Özel 'Asi'stan

By theokuryazar

2.3M 74.7K 6.8K

Hırslı bir iş adamı. Ve onun asi küçük 'asi'stanı. Hazel ve Yiğit'in hikayesi. Asi mi asi ama bir o kadar da... More

Tanıtım
|1|•Belalı Kahve
|2|•İş Yemeği
|3|•Resmiyet
|4|•Geleneksel Anneler Eziyeti
|5|•Buluşma
|6|•Ağır Sözler
|7|•Yeni Bir Başlangıç
|8|•Yeni Asistan
|9|•Hayal Kırıklığı
|10|•Yeni Ortak
|11|•Karışık Durumlar
|12|•Belirsizlikler
|13|•Hastalık
|14|•Yeniden
|15|•Sevgilim Ol
|16|•Sahte Sevgililik
|17|•Acı
|18|•Gitmek
|19|•Anılar
|20|• Bulunmak Ya Da Bulunmamak
|21|•Unutamamak
|22|• Kayboluş
|23|•Benimle Gel
|24|• Gerçekler
|26|• Korku
|27|•Kaçış
Çok Önemli Bir Duyuru
Özlem Dolu Bir Not
|28|• Dönüş
|29|• İhtimal
|30|•Savaş
|31|•Acının Ayak İzleri
|32|•Yiten Bir Sabahın Ardında
|33|•Vicdan
|34|• İyileşmek
|35|• Sevilmemelerin Meşru Müdafaası
FİNAL

|25|• Sevmek

49.6K 1.4K 117
By theokuryazar

Bölüm Şarkısı: R. O. D. Y Dünyada- Türkü
***

Duyduklarım gerçek miydi?

Ben gerçekten içimin boşluğuna denk olan o anahtarı bulmuş muydum?
O anahtar gerçekten benim ruhuma mı uyuyordu?

Yaşadığım şok ve akabinde beni esir alan o mutluluk.
Seviliyordum. Sevdiğim adam tarafından seviliyordum.

Onu yalnız başıma sevmeye bile razıyken bunu duymak elbette beni heyecanlandırmıştı. İçim içime sığmıyordu. Kalkıp ona sarılmak, her şeyi yanlış anladığım için özür dilemek istiyordum.

Lakin gurur denen bir şey vardı ve ben sarf ettiği o sözleri bir kez olsun aklımdan çıkaramamıştım.
Omar Abdullah yüzünden kalbimi kırmasını öyle kolay affedemezdim.

Yiğit, benden bir tepki beklercesine gözlerimin içine bakıyordu.
Sessiz kaldım. Önümde duran bardaktan bir yudum su içtikten sonra derin bir nefes alıp söylediklerini sindirmeye çalıştım.

"Ben..." diyebildim uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra. Duraksadım. Yiğit'in sabrı beni şaşırtacak derecede sağlamdı.
"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum." Yiğit, masanın üzerinde duran elimi sıktı.
"Tüm o yaşadıklarımı kolayca unutup önüme bakamam." dedim avucunda sıkıca tuttuğu elimi çekerek. Bana şaşkınca baktı.
"Sana her şeyi açıkladım Hazel." dedi inanamaz bir ses tonuyla.

Derin bir nefesi daha dudaklarımdan içeri yuvarladım. Gözlerimi ondan kaçırıp camın ardından görünen insanlara diktim. Hayat her anlamda devam ediyordu.

"Bana anlatmış olman yalnızca görünen dış kısmı. Sen beni kırdın Yiğit. Hem de defalarca."

Yiğit, ellerini saçlarından geçirip ardına yaslandı.
Bense kucağımda birleştirdiğim ellerime bakıyor, parmaklarımla oynuyordum.

"Bazı şeyler kolay unutulmuyor. Bana sarf ettiğin o sözler hâlâ bir kıymık gibi boğazıma batıyor. Kelimelerin hâlâ beynimi kemiriyor."

Gözlerim yaşardı. O kıymık tekrar boğazımda yer aldığında başımı yukarı kaldırıp göz yaşlarımı geri göndermeye çalıştım. Ama nafile. Bir damla yaş göz pınarlarımdan intihar etti.

