Uzak Dur [bxb]

By sunysunyA

474K 24.7K 5.9K

🏳️‍🌈 -Uzun süreli bir savaş olacak. Hatta bazen kan akıtacağız. Ellerin kirlenecek belki. Ama kazanacaksın... More

bir
2
üç
4
beş
6
yedi
8
dokuz
10
on bir
12
on üç
14
on beş
16
on yedi
18
on dokuz
20
22
yirmi üç
24
yirmi beş
ÖLÜ DENİZ.
MELANKOLİ
SKYFALL
VERGEEF ME
30
HABERİN YOK ÖLÜYORUM.
DUYURU
32
Otuz üç
34
Otuz beş
Final.

Yirmi bir

12.9K 561 191
By sunysunyA

-Yapacak mısın ?

Kafamla onayladım.

-Oyuna dahil olmak istiyorsak, hamlemizi yapmak zorundayız.

Darw yanımda olacaktı. İhtiyacım olan şeyi bilmesemde varlığı yeterli gibi geliyordu. Ona kendimi kanıtlamak için aptalca bir amaç uğruna, tehlikeli işlere girişiyordum. Neden yaptığım kesinlikle belirsizdi. Ve sonuç muammaydı. Lakin içimde sevdiklerim için direnirken can vereceğime dair bir his vardı. Ve ben hislerimde yanılmazdım. Onurlu bir yaşam sürdüğümü iddia edemezdim belki. Fakat görkemli bir bitişi olacaktı varoluşumun.

Soracaklardı; dünya yaşamında neyi başardın diye. Kimsesizdim, ama dayandım, tutunacak bir ailem bile yokken hayatta kalabildim diyecek çekilecek bir köşeye, kendimle gurur duyacaktım.

-İstediğin gibi olacak.

-Bana kim olduğunu anlatmayacak mısın artık darw ?

-Hayatım boyunca elimde kartlar oldu. Yenileceğim bir oyunu hiç oynamadım. Belki yenilirdim sonuçta seçilmiş kişi değildim, fakat dağıtan kişiyi hep ben seçtim.

Anlamayan gözlerle yüzünü inceledim.

-Sen bu oyundaki bir taraf olmayacaksın. Tanrı sen olacaksın denis. Kim olduğumu kendi gözlerinle göreceksin.

-Senin çıkarın ne olacak peki ? Sözleşme, senet imzalamayacak, kurallarınla yaşamaya zorlamayacak mısın ?

Parlak gri gözlerinden geçen ifade içimi titretti. Ne zaman böyle yaramaz baksa bir şeyler oluyordu. En son ateşin en sevdiği arabası patlamıştı bu yaramazlıktan sonra. Açıkçası darw biraz deliydi. Ama bende hafif kırıktım ve iyi bir takım oluyorduk.

-İyi hatırlattın.

Yüzüm düz ifadesini korudu. Fakat içimde kırılan bir yer vardı. İnkar etmeyecektim. Ateşten farklı olduğunu düşünmüştüm. Önüme bir sözleşme uzatması demek, tamamen kanamam demekti. Kurallarını öne sürmesini bekleyecek, gerçekte arzuladığı şeyi öğrenecek, artık bu oyundan çıkacaktım. Bir insanın daha köpeği olmaya dayanamazdım.

Kafamı salladım. Gözlerimin içine bakıyordu. Bazen öyle güçlü görünüyordu ki, sanki bu kimliği gerçek değildi. Emirlere itaat ederken nasıl kasıldığını, sinirlendiğinde kimseyi tanımadığını gözlerimle görmüştüm.
Ateşin onunla konuşurken, kelimelerini seçerken daha dikkatli davrandığını anlamak için bilgeliğe gerek yoktu. Darw istemediği sürece öğrenemeyecektim kim olduğunu. Ve şimdi kendi gözlerimle görmeyi vaadediyordu. Ancak kurallar koymasına dayanamazdım.

Yüzümü önüme eğdim. Oyun.. basit bir kelimeydi. Ama biliyordum ki, dahil olduğumda canımı yakacaklardı. Çenemde hissettiğim parmaklarla şaşkınca yüzüne çevirdim bakışlarımı. Boyu fazla uzundu. Gri gözleri şefkatle bakıyordu. Yıllar geçmişti böyle bir bakışın sahibi olmayalı. İç çekip gözlerine bakmaya devam ettim. Çenemdeki elini yanağıma taşıdı. Diğer eli esemdeydi. Belini büküp yüz hizzama eğildi.

