürttü. "Üşüyeceksin, hadi arabaya geçelim," onu başımla onayladım. Sağ tarafına doğru bir adım geriye gitti. Kolunu belime dolayarak yürümem için hafifçe öne doğru itti.

Kapımı açıp binmem için bekledi. Elbisenin eteğine dikkat ederek rahat, deri koltuğa oturdum. Demir başını arabanın içine sokarak üzerime eğildi. Kucağıma koyduğum kabanımı alarak "Arkaya alalım, rahat otur," dedikten sonra kapımı nazikçe örttü. Arka koltuğa kabanımı bıraktıktan sonra arabanın arkasından dolanıp yerine oturdu.

Emniyet kemerlerimizi bağladıktan sonra Demir bana göz kırpıp kontaktaki anahtarı çevirdi ve arabayı çalıştırdı.

Sokaktan ana yola çıktığımızda kucağımdaki elimi tutup parmaklarımızı uyum içinde birbirine geçirdi. Kenetlenen ellerimizi dudaklarına yaklaştırdı. Elimin üzerine sıcak nefesi çarptı. Küçük bir öpücük bıraktı.

"Nasılsın güzelim?"

Soluğumu kesintiyle verdim. "İyiyim, sen nasılsın?" sırtımın yarısını cama doğru döndürdüm. Böylece tüm dikkatimi ona vermiş oldum. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Pek iyi değilim," deyince kaşlarım çatıldı. "Neden, neyin var?"

Yolda olan bakışları bana döndü. Işıldayan gözleri yüzümde gezindi. Dudakları kavislendi ve gülümsedi. "Seni özlüyorum," demesiyle kızgınca konuştum. "Korktum iyi değilim deyince. Neden beni endişelendiriyorsun?"

Kenetli ellerimizi ayırdı. Elimi kucağıma çektim. Yanağımdaki dokunuşuyla göz ucuyla ona baktım. Yüzümün yarısını avuçlamış arabayı yavaşlatmıştı. "Kızma Beren. Ne yapayım özlüyorum seni. Sen özlemiyor musun?"

Alt dudağımı ağzımın içine yuvarladım. "Özlüyorum," dedim gözlerimi kaçırarak.

Kırmızı ışıkta durmuştuk. Trafikte epey sıkışıktı. Demir'in derince nefesini verdiğini işitince boynumu ona doğru kıvırdım. Kehribar rengi gözleri kirpiklerinin ardından büyük bir kıvılcımla yanıyordu. Bakışındaki efsun kendimi özel hissetmeme neden oluyordu. Gözlerindeki aşkı ve tutkuyu görebiliyordum.

Sevgisi çok iyi hissettiriyordu. Kalbim yerinden çıkacakmışcasına atsada bu adam her şeyiyle mükemmeldi.

Trafikte yavaş yavaş ilerlemiş ve sonunda yemek yiyeceğimiz restorana gelmiştik. Demir'in liseden arkadaşlarıyla tanışma yemeği yiyecektik. Benimle tanışmak istemişlerdi. Hem de Demir askere gideceği için onunla zaman geçirmekti niyetleri.

Demir kapımı açtığında elinde kabanımda vardı. Ayaklarımı beton zeminle buluşturdum. Kabanı almak için uzandım ancak gözleriyle arkama dönmemi istedi. Ona sırtımı dönerek bekledim. Siyah kaşe kabanım kollarıma geçirilince yeniden yüzümü ona döndüm.

Benim indiğim taraftaki kapıyı kapattıktan sonra anahtarı valeye verdi. Soğuk hava açıkta kalan bacaklarımı üşütmüştü.

Demir elini belime koyup birlikte yürümemizi sağladı. Parlak mermer merdivenleri aşındırıp büyük cam duvarların ardında kalan restorana girdik. Kapıdaki görevliye kabanlarımızı verdik. Demir yeniden elini belime koydu.

Şık aydınlatmaların kullanıldığı ışıltılı mekanda masaların arasından ilerledik. Elit mekan oldukça kalabalıktı. Cam kenarındaki masalardan birine yöneldiğimizde altı kişilik masadaki dört kişinin ayaklandığını görmüştüm. Titreyen parmaklarımı elbisemin tok kumaşına sürttüm. Benim gerginliğimi sezen Demir adımlarını yavaşlattı. Kulağıma değen nefesiyle kendimi sıktım. Bu adam beni öldürecekti.

"Sakin ol göz bebeğim. Hepsiyle çok iyi anlaşacaksın,"

Senin bu yakınlaşmaların kalbimi durdurmazsa anlaşırız Demir.