İnsanların bakışları üzerimizde gezindiğinde Yiğit'e baktım.
"Gidelim." dedim, çantamı omzuma takarken. Başını sallayıp ayağa kalktı.

Ben de kalkıp onu takip ettim. Kasada hesabı öderken kollarımı birbirine sarıp onu izledim.

Onu seviyordum. Bu zaten bilinen bir gerçekti. Ona karşı hislerime ne kadar engel olmak istesem de dönüp dolaşıp yine onda duruyordu kalbim. Ben kendime ne kadar yasaklasam da her geçen gün ona olan aşkım daha da artıyordu.

Onu düşünmeden kafamı yastığa koyduğum bir gün bile yoktu. Beynimin bir yerinde illaki o vardı.
Durup dururken gülüşünü hayal ediyor, binlerce kez aynı sahneyi gözümde canlandırıyordum.

Onun gökyüzünde yerim olmadığını uzun zaman önce kendime kabul ettirmeye çalışsam da başarısız olmuştum.

Ve şimdi beni sevdiğini söylediği için içimdeki o belirsizlik daha da büyümüştü.

Ben onu sevmeye hazır olsam da, o beni sevmeye hazır olsa da dünya bize hazır değildi.

Sahte de olsa şu an başka bir kadının nişanlısıydı ve bana göre birlikte olmamız doğru değildi.
Çünkü Lale de onu seviyordu. Ve ben kendimi onun yerine koymaktan alıkoyamıyordum.

Yiğit hesabı ödeyip bana döndü. Elini tutmam için uzattığında şimdilik ne isterse yapmaya karar verip uzattığı eli tuttum.

Bugün sadece içimden geleni yapmak istiyordum. Çektiğim onca acının bir ödülü olarak sadece istediğim şeyleri yapabilmek için bir gün kendime izin vermek istiyordum.

Yiğit, elimi sıkıca tuttu. Yorgun gözlerinde bir rahatlama ifadesi olsa da diken üstünde olduğunu biliyordum. Zira ikimiz de öyleydik. Her an biri çıkacak ve bu büyülü anı bozacak ya da biri bizi dürtecek ve eğer bir rüyaysa hiç bitmesini istemediğimiz bu rüyadan bizi kaldıracakmış gibi geliyordu.

Bir süre sessizce yan yana yürüdük. Dudaklarımı aralayıp bir şey söylemeye cesaretim yoktu. Daha doğrusu bu anı bozacak bir şey söylemekten korkuyordum.

Birkaç dakika daha yürüdükten sonra sahil kenarına geldik. Yiğit, banklardan birini gösterip beni oraya doğru çekiştirdi. Oturup beni yanına çektiğinde kolunu belime sardı ve itiraz etmeme müsaade etmeden başımı göğsüne yasladı.
Kalkmak için hareketlendiğimde belimdeki elini sıkılaştırdı.
"Lütfen..." dedi sesi titrerken. "Biraz böyle kalalım."

Dediğini yapıp öyle kaldım. Elimde olsa sonsuza kadar öyle kalmak isterdim. Onun göğsü bana yuva gibiydi. Elleri, sıcacık bir ev gibi. Gözleri, sığınabileceğim bir liman gibi.

"Şimdi ne olacak?" diye sordum elimde olmadan. Çünkü gerçekten sonrasını merak ediyordum. Babası peşimizdeydi. Lale ile hâlâ nişanlıydı.
Ve bizim kaçacak bir yerimiz kalmamıştı.
İki gün sonra enseleneceğimizden şüphem yoktu.
"Bilmiyorum." dedi Yiğit, sıkıntılı bir nefesi serbest bırakarak.
"Bugün sadece seni düşünmek istiyorum."

Söyledikleri kalbimi tekletirken sessiz kaldım.
Saçlarıma değen dudaklarının hafif dokunuşunu hissettiğimde bedenime sirayet eden titremeyi görmezden gelmeye çalıştım.
"Beni nasıl buldun?" diye sordum günlerdir aklımı kurcalayan bu soruyu daha fazla tutamayarak.
Yiğit'in dudakları arasından bir kıkırtı kaçtığında başımı kaldırıp ona baktım.
Gözlerini eğip alttan bana baktığında eli boynuma gitti.