-Kağıt kalem istemiyorum. Söz vermen yeterli. Duymaya hazır mısın ?

Göz kapaklarımı yavaşça birbirine bastırdım. Konuşacak durumda değildim.

Gülümsedi.

****

Evleri şehir merkezine fazla uzak olduğu için uzun bir araba yolculuğu ardından, uzun kalın duvarlarla çevrilmiş malikanenin önünde durdum. Bir kaç dakika önce darw ile gerekli konuşmayı yapmıştım. Varmak üzere olduğumdan haberdardı. Dikkatli olmamı ve şaşkınlığımı gizlememi tembihlemişti. Neden şaşıracağımı anlamasamda, onun bin bir tilkinin cirit attığı beyninde neler döndüğünü ancak yaşayarak öğrenebileceğimi anlamıştım artık. Sorgulamadan onaylayıp işime baktım.

Arabam dedektör ile tarandı. Yüksek duvarlarla çevrelenmiş girişte sekiz adam saydım. Kapının sürgüsü gıcırdayarak çekildi ve içeri sürdüm. Darwın aklına gelmiş büyük bir lütuf olan, filmli camlar başımı baykuş misali çevirişimi gizliyordu.

Bahçenin ön cephesinde yirmi üç adam ve üç köpek kulübesi vardı. Gizliler dışında belirgin olan altı kamera çarptı gözüme. Bunları beynime kazıdım. Hızlı davranarak içinde evrakların bulunduğu çantamı aldım ve indim arabadan. Elimdeki çanta tedirgin ediciydi. Gözler üzerimde, görevliler tetikteydi. Kapıda duran adamlar yakın olduğum evin çatısına sürekli bakışlar atıyordu ki bu da keskin nişancıların bir yerlere istiflenmiş olma ihtimalini kuvvetlendirdi. Sakin adımlarla bana yaklaşan üç görevliye yürüdüm. Muhtemelen otuzlarının sonunda duran adamın gözlerleri çantama kilitlenmiş gibiydi. Kıllandırmaya gerek yoktu şimdilik. Yanına iyice yaklaşıp çantayı uzattım. Bekletmeden aldı fakat açmadı.

Gözlerindeki şeffaf lens koyu gözlerini daha koyu hale bürümüştü. Onun bir adım ilerisinde duran daha genç görünümlü çocuğa değdi bakışlarım, sapsarı saçları, şişman yanakları ve sıcak havaya rağmen mıh gibi üzerine yapışmış gömleğin sıktığı boynu fazla kızarıktı. Alnında boncuk boncuk biriken terlere rağmen istifini bozmadan yüzüme bakıyordu. Sarışın insanlar beni tedirgin ederdi. Ki başlarda darwdan fazlaca çekinmiştim.

Benide aralarına alarak eve doğru yürümeye başladılar. Gözler üzerimizdeydi, hafif terlemeye başlamıştım bende. Osmanlı tarzı işlemelerle kaplı büyük çelik kapı sarışın çocuk tarafından hafif tıklatıldı, fazla hırıltılı soluk alış verişleri yüzünden dikkatim dağılıyordu. Böyle şeylere aşırı duyarlı ruhum vardı ve derhal geriledi.

Çok kısa bir zaman diliminde kapı orta yaşlı bir kadın görevli tarafından aralanmıştı.
Altın sarısı, kırmızı ve fazla göz yoran renkli tablolarla döşenmiş girişten geçerek asansöre yöneldik. Görünürde altı odanın kapısı vardı. Büyük salon tüm girişi kapsıyordu. Yerleri tamamen kaplamış koyu kırmızı halı zaten boğuk havayı iyice daraltmış, yaşanılabilirlik seviyesinin ağzına sıçmıştı. Bu evi yanarken hayal ettim. Fazla rahatlatıcı olurdu şüphesiz.

Gözlerim fıldır fıldır etrafı tarıyordu sürekli. Her duvar dibinde kamera vardı. Ki kirişlerin fazlalığı göz önünde bulundurulursa minimum on beş kamera vardı. Asansör tuşları dikkatimi çekti. Eksi bir ve ikinci kat dışında üst kat için dört tuş vardı. Kameraların gözlemi eskilerde yapılıyordu kuvvetli ihtimalle. Bu önemliydi. Alt katta masumane şeyler olduğunu düşünmek saçmalık olurdu. Neler döndüğünü bilmem, öğrenmem lazımdı fakat fevri davranmakta istemiyordum. Kesinlikle onun da zamanı gelecekti. Kaleyi içten yıkacaktım.