Masaya ulaştığımızda uzun boylu ve esmer olan adam Demir'e büyük bir coşkuyla sarıldı. "Kardeşim," deyip birbirlerinin sırtlarına vurdular. Kadınlar gülümseyerek onlara bakarken kumral adam homurdanarak araya girdi. "Tamam lan anladık, ayrılın artık,"

Demir gülerek esmer adamla olan kucaklaşmasını sona erdirdi. Diğerleriyle de teker teker sarıldı. Hepsiyle de çok samimi görünüyordu.

Yanıma geldi. "Sevgilim, Beren," deyip beni tanıttı. "Bunlar da liseden çok yakın arkadaşlarım," dedikten sonra esmer olanı işaret ederek "Enes," dedi. Adam hemen elini uzattı. "Memnun oldum Beren," dedi samimi bir şekilde. Bende elini sıktım. "Bende Enes," dedim aynı şekilde.

Kumral adamı gösterip "Savaş," dedi. O da tıpkı Enes gibi sıcakkanlı bir gülümseme eşliğinde elimi sıktı. "Çok memnun oldum yengecim," dediğinde Deniz gibi matrak biri olduğunu sezmiştim.

Enes yakınında duran siyah, küt saçlı olan kadının beline elini yerleştirip "Bu güzel de benim sevgilim oluyor," deyince kadın ona göz devirip bana yaklaştı. "Merhaba Beren, ben Beste," deyip elini uzattı. Onunla da el sıkıştık.

Savaş'ın sağında bana gülümseyerek bakan kızıl saçlı kadın Beste'nin ardından masanın arkasından çıkarak yanımıza geldi ve bana sarıldı. Samimiyeti hoşuma gitmişti bende hemen sarılışına karşılık verdim. "Bende Ahsen," dedi geri çekilirken. "Memnun oldum," dedim heyecanımı atarak.

Onların enerjisi tedirginliğimi kademe kademe azaltmıştı. Demir masayı işaret ederek "Tanışma faslımız bittiğine göre oturalım," dedi. Sandalyemi çekince dudaklarıma sirayet eden gülümsemeyi saklamadan ona sundum. Göz kırpıp yanımdaki boş yere oturdu. Yuvarlak masanın etrafına göre oturmuştuk. Demir ile Ahsen'in arasında oturuyordum.

Garson menüleri dağıttı. Sayfalarda göz gezdirdikten sonra balıkta karar kıldım. Demir menüyü masaya koyup kolunu sandalyemin arkasına attı ve rahatça arkasına yaslandı. "Ne yiyeceksin güzelim?"

Gözlerimi yüzüne tuttum, dudaklarımı araladım. "Balık," dedim kısaca. Başını aşağı yukarı bir kez hareket ettirdi.

Ahsen konuşmamıza kulak misafiri olmuş olacak ki, "Çok doğru bir seçim, buranın balığı bir harikadır," dedi.

Savaş kolunu tıpkı Demir gibi onun sandalyesinin arkasına attı. "Bende balık," deyip masada göz gezdirdi. Diğerleri de ona katılınca garsona siparişlerimizi vermiştik.

"Beren duyduğuma göre öğretmenmişsin," Savaş'ın sorusuyla yönümü ona çevirdim. "Deniz'le dedikoduya devam galiba?" Demir'in alaylı sözleriyle Enes yüksek sesle güldü. "Hemde nasıl oğlum?" diyerek arkadaşını ifşa etti. Savaş ise umursamazca "Ne var oğlum, seni tanıdığımız zamandan bu yana ilk kez hayatında biri var. Yengemizi merak ettik," diyerek bana göz kırptı.

Demir bunu görmüştü elbette. Masadaki çatala uzandığını görünce elini tuttum. Sert bakışları büyük bir yavaşlıkla bana döndü.

"Yuh lan, çatal atacaktı bana," Savaş'ın serzenişi masadakilerin gülüşüyle son buldu. Demir'in elini bıraktığım da yeniden tuttu. "Bir kere tuttun, kaçışın yok," diye fısıldadı sadece benim duyacağım bir sesle. Kirpiklerimin arasındaki mesafeyi azalttım ve kıstığım gözlerimin arasından ona uyarıcı bir bakış attım. Dudağının sol köşesi kıvrım kazandı ve serseri bir gülüş yolladı bana. Ellerimizi kucağına indirdi. Dizinin üzerine koyduğunda elimin dışı onun bacağına temas ediyordu.