Boğazlı kazağımın ucunu kıvırmak için hareketlendiğinde ondan ayrılarak eline vurdum.
"Ne yapıyorsun sen?" kaşlarımı çatarak konuştuğumda kahkaha attı.
"Dur bir dakika." dedi kahkaha atmaya devam ederken. "Bir şey yapmayacağım. Sakin ol."

Kızgın bir şekilde ona bakarken beni umursamayıp boğazlı kazağımın boğaz kısmını kıvırıp boynumdaki kolyeyi açığa çıkardı.
Ona şaşkınca bakarken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çabalıyordum.

Kolyenin taş kısmını çıkarıp altından sd kart benzeri ama ondan daha küçük olan bir parçayı eline aldı.
Taşı tekrar yerine koyup kartı avucuma bıraktı.
"Bunun sayesinde." Ağzım o şeklini alırken şaşkınlıktan ne diyeceğini bilmiyordum.
"B-Bu.." diyebildim yalnızca.
"Sana verdiğim kolyeyi hep taktığın için teşekkür ederim." diye dalga geçip arkasına yaslandı.

Kolyeyi, şirketin başarılı bir işi bağlaması sonucunda tüm çalışanlarına hediye etmişti.
Hepimizde aynı kolye vardı ve böyle bir şey benim aklımın ucundan bile geçmezdi.
"O- o zaman herkesin mi..?"
"Hayır." dedi gülerek. "Yalnızca senin kolyende var."

Ayağa kalkıp ona inanmazca baktım. Kolyemde farkında bile olmadan küçük bir GPS cihazı taşıyordum.

Ona kızmak, bağırıp çağırmak için hazırlandığımda elimden tutup beni tekrar yanına oturttu.
"Sakin ol." dedi eli yanağımı bulup okşamaya başladığında. "Çevremde birçok düşmanım var ve sana sezdirmeden yapmamın başka yolu yoktu. O sırada sana olan hislerimi daha yeni kabullenmiştim ve işimden dolayı başına bir şey gelmesinden deli gibi korkuyordum Hazel."

Kahverengi hareleri söylediklerinde samimi olduğunu kanıtlıyordu. Ama bunca zaman kolyeyi hiç çıkarmadığımı nereden biliyordu?

"Kolyeyi hep takacağımı nasıl düşündün?"

Gülüp arkasına yaslandı.

"Aslında düşünmedim. O sıra beni öldürmek istiyordun çünkü seni çok uğraştırıyordum. Sadece umut ettim diyelim. Beni yanıltmadığın için teşekkür ederim."

Samimi bir şekilde gülümsediğinde yanağındaki hafif çıkıntı açığa çıktı.

"Bu benim için çok değerli bir davranıştı."

Bakışlarımı yere dikip sessiz kaldım. Yiğit her geçen dakika beni şaşırtmaya devam ediyordu.

***

Sokak lambasının loş ışığı geceyi zar zor aydınlatırken, kaldırıma düşen gölgemizi izledim.
Yan yana yürüyorduk. Ellerim avuçlarındaydı. İkimizden başka kimsenin duymadığı bir şarkı çalıyordu kafamızın içinde.
Biz o şarkıya eşlik edip, adımlarımızla dans ediyorduk.

Hava soğuktu ama elimi tutan adam sayesinde üşümüyor, sıcacık hissediyordum.
Sessizliği bölmekten, içimizde çalan o şarkıyı sonsuza kadar susturmaktan deli gibi korktuğum için ağzımı açıp da tek kelime etmiyordum.

Gecenin bitmemesini, güneşin doğmamasını istiyordum. Onunla sonsuza kadar bu sokakta, bu loş ışığın altında gölgelerimizi izleyerek yürümeye razıydım.
Hatta bunu her şeyden çok istiyordum.

Her şeyin bir sonu olduğunu bilmeme rağmen umut etmeyi bırakmayan bir zavallı olduğumu bilsem de kendimi bu düşünceden, bu hayalden alıkoyamıyordum.

Yiğit, elimi mümkünmüş gibi daha da sıktı. Hiç bırakmak istemiyormuş gibi.