Ateş şuan sırtını yaslayacak kendi gibi karanlık adamlarla bağ kuruyordu. İzin veremezdim. Zaten yeterince pislikle boğmuştu hayatını. Bir de üstüne uyuşturucu işinin baronu olmasına seyirci kalamazdım.

Ben bu oyuna ateşi yenmeye değil, kalan son gücümle onu kurtarmak için dahil oluyordum. Bulanmaya çalıştığı kanın içinde boğuluyordu uzun zamandır. Belki kimse görmüyordu. Babası öz evladını harcamaktan çekinmiyor, gözlerinde ki ölü toprağını görmekten aciz davranıyordu. Fakat ben bizzat şahittim ki, ateş ruhunu ben onu tanımadan çok önce kaybetmişti. Beni bu yüzden sevemediğini biliyordum. Aslında seviyordu, kalan son gücünü beni sevmeye, yanında tutmaya harcamıştı. Hayatına ışık olurum diye ümitlenmişti belki. Fakat benim denizimde de nefes alamamıştı. İstediğim gibi, ihtiyaç duyduğum kadar sevememişti belki ama kendi çapında sevmişti. Biliyordum. Bu oyun ona olan minnetimdi. Bu öpücüğümün teşekkürüydü. İhtişamlı yıkılışını gizlemekti amacım. Çünkü en ihtişamlı yıkılış bana ait olmalıydı.. Büyük oynayacaktı. Canını koyacaktı ortaya ve başından beri planladığı sona kavuşacaktı.

Ben ise elimden geldiğince geciktirecektim. Elimden gelen buydu. Ve geri durmayacaktım. Düz bir adama vurulmuş, onun beni sevmek için çabaladığı kalbinde sıkışıp kalmıştım. Şimdi ikimiz de kaybetmiştik hayata olan ümidimizi.
Acı dünyalar kadardı. Acı dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı. Fakat oynamaktan geri de durmuyorduk. Hatta ben, kendimi aşan sulara dalmış, çok büyük bir oyun oynamaya hazırlanıyordum. Oksijen tüpüm darwdı. Fakat onun gücüde sınırlıydı. Bir an gelecekti tükenecekti. Ve ben batacaktım.

İnancım şu yöndeydi ki, hayatımızı değiştirecek olan insan bizim seçimlerimiz dahilinde değil, bodoslama dalıyordu. Benim tutulma noktam ateşti. Ama ben ateşin değildim. Aski taktirde birine bağlanabilmek için çırpınan yüreğinden uzak tutmazdı. Ama küçükte olsa, iz bırakabilmiştim hayatında. Dahil olabilmiştim ve bu benim yegane armağanımdı. Ruhuna dokunabilmek isterdim fakat o, ikizi dışında kimseyi kabullenmiyodu. Ne yazık ki ben o beklediği kişi olamamıştım.

Asansör durdu. Üçüncü kattaydık. Uzun bir koridordan geçtik. Ve bize arkası dönük duran iki adama yaklaştık. Biri ilginç bir şekilde tanıdık gelmişti fakat bize dönmedi. Ben de üstelemedim.

-Üzerinizi arayacağız içeri geçin deniz bey.

Lens kullanan görevinin yönlendirmesiyle bir odaya girdim. Onun aramasını bekledim fakat odayı terk etti. Ve bende belki evin en sade odası olabilecek kapasitede ki odada gözlerimi biraz olsun huzura kavuşturdum.
Her yerde duran fazla abartılı renkler, tablolar, işlemeler kornealarıma büyük zarar vermişti. Titreyen ellerimle şakaklarımı ovdum.

Kapı tekrar aralanıp içeri darw girdiğinde ağzımın yere değecek kadar açıldığına emindim. Dehşetlenen ifademe sırıttı. Kilidi çevirip yanıma geldiğinde hala yaşadığım anın gerçekliğini sorguluyorum ki, kulağıma yaklaşıp,

-Sürpriz!

Diye fısıldadı. Üzerimi arıyor gibi yaklaşmıştı, demek ki odada kamera vardı. Tepkimi en aza indirip ona uyum sağladım. Tikimin olduğu yerlere bilerek dokunuyordu adi herif, ellerinde kıvranıyordum.
O ise yaramaz bakışlarını gözlerimden ayırmıyordu. Çorabımı bile çıkarttırmıştı. Fakat beni asıl dehşete düşüren çıkartmak için eğildiğimde popoma attığı şaplaktı. Hızlıca doğrulup kızgın bakışlarımı yüzüne diktim. Fakat parıldayan gözlerine uzun bir süre sinirle bakmak zordu.