Savaş'a gözlerini tehditkâr bir biçimde dikti. "Eline, gözüne dikkat et,"

Enes bunun üzerine "Beni geçmişsin Demir," dedi keyiflenerek. Beste yüzünü buruşturdu. "Sanki güzel bir davranışmış gibi," diye söylendi. Ardından bana hitaben "Çalışıyor musun peki?" diye sordu.

"Evet. Atamam gerçekleşmeyince özel ders vermeye başladım,"

"Öyle mi, ne güzel. Hangi bölümdü?"

"Edebiyat,"

Ahsen hülyalı bir bakışla "Ya çok güzel. Şiire ilgin var mı?" dedi. Onu garipsemedim. Genelde bu soruyla karşılaşıyordum. "Elbette, zaten edebiyatı seçmemdeki büyük etken şiir ve romanlara olan ilgim oldu,"

Beste heyecanla sohbetimize katıldı. "Yazıyor musun bir şeyler?" avcumun içini okşayan parmağın etkisiyle soluğumu duraksayarak verdim. Demir'in bedeninden yayılan sıcaklık ve kendine has erkeksi kokusu dokunuşlarıyla birleşince başımı döndürüyordu. Kızların merakla benden cevap bekleyişine kayıtsız kalamadım. "Üniversitedeyken bir şeyler karalıyordum. Son senem sınav stresiyle geçince ara verdim. Sonrasında da ders vermeye başladım ve zaman ayıramaz oldum. Zaten çok profesyonelce yazılar değildi,"

Ahsen elini koluma koydu. Dostane bir tavırla konuştu. "Belki ileride bir kitabını okuruz, bence yeniden başla,"

Demir'de ona katılarak "Bende devam etmeni isterim güzelim," deyince gülümsedim. Bunu zaman gösterecekti.

Yemekler gelince konu kapanmış oldu. Gerçekten güzel bir seçim olmuştu balık. Diğerleri konuşurken ben sessiz kalıp yemeğimi yiyordum.

Zaten beyler iş konuşmaya başlamışlardı. Öğrendiğime göre Enes inşaat mühendisiydi. Savaş ve Ahsen babalarının şirketinde çalışıyorlarmış. Beste ise moda tasarımı üzerine yüksek lisans yapıyormuş. Ahsen ve Savaş'ın da iki aydır sevgili olduklarını öğrenmiştim. Enes ve Beste liseden beri birlikteymiş.

Yemek uzayıp giderken tatlılarımızı da yemiştik. Ancak onların şarap tercihine uymak bana iyi gelmemişti.

İçtiğim şarap bir miktar kafamı bulandırmıştı. Sanırım uzun zamandır içmediğimden beni çarpmıştı.

Demir sohbetine ara vererek üzerime doğru eğildi. "Beren iyi misin?" nefesinin ılık esintisi dudaklarıma usulca çarpıp geçti.

Gözlerimi kapatıp açtım. Bulanıklık geçmiyordu. Kadehi tutan elimi ona yaklaştırdım. Baş ve işaret parmağımın arasında küçük bir boşluk bırakarak "Şu kadarcık başım dönüyor," diye mırıldandım. Alnı kırıştı ve başını geriye çekti.

"Benim hatun sarhoş olmuş bize müsaade,"

Hatun.

Bana demişti. Çok hoşuma gitmişti bu hitabı. Onun hatunu bendim. O da benim sevgilimdi. Kalbimin hükümdarıydı.

Başım dönmesini sürdürürken belime dolanan kaslı kol eşliğinde sandalyeden kaldırıldım. Ayaklarım topukluların üzerinde birbirine dolandı. Dünya hızla dönüyordu. Kollarımı Demir'in beline doladım.

Dudaklarımı büküp "Dönüyor Demir," diye sızladım.

Birkaç kıkırtı duydum ancak bakamadım. Bana mı gülüyorlardı? Terbiyesiz insanlar. Ne yapayım dünya dönüyor.

Demir ağırlığımı kendi üzerine aldı. Başımı göğsüne yasladım. Burnumu gömleğinin üstünden göğsüne sürttüm. Harika kokuyordu bu adam. Benim adamım.

"Hoşça kal Beren," dedi birkaç ayrı ses. Onlara cevap verecek güçte değildim. Uykum vardı ve dünya acayip dönüyordu. Midem desen ayran gibi çalkalanıyordu.