Pansiyonun olduğu sokağa saptığımızda hayal kırıklığı ile gözlerimi yere diktim. Yarından itibaren tüm gerçekliğe dönecektik. Kendime verdiğim izin son bulacak ve Yiğit ile tekrar bir yabancı gibi olacaktık. Bunu yapmak istemesem de başka çarem yoktu. Dediğim gibi o hâlâ nişanlı bir adamdı.

Pansiyona yaklaşırken adımlarımızın yavaşladığını anlayabiliyordum. Onun da benden bir farkı yoktu. Ama başka çaremiz de yoktu. Şimdilik bu derdin içinde debelenmek ve bir şekilde bizi çıkışa götürecek olan o yolu bulmalıydık.

Pansiyonun önünde durduk. Modum otomatik olarak düştüğünde kendimi toparlamak adına çaba sarf ettim.
Yiğit, kapıyı açıp geçmem için yol verdi.
Önden girip onu bekledim. Elimi bir anda bıraktığı için kendimi tuhaf ve boşlukta hissetsem de zoraki gülümsedim.

Ardımdan gelip elimi tekrar sıkıca tuttuğunda farkında olmadan tuttuğum nefesimi geri bıraktım.

Merdivenlere ilerleyip ağır hareketlerle basamakları tırmanmaya başladık. Onunla aynı odada kalma düşüncesi bile utançtan kıpkırmızı olmama neden oluyordu. Bu gece nasıl uyuyabileceğim hakkında gerçekten bir fikrim yoktu.

Bizim kiraladığımız odanın önüne geldiğimizde Yiğit tekrar elimi bıraktı.
Bıraktığı elimi, avucumda saklayıp başımı yere eğdim. Onunla şu an göz göze gelmekten bile utanıyordum.

Yiğit, cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Geçmem için yol verdiğinde tereddütle içeri adımladım. Ardımdan girip kapıyı kapadığında gözlerimi yumup derin bir nefes aldım.

Oda birden sıcak olmaya başlamıştı sanki. Ya da utançtan ben öyle hissediyordum.

Üzerimdeki montu çıkarıp odadaki koltuğun üzerine bıraktım. Yiğit de montunu çıkarmak için yeltendiğinde gözlerimi ondan ayırıp başka tarafa baktım.

İkimiz de bir süre öylece odanın ortasında dikildik. Ne yapacağımız hakkında bir fikrim yoktu. Onunla ilk defa yalnız başıma bir odadaydım. Evime bilem kaç kilometre uzaklıktaki bir şehirde.

Annem burada olsaydı saçlarımı yolar elime verirdi.

"Ben..." dedi Yiğit sonunda sessizliği bozarak. "Koltukta yatarım. Sen yatakta yat." Başımı sallayıp onu onayladım.

Yatağın üzerinde duran bir yastığı ve kalın pikeyi ona verdiğimde eli anlık olarak elime değdi. Vücuduma sirayet eden titreme ile birlikte elimi aniden çekip ondan uzaklaştım.

Yiğit şaşkınca bana baktığında yüzümü ondan gizleyip yere eğdim ve yatağa ilerledim. Arkamı ona döndüğümde derin bir nefes alıp vücudumdaki titremenin geçmesini bekledim.

"Hazel?" dedi Yiğit, şaşkın bir ses tonuyla. "İyi misin?" Başımı sallayıp onu onayladım. Yüzüne hâlâ bakmadığım için bozulsa da ses etmedi.
"İyi geceler." dedim hızlıca. Yatağın üzerindeki yorganı açıp kendimi adeta içine attım. Yorganı başıma kadar çektiğimde boğulacak gibi olsam da o uykuya dalmadan açmaya niyetim yoktu.

Bir süre sonra yorganın altından bana vuran ışık yerini karanlığa bıraktı. Anlaşılan Yiğit, yatağını yapıp yatmıştı. Başımı aradan çıkarıp ona baktım. Karanlıkta bir şey görmek mümkün olmasa da gözlerinin kapalı olduğunu anlayabilmiştim.

Bir süre sessizce bekledim. Yiğit'in nefes alışverişleri yavaşladığında derin bir nefes alıp başımı yorganın altından çıkardım. Allah'ım az kalsın boğulacaktım.