-Ne yapıyorsun ?

-Üzerini arıyorum.

-Lanet olsun biz seninle müttefiğiz resmen çalım atıyorsun.

-Hayır. Tek başına detaylı bir gözlem yapamazdın.

-Benim üzerimde mi yapıyorsun gözlemini?

-Bilirsin, malın kalitesi çok önemli bir ayrıntıdır.

Gözlerimi devirdim. Ahlaksız, edepsiz, umursamaz, ve çok az sevimliydi işte.

-Alıcısı olmadığın malın önünü kapatma.

Güldü.

-Öğrendin mi peki bir şeyler ?

-Yeap.

Fısıldayarak konuşuyorduk. Ve eminim dikkat çekmiştik. Tam onu azarlamak için ağzımı aralayacaktım ki, ne diyeceğimi tahmin etmiş gibi benden önce lafı devraldı.

-Bu odada kamera yok.

Bir küfür savurup üzerine yürümeye kalkışmıştım ki hızlıca kapıya yöneldi ve ben mecburen sakin bir ifade takınmaya çalıştım. Büyük ihtimalle kabız olmuş gibi duruyordum. Lanet yaramaz herif. Ona ters ters bakıp sarışına diktim gözlerimi.

Buraya nasıl girdiğini, bir anda nasıl güven kazandığını daha sonra sorgulayacaktım. Ve içimden bir ses bunun onun için çocuk oyuncağı olduğunu fısıldadı.

Ateşin bağlantı kuracağı kötü adamları alt etmeye çalışırken, onların önünde secdeye varacağı birine bulaşmışım gibi hissettiriyordu. Bu iyi miydi, işte bunu zaman gösterecekti.

Darwın da peşimizden geldiği koridorda tekrar asansöre binip, eksi bire indik. Gerçekten desenli duvarlardan, altın renginden ve kırmızıdan tiksinti gelmişti. Kahverengi bir kapıda durduk. Burayı tasarlayan iç mimar kokaini götünden çeken biriydi muhtemelen. Yüz kaslarım gerilmekten ağrımaya başlamıştı.

Telefonumu çoktan teslim almışlardı. Lensli koruma evrak çantamı uzattı. Elinden aldım ve bekledim. Kapı yavaşça tıklatıldı, onay beklendi ve nihayet asıl muhattaplarımla yüz yüze gelmeyi başardım. Büyük masanın önünde kuvvetli ihtimal avukatları otururken, başında orta yaş sendromu gözlenebilecek bir adam oturuyordu ki, nişandanda bildiğim üzre, asıl adamımız oydu. Rıdvan bey.

Sabit yüzlerine karşın gülümseme nezaketine girişmeden ufak bir selam vererek masanın önüne yerleştirilmiş, siyah tekli koltuğa yerleştim. Uzatmadan söze giriştim.

-Kabul ettiğiniz için Karaca ailesi adına teşekkür ediyorum mehmet bey.

-Rica ederim. İçecek birşey alır mısın ?

-Hayır, fazla zamanınızı almaya gelmedim.

-Dinliyorum o halde.

-Açık konuşmak her zaman daha doğru gelir bana. O yüzden direk ifade edeyim size.

Adamın gözlerinden geçen parıltı, ondan aldığım ilk artının işaretiydi. Böyle adamlar netlik severdi. Edebiyat yapmanın, söz sanatları kullanmanın iflah edemeyeceği bir türdü onlar. Üç yıldır işin uzmanı haline gelmiştim.

-İllegal bağlantılarınızın güvenilirliği, bizim açımızdan çok önemli. Elbette bu güne kadar sıkıntısız ilerlemiş olmanız, sağlam sulara demir attığınızı belli ediyor. Fakat biz de istiyoruz ki emin olalım. Akıllarda soru işareti kalmasın.

Biraz ara verip, söylediklerimi algılayıp çözümlemesine izin verdim.
Hafif çatılan kaşları doğru yolda olduğumun işaretiydi.

-Bizzat, yazışmalarınızdan bazılarını örnek olarak incelemek istiyorum. Anlaşmaları, ve mümkünse nakliyat ayrıntılarını..

Bir süre anlaşmaya varmaya çalışmış, dikkatli meslektaşıma güven aşılamaya çalışmıştım. Sonunda ektiğim fidanlar yeşerdi. Nihayet ortak bir referans noktası bulabildik ve kısa zaman içerisinde, kontrollerden geçirecekleri örneklerin bulunduğu bir dosya hazırlayıp bana göndereceklerini söylediler.