Yavaş adımlar atarak yürümeye başladık. Demir elbiseme söyleniyordu. "Kucağıma alsam dert almasam ayrı dert. Ne biçim elbise bu,"

Ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtı. Elimi dudaklarıma bastırdım. Utanmıştım. Sevgilinin yanında olacak iş miydi hıçkırmak?

"Ulan Beren," dedi omzuma kabanı bırakırken beni kendinden uzaklaştırmıştı ancak düşme tehlikesi geçirdiğim için hemen geri sarılmıştı.

"Demir," dedim yeniden kollarımı güçlü bedenine doladım. "Söyle güzelim," ayaklarım yere basmıyordu. Dehşetle "Ayaklarım," diye bağırdım. "Demir ayaklarım yere basmıyor," başımı eğip yere bakmaya çalışsam da bulanık gördüğümden seçemiyordum ayaklarımı.

"Ayaklarını yerden kestim güzelim," deyip sırıtınca ağlak bir ifadeyle "Demir ya," dedim. Sanırım vücudumu sendelediğimden biraz yukarı kaldırmıştı. Teorik olacak kucağındaydım.

Yeniden başımı göğsüne yasladım. Sarsak adımlar attığında merdivenden indiğimizi fark ettim. Merdivenleri zar zor indik. Söylenmeye devam ediyordu. "Hasta olacaksın kesin,"

Dayanamayıp "Çok kısa değil ki," diye mızırdandım.

"Kısa değil mi?" dedi hırçınca. "Kızım kucağıma alamıyorum seni. Ayakta duramıyorsun,"

Omzumu silktim. "Olsun,"

Belimdeki eli daha çok sahiplendi bedenimi. "Başımın tatlı belası,"

Kıkırdayıp yüzümü göğsüne gömdüm. "Bacaklarım üşüdü," dedim onu kızdırmak için.

Burnundan sert bir nefes verdi. "La havle," sessiz mırıltısı gülme isteğimi arttırdı. Arabaya ulaştığımızda vale anahtarı teslim etmişti. Başım eskisi kadar dönmese de aklım uçmuş gibiydi. Şarkı söyleyip dans etmek istememin başka bir açıklaması olamazdı.

Kapımı açarak beni yavaşca oturttu. Toplanan eteğimi görsemde umursamadım. Kolumu kaldıracak gücüm yoktu.

Demir gözlerini sinirle kapayıp geri açtı. "Sabır Demir," dedi ağzının içinden. Parmaklarıyla elbisenin baldırlarımın bir kısmını açıkta bırakan eteğini aşağıya çekiştirdi. Dizimin bir karış yukarısına ancak geliyordu. Bacaklarıma ceketini örttü. Emniyet kemerimi de taktı.

Başını kaldırıp yüzüme baktığında ona gülümsedim. Çatık kaşları düzeldi. "Gülersin tabi," dedi kısılan ve kararan bakışlarıyla. Başımı arkaya yasladım. Alnımdan öptü.

Kapımı kapattıktan sonra şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. "Nereye gidiyoruz?" dedim sırtımı cama yaslarken. Göz ucuyla bana bakıp dikkatini yeniden yola verdi. "Eve gidiyoruz, uyu hadi. Gözlerin kapanıyor,"

İtaat ederek gözlerimi kapattım. Çok yorgundum. Midem desen ayrı teraneydi.

Uykum olmasına rağmen uyuyamamıştım. "Uykum yok benim," dedim huysuzca.

"Uyuma o zaman," dedi sakince. Neden bana bakmıyordu bu adam?

Beni sevmiyor muydu artık? Döverim seni Demir. Ben seni çok seviyorum. Sende beni sev.

Aklıma gelen şeyle mideme ılık bir şeyler aktı. "Demir," dedim heyecanla.

"Söyle bir tanem,"

Bir tanem diyen ağzını öpeyim senin adam. Ay utandım.

"Bana hep bir tanem de olur mu?"

"Olur bir tanem,"

Uzanıp direksiyondaki elini tuttum. Bakışlarındaki şaşkınlık elle tutulur seviyedeydi. Elini kalbimin üstüne bastırdım. "Senin yanındayken kalbim çok hızlı atıyor,"

"Benim de güzelim, benim de,"

Kırmızı ışıkta durunca bedenimi ona yaklaştırdım. Kalbimin üstündeki elini yanağıma çıkarttı.

Nefesimi toparladım. "Beni seviyor musun?"

"Seviyorum,"

"Bende," dedim kıkırdayıp. Kirpikleri duruldu. Sanki donup kalmıştı. "Bende kendimi seviyorum," deyince bozguna uğradı. Yüzündeki ifade kahkaha atmama sebep oldu.