"Sıcak değil miydi orası?" Yiğit'in sesi aniden sessiz odada yankılandı. O uyumamış mıydı yani?
"Ha?" diyebildim şaşkınca.

Yiğit, gözlerini açıp koltukta yana döndü ve doğrudan bana baktı. Koltukla yatağın hizası aynıydı ve arada birkaç metre boşluk olmasa biri aynı yatakta uyuduğumuzu düşünebilirdi.
"Yorganın altı..." dedi alaylı bir şekilde gülümseyerek. "Sıcak olmalı. Nasıl nefes alabildin?"

Allah'ım rezil olmuştum işte. Ah şu hormonlar... Ne diyecektim ben şimdi?

"Sıcak değildi. Üşüyordum." dedim hızlıca. Sesimin titremesine engel olamadığım için kendime içimden küfürler ederken Yiğit, küçük bir kahkaha attı.

"Tabi." dedi gülmeye devam ederken. "Öyle olmalı." Sinirden kaşlarımın çatıldığını hissedebiliyordum.
"İster inan ister inanma." dedim dişlerimin arasından sinirle tısladığımda. Başımı tekrara yorganın altına gömüp sırtımı Yiğit'e döndüm.

Bir süre güldükten sonra gülmesini zar zor bastırıp sustu.
"İyi geceler.." dedi. Sesindeki gülümseyen tını içimde sıcak bir soba yanıyormuş gibi hissettirdi.
"Benim utangaç kadınım."

Söylediği son sözlerle yüzümde engelleyemediğim bir gülümseme oluştuğunda gözlerimi kapadım.

Her şey güzel olsa da uyanıp bu rüyadan çıkmam gerektiğini ve önüme çıkan engellerle savaşıp onun arkasında durmam gerektiğini biliyordum.

Elbet her şey zor olacaktı. Elbet karşımıza sayamayacağım kadar engel çıkacaktı. Elbet ben daha fazla acı çekecektim.

Ama arkamda uyuyan adamın beni sevdiğini artık biliyordum. Arkamdaki adamın güvenle beni sarıp sarmalayacağını biliyordum. O benim evimdi. Ben artık istemesem de ondan ayrılamazdım. Kalbim çoktan vatanını bulmuş, çoktan o vatana alışmıştı.

Hayat bize her türlü oyunu oynayacaktı ama ikimiz birlikte olduktan, o yanıbaşımda durduktan sonra hiçbir şeyin önemi yoktu.

Savaşacaktım ve pes etmek lügatımda yoktu.

***
Herkese selam ✋
Nasılsınız bakalım 🤗
Ben pek iyi değilim. Yorgunum bu günlerde. Hiçbir şey yapasım gelmiyor, ders çalışabilmek için adeta kendimi zorluyorum.
Sizi fazlasıyla beklettiğimin farkındayım. Bu nedenle bölümü bekleyen herkesten tek tek özür diliyorum. 🌼
Daha uzun bir bölüm yazmak istedim lakin düşüncelerimi bir araya toplayamıyorum. Aklım sürekli başka yerlerde.
Sizi daha fazla bekletmemek için ancak bu kadarını yazabildim. Umarım beğenirsiniz.

Kendinize iyi bakın olur mu?
Kafanızı kurcalayan onca dert, sizi bekleyen onca sorumluluk olsa da durup kendinizi dinleyin..
Sizden daha değerli bir şey yok.

Hepinizi seviyorum.
Görüşmek üzere 🌹

Continue Reading

You'll Also Like

314K 11.5K 85
"Seni güneş ölünceye dek seveceğim." 29.03.2014 @littlebodyhugeheart ©Tüm Hakları Saklıdır. // All Rights Reserved. // fan fiction: 65 //
248K 10.7K 29
Sakarlıklarıyla bezdiren bir kadın... Öfkeli ve bir o kadar anlayışlı bir adam... Klişelere kafa tutan patron ve asistanın hikayesi. '' Asistan neyi...
92.3K 429 5
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
130K 4.4K 38
♣️ "O ne öyle" merakla sorduğumda bana doğru siyah dosyayı uzattı "Sözleşme oku" dediğinde donup kalmıştım bedenim buz tutmuştu sanki ne sözleşmesind...