Odayı inceledim. Rıdvan bey, solaktı. Ki bu ayrıntı çok değerli olabilirdi. İki tarafta duvara boylu boyunca uzanan dolaplar vardı. Ellerinden fark ettiğim kadarıyla sedef hastasıydı. Masası normal bir insan için çok fazla düzenliydi. Çelik üç kasa duruyordu görünürde. Ve fatih sultan mehmet portresinin asılı olduğu duvarda, afyonlu olmasının verdiği muhtemel olasılığı doğrulayan siyasi bir şahsın fotoğrafı vardı. Siyasi görüşleri de önemli bir ayrıntı sayılabilirdi, fakat mümkün olduğunca detaylarda boğulmayacak, nakliyat, kaçakçılık noktalarından yürüyecektim. Zira dağılmaya başladıklarında en küçük usulsüzlük dahi dökülecekti ortaya.

Evden geldiğim gibi yüksek güvenlik önlemleri altında ayrıldım. Arabama binene kadar içimde tuttuğum nefesi nihayet dışarı salacaktım ki, arka koltukta oturan darwı görünce o nefes içime kaçtı.

Yaptıklarını unutmamıştım. Fakat dikkat çekmemek için kontağı çevirip öncelikle evden biraz uzaklaşmayı bekledim.
Kapıdan çıkmak üzereyken, verilen işaretle arabayı durdurdum. Kanım çekilmişti anında. Tedirgin bakışlarımı dikiz aynasından darwa gönderiyordum.

Camın önünde beliren iri kıyım herif, seksenler modasına kafa göz dalmış saçma gözlüğünün üzerinden bana bakıyordu. Camların filmli olması içimi rahatlamıyordu bu kez. Çünkü direkman gözlerime kenetlenmiş bakışları, tedirgin ediciydi. Camı açmamı istedi ve titreyen elimi tuşa bastırdım. Tam eğilip arkada oturan darwa selam çakmak üzereyken uzaktan tamamen siyah giyinmiş bir korumanın seslenmesiyle tekrar doğruldu. Adam elini kulağına bastırarak telsizden bir şeyler söyledi. Ve iri kıyım koruma sessizce uzaklaştı arabadan. Geçin işaretiyle gazı kökledim.

Bir müddet sessizlik içinde süren yolculuğu sağa çekerek sonlanırdım. O da inip ön yolcu koltuğuna yerleşti.

-Yaramaz herif. Batırabilirdim herşeyi.

-Ama batırmadın. Denis, bu basit bir iş değil. Seni tek başına aslanın yuvasına gönderecek değildim.

-İyi de, benim neden en son haberim oluyor ?

Masum bir ifadeyle yüzüme baktı.

-Sıkıcı olmasını istemiyorum. Sürpriz yapayım dedim.

Gözlerimi kısarak, masum maskenin altında yatan şeytana selam verdim.

-Arama oyununa ne demeli peki ?

-Bak işte o tamamen doğaçlamaydı.

Kocaman sırıtıyordu. Yüzümü ekşitip omzuna yumruk attım ve arabayı çalışırdım. Merkeze çok uzaktık. Yolda yemek yemiştik. Bira almıştık. Darwa en sevdiğim şarkıları dinletmiştim. Ve dinlerken uyumuştu. Bakışlarım arada üzerine kayıyordu ve istemsizce gülümsüyordum.

Yazısız sözleşmemiz tek maddeden oluşan, imza adına verilmiş bir söz ile onay almış, ilginç bir içerikten oluşuyordu.

-Kağıt kalem istemiyorum. Söz vermen yeterli. Duymaya hazır mısın ?

Göz kapaklarımı yavaşça birbirine bastırdım. Konuşacak durumda değildim.

Gülümsedi.

-Canın ne isterse, onu yapacaksın.

Uzun bir ara oldu bunun bilincindeyim. Fakat bunu telafi edeceğimin teminatını verebilirim.
Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım. Çünkü benim için ziyadesiyle değerliler bilin isterim .

Continue Reading

You'll Also Like

158K 15.2K 48
Yalan tohumlarından doğan bir aşkın hikayesi.
67.5K 7.7K 35
Tamamlandı ✔️ ❝Kanatlarını bulana kadar kanatların olacağım.❞ Seme¡ Jk Uke¡ Jm
201K 10.1K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
399K 27.6K 62
"Sana dokunmak ateşe dokunmak gibi ve tüm hücrelerim yanmak için can atıyor." ** Not: Bu hikayeyi yazarken 17-18 yaşlarındaydım ve toksik ilişkiler b...