Çenesini gergince kaşıdı. "Sarhoş olmak yaramadı sana,"

Şımarıkça "Sevilmeyecek gibi değilim, çok güzelim," dedim ve güldüm. Başını iki yana sallayarak "Ah Beren ah," dedi.

Parmağımdaki yüzüğü görünce "Sen benim kocam mısın?" dedim. Sonra onun eline baktım ama yüzük falan yoktu. "Değilim ama olacağım,"

Tatmin olmamıştım. "Yüzüğün yok senin," dedikten sonra elini avcumun içine alıp gözlerinin içine baygın baygın baktım. "Benimle evlensene," dedim hıçkırarak. Dudakları kıvrıldı. Avcumdaki elini çekip direksiyon simidini kavradı ve araba hareket etti. "Evlenirim," deyip gülümsedi.

Elimle ağzımı kapattım. Utangaç bir tebessümle "Artık kocamsın, değil mi kocacığım?" diye sordum.

Gülümsemesi büyüdü. "Evet kocanım güzelim,"

Kaşlarımı çatıp "Güzelim değil," diye çıkıştım. "Karıcım diyeceksin!"

"Pekâlâ karıcım," demesiyle yeniden gözlerimi kapatıp başımı cama yasladım. Demir benim kocam olmuştu. Canım kocam.

Araba durunca gözlerimi açtım. Başım pervane misali dönüyordu. Aklım desen çorba gibiydi.

Beynim benden bağımsız çalışıyordu sanki. Zira emniyet kemerimi çıkarmak için bana yaklaşan adamın boynuna kollarımı dolamam pek mantıklı değildi. Ama kendime engel olamıyordum.

"Beren ne yapıyorsun?" dedi boğuk çıkan sesiyle. Burnumu hemen dibimde duran boynuna sürttüm. Kokusu bugün aklımı başımdan almıştı. Bu kadar güzel kokması haksızlıktı. Hem başkaları da onun kokusunu duyumsuyordu. Bu gerçek canımı sıktı.

"Çok güzel kokuyorsun," diye fısıldadım. Belimin iki yanına yerleştirdiği elleri duraksadı. Gözlerimi kapayıp dudaklarımı dokunmak için yanıp tutuştuğum sıcak tenine bastırdım. Bedeni gerildi. Bunu dudaklarımın altındaki boynundan anlamıştım. Usulca öptüm. Teninden ayrılmadan öptüğüm yerin biraz aşağısına da ufak bir buse kondurdum. Öptükçe öpesim geliyordu.

Belimdeki ellerinin tutuşu sıklaştı ve beni kendine çekti. "Beren, güzelim sarhoşsun. Yaptıklarından pişman olmanı istemiyorum," sesindeki acıyı hissettim. Bunu istemiyordu. Ama pişman değildim ki.

Dudaklarımı zorlanarak boynundan uzaklaştırdım. Yüzümü yasladığım omzuyla, boyun çukuru arasında kalan yerden kaldırdım. Başımı kaldırıp yüzüne yaklaştım. Nefesi yüzüme değdikçe aklımın ve mantığımın sınırlarını zorlamak istiyordum. Dudaklarımı yavaşça birbirinden ayırdım. Kehribar harelerindeki çatlaklar siyah bir renge bürünmüştü. Bakışları aşık olunasıydı.

Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Bakışlarındaki lavlar dudaklarıma düştü. Sırtımdaki eli kuvvetlendi ve beni biraz daha kendine çekti. Bu iradesizce yapılan bir eylemdi. Kirpiklerim kapandı, tekrar açıldı. Nefesimi kesikçe verdim. Odağım çenesinin üst kısmını buldu. Aklımı devre dışı bıraktım. Kalbimin sesini dinledim. Her kelimeyi hissederek söyledim.

"Seni öpmek istiyorum Demir,"

🖤

Multi: Beren'in yemekteki elbisesi

Beren coştu!

Demir ne yapacak sizce?

İradesine hayran kaldım Demir'in. Beren ondan hızlı çıktı dkdkd

Nasıldı bölüm?

02.12.19

İyi geceler 🖤

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 96.3K 60
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.6M 85.3K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
2.1M 133K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
1.2M 104K 39
Ulaş Ulucan ile aramızda yaşanmış birçok şey var. Örneğin onun beni zatürre etmişliği var. Benim onu hareket eden tekneden aşağıya itmişliğim var. O...